Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1419 E. 2023/213 K. 02.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1419
KARAR NO : 2023/213

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/04/2019
NUMARASI : 2017/403 Esas 2019/389 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 02/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 02/02/2023
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/403 Esas ve 2019/389 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”… Davacı vekili mahkememize verdiği 11/04/2017 tevzi tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı şirketin davalı şirkete danışmanlık hizmeti vermesi ve ürün satışı sebebiyle oluşan alacağının tahsili için İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2017/3034 E sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının itirazı ile takibin durduğunu beyanla itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; mahkememizin yetkisine itirazda bulunduğu, süt tozu üretim tesisi için yapılan protokol gereğince davacının danışmanlık hizmetini yerine getirmediğini, davalı şirketin zarara uğradığını, Sakarya mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacı şirketten dönem dönem malzeme alımı olduğunu, danışmanlık hizmeti alınmadığından bahsedilerek usulden ve esastan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER :
Davacı vekili dava dilekçesinde; İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2017/3034 E sayılı icra takip dosyası, faturalar, sevk irsaliyeleri ve cari hesap dökümü, tarafların defter ve kayıtları, bilirkişi incelemesi, Yargıtay kararları ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; bilirkişi incelemesi, dava dışı … firması ile imzalanan sözleşme, tanık, icra dosyası ve sair hususları delil olarak bildirmiştir.
İzmir 25. İcra Müdürlüğünün 2017/3034 E sayılı icra takip dosyası dosyamız arasına alınmış incelenmesinde dosyamızla ilgili olduğu görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE :
05.12.2017 tarihli oturumun 2 nolu ara kararı ile davalı vekilinin icra dairesinin yetkisine ve mahkememizin yetkisine itirazının reddine karar verilmiştir.
Delillerin toplanmasından sonra mahkememizin 05/12/2017 tarihli oturumunda bilirkişi incelemesine karar verilmiş, mali müşavir bilirkişi ile makine mühendisi bilirkişiden oluşan bilirkişi heyeti ibraz ettikleri 14/05/2018 tarihli raporlarında dosya kapsamı hakkında beyanda bulunduktan sonra sonuç olarak, davacı ile davalı arasında 2015/5 aydan başlayan 2016 yıl sonuna kadar devam eden mal/hizmet alım satımına dayalı ticari bir çalışmanın mevcut olduğu, bu çalışma kapsamında davalı yana davacının dosya içeriğinde fotokopileri mevcut mal ve hizmet faturalarını tanzim ettiği, yine mal faturaları içeriği emtianın davalı yana sevk ve teslimine yönelik olarak düzenlenmiş sevk irsaliyelerinin mevcut olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın, karşılıklı imza altına alınan 17/08/2015 tarihli sözleşme kapsamında davacı tarafından davalı adına düzenlenen toplamda KDV dahil 165.200-TL’lik danışmanlık hizmeti faturalarından kaynaklandığı, söz konusu faturalar içeriği danışmanlık hizmetinin davalı yana verilip verilmediği hususunda taktirin mahkemeye ait olduğu, davacının davalı yan adına tanzim ettiği 165.200-TL’lik fatura mukabil danışmanlık hizmetinin davacı tarafından verildiğinin kabulü halinde davacının davalıdan takip tarihi itibariyle yasal defter ve dayanağı belgeleri kapsamında 113.480,39-TL alacaklı olacağı bildirilmiştir.
Davacı vekili 28/05/2018 tarihli dilekçesi ile rapora beyanlarını bildirmiş olup davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili 01/06/2018 tarihli dilekçesi ile rapora itirazlarını bildirmiş olup sonuç olarak bilirkişi raporunun eksik ve hüküm kurmaya yetersiz olduğunu beyanla yeniden inceleme yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya kapsamı itibariyle alınan bilirkişi raporu yeterli görüldüğünden yeni bilirkişi raporu alınmasına gerek görülmemiştir.
Mahkememizin 09/10/2018 tarihli oturumunda davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi incelemesi yapılması için Sakarya Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmış, mali müşavir bilirkişi ibraz ettiği 15/01/2019 tarihli raporunda dosya kapsamı hakkında beyanda bulunmuş olup sonuç olarak; davalı … Şti nin davacı … Şti’ne 31/12/2016 tarihi itibariyle tespitlere göre 113.980,39-TL borçlu olduğu, bu borca avans faiz oranlarının uygulanması gerektiği kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
Davalı vekili 15/02/2019 tarihli dilekçesi ile talimat bilirkişi raporuna itirazlarını bildirmiş olup sonuç olarak; rapora itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı taraf talimat bilirkişi raporuna beyan vermemiştir.
Dava, itirazın iptali davasıdır.
Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı ve alınan bilirkişi raporuna göre; davacı şirketin davalı şirkete danışmanlık hizmeti vermesi ve ürün satışı sebebiyle oluşan alacağının tahsili için icra takibi yapmış olduğu, davacı ve davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre davacı defterlerine göre 113.480,39-TL alacağın mevcut olduğu, davalı defterlerine göre davacı alacağının 113.980,39-TL olarak tespit edildiği, davalı defterlerinde davacının düzenlemiş olduğu danışmanlık hizmet bedellerine ait faturaların işlenmiş olduğu ve davalı defterlerine göre tespit edilen 165.200-TL hizmet bedelinin bir kısmının ödenmiş olduğu, bu durum itibariyle davalının, davacıdan danışmanlık hizmeti almadığı iddiasının yerinde olmadığı çünkü kimse almadığı mal ve hizmet sebebiyle düzenlenen faturayı kendisi için borç yazılmasının mümkün olmadığı, bu şekilde düzenlenmiş belgelerin iadesinin gerektiği, ancak davalının düzenlenen hizmet bedelleri faturasını kendi defterine işlediği ve bir kısım bedellerini de ödemiş olduğundan davalının bu yöndeki savunması yerinde görülmemiştir. Tarafların defterlerindeki kayıtlara göre davalının bakiye borcu bakımından davacı defterlerinde belirlenen 113.480,39-TL alacak sabit görüldüğünden ve davalıdan tahsili gerektiğinden;
Davanın kabulü ile, davalının İzmir 25. İcra müdürlüğünün 2017/3034 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynı şartlarda devamına, hüküm altına alınan itirazlı alacak likit vasıflı olduğundan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” gerekçesi ile, davanın KABULÜ ile, Davanın kabulü ile, davalının İzmir 25. İcra müdürlüğünün 2017/3034 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynı şartlarda devamına, Hüküm altına alınan (113.480,39-TL) itirazlı alacak üzerinden taktir edilen % 20 (22.696-TL) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince davacı tarafından sunulması gereken danışmanlık hizmetinin müvekkili firmaya sunulmadığını, davacı şirketin danışmanlık hizmetini yerine getirip getirmediği tespit edilmeden eksik inceleme ile hatalı olarak yerel mahkeme kararının tesis edildiğini, alacak ihtilaflı olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmeye dayalı fatura alacağından dolayı yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “İspat yükü” başlığını taşıyan 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
Bilindiği üzere hakim, davada hangi vakıaların ispat edilmesini tespit ettikten sonra, bu vakıaların kimin tarafından ispat edilmesi gerektiği sorusuyla karşılaşır; buna ispat yükü denir. Kendisine ispat yükü düşen taraf için, bu bir yükümlülük(mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür(külfettir). Taraf kendisinin ispat etmesi gerektiği vakıayı ispat edemezse karşı taraf ve mahkeme onu mutlaka ispat etmesini isteyemez, bilakis kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır.(Kuru, Medeni Usul Hukuku, 2016, sy 319)
Taraflar arasında imzalanan 17.08.2015 tarihli Protokol (Danışmanlık) sözleşmesi gereğince hizmetin verildiğini davacı, verilen hizmetin bedelinin ödendiğini davalı ispatlamakla yükümlüdür.
Ayrıca İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu davalı imzaladığı sözleşmeye göre yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra – inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. (Bknz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 18.12.2013 tarih ve 2013/11697 Esas 2013/31922 Karar sayılı İlamı)
Yukarıdaki açıklamalar ışığında; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, davacı şirket tarafından danışmanlık hizmeti ile ilgili olarak kesilen faturaların davalı şirket ticari defterlerinde kayıtlı olmasına, davalı şirketin danışmanlık bedelini ödediğini ispatlayamamasına, alacağın likit ve belirlenebilir olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2019 tarih ve 2017/403 Esas 2019/389 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 7.751,84.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 1.938,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 5.816,84.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 02/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.