Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1416 E. 2023/142 K. 26.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1416
KARAR NO : 2023/142

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/03/2019
NUMARASI : 2018/124 Esas 2019/151 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 26/01/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/01/2023
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın usulden reddine dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; davacı ile dava dışı … AŞ. ve davalı müşterek-müteselsil kefiller arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi ve Hızır Hesap Sözleşmesinin geri ödemelerinin yapılmaması nedeniyle davalılara Beşiktaş 11. Noterliğinin 23.02.2017 tarih ve 5948-5949 yevmiye nolu hesabın kat edildiğine dair ihtarnamelerinin gönderildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenle davalılar hakkında İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2018/8226 sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalıların borca, faize ve yetkiye itiraz etmeleri üzerine takibin durduğunu, yetkili Mahkemenin İzmir mahkemeleri olduğunu, talep edilen faizin sözleşmede belirtilenden daha az olduğunu belirttiği ve 14. İcra Müdürlüğünün 2018/8226 sayılı takip dosyasına haksız olarak yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, itirazında haksız ve kötü niyetli olan davalının % 20 icra inkar tazminatı ödemesini, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıların usulüne uygun dava dilekçesi tebliğine rağmen cevap vermediği ve davayı inkar inkar etmiş sayıldıkları anlaşılmıştır.
Davacı vekili tarafından Genel Kredi Sözleşmesi ve Hızır Hesap Sözleşmesi, Beşiktaş 11. Noterliğinin 23.02.2017 tarih ve 5948-5949 yevmiye nolu hesabın kat edildiğine dair ihtarnamelerinin, banka faiz genelgesi ve eş rıza belglerinin ibraz edildiği anlaşılmıştır.
İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2018/8226 sayılı takip dosyası ile davacı tarafından davalılar ve dava dışı … A.Ş. aleyhine kredi alacaklarının tahsili amacıyla 10.526,41 TL asıl alacak için icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin borçlulara tebliği ile süresi içinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, davalılardan … tarafından icra dosyasına yetki itirazında bulunulduğu anlaşılmıştır.
İbraz edilen Genel Kredi Sözleşmesi ve Hızır Hesap Sözleşmesinden davacı ile dava dışı … A.Ş. arasında imzalanan sözleşmelerde davalıların müteselsil kefil olarak yer aldıkları anlaşılmıştır.
Beşiktaş 11. Noterliğinin 23.02.2017 tarih ve 5948-5949 yevmiye nolu ihtarnamesi ile borçlu ve kefillere Genel Kredi Sözleşmesi ve Hızır Hesap Sözleşmesinden kaynaklanan ve muaccel hale gelen kredi borçlarının ödenmesinin aksi halde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, ihtarnamenin borçlu ve müteselsil kefillere usulüne uygun tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Dava, İİK nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; İzmir 14. İcra Müdürlüğünün 2018/8226 sayılı takip dosyası ile davacı tarafından davalılar ve dava dışı … A.Ş. aleyhine kredi alacaklarının tahsili amacıyla 10.526,41 TL asıl alacak için icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin borçlulara tebliği ile süresi içinde yapılan itiraz üzerine takibin durduğu, davalılardan … tarafından icra dosyasına yetki itirazında bulunulduğu, taraflar arasında yapılan sözleşmenin yetkili hukuk, mahkeme ve icra daireleri başlıklı 12. Maddesinde taraflar arasında doğacak her türlü anlaşmazlıklarda İstanbul Mahkemece ve İcra Dairelerinin yetkisinin kabul edildiği, tarafların tacir olmaları nedeniyle HMK 17 ve 18. Madde gereğince geçerli bir yetki sözleşmesi bulunduğu, bu bakımdan yetkili icra dairesinin İstanbul İcra Daireleri olduğu, İzmir İcra Dairesinin yetkili icra dairesi olmadığı gözetilerek yetkisiz icra dairesine takip yapılması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İtiraza konusu İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8226 Esas sayılı icra takibinin borçluları … AŞ.’nin takibe itiraz etmediğini ve takibin bu borçlu bakımından kesinleştiğini, yerleşim yeri Konak/İzmir olan diğer (kefil) borçlu …’ın takipte İzmir İcra Müdürlüğü’nün yetkisine itiraz etmeden sadece borca itiraz ettiğini, diğer (kefil) borçlu ….’nin ise takibe borç ve yetki yönünden itiraz ettiğini, tarafların imzaladığı 10.09.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 42. maddesinde, 16.03.2011 tarihli ve 02.06.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 54-1 maddesinde “Bu sözleşme Türk Hukukuna tabidir. Müşteri ve kefiller sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıklarda İstanbul mahkeme ve icra dairelerinin yetkisini kabul ederler. Ancak bu mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılınması, Bankaca, Müşterinin ve/veya kefillerinin ikametgahının veya mal ve değerlerinin bulunduğu veya kredinin kullandırıldığı ve/veya nakledildiği şube yerinin adli mercilerine başvurulmasına ve takip yapılmasına engel olmaz. Ayrıca, Banka, Müşteri ve kefillerin Türkiye sınırları dışında mal varlıklarının bulunduğu ve bulunabileceği yerlerde kanuni yollara başvurarak takip edebilir ve/veya ettirebilir.” şeklinde yetki kuralının belirlendiğini, taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde belirlenen yetki kuralının kesin yetki olmadığını, 6100 sayılı HMK’ nun m.17 doğrultusunda sözleşme ile belirlenmiş olan İstanbul Mahkeme ve İcra Müdürlüklerinin yetkili kılınmasının yine aynı sözleşme maddesi içerisinde aksinin kararlaştırıldığını, davalılar birden fazla olduğu+ndan HMK.’nın 7. maddesi gereğince bunlardan birinin yerleşim yerinde de davanın açılabileceğini, dava dışı borçlu ve davalı kefil …’ın adreslerinin İzmir olduğunu ve bunlar tarafından İzmir İcra Müdürlüğü’nün yetkisine itiraz edilmediğini buna göre İzmir İcra Müdürlüğü’ nün yetkisinin kesinleştiğini ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Yetkili icra dairesinde takip yapılması, itirazın iptali davasının koşullarından biridir. Borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz ettiğine göre, mahkemece, borçlunun icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelenmelidir. (HGK 20.03.2002 tarih, 13/241-208 sayılı kararı) Zira; itirazın iptali davasının görülebilmesi için yetkili icra dairesinde geçerli bir takibin yapılmış olması şartına bağlıdır. Borçlu, icra dairesinin yetki itirazını ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine bildirmek zorundadır. İİK nın 50/2.maddesi gereğince yetki itirazı esas hakkındaki itiraz ile birlikte yapılmalıdır. Davalı (borçlu), süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederken, icra dairesinin yetkisine itirazını bildirmemiş ise; icra dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre de, borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itiraz etmesi halinde, mahkemenin önce icra dairesinin yetkili olup olmadığını incelemesi, icra dairesinin yetkili olmadığını tespit etmesi halinde, borcun esasına ilişkin itirazın incelemesine geçilmeksizin takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı ve geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek itirazın iptali davasının da HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermesi gerekmektedir.
İcra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesinde düzenlenmiş olup, HMK’nın yetkiye dair hükümleri icra takipleri hakkında kıyas yoluyla uygulanır.
İİK’nun 50. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken HMK’nun yetkiye ilişkin hükümleri uyarınca, bonoya dayalı olarak, borçlunun ikametgahının bulunduğu yerdeki genel yetkili icra daireleri ve mahkemeleri ile bonoda öngörülen ödeme yeri icra daireleri ve mahkemeleri yetkilidir. TTK m.777/3 maddesine göre ödeme yeri gösterilmeyen bonoda, düzenleme yerinin ödeme yeri olduğunun kabulü gerekeceğinden bononun düzenleme yerindeki icra dairesi ve mahkemeleri yetkilidir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin 1. fıkrasında “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir”
HMK’nun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir.
Ayrıca HMK’nun 17. maddesine göre; ”Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
Kesin yetki kuralı olmadığı durumlarda HMK’nın 19. maddesinde belirlenen süre ve yöntemle yetkisizlik itirazında bulunulmaz ise davanın açıldığı mahkeme yetkili hale gelir ve mahkemece kendiliğinden yetkisizlik kararı verilemez. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Yetki itirazının ileri sürülmesi” başlıklı 19/2. maddesinde; “Yetkinin kesin olmadığı davalarda, yetki itirazının, cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili mahkemeyi; birden fazla yetkili mahkeme varsa seçtiği mahkemeyi bildirir. Aksi takdirde yetki itirazı dikkate alınmaz.” hükmünü içermektedir. Yine, 116/1-a maddesinde “Kesin yetki kuralının bulunmadığı hâllerde yetki itirazını “ilk itiraz” olarak düzenlemektedir. 117/1. madde ise; “İlk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi hâlde dinlenemez.” hükmünü içermektedir. Son olarak; “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127/1. maddesi ise; “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içinde hazırlanmasının çok zor yahut imkânsız olduğu durumlarda, yine bu süre zarfında mahkemeye başvuran davalıya, bir defaya mahsus olmak ve bir ayı geçmemek üzere ek bir süre verilebilir. Ek cevap süresi talebi hakkında verilen karar taraflara derhâl bildirilir.” şeklinde düzenleme getirmektedir.
Bir davada (takipte) birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak ya da icra takibi yapmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını (takibini) bu genel ve özel yetkili mahkemelerden (icra dairelerinden) hiçbirinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede (icra dairesinde) açarsa, o zaman seçme hakkı davalıya geçer.
Genel haciz yolu ile takipte borçlunun yasal sürede yapmış olduğu itiraz, İİK’nun 66. maddesi gereğince icra takibini durduracağından, alacaklı itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açıp takibin devamı yolunda bir karar almadıkça takibe devam edemez.(Yargıtay 12.HD’nin 2016/11977 Esas-2017/4018 Karar sayılı ilamı)
Somut uyuşmazlıkta, tarafların imzaladığı 16.03.2011 tarihli ve 02.06.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 54-1 maddesinde “Müşteri ve kefiller sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıklarda İstanbul/Sultanahmet mahkeme ve icra dairelerinin yetkisini kabul ederler, ancak bu mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılınması, Bankaca, Müşterinin ikametgahı veya bulunduğu yerin veya müşteriye ait mal ve değerlerinin bulunduğu veya kredinin kullandırıldığı ve/veya nakledildiği şube yerinin adli mercilerine başvurulmasına ve kovuşturma yapılmasına engel olmaz. Ayrıca, Banka, müşteri ve kefillerin Türkiye sınırları dışında mal varlıklarının bulunduğu ve bulunabileceği yerlerde kanuni yollara başvurarak takip edebilir ve/veya ettirebilir.”
Tarafların imzaladığı 10.09.2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 42. Maddesinde ise “Bu sözleşme Türk Hukukuna tabidir. Müşteri ve kefiller sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıklarda İstanbul mahkeme ve icra dairelerinin yetkisini kabul ederler. Ancak bu mahkeme ve icra dairelerinin yetkili kılınması, Bankaca, Müşterinin ve/veya kefillerinin ikametgahının veya mal ve değerlerinin bulunduğu veya kredinin kullandırıldığı ve/veya nakledildiği şube yerinin adli mercilerine başvurulmasına ve takip yapılmasına engel olmaz. Ayrıca, Banka, Müşteri ve kefillerin Türkiye sınırları dışında mal varlıklarının bulunduğu ve bulunabileceği yerlerde kanuni yollara başvurarak takip edebilir ve/veya ettirebilir.” hükümleri içermektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı bankanın İzmir Karabağlar Şubesi tarafından İzmir’de kayıtlı bulunan dava dışı borçlu şirkete kullandırılan genel kredi ile ilgili düzenlenen genel kredi sözleşmelerine İzmir’de ikamet eden … ve İstanbul’ da ikamet eden …’nin kefil oldukları, kredi borcunun ödenmemesi üzerine dava dışı borçlu ve davalılar aleyhine alacağın tahsili istemi ile İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nün 2018/8226 Esas sayılı takip dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığı, dava dışı borçlunun icra takibine itiraz etmediği, davalı kefil …’ ın sadece icra takibine dayanak borca itiraz ettiği ancak icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmediği, davalı kefil …’nin ise borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz ettiği, davacı alacaklı tarafından borca ve yetkiye yapılan itirazın iptalini temin için de eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
O halde, taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinde yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün sadece İstanbul olarak gösterilmemesi ayrıca borçlu ve kefillerin ikametgahının da yetkili olarak gösterilmesi, dava dışı borçlu şirket ile davalı kefillerden …’ın İzmir’de kayıtlı olmaları, İzmir 14. İcra Müdürlüğü’nde yapılan icra takibine dava dışı borçlu şirketin itiraz etmemesi, davalı kefillerden …’ın borca itiraz etmesinin haricinde icra müdürlüğünün yetkisine itiraz etmemesi de dikkate alınarak 6100 sayılı HMK’nın 7., 10. ve 17. maddeleri gereğince takip ve dava yönünden İzmir İcra Müdürlüğü ve Mahkemelerinin yetkili ve görevli olduğu gözetilerek işin esasına girilip, taraf delilleri toplanılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı yanlış gerekçeyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile mahkemece verilen kararın HMK’nın 353/(1)-a-4. maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/03/2019 tarih ve 2018/124 Esas 2019/151 Karar
sayılı hükmünün, HMK’nın 353/(1).a.4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 26/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.