Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2019/140
KARAR NO : 2022/85
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2018
NUMARASI : 2015/1533 Esas 2018/836 Karar
DAVA : RÜCUEN TAZMİNAT
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/01/2022
Taraflar arasında görülen rücuen tazminat davasına ilişkin olarak yapılan açık yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava dışı sigortalı … Tic. AŞ’nin Almanya ‘dan ithal ettiği … – … plaka sayılı çekici ve dorse ile Almanya’dan İzmir’e taşınan PULL ROLL SYSTEM (film ve baskı Corona silindirleri) cinsi eşya davacı tarfından nakliyat rizikolarına karşı 08/04/2015 teklif – 09/04/2015 tanzim tarihli N58164740 sayılı Nakliyat Emtia Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, taşıma konusu eşyaların taşıma sırasında hasarlandığını, meydana gelen zararlardan davalıların taşıyan ve fiil taşıyan sıfatları ile müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 211.243,00.TL anaparanın, sigorta tazminatını ödeme tarihi olan 03/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte rücuen davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında davalı vekili 01.07.2016 tarihli dilekçe ile CMR 23. madde 3. fıkrası gereğince, ziya uğrayan eşyanın eksik brüt ağırlığının kilogram başına 8.33 hesap birimi ile sınırlı olacağından, anılan konvansiyondaki hesap biriminin Özel Çekme Hakkı (ÖÇH) olduğunu, CMR belgesinde kasanın brüt ağırlığının 6.140 kg *8.33 ÖÇH =51.146.20 ÖÇH meblağın, karar tarihinde geçerli olan Merkez Bankasının yayınladığı kur üzerinden hesaplanarak mahkemece davalıların sorumluluğunda dikkate alınmasını talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; Hasarın meydana gelmesinde sorumluluklarının olmadığını, kendilerine husumetin düşmeyeceğini, taşıyan ile taşıtan arasında aracılığı sağlayarak sevkiyatın organize edilmesini sağladıklarını, fiili taşımacı konumunda olmadıklarını, sorumluluklarının eşyanın yer değiştirilmesini sağlayacak olan taşıyıcıyı seçmek olduğunu, bunu yaparken de gerekli özeni gösterdiklerini, teslim edilen malların ayıplı olmasında hiçbir şekilde sorumluluklarının ve kusurunun bulunmadığını belirterek davanın husumetten ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Nakliyat San. Ve Tic. A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle; Geçerli bir sigortanın olmadığını, sigorta poliçesinin geçersiz olduğunu, eşyanın yüklenmesi ve ambalajlanmasının dava dışı gönderici tarafından yapıldığını, malların boşaltılmasının ise alıcı tarafından gerçekleştirildiğini, malın yüklenmesi ve ambalajlanmasında hata ve yanlışlıklar olduğunu, kendilerinin kusurunun olmadığını ve sorumluluklarının olmadığını belirterek davanın husumetten ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, ”…Davacı … Sigorta A.Ş, davalı … Ltd. şirketinin akdî taşıyıcı; diğer davalı … A.Ş’nin de fiili taşıyıcı olduğu ve bunların taşıma kusurundan dolayı müteselsilen sorumlu oldukları iddiası üzerine davasını temellendirmiştir. Davalı … Litd. Şirketi ise kendisinin “akdî taşıyıcı” olduğunu kabul etmemiş bilakis “forwarder” (taşıma işleri komisyoncusu) olduğu; akdî olarak üstlendiği yegane edimin taşıma faaliyetini organize etmek olduğu, bu nedenle de taşıtan ile taşıyıcı arasındaki akdî ilişkinin kurulmasına aracılık ettiğini, kendisinin taşıma sözleşmesine taraf olarak katılmadığı, bu nedenle de pasif husumetinin bulunmadığı hususunda karşı beyanda bulunmuştur.
Diğer davalı … A.Ş ise dava dışı sigortalı ile akdî ilişki içinde bulunmasa da fiilen taşıma işini kendi tırı ile gerçekleştirdiğini kabul etmiş ve fakat olayda taşıma değil yükleme kusurunun bulunduğunu, satışın FCA Incoterms 2010 esasına dayalı olmasından dolayı da ambalaj malzemesinin (tahta kasa) seçimi ve yükleme eylemlerinin kendisi tarafından değil; dava dışı satıcı tarafından gerçekleştirildiğini ifade ederek, bu zarardan sorumlu olmadıklarını beyan etmiştir. O halde uyuşmazlık konusu taşımada fiili taşıyıcı … A.Ş olarak belli iken, akdî taşıyıcının kim olduğu hususu hukuken ve dosyadaki deliller kapsamında değerlendirilmelidir.
Bu konudaki temel ispat vesikası CMR taşıma senedidir.
Taşıma sözleşmesinin tarafları, bu senette yazılı olduğu şekilde kesin yasal karine teşkil etmeyecekse de, bir başka kesin delille ispat edilip çürütülebilecek niteliktedir, yani CMR taşıma senedinde yazılanlar aksi ispatlanabilir yasal karinlerdir. Davacı tarafından böyle bir ispat faaliyetinin gerçekleştirilemediği tespit edilmiştir. Şöyle ki, CMR taşıma senedinin 16 nolu hanesi göstermektedir ki, taşıma sözleşmesini akdeden taşıyıcı (akdî taşıyıcı) Alman firması olan dava dışı …’dir. Akdî taşıyıcının, taşıma senedinde zikredildiği gibi … olmadığı; bilakis … Ltd. şirketi olduğu yönünde bir ispat faaliyeti davacı tarafından yerine getirilmemiştir. Başka bir deyişle, taşıma senedindeki taşıyıcının kim olduğu konusundaki karinenin aksi davacı tarafça çürütülememiştir.
Taşıtan konumundaki sigortalı … firması ile … Ltd. şirketi arasında taşıma sözleşmesinin akdedildiği yönünde bir delil mevcut değildir. Dava dilekçesinin ekinde yer alan ve … firması tarafından … firmasına kesilen 2650 Euro’luk navlun faturası, CMR taşıma senedindeki karineyi çürütebilecek ve bu senede karşı kullanılabilinecek bir senet niteliğinde değildir. Zira, CMR taşıma senedinin aksi, ancak bu senetteki imza sahiplerinden sadır olacak bir başka senetle mümkün olabilir. Bu senette zikredilen firmaların dışında bir kişinin tek başına tanzim ettiği bir fatura, ispat kuvveti bakımından, karineyi çürütecek nitelikte değildir, çünkü sözü edilen yasal karine bir senedin içerisindedir (Bkz. Ecehan Yeşilova, CMR- Taşıma senedinin İspat Kuvveti, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, 2005, C.7, S.1, s.267,268). Usul hukukumuzun senede karşı senetle ispat kuralının haricinde, sözü edilen fatura ile uyuşmazlık konusu taşıma arasında bir illiyet, fatura üzerinde kurulmamış, hangi taşımaya istinaden bu faturanın tanzim edildiği belli edilmemiştir. Salt bu sebeple dahi, davalı … firmasının, uyuşmazlık konusu bu taşımanın akdî taşıyıcısı olduğunun ispatlanamadığı kabul edilmiştir. CMR m. 17 ve devamı hükümlerindeki sorumluluk rejimi, taşıyıcının kusurunun karine olarak varlığı esasına dayalı, ağırlaştırılmış kusur sorumluluğudur. Lakin bu hükümler, ancak taşıma sözleşmesinin tarafları arasında uygulanabilinecek kabiliyettedir.
Davalı … loj. Hizm. LTD. ŞTİ. firmasının, bu taşıma sözleşmesine karşı âkid konumunda taraf olduğunun ispat edilememesi ve diğer davalı … A.Ş’nin de fiili taşıyıcı (yardımcı şahıs) olması gerçeği karşısında, her iki davalı da CMR’nin sorumluluk hükümleri kapsamından çıkmaktadır. CMR Konvansiyonu, taşıyıcının, taşıma işinin ifasında kullandığı yardımcı şahısların (fiili taşıyıcıların) fiillerinden sorumlu olacağını düzenlemişse de (CMR m.3); zarar görenin (veya halefinin) doğrudan yardımcı şahsa haksız fiil ilişkisi içerisinde dava açabilmesi özel bir hüküm altında düzenlenmemiştir. Bu nedenle, davacı ile yardımcı şahıs konumundaki fiili taşıyıcı … A.Ş arasındaki haksız fiil ilişkisinin tetkiki, haksız fiilin ika yeri hukukuna göre tespit edilecek olup MÖHUK m.34 uyarınca, esasa uygulanacak hukukun, Türk hukuku olması ve Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil sorumluluğu hükümleri uyarınca, davacının, haksız fiil şeklinde zarar verenin kusurunu ispatlaması gerekecektir. Bu yönden, sorumluluk bakımından ispat kuralları CMR sorumluluk rejimi ile Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiil sorumluluk rejimi arasında farklıdır.
Davacı, fiili taşıyıcının hangi davranışının taşıma kusuru teşkil ettiğini somutlaştırmamış, eksperin şahsi kanaati dışında bir delil sunamamıştır. Bilindiği üzere, sigorta eksper raporu da kesin delil teşkil etmemektedir. Bununla birlikte, her ne kadar davacının iddia ve beyanları, “Fiili Taşıyıcı” kenar başlıklı TTK m. 888 hükmüne ve bu hükümdeki akdî ve fiili taşıyıcının müteselsil sorumlu oldukları esasına dayanmakta ise de, CMR Konvansiyonu’nda TTK m.888 hükmünü karşılayan bir hüküm kabul edilmemiştir. Almanya ve Türkiye arasında gerçekleştiği için, CMR konvansiyonu kapsamında olan bu taşıma faaliyeti, kısmen ve bazen yeri geldikçe ulusal hükümlerden destek alınarak çözümlenemez. Başka bir deyişle, bazen Konvansiyon hükümleri bazen ulusal hukukun hükümleri uygulanamaz. Konvansiyon, bilinçli olarak fiili taşıyıcıya doğrudan husumet yöneltilmesine imkan vermemiş, ancak ve ancak “müteakip taşıma” olgusu içerisinde yer alan fiili taşıyıcıya CMR m. 34 ve devamı hükümlerindeki şartlarda dava açılabilmesine imkan tanımıştır. Sunulan delillere göre, olayda müteakip taşıma da bulunmamaktadır. O sebeple, davacının davacına dayanak teşkil eden TTK m. 888 hükmü, uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınmamıştır. Tüm bu sebeplerle, davacının davalı … Litd. Şirketine karşı açtığı dava pasif husumet yokluğundan; davalı … A.Ş’ye karşı açtığı dava ise CMR Konvansiyonu dışında olup haksız fiil temeline dayandığı ve bu noktada da zarar verenin kusuru ispatlanamadığı için, tüm açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamına göre davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesi ile Davanın REDDİNE, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dosyada mevcut TİCARİ FATURA (Davacı 4 nolu delili) incelendiğinde görüleceği gibi davacı selefinin taşıma konusu eşyaları FCA Seller’s Workshop (Incoterm 2010) esasıyla satın aldığını, FCA’nın açılımının “Free Carrier” olup her türlü taşıma biçimi için kullanılan bu terim, satıcının alıcı tarafından tayin edilen taşıyıcıya malları kendi işyerinde veya satım sözleşmesinde kararlaştırılan yerde teslim etmesi ile satıcının teslim yükümlülüğünün sona erdiği bir teslim şeklini ifade ettiğini, bu satış şekline göre satıcının yükümlülüğünün eşyayı alıcının temin ve tayin ettiği taşıma aracına teslim etmek olduğunu, taşıma sözleşmesini akdetmenin ise alıcıya ait olduğunu, ticari faturada “FCA Seller’s workshop (Incoterm 2010) Germany by Truck” yazılı olup satıcının eşyaları Almanya’da kendi deposunda kamyona teslim edeceğini, dosyaya 1. nolu davalı tarafından sunulan ve üzerinde “CMR” yazılı olan belgenin yerel Mahkeme’nin vasıflandırması ve kabulünün aksine “taşıma akdi” olmadığını, bu belgenin CMR Konvansiyonu md 4’de açıkça belirttiği gibi bir sevk mektubu olduğunu, sevk mektubunun (CMR – taşıma senedi), Deniz Hukukundaki konişmentonun ve TTK’daki taşıma senedinin aksine ne emtia senedi ne de kıymetli evrak olmadığını, dolayısıyla taşıyıcıya karşı eşyanın teslimi talebinde bulunmak için sevk mektubu (CMR – taşıma senedi) hamili olmaya gerek olmadığını, CMR’ye tabi bir sevk mektubunun, taşıma sözleşmesini ve/veya hangi eşyanın taşıyıcıya teslim edildiğini ispat etkisinin ortaya çıkabilmesi için taşıyıcı ve gönderen tarafından imzalanmış olması gerektiğini, gönderen ve taşıyıcının imzasını taşımayan veya sadece birinin imzasını taşıyan sevk mektubu CMR hükümleri kapsamında bir ispat vesikası olarak değil ama uygulanacak ulusal usul hukuku kapsamında senet delili olarak kullanılabileceğini, dosyada mevcut CMR senedinde taşıyıcı imzası olmadığı gibi, FCA esaslı satış nedeniyle gönderenin taşıma sözleşmesi akdetme yetkisi de olmadığından dosyadaki CMR belgesinin taşıma sözleşmesi olmadığını, CMR’nin 4üncü maddesinde de vurgulandığı gibi taşıma sözleşmesinin varlığının, sevk mektubunun düzenlenmesine bağlı olmadığını, sevk mektubunun düzenlenmediği veya tarafların imzasını taşımadığı hallerde taşıma sözleşmesine dayanan tarafın, taşıma sözleşmesinin varlığını genel hükümlere göre ispatlayacağını, buna göre somut olayda taşıma sözleşmesi lex fori gereğince Türk hukukunun genel hükümlerine göre belirleneceğini, 1 nolu davalı vekili cevap dilekçesinde, “müvekkili şirketin taşıyan ile taşıtan arasındaki aracılığı sağlayarak sevkiyatın organize edilmesini sağladığını (diğer deyişle taşıma işleri komisyoncusu olduğunu)” iddia ettiğini ancak taşıtan davacı selefi ile herhangi bir taşıyıcı arasında taşıma sözleşmesi oluşturduğuna dair (taşıtan ile taşıyıcıyı ilişkilendirdiğine, TTK 918 kapsamında işler yaptığına dair) hiçbir delil sunmadığını, Yargıtay. 11. H.D’nin; 04.04.2005 gün, E:2004/6554 – K:2005/3212 – 12.10.2010 gün, E 2009/173 – K:2010/10146 sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, davacı selefi adına taşıma ücreti faturası düzenlemiş olan 1 nolu davalı … Ltd. Şti.’nin, davacı selefi ile aralarında taşıma sözleşmesi olduğunu tevsik ettiğini, TTK md 921’de; “ücret olarak taşıma giderlerini de içeren tek bedel kararlaştırılmışsa, taşıma işleri komisyoncusunun taşımaya ilişkin olarak taşıyıcının veya taşıyanın hak ve hükümlerine sahip olacağı” düzenlendiğini, dolayısıyla 1 nolu davalının, davacı selefine karşı taşıyıcı konumunda olup bu sıfatla sorumlu olduğunu, 1 nolu davalının düzenlediği navlun faturasının dava konusu taşımaya ilişkin olduğunun sabit olduğunu, ayrıca ticari defterler üzerinde yapılan inceleme ile davacı selefinin … Lojistik Ltd. Şti.’ye, … Lojistik Ltd. Şti’nin de … Nakliyat San. ve Tic. A.Ş’ne navlun ödemesi yaptığının tespit edildiğini, davalı … Ltd. Şti.’nin akdi taşıyan olduğunu, CMR konvansiyonu 17/1 maddesi uyarınca, zararın taşıyıcının önlemesine imkan olmayan durumlarda ileri geldiğinin ispat külfetinin davalı taşıyıcıda olduğunu ve böyle bir hususun da iddia ve ispat edilmediğinden davalı … Ltd. Şti.’nin zarardan sorumlu olduğundan yerel Mahkeme’nin davalı …nin pasif husumet ehliyeti bulunmadığı yolundaki değerlendirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca dava pasif husumetten reddedildiğinden bu davalı hakkında maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, nispi vekalet ücreti takdirinin de isabetli olmadığını, davalı … Nakliyat A.Ş yönünden ise taşımanın yapıldığı ve eşyaların davacı selefi alıcıya, üzerinde yüklü iken teslim edildiği … plaka sayılı kamyonun maliki ve fiili taşıyan (faal alt taşımacı) olduğunun sabit ve yerel Mahkeme’nin de kabulünde olduğunu, Yargıtay’ın müstakar kararları ile CMR Konvansiyonu 34. maddesindeki “Tek bir mukaveleyle düzenlenen taşıma, karayolu taşımacıları tarafından ortaklaşa yapıldığında, bunların her biri, tüm taşımanın yapılmasından sorumludur.” hükmü gereğince davacı selefi gönderilen (alıcı) … A.Ş, 1 nolu davalı ile tek bir taşıma sözleşmesi (doğrudan taşıma sözleşmesi) akdetmiş olmakla CMR belgesinde kayıtlı … ve faal alt taşımacı (fiili taşıyan) … Nakliyat A.Ş (eşyayı tesellüm etmiş olduklarından) müteselsil taşımacı sıfat ve konumunda olduğundan somut olayda taşımanın yapıldığı … plaka sayılı aracın maliki olan davalı … Nakliyat A.Ş.’ın, CMR hükümlerine göre zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu, ayrıca bilirkişi raporları ile davalıların zarardan müteselsilen sorumlu olmaları gerektiği belirtilmiş olmasına rağmen yerel Mahkemece bilirkişi raporlarına itibar etmemenin nedenlerinin de açıklanmadığını, yerel Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, uluslararası kara taşımasıyla taşınan emtianın hasarlanması sebebiyle oluşan zararın taşıma sigorta poliçesine dayalı rücuen tazmini istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Her ne kadar mahkemece, az yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı … Ltd. Şirketi aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan; davalı … A.Ş’ye karşı açılan davanın CMR Konvansiyonu dışında haksız fiil temeline dayalı kusur ispatlanamadığından reddine karar verilmiş ise de; Öncelikle, uluslararası karayolu ile taşımanın Almanya-İzmir arasında olması, dolayısıyla yükleme ve teslim yerinin iki ayrı ülke olması sebebiyle uyuşmazlığa “Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi (CMR)” hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti açısından 1995 yılından itibaren bir iç hukuk normu haline gelen CMR 1. maddesine göre, yükün teslim alındığı yer ile yükün teslim edildiği yerin ayrı ülke ve bu ülkelerden birinin sözleşmeye taraf ülke olması halinde tarafların ikametgahı ve milliyetine bakılmaksızın CMR hükümlerinin uygulanacağını belirtmiştir. Taşıyıcının mesuliyeti, CMR’nin 17 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. CMR Konvasiyonu’nun 17. maddesi uyarınca, taşıyıcı yükü teslim aldığı andan, teslim edilinceye kadar malların kısmen veya tamamen kaybından veya hasarından veyahut da gecikmesinden dolayı sorumlu olup, taşıyıcı, taşımasını üstlendiği malları alıcısına tam ve sağlam olarak teslim etmek zorundadır. Aksi halde, sorumluluğu esastır. Ancak, CMR 17/2. maddesine göre, “Eğer kayıp, hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan, yüke has bir kusurdan yahut da taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri gelmiş ise, taşımacı sorumlu tutulamaz”. Taşıyıcının anılan madde uyarınca sorumluluktan kurtulabilmesi için hasarın önlenmesine imkan bulunmayan bir halden meydana geldiğini kanıtlaması gerekir. Zira, taşıyıcının sorumluluğu ispat külfeti ters çevrilmiş bir kusur sorumluluğudur. Hasardan kaynaklı zarar nedeniyle sorumlu olmadığını savunan taşıyan, bu hasar sebebiyle kendisine atfı kabil bir kusurun bulunmadığını ispat etmelidir. Deneyimli ve basiretli bir taşımacının göstermesi gereken özen ve tedbire rağmen bu sonuç ortaya çıkacak ise taşıyıcının sorumlu olmadığı kabul edilebilecektir. Doktrinde bir görüşe göre basiretli bir tacirin göstereceği özenin üzerinde, hatta basiretli bir taşımacıdan beklenen dikkat ve özenin ötesinde en üst düzeyde özenin gösterilmesine ihtiyaç duyulur. (Arıkan Sabih, Karada Yapılan Eşya Taşımalarında Taşıyıcının Sorumluluğu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayın No:40, Ankara, 1982, Sh 44). TTK’nın 20. maddesi uyarınca basiretli bir taşıyıcının göstermesi gereken dikkat ve özeni yerine getirmediği taktirde taşıyıcı, kusurlu sayılacaktır. Taşıyıcının, genel olarak gerekli dikkat ve özeni gösterdiğini kanıtlaması yeterli değildir. Ziya ve hasara neden olan olayın doğumunda kusurlu olmadığını da kanıtlaması gerekecektir. Ayrıca CMR’ in 34. maddesine göre ‘Tek bir mukaveleyle düzenlenen taşıma, karayolu taşımacıları tarafından ortaklaşa yapıldığında, bunların her biri, tüm taşımanın yapılmasından sorumludur.’ Hasar ve ziyanın CMR 30. maddesinde belirtilen sürelerde ihbar edilip edilmediği de dikkate alındıktan sonra CMR Konvansiyonu’nun sınırlı ve sınırsız sorumluluk hallerinin somut olay bakımından tartışılması gerekmektedir. Meydana gelen hasar ve ziyadan dolayı istenebilecek tazminat ve tazminatın hesaplanma şekli CMR’nin 23-28. maddelerinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, CMR’de temel ilke taşıyıcının gerçek zararı aşmamak üzere sınırlı, sorumlu olmasıdır. Meydana gelen gerçek zararın anılan maddelerde belirlenen sınırlı sorumluluk miktarını aşması halinde taşıyıcı sınırlı sorumluluk miktarı kadar sorumlu olacaktır. CMR Konvansiyonu’nun 29’ncu maddesinde taşıyıcının sınırlı sorumluluğunun hangi hallerde uygulanmayacağı gösterilmiş olup, buna göre taşıyıcının kendi fena hareketinin veya kasdi fena harekete denk tutulan kusurundan meydana gelen hasar halinde, taşıyıcının sorumluluğunu sınırlayan veya ispat yükünü karşı tarafa yükleyen hükümlerin uygulama kabiliyeti kalmamaktadır. Konvansiyon’un 29’ncu madde hükmü koşullarının varlığı halinde taşımacının sorumluluğu sınırlı olmayıp, gerçek zararın tamamından sorumluluğu söz konusudur. Bu madde hükmünün değerlendirilmesi sonucunda taşıyıcının herhangi bir kasti veya fena hareketinin bulunmadığı, sınırsız sorumluluğa tabi olmadığı, sınırlı sorumlu olduğunun anlaşılması halinde ise CMR’nin 23. maddesinde hükme bağlanan sınırlı sorumluluk esas ve kuralları ile emtianın yükleme için kabul edildiği yerdeki değeri gözetilerek, açık ve anlaşılır biçimde, emtianın kg başına SDR üzerinden sorumluluk sınırı belli tazminat hesabının yapılması gerekir. (Bknz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15.06.2021 tarih ve 2020/2120 Esas 2021/5104 Karar sayılı, 30.03.2021 tarih ve 2020/7871 Esas 2021/3067 Karar sayılı, 02.12.2020 tarih ve 2020/1038 Esas 2020/5640 Karar sayılı, 01.10.2020 tarih ve 2019/236 Esas 2020/3732 Karar sayılı İlamları)
Bu açıklamalar ışığında davacı sigorta şirketi tarafından Nakliyat Emtia sigorta poliçesi ile sigortalı dava dışı sigortalı … Plastik Film Sanayi ve Tic. A.Ş.’ in Almanya’ dan ithal ettiği Pull Roll System (film ve baskı corona silindirleri)’ in, Almanya’ dan İzmir’ e karayolu ile taşınması sırasında hasarlanması ile ilgili olayda, TTK’nun 1472/1 madde ve fıkrasında sigorta tazminatını ödeyen sigortacının sigortalının kanuni halefi olacağı hususunun düzenlendiği, ödeme ile sigortalısının kanuni halefi olan davacının rücuen tazminat davası açısından aktif husumetinin bulunduğu, yaptığı ödeme ve sigortalının hakları ile sınırlı olmak üzere hasar sorumlularına başvurabileceği, taşıma uluslararası karayolu taşımacılığına ilişkin olduğundan CMR Konvansiyonu hükümlerinin uygulanacağı, dava konusu taşıma işinde davalı … Ltd. Şti.’nin, dava konusu taşımaya ilişkin yükleme ve fiili taşıma işlerini tek fatura karşılığı temin ve organize eden akdi taşıyıcı/taşıma işleri organizatörü olduğu ve bu haliyle TTK’nun 917/3 madde ve fıkrası ile 921. maddesi uyarınca pasif husumetinin bulunduğu, diğer davalı … Nakliyat San. ve Tic. AŞ.’ nin ise, ifa yardımcısı ve fiili taşıyıcı olduğundan CMR Konvansiyonu 34. maddesi gereğince davalı …. Ltd. Şti. ile birlikte müteselsil sorumluluğunun olduğu kabul edilerek davalıların sorumlulukları belirlenirken CMR’nin taşımacının sorumluluğuna ilişkin 17. maddesinin uygulanması, hasarın CMR’nin 17/2 fıkrasında düzenlenen ve taşıyıcının sorumluluğunu ortadan kaldıran sebeplerden ileri gelip gelmediği yönünde ispat külfeti üzerine düşen davalıların delilleri toplandıktan sonra hasar ve ziyanın CMR 30. maddesinde belirtilen sürelerde ihbar edilip edilmediği ile meydana gelen hasar ve ziyadan dolayı istenebilecek tazminatın CMR’ nin 23-28. maddelerine uygun şekilde hesaplanması yönünde uluslararası taşıma, sigorta ve hesap alanında uzman 3 kişilik yeni bilirkişi heyetinden taraf ve yargı denetimine esas, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve hatalı gerekçe ile yazılı şekilde davanın husumet yokluğundan ve esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile, İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2018 tarih ve 2015/1533 Esas, 2018/836 Karar sayılı hükmünün HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın HMK 353/(1)-a maddesi gereğince Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-Kararın kaldırılma sebep ve şekline göre istinaf yoluna başvuran davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA
4-Kararın kaldırılması nedeniyle başvuru sırasında alınan peşin harcın başvuru sahibi davacıya iadesine,
5-İstinaf başvurusu aşamasında başvuru sahibi davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin mahkemesince verilecek nihai kararla hüküm altına alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme ve harç iadesine ilişkin işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 27/01/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.