Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1319 E. 2022/1777 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1319
KARAR NO : 2022/1777

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI : 2016/661 Esas 2019/377 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 03/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/661 Esas ve 2019/377 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…dava dilekçesinde; davalı aleyhine cari hesap alacakları nedeniyle İzmir 28.İcra Dairesi’nin 2016/5435 esas sayılı takibine giriştiklerini, davalının haksız borca ve faizine itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalının borca itiraz ederken hiçbir delil göstermediğini, irsaliye, faturalardan ve cari hesap dökümlerinden davalının borçlu olduğunun açıkça anlaşıldığını ileri sürerek, davalının borca itirazının iptaline takibin devamına %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde;müvekkili ile davacı arasında bugüne kadar herhangi bir sözleşmenin söz konusu olmadığını, herhangi bir alışveriş olmadığını, davacı tarafından müvekkiline teslim edilmiş mal veya ürün bulunmadığını, müvekkilinin herhangi bir faturayı teslim almadığını, şirketlerinin kamera kayıtları incelendiğinde, şirket çalışanı dinlendiğinde, davacı tarafından bir mal teslimi veya ticari ilişki bulunmadığının ortaya çıkacağını ileri sürerek, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
Taraflarca bildirilen deliller toplanmış, icra dosyası incelenmiş, bilirkişi görüşüne başvurulmuştur.
İzmir 28.İcra Dairesinin 2016/5435 esas sayılı takip dosyasının incelenmesinden; davacı şirket tarafından davalı aleyhine 02/03/2016 tarihli 9544 nolu faturaya dayanılarak 15.638,00-TL asıl alacak, 11,50-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.649,57-TL’nin tahsili için 12/04/2016 tarihinde girişilen icra takibine ilişkin olduğu, ödeme emrinin tebliği üzerine yasal yedi günlük süre içerisinde davalı şirket vekilince borcun tamamına ferilerine itiraz edildiği, bu nedenle takibin durduğu anlaşılmıştır.
Davalının ticari defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişi YMM … 31/01/2017 tarihli raporunda; davalının 2016 yılı ticari defterlerini incelediğini, yevmiye kebir ile envanter defterlerinin açılış tasdiklerinin yaptırıldığını, yevmiye ile envanter defterlerinin kapanış tasdiklerinin yaptırılmadığı, ancak kapanış tasdiklerine ilişkin yasal sürenin henüz sona ermemiş olduğunu, davacının icra takibine konu ettiği 02/03/2016 tarihli 9544 nolu faturanın davalının 2016 yılına ilişkin alış belgeleri içerisinde yer almadığını ve aynı yıl defter kayıtlarında yer almadığını, bu nedenle davalının defterlerine göre davacıya 15.638,00-TL tutarında bir borcunun olmadığının söylenebileceğini ortaya koymuştur.
Davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapan bilirkişi bağımsız denetçi SMMM …. 03/07/2017 tarihli raporunda; 02/03/2016 tarihli 9544 nolu faturaya dayanak 01/03/2016 tarihli a-27002 nolu irsaliye üzerinde teslim alan bölümünde imza bulunduğunun görüldüğünü, malın teslimine ilişkin kanıtlayıcılığın mahkemenin takdirinde olduğunu, takibe konu 15.638,00-TL bedelli faturanın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, ödeme kaydının bulunmadığını bildirmiştir.
Dava konusu faturanın davalının ticari defterinde kayıtlı olmaması itibariyle davacının faturanın yada fatura konusu malın teslimini ispatlaması gerektiği değerlendirilmekle davacı vekiline davaya konu 01/03/2016 tarihli a27002 nolu sevk irsaliyesini sunmak üzere süre verilmiş, söz konusu sevk irsaliyesi örneği sunulmuş ve bunun bir örneği davalı vekiline tebliğ olunmuştur. Davalı vekili dava konusu faturaya dayanak 01/03/2016 tarihli a27002 nolu irsaliyenin teslim alan bölümündeki imzaya açıkça itiraz ettiklerini, söz konusu malı teslim almadıklarını, irsaliyenin teslim alan bölümündeki imzanın müvekkilinin şirket yetkilisine yada çalışanına ait olmadığını beyan etmiştir.
Davaya konu faturanın dayanağı sevk irsaliyesinde teslim eden ve teslim alan bölümünde imza olduğu ancak isim olmadığı görülmüş, davacı vekiline sevk irsaliyesindeki teslim alan imzasının kime ait olduğunu, bu kişinin davalı şirket yetkilisi veya çalışanı olup olmadığı sorulmuş, davacı vekili dava konusu malların nakliye şirketi aracılığıyla taşındığını, davalıya teslim edildiğini, irsaliyeden görüleceği üzere malın … Şirketi aracılığıyla taşındığını, sürücü …’un dava konusu malları davalı şirkete teslim ettiğini, …’un tanık olarak dinlenmesini beyan etmiştir.
Dava konusu faturaya dayanak sevk irsaliyesi ile nakliye firması tarafından düzenlendiği belirtilen 01/03/2016 tarihli 1724 nolu sevk irsaliyesi yeniden incelenmiş, davacı tarafından kesilen 01/03/2016 tarihli a27002 nolu sevk irsaliyesinde teslim alan bölümünde imza bulunduğu, isim bulunmadığı, davacı vekili tarafından bu imzanın nakliye firması şoförü …’a ait olduğu bildirilmiş, ancak nakliye firması tarafından kesilen 01/03/2016 tarihli a1724 nolu sevk irsaliyesinde teslim alan isim ve imzasının bulunmadığı anlaşılmıştır. Teslimin yazılı delille veya kesin delille ispatlanması gerektiğinden davacı tarafın kestiği sevk irsaliyesinin nakliye şirketi elemanınca imzalanıp, nakliye şirketi tarafından kesilen sevk irsaliyesinin ise yine teslim alan tarafından imzalanması ile bu ispatın sağlanmış olacağı, bu gereğin yerine getirilmediği, nakliye firmasının sürücüsünün tanık olarak dinlenmesinin teslimin tanıkla ispatlanması sonucu doğuracağı değerlendirmesiyle davacı vekilinin …’un tanık olarak dinlenmesi talebinin reddine karar verilmiş, davacıya dava dilekçesinde yemin deliline dayanmış olması itibariyle yemin delili hatırlatılmış, davacı vekilince yemin deliline dayanılmıştır.
Çine ASHM’ne yazılan talimat gereği davalı şirket yetkilisi … teklif edilen yemini eda ederek davaya konu fatura içeriğindeki malı teslim almadıklarını beyan etmiştir.
Toplanan tüm deliller karşısında davacı tarafından davalı adına kesilen 02/03/2016 tarihli 9544 nolu fatura konusu malın davalıya teslim edildiği ancak bedeli 15.638,00-TL’nin ödenmediği iddiasıyla davalı aleyhine İzmir 28.İcra Dairesi’nin 2016/5435 esas sayılı takibine girişilerek faiz dahil 15.649,51-TL’nin tahsilinin talep edildiği, davalının borca ve ferilerine itiraz ettiği, söz konusu faturanın davacının defterinde kayıtlı olmakla birlikte davalının defterinde kayıtlı olmadığı, davacının faturanın veya fatura konusu malın tesliminin ispat ile mükellef olduğu, faturanın teslimi konusunda herhangi bir delil sunulmadığı, fatura konusu malın davalıya nakliye firması aracılığıyla teslim edildiğinin ileri sürülerek 01/03/2016 tarihli a27002 nolu sevk irsaliyesinin sunulduğu, bu sevk irsaliyesinde teslim alan bölümünde imza bulunmakla birlikte isim bulunmadığı, davalı tarafça malın kendilerine teslim edilmediği ve imzanın da şirket temsilcisine veya çalışanına ait olmadığının savunulduğu, davacı vekilince söz konusu imzanın nakliye şirketi şoförü …’a ait olduğunun bildirildiği, tanık olarak dinlenmesinin istendiği, teslimin yazılı belgeyle ispatı gerektiğinden nakliye şoförünün tanık olarak dinlenme talebinin reddedildiği, davacı tarafından teklif edilen yemine davalı şirket temsilcisi tarafından icabet edilerek fatura konusu malın teslim edilmediği konusunda yeminin eda edildiği, böylelikle dava konusu takibin dayanağı fatura konusu malın davalıya teslim edildiğinin subüta ermediği…” gerekçesi ile DAVANIN REDDİNE, davacının kötü niyeti ispatlanamadığından, şartları oluşmayan kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiş, verilen bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İSTİNAF NEDENLERİ:

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu malların … şirketi aracılığıyla taşındığını ve aracın sürücüsü … tarafından davalıya teslim edildiğini, malları taşıyan nakliye şirketinin düzenlediği taşıma irsaliyesinin teslime ilişkin yazılı delil başlangıcı olduğunu ve tanıkla ispatın mümkün olduğunu ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:

Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat yükü başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Aynı Kanun’nun Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması başlıklı 222. Maddesi; ” (1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” şeklindedir.
Türk Ticaret Kanunu’nda faturanın tanımı yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise; “Fatura satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır” şeklindedir. Bu durumda fatura; “ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari bir belge niteliğindedir.” şeklinde tanımlanabilir.
TTK’nın 21. maddesinde faturaya ilişkin “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlemesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğudur. Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili olmayıp, taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belge sayılacaktır. Anılan madde hükmü ile, faturanın özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi yukarıda ayrıntısı açıklanan yasa hükmünden kaynaklı karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin alınan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmesinin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gereklidir. Maddede yer alan karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir.
Fatura sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususlara ilişkin delil olabilir. Sözleşmenin kuruluşu aşamasında başta var olmayıp, ifa ile ilgili hususlarda sözleşmeyi değiştiren ve diğer tarafın durumunu ağırlaştıran kayıtların sonradan faturaya konulması durumundaki buna muhatabınca itiraz edilmese dahi bu kayıtların faturanın zorunlu ve olağan içeriğinden kabul edilmesi, düzenlemenin şekline olduğu kadar amacına da aykırı düşecektir.
Sadece faturanın tebliğ edilmesi ve tebliğden itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi akdi ilişkinin varlığının kanıtı değildir. Bu nedenle akdi ilişkinin inkârı halinde faturayı düzenleyen kimsenin bu ilişkinin varlığını ve faturaya konu malların teslim edildiğini kanıtlaması gerekir.
Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, faturalara konu malları teslim alan nakliye şirketi şoförünün davalı şirket yetkilisi/çalışanı olmamasına, davacı tarafından faturalara konu malların davalı şirkete teslim edildiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamamasına, davacı tarafından yapılan yemin teklifinin davalı şirket yetkilisi tarafından icra edilmesine, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/04/2019 tarih ve 2016/661 Esas 2019/377 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harçtan peşin olarak alınan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30.TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 03/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.