Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1309 E. 2022/1966 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2019/1309
KARAR NO : 2022/1966

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/12/2018
NUMARASI : 2016/209 Esas 2018/1508 Karar
DAVA : İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ : 30/11/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/11/2022
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/209 Esas ve 2018/1508 Karar sayılı dava dosyasından yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda; ”…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı – borçlu şirketin müvekkili şirkette muhtelif tarihlerde ham (ördürmelik üzere) 40/1 STRIPY- 8032 tabir edilen ipliklerden yapılan anlaşma uyarınca satın aldığını, davalı şirketin en son 03.06.2013 tarihinde 789,40 Kg, 03.07.2013 tarihinde ise 830,20 Kg iplik satın aldığını, 789,40 Kg iplik bedeli olan 11.748,16 TL’sini ödemesine rağmen en son gönderilen takip konusu 830,20 Kg’lık bedeli olan 12.597,45 TL’sini ödememiş olduğunu, davalı şirketin satın aldığı ipliklerde hata olduğu bahanesiyle iplikleri daha ucuza alabilmek için 26.09.2013 tarihinde teslim tarihinden çok sonra 25.484,27 TL reklamasyon faturası keserek müvekkili şirkete gönderdiğini, bu hususun müvekkili tarafından kabul edilemediğinin davalı şirkete noter ihtarnamesi ile bildirildiğini ve reklamasyon faturasının iade edilmiş olduğunu, davalı şirketin ikinci kez 24.10.2013 tarihinde bu kez 12.597,45 TL’lik (takip konusu kadar)lık reklamasyon faturası göndermiş olduğunu, davalı tarafından gönderilen birincisi ile farklı olan ikinci reklamasyon faturasının da müvekkili tarafından kabul edilmeyerek noter ihtarnamesi ile iade edilmiş olduğunu, davalı tarafça kabul edildiği üzere müvekkili firma tarafından sipariş üzerine üretilen iplik numunelerinin davalı tarafa gönderildiğini, davalı tarafın onayı üzerine seri üretime geçilerek numuneye uygun ipliklerin davalıya teslim edildiğini, müvekkil tarafından numuneye uygun olarak üretilip teslim edilen iplikler davalı tarafından doluma-boyama-ürün vb. işlemlerin yapılmış olduğunu, davalı tarafın basiretli tüccar gibi davranmayıp son işlemden sonra ayıp ihbarında bulunması kötü niyetini ortaya koymakta olduğunu, davalı şirket hakkında satış sözleşmesinin (anlaşmaya varıldığı ) yapıldığı ve satılan malların davalı tarafından … plakalı aracı ile aldırması dikkate alınarak müvekkili şirket merkezinin olduğu yerde bulunan Büyükçekmece 2. İcra Müdürlüğü’nün 2014/8011 Esas sayılı doyası ile borçlu şirket hakkında icra takibine girildiği, borçlu şirkete ödeme emri gönderildiğini, borçlu şirketin yapılan takibe itiraz etmesi üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini belirterek davalı-borçlunun itirazının reddi ile takibin devamına, alacaklarının takip tarihinden itibaren işleyecek değişen reeskont faizi ile birlikte tahsiline, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı- borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkili şirkete üretimde kullanılmak üzere iplik satışı yapıldığını, satış öncesi numune gönderildiğini, bej (kahve tonu) renkte numune yapıldığını, üretim onayının alındığını, bu işlemin riskli bir işlem olduğunu, davacı firmanın taahhütte bulunduğunu, bu esnada ham iken gözükmeyen boyadıktan sonra gözüken hatalar görülmeye başladığını, tespit edilen bu durumun davacı firma ile paylaşıldığını, ürünün sorunlu olduğu ve kullanılamayacağı mutabakatı ile 2. Kez kontrollü tekrar yeni bir üretim yapılması kararının ortak alındığını, müvekkili firmanın kötü niyetli değil, ayıplı mal dolayısıyla mağdur durumda olduğundan aleyhe icra inkar tazminat talep edilmesine de itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptali davasının reddine dair karar verilmesine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, dosya ve ekleri talimat yoluyla Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilip SMMM bilirkişiye tevdi edilerek davacının defterleri üzerinde inceleme yapılarak davacının davalıdan davaya konu takip nedeniyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı, işlemiş faiz miktarı hususlarında bilirkişi raporu alınmıştır.
İstinabe yolu ile SMM Bilirkişi …’ın ibraz etmiş olduğu 04/01/2018 havale tarihli raporunda; dosyaya mübrez belge, bilgi, davacı şirkete ait 2013 yılı ticari defterler ile sınırlı olarak yapılan tespit, inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; davacı şirketin dava konusu 830,20 Kg 40/1 Stripy-8032 İplik karşılığı olan 12.597,45TL tutarında alacaklı olduğu sonuç ve kanaatine vardığını bildirmiştir.
Mahkememizce davalı şirket merkezinde bulunan dava konusu iplikler ile davalının tutmakla yükümü olduğu ticari defter ve kayıtlar üzerinde refakate alınan bir mali müşavir ile bir tekstil mühendisi bilirkişi aracılığıyla keşif yapılmış, mahkememiz dosyası keşif sonrası bilirkişilere tevdi edilerek bilirkişi heyeti raporu alınmıştır.
Bilirkişi heyetinin 30/04/2018 havale tarihli raporunda özetle; davalının yasal defter ve dayanağı belgeleri ile dosya kapsamında yapılan incelemelerde; davacı ile davalı arasında ticari bir ilişkinin mevcut olduğu, davacının takip tarihine kadar temerrüt faizi talep edemeyeceği, davacı tarafından icra takibinde talep edilmiş olan asıl borç bedelinin 12.597,45- TL olduğu, icra takibinin ve davanın konusu olan 03.07.2013 tarih, 474496 nolu 12.597,45-TL’lik davacı … A.Ş. tarafından kesilmiş olan olan faturanın davalı tarafın kayıtlarına işlenmiş olduğu ve buna istinaden; davalının icra takip tarihi itibarıyla davacıya 12.597,45-TL tutarında borçlu olduğu ancak teknik değerleme kısmında davalı tarafın belirlenmiş olan zarar bedeli tutarı olan 6.807,40-TL’lik tutarın davacı tarafın alacak bakiye tutarından düşürülmesinden sonra kalan bedel olan 5.790,05-TL tutarındaki kalan borç bakiye bedelinin davalı/borçlu ….A.Ş. firması tarafından Davacı/Alacaklı … A.Ş. firmasına ödenmesi gerektiği görüş ve kanaatinde olduğunu bildirmişlerdir.
Bilirkişi heyetininin 30/04/2018 havale tarihli raporuna karşı taraf vekillerince beyan ve itiraz dilekçeleri sunulması üzerine dosya kök raporu hazırlayan bilirkişilere tevdi olunmuştur.
Bilirkişi heyetinin 03/09/2018 havale tarihli ek raporunda; önceki raporlarında yer alan tespit ve değerlendirmelerini değiştirecek herhangi bir hususun olmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İİK nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili eldeki dava ile, davacı-alacaklı tarafından, davalı-borçlu aleyhine Torbalı 2. İcra Dairesi’nin 2015/2781 Esas sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takibine davalı-borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına ve davalı borçlunun alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi isteminde bulunmuştur.
Davaya konu, Torbalı 2.İcra Dairesi’nin 2015/2781 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinden; davacı alacaklı tarafından, borçlu- davalı aleyhine 12.597,45-TL (faturadan kaynaklanan) asıl alacak ve 1.495,21-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.092,66-TL üzerinden 18/07/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçlu davalıya usulüne uygun olarak tebliğ olunduğu, borçlu-davalı vekili tarafından borcun tamamına, ferilerine yasal süresi içerisinde itiraz edildiği, 21/12/2015 tarihinde takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafından iş bu davanın bir yıllık yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6098 Sayılı TBK nun 207.maddesine göre “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşme şeklinde tanımlanmıştır. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Aynı kanunun 208.maddesinde “Kanundan, durumun gereğinden veya sözleşmede öngörülen özel koşullardan doğan ayrık hâller dışında, satılanın yarar ve hasarı; taşınır satışlarında zilyetliğin devri, anına kadar satıcıya aittir. Taşınır satışında satıcının borçları zilyetliğin devri başlığı altında 210.maddede yerini almıştır. Bu maddeye göre satıcı, satılanın mülkiyetini geçirmek amacıyla, zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlüdür. Buna karşılık alıcının borçları ise 232.maddede düzenlenmiş olup, alıcı, satış sözleşmesinde kararlaştırılmış olduğu biçimde satış bedelini ödemek ve kendisine sunulan satılanı devralmakla yükümlüdür. Aksine yerel âdet veya anlaşma yoksa, satılanın hemen devralınması gereklidir. Aynı yasanın 234.maddesinde ise” aksine sözleşme yoksa, satılan alıcının zilyetliğine girince satış bedeli muaccel olur.
Aynı yasanın 222. Maddesinde, satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. 223.maddede ise ” Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.
6102 sayılı TTK’nun 23/1-c maddesine göre; “malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı 2 gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra 8 gün içinde malı incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda TBK’nun 223.maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.”
Somut olayda taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamakla birlikte sadece faturaya dayalı bir ticari ilişkinin bulunduğu görülmektedir.
Eldeki dava dosyasına konu uyuşmazlığın, davacının, davalı şirkete satmış olduğu ipliklerin ayıplı olup olmadığı, ipliklerin ayıplı olması halinde ayıbın niteliği ve davacının davalıdan bedeli ödenmeyen iplikler nedeni ile alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarı hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu ipliklerden 789,40 Kg, “40/1 Stripy – 8032” ipliğin ilk önce 03.06.2013 tarihinde 11.7480,16 TL bedelle davalıya satışının yapıldığı, 14.06.2013 tarihinde davalının banka havalesi yoluyla davacıya ödeme yaptığı, 03.07.2013 tarihinde 830,20 Kg iplik satışı bedeli olan 12.597,45TL tutarın davalı tarafından davacıya ödemediği, davalı şirket tarafından davacı şirket adına iki adet reklamasyon faturası düzenlendiği, bunlardan 26.09.2013 tarihli, 25.494.20 TL bedelli ilk reklamasyon faturasının davacı şirket tarafından Bakırköy 40. Noterliği aracılığı ile 08.10.2013 tarihinde, 12.597,45-TL bedelli, 07.11.2013 tarihli ikinci reklamasyon faturasının ise aynı noterlik aracılığıyla 07.11.2013 tarihinde davalıya iade edildiği, davalının davacıdan satın almış olduğu iplikleri, kumaş üretiminde kullanmak üzere dokuması sonucu kumaşlarda bükülme oluştuğu, davalı alıcının bu durumu ipliklerin kumaş haline getirildikten sonra öğrendiği, davacı tarafça iplik bedelinin istenmesi halinde davalının bedeli ödemekten imtina ettiği, davalı tarafça davacıya ipliklerin ayıplı bulunduğuna dair e-mail ortamında ayıp ihbarında bulunulduğu, mahkememizce tekstil mühendisi bilirkişi Prof. Dr….. ‘ ın 30/04/2018 havale tarihli raporunda dava konusu ipliklerden 696.48 kg nın Ne 40/1 Viskon90 +PES 10 kalitedeki ham iplikte imalat ayıbı bulunduğu ve ayıbın ham ipliğin örülerek kumaş haline getirilip boyanması sonucunda ortaya çıkabileceğinin bildirildiği, ipliklerdeki ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunduğu, ayıplı kumaşın iç piyasada kg fiyatı 5.00 TL üzerinden değerlendirilmesi sonucu 696.48 kg X 5.00 TL= 3.482.40 TL tutarın elde edileceği, davalının ayıplı kumaştaki zararının ise 696.48 TL X 14.05 TL =9.785.55 TL olduğu, bu haliyle davalı şirketin gizli ayıptan kaynaklı maddi zararının 6.807.40 TL olduğu, takibin 12.597,45-TL asıl alacak ve 1.495,21-TL işlemiş faiz üzerinden başlatıldığı, davalının davacı tarafça takip tarihinden önce temerrüte düşürülmediği, bu nedenle davacının işlemiş faiz isteminin yerinde olmadığı, takibe konu asıl alacaktan davalının gizli ayıp nedeniyle oluşan maddi zararı olan 6.807.40 TL düşüldüğünde davacının 5.790.05 TL asıl alacaklı bulunduğu, takibin bu tutar üzerinden devam etmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü, davanın kısmen kabulü ile davalının Torba 2.İcra Dairesinin 2015/2781 Esas sayılı takip dosyasına itirazının kısmen iptaline dair aşağıdaki hükmün tesisi gerekmiş, alacak likit olmadığından ve koşulları oluşmadığından davacı yararına icra inkar tazminatı, davalı yararına ise kötüniyet tazminatı hükmedilmemiş, tarafların haklılık oranlarına göre her bir taraf leh ve aleyhine yargılama gideri ile vekalet ücreti takdir olunmuştur…”gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile davalının Torbalı 2.İcra Dairesi’nin 2015/2781 Esas sayılı takip dosyasına itirazının kısmen iptali ile anılan takibin 5.790,05.TL asıl alacak üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte devamına, fazlaya dair istemin reddine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden ve koşulları oluşmadığından taraflar leh ve aleyhine icra inkar-kötü niyet tazminatı hükmedilmesine yer olmadığına, karar verilmiş, verilen bu karara karşı taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının reklamasyon faturasının Noter kanalı ile iadesinde de belirtildiği üzere ipliğin sadece 30 kg’lık kısmının örülerek 3 metre kumaş haline getirildiğinde istenilen özellikte olup olmayacağı anlaşılabilir olacağı belirtilmesine ve bu konuda bilirkişinin olumlu görüşüne rağmen mahkemece bu konudaki iddiaları ile herhangi bir detaylı inceleme yapılmadığını, ipliğin kumaş haline getirilmesi sırasında meydana gelebilecek hatalar konusunda herhangi bir araştırma yapılmadığını ayrıca ayıb ihbarının zamanında yapılmadığını ve zararın artmasına neden olduğunu, davalı tarafından reklamasyon faturası düzenlediği bildirilen yurtdışındaki şirket ile aralarında organik bağ olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadığını, davalı şirketin zarar iddiasının samimi olmadığını, bilirkişiler tarafından zarar hesabının afaki yapıldığını, ayıplı olduğu iddia edilen kumaşların müvekkili şirketten alınan iplikler ile örülerek kumaş haline getirildiğinin ispatlanamadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafından iletilen ipliklerin gizli ayıplı olduğu ve ayıp ihbarında bulunulduğunun sabit olduğunu, müvekkili davalının zararının daha fazla olduğunu, ayıplı ipliklerle ilgili ürünleri iç piyasada değerlendirme gibi bir zorunluluklarının olmadığını ayrıca gizli ayıplı ipliklerin bedellerinin de istenemeyeceğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, faturadan kaynaklanan alacağın tahsili için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü .maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Bu açıklamalar ışığında; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle hükme esas alınan bilirkişi heyet rapor ve ek raporunun oluşa, somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, taraf ve yargı denetimine uygun olmasına, yargılamada eksiklik bulunmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekili ile davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/12/2018 tarih ve 2016/209 Esas ve 2018/1508 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun ayrı ayrı 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 80,70.TL maktu karar harcından peşin olarak alınan 120,00.TL harçtan tanzili ile bakiye 39,30.TL’nın davacıya iadesine,
3-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 962,66.TL nispi ilam harcından peşin olarak alınan 99,00.TL harcın tenzili ile bakiye 863,66.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan taraflarca yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider/delil avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 30/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.