Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1297 E. 2022/2054 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1297
KARAR NO : 2022/2054
KARAR TARİHİ: 14/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/06/2018
NUMARASI : 2014/1346 Esas 2018/810 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 14/12/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/12/2022
Davalı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği dava dilekçesi ile özetle; müvekkili şirket tarafından davalı şirkete 29.08.2013 tarihli ve 182353 seri no.lu fatura ile “sıkıştırılmış kilit, kabin kilidi, dil vs” malzemeler satılıp teslim edildiğini, davalı tarafça da 19.09.2013 tarihli ihtarnamede malzemelerin “… fatura ile birlikte … kargo aracılığı ile 04.09.2013 tarihinde…”teslim alındığı ikrar edildiğini, mallar teslim edildikten sonra fatura içeriğine 8 günlük sürede herhangi bir itiraz yapılmadığını , ancak davalı, 19.09.2013 tarihinde İzmir 27. Noterliği’nin 20903 yevmiye no.suyla müvekkile gönderdiği ihtarnamede malların geri alınmasını talep ettiğini, müvekkil bu talebi kabul edemeyeceğini ve bedelinin ödenmesi gerektiğini Kadıköy 10. Noterliği’nin 26.09.2013 tarihli ve 16011 tarihli cevabi ihtarnameyle davalıya bildirdiğini, dava konusu ürünler şu şekilde talep ve teslim edildiği, yapılan görüşmeler neticesinde davalı şirket tarafından 27.07.2012 tarihinde şirketlerine belli adetlerde ürün siparişinin yapılması üzerine şirketlerinin kendilerine kullanılacak ürünlerin özel müşteri şifresinin olduğu ve bu modellerin sadece kişiye özel ürettirileceği ve başkasına asla satılamayacağı, Almanya merkez fabrikada özel imalat yaptırılacağı için en az alım miktarlarının olduğu ve bunun dışında sipariş geçilemeyeceği belirtilerek ürün bilgileri ve en az alım miktarlarıyla beraber detaylı olarak 23.08.2012 tarihinde şirketleri tarafından teklif olarak davalıya sunulduğunu, davalı şirketin satın alma süreç lideri … da 14.09.2012 tarihinde şirketlerinin teklifine onay verdiğini, ürünler onaylandıktan sonra üretilip Almanya’dan belirtildiği şekilde getirilmiştir ve davalı şirkete teslimatlar yapıldığı, ancak daha sonra ne olduysa siparişler iade edilmek istendiğini, oysa bu ürünler davalı için özel olarak imal edildiğini, başkasına satılamayacağı, davalı taraf malları teslim aldıktan sonra kendince bir sebeple caydığını, ancak bu caymanın yasal bir karşılığı ve haklılığı olmadığını, sonradan vazgeçen davalının bunun olumsuz sonuçlarına katlanması da kaçınılmaz olacağını, dolayısıyla aldığı ürünlerin bedelini ticari faiziyle beraber ödemesi kanuni zorunluluk olduğunu, cevap ihtarnamede durumu anlatarak ödemeyi yapmaları gerektiğini, davalı şirket bugüne kadar borcunu ödemediğini, bu nedenle iş bu davanın açılması zorunluluğu hasıl olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile 41.623.40 TL alacaklarının kesinleştiği 16.09.2013 tarihinden itibaren en yüksek ticari mevduat faiziyle ödenmesine, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı taraf vekili duruşmada tekrar ettiği cevap dilekçesi ile özetle; davacı tarafça müvekkili şirkete 29.08.2013 gün ve 182353 numaralı İrsaliyeli Fatura ile birlikte bu fatura mündericatı malların sevk edildiği ve bu fatura ile malların birlikte 04.09.2013 tarihinde müvekkil şirkete ulaştığı ve görev tanımı kapsamın işi sadece gelen fatura mündericatı ile malları karşılaştırıp eğer tutarlı ise teslim almaktan ibaret olan müvekkil şirketin mal giriş elemanları tarafından teslim alındığı hususu doğru olduğunu, bu husus taraflar arasında ihtilaf konusu olmadığından kanıtlanmasına gerek bulunmadığını, ancak gelen fatura mündericatma T.T.K. nun 23/2 maddesinde belirtilen 8 günlük yasal süre dahilinde itiraz edilmediği yolundaki davacı yan iddiası doğru olmadığını, şöyle ki; anılan fatura ve fatura mündericatı mallar yukarıda belirtilen şekilde sınırlı yetkili şirket çalışanları tarafından 04.09.2013 tarihinde teslim alınmasını müteakiben fatura ve mallar şirketin ilgili üretim bölümüne sevk edildiğinde müvekkil şirketin davacı şirketten böyle siparişin olmadığının anlaşılması üzerine teslim alman malları ambalajları dahi açılmaksızın ve henüz T.T.K. nun 23/2 maddesi ile belirlenen -8- günlük yasal süre dolmaksızın 10.09.2013 tarihinde müvekkil şirketçe düzenlenen 10.09.2013 günlü A-23793 numaralı iade faturası ve 10.09.2013 günlü A-31697 numaralı sevk irsaliyesi ile birlikte davacı şirkete iade edildiği, ancak davacı şirketçe kabul edilmemesi üzerine 19.09.2013 tarihinde müvekkili şirkete geri geldiğini, Bunun üzerine müvekkil şirket tarafından davacı şirkete İzmir 27.’nci Noterliği’nin 19.09.2013 gün ve 20903 yevmiye sayılı ihtarnamesi gönderilerek “davacı şirket tarafından müvekkil şirkete gönderilen 29.08.2013 gün ve 182353 numaralı fatura mündericatı malların alımı ile alakalı olarak müvekkil şirket tarafından davacı şirkete verilmiş bir sipariş bulunmadığından ve fatura mündericatı mallarından müvekkil şirket tarafından satın alınmak istenmemesi nedeni ile bu fatura mündericatı malların kabulünün mümkün olmadığı belirtilerek ve muhasebe tekniği açısından hesabın kapatılması için düzenlenen iade faturasının da eklendiği” belirtilmiş ve malların kabule edileceği bilgisi ile teslim yeri bildirilinceye ve sevkiyat bedelleri ödeninceye kadar malların müvekkil şirket deposunda tutulacağı bildirildiğini, davacı şirket bu ihtara cevaben gönderdiği Kadıköy 10. Noterliği’nin 26.09.2013 gün ve 16011 yevmiye sayılı ihtarnamesinde “29.08.2013 gün ve 182353 numaralı fatura mündericatı malların müvekkil şirketin isteği doğrultusunda gönderildiğini, 27.07.2012 tarihinde müvekkil şirket yetkilileri ile yapılan görüşmelerde belli adetlerde ürün siparişi yapıldığını, bu ürünlerin özel müşteri şifreli olması ve müşteriye özel üretilmesi nedeni ile başkasına asla satılamayacağı, ürünler Almanya’ da bulunan merkez fabrikada özel olarak üretildiği için asgari alım miktarlarının olduğu ve bunun dışında sipariş geçilemeyeceğinin müvekkil şirkete bildirildiği, en az alım tutarlarının ürün kodları ile birlikte 23.08.2012 tarihinde müvekkil şirkete sunulduğunu ve 14.09.2012 tarihinde müvekkil şirketin satın alma sorumlusu … tarafından teklife onay verildiği, ürünlerin Almanya’ dan getirtilerek ilk sevkiyatların 2012 yılının Ekim ve Kasım aylarında yapıldığı, ancak müvekkili şirketin daha sonra bir nedenle malları almaktan vazgeçtiği ve gönderilen (29.08.2013 gün ve 182353 sayılı fatura mündericatı ürünler kastedilerek) malların geri gönderildiği, bunun kendilerince kabul edilemez olduğu” belirtilerek iade faturasını da bu cevabi ihtarname ile birlikte geri gönderdiğini, bu cevabi ihtarnamenin müvekkil şirkete tebliğini müteakiben taraflarınca davacı şirkete gönderilen İzmir 27.’nci Noterliği’nin 22.10.2013 gün ve 22682 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “davacı şirket ile müvekkil şirket arasında uyuşmazlık konusu ürünlerin asgari satın alma miktarının müvekkil şirket tarafından onaylandığına dair bir yazılı ya da sözlü anlaşma olmadığı, müvekkil şirketçe uyuşmazlık konusu ürünlerle alakalı olarak müvekkil şirketçe verilen tüm siparişlerin davacı şirketçe düzenlenen 30.10.2012/079994 ve 19.11.2012/080282 sayılı faturalarda belirtilen miktarlardan ibaret olduğu ve satın alman bu ürünlerinde bedellerinin davacı şirkete ödenmiş olduğu, müvekkil şirketçe hiç alakası olmamasına rağmen davacı şirket ile yapılan yazışmalardan (ihtarnameler kastedilerek) müvekkil şirketin belli bir zaman dilimindeki (yapacağı üretime bağlı olarak uyuşmazlık konusu ürünlerle alakalı olarak) tüketim miktarı gözetilerek davacı şirketin uyuşmazlık konusu ürünlerin Türkiye’ deki tek satıcısı olma konumundan istifade ile ve nasılsa benden başkasından alamazlar düşüncesi ile yüksek miktarlarda ticari kazanç elde etme amacı ile uyuşmazlık konusu ürünlerden müvekkil şirketin siparişlerini kat be kat aşan miktarlarda sipariş ettiğinin anlaşıldığı, müvekkil şirketin bu ürünleri kendi ticari çıkarları doğrultusunda davacı şirketten almayarak yurt dışından ithal etmeyi tercih etmesi üzerine de davacı şirketin müvekkil şirketin hiç bir şekilde kusuru olmaksızın ithal etmiş olduğu bu ürünleri elinde kalmaması için müvekkil şirkete satma gayreti içerisinde olduğunun anlaşıldığı ve bu tutumunda müvekkil şirketçe kabulünün mümkün olmadığı” belirtildiğini, dilekçelerinin 2 numaralı bendinde belirtilen hususlar 10.09.2013 günlü A-23793 numaralı iade faturası ve 10.09.2013 günlü A-31697 numaralı sevk irsaliyesi, … Kargo Taşımacılık A.Ş.’nin 17.09.2013 gün ve 3527103049074 takip numaralı davacı şirket tarafından müvekkil şirkete gönderilen (İade faturası ve sevk irsaliyesi için) kargonun gönderi ve teslim detaylarının … Kargo A.Ş. ‘ den sorulması, İzmir 27.’nci Noterliği’nin 19.09.2013 gün ve 20903 yevmiye sayılı ihtarnamesi (Onaylı örneklerinin ilgili Noterlikten celbi ile) ve tebliğ şerhi, Kadıköy 10. Noterliği’nin 26.09.2013 gün ve 16011 yevmiye sayılı ihtarnamesi (Onaylı örneklerinin ilgili Noterlikten celbi ile) ve tebliğ şerhi, İzmir 27.’nci Noterliği’nin 22.10.2013 gün ve 22682 yevmiye numaralı ihtarnamesi (Onaylı örneklerinin ilgili Noterlikten celbi ile) ve tebliğ şerhi ile kanıtlanacağını, yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere müvekkili şirket davacı tarafça düzenlenen 29.08.2013 gün ve 182353 seri numaralı faturayı ve fatura mündericatı malları teslim aldığı 04.09.2013 tarihinden itibaren henüz T.T.K. 23/2 maddesinde belirtilen -8- günlük süre geçmeden bu fatura mündericatı mallar ile ilgili olarak 10.09.2012 tarihinde iade faturası düzenlendiği ve malları da aynı tarihli sevk irsaliyesi ile davacı şirkete geri göndermiş olduğundan ve bu hususta davacı tarafça müvekkil şirkete gönderilen Kadıköy 10. Noterliği’nin 26.09.2013 gün ve 16011 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile açıkça kabul edilmiş olduğundan ve Yüksek Mahkeme içtihatları gereğince iade faturası düzenlenmiş ve malların iade edilmiş olması fatura mündericatına itiraz anlamına geldiğinden, davacı tarafın T.T.K. nun 23/2 maddesinde belirtilen karineden faydalanması mümkün olmadığını, davacı yanın iddialarının aksine dilekçe ekinde müvekkil şirket ile davacı şirket arasında akdi bir ilişkinin varlığı maksadı ile sunulmuş olan teklif mektubu altında yer alan müvekkil şirket çalışanlarından …’a ait imza sadece bu belgenin müvekkil şirketçe alınmış olduğunun teyidi maksadı ile atıldığı, tüzel kişiliklerin ne şekilde borç ve taahhüt altına girecekleri T.T.K. hükümleri kapsamında açıkça belirlenmiş olup, bu hükümler kapsamında müvekkili şirketin davacı şirkete karşı iddia edildiği şekilde borç ve taahhüt altına girebilmesi için şirketin kaşesi üzerinde şirketi borç ve taahhüt altına sokmaya yetkili kişi yada kişilerin imzalarının bulunması yasal zorunluluk olduğunu, müvekkil şirkete ait imza sirküleri ve Ticaret Sicil Gazeteleri örneklerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere davalı müvekkil … Şti. ni borç ve taahhüt altına sokacak işlemlerde, davacı tarafın akdin kurulduğunu iddia ettiği 14.09.2012 tarihi itibarı ile Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri …, … ve … ile şirket maliyet ve muhasebe süreç lideri …’ den her hangi ikisinin birlikte atacakları imzalarının bulunması gerektiği sabit olup, Yönetim Kurulu Üyesi Tanju Parlar’ ın 02.04.2014 tarihinde vefatı üzerine şirket Yönetim Kurulunun 09.05.2014 tarihinde Ticaret Siciline tescil edilen 30.04.2014 gün ve 04 no.lu kararı ile Şirket Yönetim Kurulu Üyeleri …, … ve … ile şirket Maliye ve İdari İşler süreç lideri …’ den her hangi ikisinin birlikte atacakları imzalarının bulunması gerektiği şeklinde değiştirildiğini, Özet olarak davacı tarafından sunulan belgede imzası bulunan …’ ın hiç bir zaman müvekkil şirketi borç ve taahhüt altına sokacak işlemlerde müvekkil şirketi temsil yetkisi mevcut olmadığından davacı şirket ile müvekkili şirket arasında davacı yanın iddia ettiği şekilde her hangi bir akdi ilişkinin de kurulmuş olması mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEMECE: Yapılan yargılama sonunda; ”… Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirkette “satın alma süreç lideri” olarak çalışan …’ın, davacı tarafından dava konusu faturanın dayanağı olan 23.08.2012 tarihli fiyat teklif formu altındaki imzası ile taraflar arasında en az alım miktarlı satış sözleşmesi ilişkisinin kurulup kurulmadığı, bu belgenin davalıyı bağlayıp bağlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraflar arasında, dava konusu fiyat teklif formu dışında, 27.07.2012 tarihli satın alma sipariş formu ile daha önce de ticari alım satım ilişkisinin mevcut olduğu, 27.07.2012 tarihli satın alma sipariş formunun davalı adına, satın alma süreç lideri görev tanımıyla çalışan … tarafından imzalandığı, davalı çalışanı …’ın bu sipariş formu ile davalıya toplam 500,00 adet kilit ve kilit sistemi sipariş ettiği, bu sipariş formuna ilişkin ürünlerin 30.10.2012 ve 19.12.2012 tarihli irsaliyeli faturalar ile davalıya teslim edildiği görülmüştür. Satın alma süreç müdürü olan …’ın davalı şirket yetkilisi olmadığı sabittir. Davalı taraf, bu nedenle dava dışı bu çalışanının tüzel kişiliğe haiz şirketi bağlayıcı nitelikte satın alma sözleşmesi yapamacağını, davalı tanıkları da …’ın tek başına ancak numune niteliğinde 5-10 adet ürün alım yetkisi olduğu ifade etmiş iseler de, dava konusu fiyat teklifinden önce davalı adına satın alma süreç lideri … tarafından imzalanan 27.07.2012 tarihli satın alma sipariş formundaki toplam ürün adedinin 500 olması ve bu sipariş formuna istinaden davacı tarafça gönderilen ürünlerin davalı tarafça itirazsız teslim alınarak, bedellerinin ödenmesi karşısında, davalı çalışanı …’ın numune sayısını aşar şekilde, davalı şirket adına ürün sipariş etme ve satın alma yetkisinin mevcut olduğu kanaatine varılmış olup, taraflar arasındaki numune alım-satımı olarak nitelendirilebilecek ilişkinin ise 25.04.2012 tarihli, 077709 numaralı toplam 6 adet kilide ilişkin irsaliyeli fatura ile başladığının kabul edilebileceği görülmüştür. Davacı tarafından hazırlanan 23.08.2012 tarihli, en az alım tutarlı fiyat teklif formunun 6098 sy TBK’nun 8/2. maddesi uyarınca icap (öneri) niteliğinde olup, davalı şirket adına sipariş verme ve satın alma yetkisi olan …’ın, 14.09.2012 tarihinde fiyat teklifini imzalayıp onaylayarak, davacıya göndermesinin ise kabul niteliğinde olduğu, böylelikle taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin kurulduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf, 14.09.2012 tarihinde fiyat teklif formunda belirtilen nitelik ve nicelikteki ürünleri, yurt dışında imal ettirerek, dava-takip konusu 29.08.2013 gün ve 182353 numaralı irsaliyeli fatura ile davalıya 04.09.2013 tarihinde teslim etmiştir. 23.08.2012 tarihili fiyat teklif formunun, davalı tarafça 14.09.2013 tarihinde onaylanması ile taraflar arasında en az alım tutarlı satın alma sözleşmesinin kurulduğu sabit olup, davalının sipariş ve sözleşme olmaksızın dava konusu kilitlerin gönderildiği yönündeki savunması haksız ve yerinde değildir. Davacı satıcı, sözleşmeye uygun olarak taşınır malları teslim borcunu eksiksiz yerine getirmiş olup, davalı alıcı, satış bedelini ödemede temerrüde düşmüştür. Satış bedelini ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalı alıcının, davacı satıcının bu nedenle oluşan zararını gidermekle yükümlü olduğu, davacı satıcının, davalı alıcıdan satış bedeli ile varsa zararının giderilmesini isteme hakkını haiz olduğu anlaşılmakla davacının davasının kabulü ile 41.623,40 TL satış bedelinin, ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği 30.09.2013 tarihinden itibaren 10 günlük ödeme süresi geçtikten sonra oluşan 11.10.2013 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca bir ticaret şirketi olan davacının tacir olduğunu, tacir olmanın genel hükümlerini düzenleyen 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18/2 maddesi gereğince her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini, teklif metnine imza atan …’ ın müvekkil şirketi borç taahhüt altına sokabilecek iş ve işlemlerde yetkili olmadığını, …’ ın borçlandırıcı işlemlerde müvekkil şirketi temsile yetkili olmadığını, davacı tarafından da bilinebilir nitelikte bir husus olduğunu, öte yandan ilk derece mahkemesinin … tarafından 27.07.2012 tarihinde imzalanan “Satınalma Sipariş Formu’ nda belirtilen ürün adedinin 500 olduğu ve bu miktarın da numune sınırlarını aştığı dolayısı ile …’ ın davalı şirket adına ürün sipariş etme ve satın alma yetkisinin mevcut olduğunu, ilk derece mahkemesinin davacı tarafından düzenlenen teklif formunun altının müvekkil şirket çalışanı … tarafından imzalanmış olmasından yola çıkarak, teklif formunun icap …’ ın imzasının da kabul niteliğinde olduğunu değerlendirerek taraflar arasında bir satım sözleşmesinin kurulmuş olduğunun hatalı olduğunu, usule ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının davacı tarafça icra takip konusu yapıldığından ileride telafisi güç ve imkansız zararların doğmaması için kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın reddinin yanı sıra istinaf ve temyiz sürecinin neticelenmesine kadar icranın geri bırakılmasına, istinafa konu mahkeme kararının davacı tarafça İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğü’ nün 2019/1296 Esas sayılı dosyası vasıtası ile icra takip konusu yapıldığından, öncelikle ve evrak üzerinde yapılacak inceleme ile kararın istinaf-temyiz sürecinin sona ermesi beklenmeksizin yerine getirilmesinin müvekkil şirket açısından telafisi güç ya da imkansız zararlara neden olabileceği ve alacaklının haklarının teminat altına alınmış olduğu dikkate alınarak istinaf-temyiz sürecinin tamamlanmasına kadar kararın icrasının geri bırakılmasına, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 29.06.2018 gün ve 2014/1346 Esas, 2018/810 Karar sayılı kararının usule ve yasaya aykırı olması nedeniyle bozularak ortadan kaldırılmasına, davacının davasının reddine ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ticari satımdan kaynaklı alacak istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı şirkette “satın alma süreç lideri” olarak çalışan …’ın, davacı tarafından dava konusu faturanın dayanağı olan 23.08.2012 tarihli fiyat teklif formu altındaki imzası ile taraflar arasında satış sözleşmesi ilişkisinin kurulup kurulmadığı, bu belgenin davalıyı bağlayıp bağlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Davalı taraf geçerli bir sipariş olmadığı, teklif formunu imzalayanın şirket yetkilisi olmadığını ileri sürmüş ise de taraflar arasındaki numune alım-satımı olarak nitelendirilebilecek ilişkinin 25.04.2012 tarihli, 077709 numaralı toplam 6 adet kilide ilişkin irsaliyeli fatura ile başladığı, sonrasında 27.07.2012 tarihli satın alma sipariş formunun davalı adına, satın alma süreç lideri görev tanımıyla çalışan … tarafından imzalandığı, davalı çalışanı …’ın bu sipariş formu ile davalıya toplam 500,00 adet kilit ve kilit sistemi sipariş ettiği, bu sipariş formuna ilişkin ürünlerin 30.10.2012 ve 19.12.2012 tarihli irsaliyeli faturalar ile davalıya teslim edildiği, 27.07.2012 tarihli satın alma sipariş formundaki toplam ürün adedinin 500 olması ve bu sipariş formuna istinaden davacı tarafça gönderilen ürünlerin davalı tarafça itirazsız teslim alınarak, bedellerinin ödenmesi karşısında, davalı çalışanı …’ın numune sayısını aşar şekilde, dava konusu satımdan önce de davalı şirket adına ürün sipariş etme ve satın alma yetkisini kullandığı görülmüştür.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, taraflar arasında satım ilişkisinin bulunduğunun, davacı tarafından teslim edilen malların bedellerinin ödenmediğinin, alınan bilirkişi raporunda dava konusu faturadaki malların adet, tür, fiyat yönünden 23/08/2012 tarihli fiyat teklifindeki mallara ürün kodu, ürün türü, adedi, birim fiyatı yönünden uygun olup olmadığının karşılaştırıldığında, yerinde incelenen ve sayımı yapılan malların fiyat teklifindeki mallar ve faturadaki mallar bakımından uyuştuğunun anlaşılmasına göre davalı vekilinin tüm istinaf itirazları yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nın 353/1,b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2018 tarih ve 2014/1346 Esas 2018/810 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 2.843,29.TL nispi karar ilam harcından peşin olarak alınan 710,82.TL harcın mahsubu ile bakiye 2.132,47.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadan karar verildiğinden davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.