Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/1156 E. 2022/1188 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2019/1156
KARAR NO : 2022/1188
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/01/2019
NUMARASI : 2015/1246 Esas 2019/86 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 30/06/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 30/06/2022

Taraf vekilleri tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla; inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle ; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yem katkı maddelerinin alım satımı konusunda ticari ilişki sürdüğünü, müvekkili şirketin satıcı, davalı şirketin ise alıcı olduğunu, yem katkı maddelerinin ithal kalemlerinin alım satımı, yabancı para üzerinden ve ürünün türüne bağlı olarak dolar veya euro üzerinden yapıldığını, alışverişe konu malların, yabancı para üzerinden satılıp, alındığını, faturalardaki ödeme gününün, Merkez Bankası döviz satış kurunun geçerli olduğunun yazıldığını, faturaların davalı tarafından alındığını ve defterlerine işlendiğini, mal bedelinin yabancı para ile ödeneceğinin ve kur değişikliği olduğunda ise kur farkının ödenmesi gerektiğinin bu şekilde sabitlendiğini, davalının yapmış olduğu ödeme tarihlerine göre, arada geçen zamanda kurda değişiklik olduğunu, bu değişiklikler üzerine müvekkili tarafından, davalıya kesilen 23/06/2015 tarih ve A876502 numaralı faturaya istinaden İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/10727 Esas sayılı dosyası ile takibe başlanıldığını ve davalı tarafından faturaya ve takibe itiraz edildiğini beyanla davalının itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Afyonkarahisar ilinde yumurta gıda işi ile uğraştığını, merkezinin de Afyonkarahisar’da olduğunu, davaya konu borcun, alacaklının ikametgahında ödenecek borçlardan olmadığını, davacı şirketin adresinin ve ikametgahının da Kemalpaşa olduğunu, bu nedenle de yetki itirazında bulunduğunu, müvekkilinin davaya konu faturaya dayalı borcu bulunmadığını, faturanın müvekkili tarafından iade edildiğini davacı tarafın fatura sebebini kur farkı olarak gösterdiğini, ancak şirketler arasındaki hesapların TL üzerinden yürütüldüğünü belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
MAHKEMECE :
Davacı iddiasını ispata yönelik olarak; İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/10727 Esas sayılı dosyası, fatura ve belgeler, taraflara ait ticari defterler, ticari kayıtlar ve banka kayıtları, ticaret sicil müdürlüğü kayıtları, bilirkişi, tanık, yemin ve sair her türlü delile dayandığı görülmüştür.
Davalılar vekili savunmasını ve iddialarını ispat yönünde; faturalar, ticari defter ve kayıtlar, ihtarnameler, vergi kayıtları, Yargıtay kararları, yemin, tanık ve her türlü yasal delile dayandığı görülmüştür.
İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/10727 Esas sayılı takip dosyasının tetkikinde; alacaklı … Aş: vekilinin, borçlu … Şti aleyhine 1 adet faturaya dayalı olarak toplam 27.384,12 TL alacağın, ilamsız icra yoluyla tahsili talebinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya 28/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 29/07/2015 tarihinde icra müdürlüğüne müracaat ve borçlu olmadığının beyan ile borca itiraz ettiği görülmüştür.
Tarafların dosyaya celbini talep ettikleri belge ve kayıtların dosyaya teminine müteakiben, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ne zaman başlayıp, ne zaman sona erdiği, dava konusu kur farkı faturasından önce, davacı tarafından davalıya düzenlenen faturaların defter ve kayıtlarda yer alıp almadığı, bu faturaların yabancı para üzerinden kararlaştırılıp kararlaştırılmadığı, faturaların bu şekilde düzenlenip düzenlenmediği, dava ve takip tarihi itibariyle davacının davalıdan kur farkı nedeniyle alacağının olup olmadığı ile varsa miktarının tespitine ilişkin olarak, davalı şirket defter ve kayıtları üzerinde SMMM bilirkişisi tarafından inceleme yapılması için Afyon Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazıldığı, dava dosyasının, mahkemesince SMMM bilirkişisi …’a tevdii edildiği, bilikişi tarafından dosyaya sunulan 08/08/2016 tarihli raporda; davalı şirkete ait 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerin, VUK’un 221, 223, 224 ve 225 maddelerinde belirtildiği zaman ve şekilde tasdik ettirildiğini, davalı şirkete ait 2014 yılı yevmiye defterinin kapanış noter tasdikinin yaptırıldığını, 2015 yılı yevmiye defterinin kapanış noter tasdik süresinin 30/06/2016 tarihinde son bulduğunu, davalı şirkete ait 2014 ve 2015 yılı ticari defterlerin, 26/12/1992 tarihli Resmi Gazete ile yayımlanarak yürürlüğe giren 1 Seri Nolu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği hükümlerine uygun olarak tutulduğunu, 2014 yılı defter-i kebir ve 2014 yılı envanter defteri ile 2015 yılı envanter defterinin yazdırılmamış oludğunu, davacı şirket tarafından, davalı şirkete düzenlenen 23/06/2015 tarih ve 876502 sıra numaralı ve 27.173,06 TL tutarındaki kur farkı faturasının, davalı şirket yasal defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalı şirketin incelenen yasal defter kayıtlarına göre, davacı şirketin takip tarihi itibariyle davalı şirketten herhangi bir alacak bakiyesinin bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Davacı vekilinin alınan bilirkişi raporuna karşı yaptığı itiraz nedeniyle, dava dosyası konusunda uzman SMMM bilirkişi …’e tevdii edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 29/11/2016 tarihli raporda, İcra dosyası, dava dosyası ve davacı-alacaklı … Şti.’nin 2013-2014-2015 yılı yasal defterleri üzerinde yapılan incelemeler sonucunda, davacı-alacaklı … Şti.’nin 2013-2014-2015 yılı yasal defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yaptırılmış olduğu; muhasebe kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu; yevmiye defteri kayıtlarının kebir defterleri ile uyumlu olduğu; Davacı-alacaklı … Şti. ile davalı-borçlu … Şti. arasındaki ticari ilişkinin 13.08.2013 tarih 3.143,84 TL tutarındaki fatura ile başladığı ve 04.09.2015 tarih 11.000,00 TL tutarındaki ödeme ile sona erdiği; Davacı-alacaklı şirket tarafından davalı-borçlu … Şti. adına düzenlenmiş bulunan 1.286.638,38 TL tutarındaki 51 adet faturanın; “Türk Lirası” cinsinden düzenlenmiş olduğu ve işbu faturaların tarafların yasal defterlerinde kayıt altına alındığı; Davalı-borçlu şirket tarafından davacı-alacaklı … Şti. adına “Türk Lirası” cinsinden toplam 1.286.638,38 TL tutarında ödeme yapıldığı; davalı-borçlu şirket tarafından yabancı para cinsinden yapılmış bulunan bir ödemeye rastlanmadığı; işbu ödemelerin tarafların yasal defterlerinde kayıt altına alındığı; Taraflar arasındaki ticari uygulamada; davalı-borçlu şirket tarafından “Türk Lirası” cinsinden yapılan işbu ödemelerin davacı-alacaklı şirket tarafından kabul edildiği ve davalı-borçlu şirketten kur farkına yönelik herhangi bir talepte bulunulmadığı; Davacı-alacaklı şirket ile davalı-borçlu şirket arasındaki ticari ilişkinin 13.08.2013 tarihinde başlamış olmasına rağmen 27.173,06 TL tutarındaki takip konusu kur farkı faturasının 23.06.2015 tarihinde düzenlenmiş olduğu; bu tarihten önce davacı-alacaklı şirket tarafından düzenlenmiş bulunan herhangi bir kur farkı faturasına rastlanmadığı; Davacı-alacaklı şirket tarafından düzenlenmiş bulunan 23.06.2015 tarih 876502 no.lu kdv dahil 27.173,06 TL tutarındaki takip konusu kur farkı faturasının; davalı-borçlu şirket tarafından yasal defterlerinde kayıt altına alınmadığı; işbu faturanın Afyonkarahisar 5. Noterliği’nin 07.07.2015 tarih 9173 yevmiye numaralı ihtarnamesi ile süresi içerisinde davacı-alacaklı şirkete iade edildiği; Taraflar arasında düzenlenmiş bulunan ve aralarındaki ticari ilişkinin yabancı para üzerinden yapılacağı ve davacı-alacaklı şirket tarafından işbu faturalara istinaden aleyhte oluşan kur farklarının davalı-borçlu şirkete yansıtılacağı konusunda yazılı bir sözleşmeye rastlanmadığı; bu durumda davacı-alacaklı … Şti. tarafından ticari ilişkileri süresince aralarında yabancı para üzerinden yapılmış bir uygulama olmaması sebebi ile davalı-borçlu … Şti.’nden “Kur Farkı” talebinde bulunamayacağının beyan edildiği görülmüştür.
Taraf vekillerinin itirazlarına binaen, itirazları karşılar mahiyette, ayrıca davacının, davalı dışında 3. Şahıslar ile olan ticari ilişkilerinden dolayı kur farkı talep ve tahsilatı yapıp yapmadığı, davacının kur farkı talep edebileceği düşünüldüğü takdirde, fatura ve tahsilat tarihleri de dikkate alınarak, takibe konu fatura tarihi itibariyle talep edilebilecek kur farkı asıl alacak miktarı ile işbu alacağa takip tarihine kadar ihtarnamenin davalıya tebliğ tarihine göre, takip tarihine kadar istenebilecek işlemiş faiz alacağı miktarını gösterir ek rapor tanzimi hususunda, dava dosyası SMMM bilirkişi …’e tevdii edilmiş, bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda dosyaya sunulan 19/09/2017 tarihli ek raporda; Davacı-alacaklı … A.Ş.’nin mal alım/satımından dolayı 3.kişiler ile yaptığı ticari alışverişten dolayı, 2013 yılında 66.237,23 TL, 2014 yılında 77.093,27 TL, 2015 yılında 203.085,06 TL tutarında Kur Farkı Geliri elde ettiği; 2013 yılında 8.511,87 TL, 2014 yılında 41.374,73 TL, 2015 yılında 59.077,55 TL tutarında Kur Farkı ödemesinde bulunduğu, Davacı-alacaklı şirket tarafından 2013-2014-2015 yıllarında, çalışılan tüm müşterileri için kur farkı uygulamasında bulunulmadığı, Davacı-alacaklı şirketin kur farkı talep edebileceği düşünüldüğü takdirde; davacı-alacaklı … A.Ş.’nin İzmir 6. İcra Müdürlüğü’nün 2015/10727 E sayılı dosyasına istinaden 20.07.2015 icra takip tarihi itibari ile davalı-borçlu … Şti.’nden 26.215,43 TL tutarındaki kısmı asıl alacak, 128,20 TL tutarındaki kısmı işlemiş faiz olmak üzere talep edebileceği toplam alacak miktarının 26.343,63 TL olduğunun beyan edildiği görülmüştür.
SMMM bilirkişi …. tarafından, celse arasında sunulan 06/02/2018 tarihli beyan dilekçesinde belirtilen, … A.Ş.’nin yasal defterlerinde ithal ve yerli ürünlerin ayrı ayrı gruplandırılmadığı, bu sebeple şirketin muhasebe programından alınacak ve yasal defterlerle uyumlu stok hareket raporu, mizan ve muavin kayıtları gibi muhasebe kayıtlarının, davacı vekilince dosyaya teminine müteakiben, dava dosyası bilirkişi …’e tevdii edilmiş, bilirkişi tarafından dosyaya sunulan 28/05/2018 tarihli ikinci ek raporda; Davacı şirketin yasal defter ve muhasebe kayıtları üzerinden alım-satımı konu ithal ve yerli ürünlerin ayırımının yapılamadığı, Stok hareket dökümlerine göre, davacı şirket tarafından Carophyll Red %10, DL-Methionine DCP %18’lik, L-Lysine HCL, By-Pas Methionine (MHA) gibi bazı ürünlerin gerek TL gerekse Döviz bazında satışının yapıldığı, Davacı şirketin yasal defter ve muhasebe kayıtları üzerinden kur farkı uygulanmayan 3.kişiler ile ilgili olarak kur farkı istenmemesinin sebebini gösterir herhangi bir açıklama, işlem ve sözleşme bilgisine rastlanmadığının beyan edildiği görülmüştür.
Dava; ticari satımdan kaynaklı kur farkı alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, yapılan yargılama, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının ithal edip de, davalıya satışını yaptığı yem ürününün satışının döviz üzerinden yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise davacının, davalıdan yaptığı satışlardan ötürü doğan kur farkını talep edip edemeyeceği ile takipte İzmir İcra Dairesinin yetkili olup olmadığı noktasında toplandığı, takibe konu alacağın para alacağı olması, TBK’nın 89.maddesine göre, taraflar arasında para borcunun ifa yerine dair aksine bir anlaşma bulunmadığı takdirde, para borçlarının alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde yapılabileceği düzenlenmiş olup, yine İİK’nın 50.maddesi yollaması ile HMK’nın 10.maddesine göre, borcun ifa yeri olan alacaklının yerleşim yeri İzmir İcra Dairesinin icra takibinde yetkili olduğu, işbu nedenle davalı borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haksız olduğu, yine taraflar arasındaki satış, satış miktarı ve bedelini gösterir faturaların tetkikinde; davacı tarafça düzenlenip, davalı tarafa gönderilen faturalarda satışı yapılan ürünün birim fiyatının USD olarak düzenlenip, faturanın tanzim tarihi itibariyle Merkez Bankası Döviz Satış Kuru üzerinden Türk Lirasına çevrilip, miktarın Türk Lirası olarak belirlendiği, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre, taraflar arasında kur farkı alacağını öngören sözleşme bulunmasa dahi, satış faturalarında malların döviz karşılığı satıldığı ve Türk Lirası karşılığında gösterildiği takdirde, işbu satışın döviz karşılığı olduğunun kabulü ile satıcının fatura tanzim tarihi ile ödeme tarihi arasındaki kur farkından doğan alacağı alıcıdan talep edebileceği kabul edilmiş olup, Mahkememizdeki uyuşmazlığa konu ticari ilişkide de düzenlenen fatura içeriklerine göre, satışın USD üzerinden yapıldığı ve faturada TL karşılığı gösterildiği, işbu nedenle yapılan bilirkişi incelemesi ve rapor içeriğine göre, davacının, takip tarihi itibariyle kur farkından doğan 26.215,43 TL alacağı bulunduğu, işbu alacağın davalı tarafça ödendiğine dair iddia ve kanıt da sunulamadığı, işbu nedenle davalının tespit edilen işbu miktara ilişkin itirazında haksız olduğu kanaatine varılmakla, davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemenin davanın kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin kararının hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından döviz satış kuru yerine döviz alış kuru üzerinden hesaplama yapıldığını, kötü niyetli olarak takip başlattığı kanıtlanamayan müvekkili hakkında kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı – takip alacaklısı tarafından yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun icra takibi başlatılmadığından davanın esasına girilerek hüküm kurulduğunu, müvekkil şirketin kur farkı borcu bulunmadığını, alınan beş bilirkişi raporunda da davacı şirketin müvekkilinden kur farkı alacağı talep edemeyeceği yönünde değerlendirme yapılmış olmasına rağmen yerel mahkeme bilirkişi raporlarının aksi yönde hüküm kurduğunu beyanla kararın kaldırılmasını ve alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE :
Dava kur farkı alacağı faturasına istinaden başlatılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu İzmir 6. İcra Müdürlüğünün 2015/10727 Esas sayılı takip dosyasında, alacaklı … Aş: vekilinin, borçlu .. Şti aleyhine 1 adet faturaya dayalı olarak toplam 27.384,12 TL alacağın, ilamsız icra yoluyla tahsili talebinde bulunduğu, ödeme emrinin borçluya 28/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 29/07/2015 tarihinde yetkili İcra Dairesinin Afyonkarahisar icra daireleri olduğunu beyanla yetkiye borca ferilerine itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.
Dava bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Taraflar arasında ticari satım ilişkisi bulunduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Yargıtay HGK nun 2017/(19)11-889E- 2021/622 K . Sayılı ilamında da açıklandığı üzere “… Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır…. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır… İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır; 1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir…”
Yargıtay HGK kararında açıklanan hususlar ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında davalı tarafça takipte yetkili icra dairelerinin Afyonkarahisar icra daireleri olduğu belirtilerek takipte yetkiye itiraz edilmiş olmakla öncelikle takipte yetkiye itirazın değerlendirilmesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın aralarındaki ticari alım satım ilişkisine dayalı olduğu ve alacağın bu alım satım ilişkisinden kaynaklandığı dolayısıyla takipte yetkili icra dairelerinin HMK 6. Maddesine göre genel yetkili mahkeme olan davalının ikametgahı mahkemesi ve sözleşmeden dolayı alacaklının yerleşim yeri icra daireleri olduğu, ancak davacının yerleşim yeri Kemalpaşa olup, İzmir İcra Dairelerinin taraflar arasındaki uyuşmazlıkta yetkili olmadığı, itirazın iptali davasının görülmesinin ön koşulu ise yetkili icra dairesinde usulüne uyun geçerli bir takibin varlığı olduğu davacı tarafça davalının ikametgahı veya sözleşmeden dolayı davacı alacaklının yerleşim yeri mahkemelerinde başlatılmış usulüne uygun geçerli bir takip bulunmadığından HMK 114/2 ve 115/2 maddesi hükümleri uyarınca dava ön şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesince dava ön şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan karar verilmesi doğru görülmediğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılmasını karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜNE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/01/2019 Tarih ve 2015/1246 Esas 2019/86 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Taraf vekillerince yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara İADESİNE,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran taraf vekillerine ücret takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf başvurusunda haklı çıkan taraflara istek halinde yatırmış oldukları istinaf karar harçlarının iadesine,
İlk Derece Mahkemesi Yerine Kurulan Hüküm:
1-Davalı aleyhine başlatılan icra takibi HMK 15/2 maddesi gereğince yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılmış olduğundan dava ön şartı bulunmaması nedeniyle yetkili icra müdürlüğünde yapılmış geçerli bir takip olmadığından açılan davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli maktu red harcı 80,70 TL olup, davacı tarafça yatırılan 327,13 TL harçtan mahsubu ile bakiye 246,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden yürürlükteki AAÜT gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
4-Yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerine bırakılmasına,
5-Davacı ve davalı tarafça peşin yatırılıp da sarf edilmeyen bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde HMK 333. maddesi gereğince davacıya iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, HMK’nın 353/(1)-b-2 bendi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 30/06/2022