Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2019/102 E. 2022/20 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO: 2019/102
KARAR NO : 2022/20

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2018
NUMARASI : 2018/208 Esas, 2018/1069 Karar
DAVA : AYIPLI ARAÇ
KARAR TARİHİ : 06/01/2022
KARAR YAZIM TARİHİ : 06/01/2022

İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/208 Esas ve 2018/1069 Karar sayılı dava dosyasında yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya, Dairemize gönderilmiş olmakla HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinden inceleme yapıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket tarafından 23.03.2016 tarihinde … plakalı … marka … model aracın 328.844,01.TL’ye satın alındığını, şirketin temsilcisi … tarafından kullanıldığını, aracın seyir esnasında ve durduktan sonra kalkışta D ışığının yanıp sönmesi motor devrinin 5000 devre çıkmasına rağmen hareket etmemesi, hareket ettiğinde ise darbeli ve sesli olarak kalkış yapması sorunlarının bulunduğunu, bu sorunların giderilmesi için defalarca davalı …’nin servis hizmetlerinden faydalandığını, ancak sorunların giderilmediğini, son olarak 2 aylık süre serviste kalmasına rağmen arızanın giderilememesinden dolayı 26.10.2017 tarihinde ihtarname ile aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin bunun mümkün olmaması halinde bedelinin iadesinin talep edildiğini, davalının bu talebi reddettiğini, araçta üretim hatasının bulunduğunu, müvekkilinin oyalandığını, TBK m. 219 gereğince sözleşmeden dönme haklarının bulunduğunu ileri sürerek aracın gizli ayıp nedeniyle ayıpsız bir misliyle değiştirilmesine, olmadığı takdirde İİK m. 24’e göre işlem yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediğini, TTK m. 23’e göre ayıp ihbarında bulunmadığını, ayıp ihbarlarının noter veya taahhütlü mektup ile yapılması gerektiğini, davanın … ‘ye ihbarını talep ettiklerini, dava konusu araçta ayıp bulunmadığını, TBK m. 219’da yer alan ayıp tanımının bu olayda uygulanamayacağını, dava konusu araçla ilgili olarak davacının her türlü şikayetinin dikkate alındığını ve servis tarafından şikayetlerinin giderildiğini, davacının ihtirazı kayıt ileri sürmeksizin aracı teslim aldığını, ayrıca araç kullanımıyla elde edilen faydaları ve hasarlar nedeniyle meydana gelen kayıpların da hesaba katılmasını istediklerini, değer kayıplarının müvekkili şirkete iadesini istediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; ”…Dava konusu aracın dosyaya sunulan servis kayıtları ve diğer kayıtlar incelenerek üretimden kaynaklanan bir ayıbın bulunup bulunmadığı, ayıbın gizli ayıp olup olmadığı, araçtaki arızanın kullanım hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı ve tespit edilen arızanın niteliğine göre aracın misliyle değiştirilip değiştirilemeyeceği konularında bilirkişi …’dan rapor alınmıştır.
Bilirkişinin 12.07.2018 tarihli raporunda; tarafların talep ve beyanlarının değerlendirildiği, söz konusu aracın 20.03.2016 tarihinde 328.444,01 TL bedelle dava tarafından davacıya satıldığı, garanti süresinin 3 yıl veya 100.000 KM olduğu, aracın 100.000 km’yi doldurmadığı, aracın garanti süresinin devam ettiği, aracın 30.03.2016 – 09.09.2016 – 23.11.2016 – 27.12.2016 – 13.03.2017 – 01.06.2017 – 24.08.2017 – 27.09.2017 – 15.12.2017 – 27.01.2018 – tarihlerinde servise konu edildiği, ancak arızaların giderilmediği ve araçtaki ayıbın gizli ayıp olduğu, üretim ve imalattan kaynaklandığı, ayıpsız misli ile değiştirilmesini talep etme hakkının bulunduğu belirtilmiştir.
Bu rapora karşı 31.07.2018 tarihli beyanında; bilirkişi raporunun aleyhe olan hususlarını kabul etmediklerini, ancak aracın değerinin 328.000,00 TL’nin üstünde olduğu, 109.000,00 Euro olması nedeniyle bu miktarın dikkate alınması gerektiğini beyan etmiştir.
Bu rapora karşı davalı vekilinin 07.09.2018 tarihli beyan dilekçesinde; bilirkişi raporunu kabul etmediklerini aracın düzenli periyodik bakımının yapıldığını, belirterek bilirkişiden ek rapor alınmasını talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan incelemede bilirkişi …. ‘un yapmış olduğu tespitlere göre dava konusu olan … plakalı araçta üretim hatası/gizli ayıp olduğu, araçta kullanım hatasının bulunmadığı, mevcut haliyle yapılan tespitler, keşif ve bilirkişi incelemeleri ile servis kayıtlarına göre TBK m. 219 vd. göre satıcının ayıptan sorumluluğunun bulunduğu, ayıbın aracın davacı tarafından kabul edilemeyecek derecede önemli olduğu, davacının da aracın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini talep ettiği belirlenmiştir.
Her ne kadar davalı yargılama sırasında davacının araçtan faydalandığı süre boyunca değer kayıplarının bedelden düşülmesi gerektiğini belirtmiş iseler de somut olayda araçta bulunan gizli ayıp nedeniyle aracın davacı tarafça teslim alındığından itibaren bilirkişi raporunda da yer aldığı üzere yaklaşık on kez servise giderek aracın değiştirilmeye konu olan arızalarının tamirini talep ettiği, ancak bu arızaların giderilemediği, bu nedenle aracın değiştirilmesini talepte haklı olduğu belirlenmekle davalının aracı kullanmaktan doğan diğer taleplerinin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesi ile Davacının davasının KABULÜ ile; Davaya konu olan … plakalı … marka … model aracın davalıya İADESİ ile; ayıplı otonun ayıpsız misli ile değiştirilmesine, aynen ifa mümkün değil ise, İİK’nun 24. maddesine göre işlem yapılmasına, karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu aracın ayıpsız bir şekilde üretim sürecini tamamlamış olup ne teknik aksamında ne de fiziki görünüm olarak herhangi bir sorun olmaksızın piyasaya arz edildiğini, davacının her türlü şikayetinin davalı müvekkili şirket tarafından müşteri memnuniyeti ilkesine üst düzey riayet edilerek gerekli her türlü bakım ve özen yükümlülüğü yerine getirilerek aracın her defasında yetkili servis tarafından şikayetler giderilerek eksiksiz bir şekilde davacı tarafından hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürülmeksizin teslim alındığını, davacı tarafın bir tacirden beklenebilecek asgari dikkat ve özeni göstermemiş olup, kanunda öngörülen ihbar sürelerine riayet etmediğini, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun davayı aydınlatıcı olmadığını ve teknik konularda yol gösterici fonksiyonlarından uzak olduğunu, üstünkörü bir inceleme yapıldığını, ayıp iddialarının bilimsel açıdan temellendirilmediğini, araç kullanımıyla elde edilen faydalar ve hasarlar nedeniyle meydana gelen değer kaybının dikkate alınmadığını, davanın aracın ihracatçısı olan … ‘ ne ihbarına ilişkin taleplerinin hiçbir gerekçe dahi bildirilmeden yerel mahkemece gerçekleştirilmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE:
Dava, ticari satıma konu aracın TBK m. 219 ve devamına göre aracın gizli ayıp nedeniyle ayıpsız bir misliyle değiştirilmesine, olmadığı takdirde İİK m. 24’e göre işlem yapılmasına ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Satıcının ayıptan sorumluluğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219-231. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp kavramının tanımı kanunda tam olarak bulunmamakla birlikte, ayıptan sorumluluk halleri bu maddelerde hüküm altına alınmıştır. Ayıp kavramı hakkındaki genel tanım, sözleşme gereği edimin taşıması gereken nitelik ile mevcut nitelik arasındaki fark şeklindedir.
TBK. m. 219’da sözleşmeye aykırılık halinde iki ayrı durum mevcuttur. Bunların ilki, satıcının alıcıya birtakım nitelikler bildirmesi ve bu niteliklerin söz konusu şeyde bulunmamasıdır. İkincisi ise sözleşme konusu şeyden beklenen faydayı azaltan veya ortadan kaldıran durumların mevcut olmasıdır. Buna dürüstlük kuralı çerçevesinde karar verilmektedir. Alıcının beklediği faydanın dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Burada objektif değer baz alınır.
Satıcının ayıptan sorumluluğunun doğması için aranan şartlar:
a) Ortada bir ayıp bulunmalıdır
Ayıp; maddi, ekonomik veya hukuki olabilir. Satılanın yırtık, bozuk, kırık, lekeli olması gibi haller maddi ayıp teşkil eder. Hukuki ayıp ise, satılanın değerini ve ondan beklenen faydaları etkileyen eksikliklerdir. Satıcının bildirimi yoksa fakat eşyanın niteliği gereği, eşyadan beklenen bir fayda varsa, dürüstlük kuralı çerçevesinde beklenen bu faydanın sağlanamaması durumunda ayıptan bahsedilebilir.
b) Satılandaki ayıp önemli olmalıdır.
Ayıp sonucunda, söz konusu şeyin değerinin veya elverişliliğinin önemli şekilde azalması veya tamamen ortadan kalkması gereklidir. Bu gibi durumlarda, satılan şeydeki ayıp önem kazanmış olur. Önemsiz ayıplardan dolayı satıcı sorumlu tutulamaz.
c) Alıcı malın ayıplı olduğunu bilmiyor olmalıdır.
Bu konu, TBK. m. 222’de düzenlenmiştir. Buna göre, “Satıcı, satış sözleşmesinin kurulduğu sırada alıcı tarafından bilinen ayıplardan sorumlu değildir. Satıcı, alıcının satılanı yeterince gözden geçirmekle görebileceği ayıplardan da, ancak böyle bir ayıbın bulunmadığını ayrıca üstlenmişse olur.” Böylece alıcı, sözleşmenin kurulması esnasında ayıpları biliyorsa, bunları kabul etmiş sayılır ve satıcı ayıptan sorumlu olmaz. Ancak bunların gerçekleşebilmesi için, alıcının sözleşmeden önce, satın aldığı şeyi gözden geçirme imkânını bulabilmesi gereklidir . Burada gözden geçirmeden kasıt, olağan bir muayenedir.
Alıcının satın aldığı şeyde, dikkatli özeni gösterseydi fark edebileceği ayıplardan da satıcı sorumlu değildir. Alıcının, malın ayıplı olduğunu bilmiyor olması gerekmektedir. Gizli ayıplarda, alıcının malın ayıplı olduğunu bilmesi mümkün değildir. Olağan gözden geçirme, malın alınırken kabaca gözden geçirilmesidir. İlk bakışta görülebilecek olan ayıplar mevcutsa, satıcının ayrıca bunu üstlenmesine gerek yoktur. Bu gibi durumlarda, sorumluluk aranmaz.
d) Ayıptan sorumluluk sözleşme ile kaldırılmıyor olmalıdır
e) Alıcı ayıbı kabul etmemiş olmalıdır
f) Alıcı ayıptan doğan sorumluluk hükümlerinden yararlanabilmek için kanunun kendisine yüklediği külfetleri yerine getirmiş olmalıdır
Alıcıya kanunen yüklenen külfetler, satılanı gözden geçirme ve varlığı iddia edilen ayıpları satıcıya bildirme külfetleridir. Alıcı, satın aldığı malı gözden geçirmek ve herhangi bir ayıp halinde de bunu satıcıya bildirmek zorundadır . Bu zorunluluklar TBK. m. 223’te düzenlenmiştir. TBK. 223’e göre, “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.” Burada kesin bir süre belirlenmemiştir, ancak alıcı ayıbı en kısa sürede bildirmekle yükümlüdür.
Tacirler arası ticari satımlarda, satılanın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli değilse, alıcı teslimden itibaren 8 gün, diğer hallerde ise 2 gün içinde satılanın gözden geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu hüküm 6102 Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. TTK. m. 23/1.c’ye göre, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü .maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” Bu durumda, TBK. m. 223 burada da uygulama alanı bulacaktır. TBK. m. 225’e göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ayıbın kendisine zamanında bildirilmediğini ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Aynı hüküm, satıcılığı meslek edinmiş kişiler için de geçerlidir.
Alıcı, satılanın durumunu gecikmeksizin usulüne göre tespit ettirmekle yükümlüdür. Bunu yaptırmazsa, ileri sürdüğü ayıbın, satılanın kendisine ulaştığı zamanda var olduğunu ispat yükü alıcıya düşer.
Bir sözleşmede ayıbın şartları mevcut ise ve alıcı da kendisinden beklenen külfetleri yerine getirmişse, bu durumda alıcı TBK. m. 227’de kendisine tanınan haklardan birini kullanabilir. Bu haklar;
-Sözleşmeden dönme, bedelde indirim talebi, satılanın ücretsiz onarımı talebi, imkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesi talebi (Kaynakça: ARAL, Fahrettin, Borçlar Hukuku (Özel Borç İlişkileri), 8. Baskı, Ankara, 2009- AVUZ, Cevdet, Borçlar Hukuku Dersleri (Özel H, 9. Baskı, İstanbul, 2011)
Davanın ihbarının düzenlediği 6100 sayılı HMK’nun 61’inci maddesinde “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.” hükmü getirilmiştir. Mahkemece davanın ihbarı talepleri, 6100 sayılı HMK’nun 62’nci maddesi gereği davalının davayı ihbar taleplerinin yazılı olması, davanın ihbar edileceği kişilerin adı ve adreslerinin bildirilip bildirilmediği ve tebligat masraflarının yatırılıp yatırılmadığı hususları dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında; Dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle araçtaki ayıbın gizli ayıp niteliği taşımasına, kullanımla ortaya çıkabileceğine, ayıp ihbarının süresinde olmasına göre hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm tesisi için yeterli bulunmasına, davalının davanın ihbarı talebi ile ilgili olarak ihbarı istenen şirketin açık adresinin bildirilmediği böylece HMK.’ nın 62. maddesinde davanın ihbarı için aranılan koşulların davalı tarafından tam olarak sağlanmadığından yerel mahkemece bu hususta işlem yapılmadığının anlaşılmasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına göre; kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/10/2018 tarih ve 2018/208 Esas – 2018/1069 Karar sayılı hükmü usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu sırasında alınması gereken 22.463,33.TL nispi harçtan peşin alınan 5.616,00.TL harcın mahsubu ile bakiye 16.847,33.TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurusu sırasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Kararın kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
6-Kararın Dairemizce taraf vekillerine tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere 06/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.