Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2550 E. 2021/799 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2550
KARAR NO : 2021/799
KARAR TARİHİ: 27/05/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI : 2017/831 Esas 2018/430 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
KARAR TARİHİ: 27/05/2021
KARAR YAZIM
TARİHİ: 24/06/2021
İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2018 tarih, 2017/831 Esas 2018/430 Karar sayılı kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen dosya HMK’nın 353. maddesi uyarınca incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili iddia ve taleplerinde özetle;davalının, müvekkil … aleyhinde İzmir 4. İcra Müdürlüğümün 1997/5397 E. (Yeni dosya numarası 2016/16640 E.) Sayılı dosyası ile başlattığı icra takibine müvekkilinin itiraz ettiğini, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/1189 E, 2013/332 K, Sayılı karan ile müvekkilin itirazı kısmen kabul, kısmen reddedildiğini, hükmün Yargıtay tarafından onandığını, İzmir l. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/1189 E. Sayılı dosyasına sunulan bilirkişi raporlarının tamamında, 20.02.1997 tarihli 4,750.000,000 TL, 14.04.1997 tarihli 26.850.000.000 TL, 28.05.1997 tarihli l.000.000.000 ve 18,08.1997 tarihli 2.400.000.000 TL tutarında, davalı banka tarafından müvekkile ait mevduat hesabından, müvekkilin rızası olmaksızın yapılan usulsüz virmanlar kullandırılan kredilerden mahsup edilerek hesaplama yapıldığını ancak, gerek hesaplama tekniğinin yanlış olması, gerekse de bütün kredi hareketleri dikkate alınarak hesaplama yapılmamış olması nedeniyle hatalı sonuçlara ulaşıldığını, bu sebeplerle, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, İzmir 4. İcra Müdürlüğümün 1997/5397 Esas (Yeni dosya numarası 2016/16640 E.) Sayılı dosyası ile ba latılan icra takibine konu alacağın, takıp tarihi itibarıyla mevcut olmadğının tespiti takip tarihi itibarıyla takip alacağının mevcut olması durumunda dahi müvekkilinin borcunun kalmadığının tespiti ve haksız icra takibi nedeniyle müvekkil şirketin zararlarının tazminini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili savunmalarında özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde ikrar ettiği üzere, daha önce açılmış ve kesinleşmiş bulunan İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi 1997/1189 Esas, 2013/332 Karar sayılı kararı, bu dava yönünden kesin hüküm teşkil ettiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin “i” bendinde, aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması, dava şartı olarak düzenlendiğini, bu sebeple de davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine karar verilmesini talep ettiğini, açılan davada hem menfi tespit talebi, hem de icra takibinden sonra ileri sürülen itfa iddiası mevcut olduğunu, bu nedenlerle, menfi tespite ilişkin talebin ve buna bağlı tazminat talebinin kesin hüküm nedeniyle usulden reddine, itfaya ilişkin talebin icra mahkemesinde görülmesi gerektiğinden görevsizlik nedeniyle davanın reddine, bu itirazlarının kabul görmemesi halinde davanın ve tüm taleplerin esastan reddine ve davacı tarafın alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
MAHKEMECE:
İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1997/1189 esas, 2013/332 karar sayılı dosyasındaki itirazın iptali davasında takip borçlusu olarak davalı,bu dosyada ise davacı olup, dava konusu, İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 1997/5397 Esas sayılı dosyasında başlatılan takip ve dayanağı genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredi borçlarıdır. Her iki dosyada, tarafların, takip dosyasının aynı olduğu, kısmen kabul kararı ile sonuçlanan itirazı davasının dayanağının da bu davada ileri sürülen genel kredi sözleşmeleri olduğu, bu davada davacının tüm iddialarının, daha önce görülen itirazın iptali davasında değerlendirildiği, bu haliyle dava sebebinin, konusunun ve tarafların aynı olması nedeniyle taraflar arasında dava şartlarından olan kesin hükmün bulunduğu anlaşılmakla, davacının davasının kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili 20.06.2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;Yerel mahkemenin gerekçeli kararında,dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1997/1189 E, 2013/332 K,sayılı ilamı ile karar verildiği belirtilmişsede,davalı bankanın … Şubesinin müvekkile vermiş olduğu hesap dökümünün yeni delil olduğunu,kesin hüküm teşkil ettiği belirtilen mahkeme kararından sonra ele geçen belgenin yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden sayıldığını,davalının cevap ve ikinci cevap dilekçelirinde bu belge ile ilgili itirazda bulunmadığını,kesin hüküm teşkil ettiği belirtilen mahkeme kararında yapılan tahsilatlar ve mevduat-alacak hacizleri ile ilgili değerlendirmede bulunulmadığını,davalı bankanın müvekkil şirketin ortağı ve müdürü … hitaben göndermiş olduğu 22.02.2013 tarih 238 sayılı yazısına göre 12.01.2013 tarihli müracaatınız üzerine 160.000 TL nin defaten ve nakten yatırılması halinde menkuller ve gayrimenkuller üzerindeki takyidatların kaldırılacağının bildirildiğini,bu yazı üzerine müvekkilinin 100.000 TL ödediğini,borcun kalan kısmının diğer borçlular tarafından ödendiğini,buna rağmen davalının müvekkilini ibra etmediğini,diğer sebeplere istinaden bu sebeplede müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının aşikar olduğunu,bu nedenlerle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 1997/5397 Esas sayılı dosyasında takip borçlusu olan davacının, takip alacaklısı olan bankaya borçlu olmadığının tespiti için İİK’nın 72. maddesi hükmü uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, iş bu dava dosyasında davacı olan şirketin, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1997/1189 Esas, 2013/332 Karar sayılı dosyasındaki itirazın iptali davasında takip borçlusu olarak davalı, bu dosyada davalı olan bankanın ise anılan itirazın iptali davasında takip alacaklısı olarak davacı olup, dava konusu, İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 1997/5397 Esas sayılı dosyasında başlatılan takip ve dayanağı genel kredi sözleşmelerine istinaden kullandırılan kredi borçlarıdır.
Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş ise de; bir hükmün kesin hüküm oluşturması için davanın taraflarının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekmektedir. Somut olayda, ilk açılan davanın itirazın iptali davası olup, ikinci açılan davanın menfi tespit davası olduğu, her iki dava dosyasında tarafların sıfatları ve dava sebepleri birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bu dosyalardan biri hakkında verilen hüküm, diğer dava dosyası için kesin hüküm teşkil etmeyecektir.
Ancak her iki dosyada, tarafların sıfatları farklı ise de; takip dosyasının aynı olduğu, kısmen kabul kararı ile sonuçlanan itirazın iptali davasının dayanağının da bu davada ileri sürülen genel kredi sözleşmeleri olduğu, bu davada davacının tüm iddialarının, daha önce görülen itirazın iptali davasında değerlendirildiği, mahkemece verilen itirazın iptaline ilişkin kararın Yargıtay aşamalarından geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Aynı takibe ilişkin olsa dahi itirazın iptali davasında kurulan hüküm ile menfi tespit davasında istenen talep sonuçlarının birbirinden farklı olması nedeniyle HMK’nın 303. maddesi anlamında kesin hükümden bahsedilemeyeceği ancak menfi tespit davasında talep edilen hususların, itirazın iptali davasıyla kesinleşmesi nedeniyle artık kesinleşmiş bir hususta dava açılmasında hukuki yararın bulunmamasından dolayı davanın HMK’nun 114/1-h maddesi gereğince hukuki yarara ilişkin dava şartı yokluğundan reddedilmesi gerekmektedir. ( Hukuk Genel Kurulu’nun 18/02/2021 tarih, 2017/(13)3-773 Esas, 2021/102 Karar sayılı kararı )
Bu nedenlerle, re’sen dikkate alınan hususlar da göz önünde bulundurularak davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılarak, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-1-Davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2018 tarih, 2017/831 Esas 2018/430 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-İstinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı ile artan yargılama giderinin istinaf edene iadesine,
4-İstinaf aşamasında yapılan 98,10-TL istinaf başvuru harcı olan yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B-1-Davacının davasının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30-TL maktu karar harcının peşin alınan 5.031,04-TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 4.971,74-TL harcın istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’nin 7/1 maddesi gereğince takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı vekiline ödenmesine,
5-HMK’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda; HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/05/2021