Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2290 E. 2021/683 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/2290
KARAR NO : 2021/683

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2018
NUMARASI : 2017/51 Esas, 2018/715 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
KARAR YZM TARİHİ : 08/04/2021

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/05/2018 tarih ve 2017/51 Esas, 2018/715 Karar sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla, raportör hakim tarafından okunan rapor dinlendi, dosyada bilgi ve belgeler değerlendirilerek gereği düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında 25/04/2016 tarihinde imzalanan sözleşme ile “kalite kontrol, teknik analiz” hizmeti verildiğini, karşılığında tanzim edilen faturaların ödenmemesi nedeniyle icra takibinin başlatıldığını, davalı yanın İzmir 11. İcra Müdürlüğünün 2016/16405 esas sayılı dosyasına haksiz itirazının iptali ile inkar tazminatına ve 3 adet fatura toplam bedeli olan esas değer 32.165,63-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; taraflar arasında imzalanan 25/04/2016 tarihli “Kalite Kontrol Sözleşmesi” ile davalı şirketin davacıdan yapılan imalatların kalite yönünden uygunluğunun kontrolü için sözleşme yapıldığını, …. firmasi için davalının yaptığı imalatların davacının kontrol hizmetinde yapmış olduğu hatadan dolayı müvekkili şirketin çalışmakta olduğu …. firmasının, hatalı ürünlere ilişkin olarak yapmış olduğu ek kontrol ve ayıklama bedelini müvekkili şirkete fatura ettiğini ve bu bedelin kalite kontrol sözleşmesinin 7.2 maddesine göre …. firmasında ödenmesi gerektiği halde ödenmediğinden, müvekkili şirketin borcu ödemediğini belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın, İİK’nun 67. Maddesi gereğince açılmış faturaya dayalı yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu, ihtilafın, dava dışı üçüncü kişinin kontrol faturasının davacıya yansıtılıp yansıtılamayacağı, ayıplı hizmetten davacının mı davalının mı sorumlu olduğu ve davalının ödemezlik def’inin yerinde olup olmadığı noktasında toplandığı, taraflar arasında 25/04/2016 tarihli “Kalite Kontrol Sözleşmesi” ile davacı şirketin imalatların kalite yönünden uygunluğunun kontrolünü yaptığı, kontrolü yapılan ürünlerden -davacının tespit edemediği- iki adetinin ayıplı olduğu, hatalı ürünlere ilişkin ek kontrol ve ayıklama bedelinin davalı şirkete fatura edildiği, davalının sözleşmeye dayanarak davacıya yansıttığı ve davacının cari hesap alacağı için ödememezlik def’ini kullandığı, yapılan bilirkişi incelemesine göre davacının 32.165,63 TL cari hesap alacağının bulunduğu, yansıtma faturasının ise 36.885,79 TL olduğu, sözleşmenin 7.2. Maddesi uyarınca yansıtma faturasını davacının ödemesi gerektiği, tutanağı imzalayan …’in davacı şirket adına hareket ettiği ve davalı şirketin de tüm yazışmaları …. ile yapıldığı, yine sözleşmenin fesih bildirimini de davacı adına ….’in yaptığı, sözleşmenin fesih edildiği dikkate alındığında ….’in şirketin yetkisiz temsilcisi olduğunun kabulü gerektiği, bu açıklamalara göre davalının faturayı davacıya yansıtmasının sözleşme hükümlerine uygun olduğu ve davacının bu bedelden sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuşlardır.
Davacı vekili, dosyadaki toplantı tutanağının şirket adına borç doğurucu nitelikte olmadığını ayrıca ….’in şirketi borçlandırma yetkisinin bulunmadığını, ”bölge müdürü” olmasının bu durum için yeterli bir neden olmadığını, ayrıca tutanağın incelenmesinde olayın gelişimini hata tespitini ve izlenecek yolu içerdiği borcu kabul eden bir anlam taşımadığını, bu nedenle mahkeme kararının kaldırılmasını istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili, tutanağı imzalayan personel ….’in şirket yetkilisi olmadığı ve şirketi borç altına sokacak imza yetkisine haiz olmadığının iddia edildiği ancak adı geçenin şirket nezdinde sözleşme konusu işleri yürüttüğü ve bu işlemler sırasında fabrikada hazır bulunduğunu ve şirket temsilen imza yetkili kılındığını imza kısmında ise; ”bölge müdürü” ibaresinin yer aldığını dolayısıyla yerel mahkemenin yaptığı tespitin usul ve yasaya uygun olduğunu, istinaf dilekçelerinin kabulü ile mahkeme kararının düzeltilerek müvekilli lehine vekalet e hükmedilmesi istinaf başvuru sebebi olarak ileri sürmüştür.
Dava, taraflar arasındaki ticari nitelikteki hizmet sözleşmesine dayalı düzenlenen fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasında akdedilen 25/04/2016 tarihinde imzalanan sözleşme ile “kalite kontrol, teknik analiz” hizmet ilişkisi kurulduğu, davacının hizmet verdiği ve karşılında düzenlenen fatura bedelinin ödenmediği iddiası ile takip başlatmıştır. Davalı taraf ise, davacının alacağı bulunmakta ise de, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 7.2 maddesine göre, davacının hatalı hizmet vermesi nedeniyle ödenmesi gereken bedelin hizmet veren/davacı tarafça ödenmediğinden, 09/09/2016 tarihli tutanağın davacı şirket yetkisiz temsilcisi tarafından imzalanmak sureti ile, cari hesaba yansıtıldığını ve ödenmediğini, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
HMK’nun 355. Maddesi gereğince istinaf incelemesi istinafa başvuran vekilinin dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlarda res’en gözetilerek yapılmıştır.
İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2016/16405 sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı şirket aleyhine 32.165,63-TL asıl alacağın tahsili için 06/12/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının süresinde, borca, takibe, faize ve fer’ilerine. itirazı üzerine icra takibinin durduğu anlaşılmıştır.
Yargılama sırasında, SMMM ve iş güvenliği uzmanı bilirkişi heyetinden alınan raporda, davacı …. Ltd. Şti tarafından davalı … AŞ adına 49.837,88-TL tutarında toplam 5 adet fatura düzenlendiği, işbu faturaların davalı şirketin kabulünde olduğu, davalı … AŞ. Tarafından davacı şirket adına banka aracılığı ile 24.226,94-TL tutarında ödeme yapıldığı, işbu ödemelerin davacı şirketin kabulünde olduğu, tarafların yasal defterlerine göre, 25/04/2016 tarihli sözleşme kapsamında davacı …. tarih 86823 no.lu, 36.885,79-TL tutarında Aktrion Automotive Yansıtma Faturası düzenlendiği, ancak iş bu faturanın davacı şirketin kabulünde olmadığı, taraflar arasında akdedilen 25/04/2016 tarihli kalite kontrol hizmet sözleşmesi kapsamında alınan hizmet bedelinin ayrı, alınan hizmetin kusurlu olması halinde uygulanacak yaptırım bedelinin ise ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu sebeple davalı şirketin işbu sözleşmeye göre yaptığı hizmetlerin toplam bedeli olan 32.165,63-TL’yi asıl tedarikçi tarafından …. fatura edilen bedel nedeniyle davacı şirkete ödememesinin yerinde olmadığı,…” bildirilmiştir.
Somut olayda, taraflar arasında 25/04/2016 tarihli “kalite kontrol, teknik analiz” sözleşmesi akdedildiği, verilen hizmet bedeli bakiyesinin 32.165,63-TL. olduğu, davacının verdiği hizmetin hatalı olması ve üretilen ürünlerin alacası tarafından kabul edilmemesi nedeni ile dava dışı firma tarafından davalı tarafa düzenlenen fatura bedelinin 36.885,79-TL tutarında olduğu, davacı şirket temsilcisi …. tarafından düzenlenen tutanak ile kabul edildiği gibi, sözleşmenin 7.2 maddesi düzenlemesine de uygun bulunduğu değerlendirilerek, yerel mahkeme kararının yerinde olduğu ve davacı vekilinin istinaf isteminin ise reddi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davalı vekilinin, cevap dilekçesi ile, davanın reddi ve kötü niyet tazminatı talep edilmiş ve mahkemece kötü niyet tazminat talebi hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır. Bu durumda, davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, dosya kapsamına göre, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddi gerektiği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan, yerel mahkeme kararına karşı yerinde olmayan, davacı ve davalı tarafların istinaf istemlerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H ÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29/05/2018 tarih ve 2017/51 Esas, 2018/715 Karar sayılı kararına karşı Davacı ve Davalı tarafın istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı taraftan alınması gereken 59,30 TL istinaf harcından başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 23,40 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan alınması 2.197,23 TL istinaf nispi karar harcından başlangıçta alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile eksik yatırılan 2.161,33 TL’nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı ve Davalı tarafından yapılan istinaf masraflarının üzerlerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıranlara iadesine,
6-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından, taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince esas yönünden oy birliği, harçlar yönünden oy çokluğu ile kesin olmak üzere karar verildi.08/04/2021

MUHALEFET ŞERHİ:
HMK, Harçlar kanunu ve harçlar tarifesinde ve sair yasal düzenlemede istinaf karar harcı öngörülmediğinden ve aksi yorumun harç ve diğer mali yükümlülüklerin yasa ile düzenleneceğine dair Anayasal hükme aykırı olduğu ve hak arama hakkının sınırlandırıldığı ve hak aramanın zorlaştırıldığı sonucunu doğuracağından, istinaf aşamasında karar ve harcı yatırılması hususunda çoğunluk kararına katılmak mümkün olmamıştır.