Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1803 E. 2021/632 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1803
KARAR NO : 2021/632
KARAR TARİHİ : 01/04/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2018
NUMARASI : 2014/500 Esas-2018/394 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/04/2021

İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/04/2018 tarih ve 2014/500 Esas-2018/394 Karar sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla, dosyada bilgi ve belgeler değerlendirilerek gereği düşünüldü:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; dava dışı Asıl borçlu … İle davacı arasında 01.03.2011 tarihinde Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesi imzalandığını, davalı …’in de söz konusu krediyi müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, sözleşme uyarınca krediler kullandırıldığını, kredinin teminatı olarak … – … ve … plakalı araçlar üzerine rehin şerhi işlendiğini, asıl borçlunun borcu ödememesi üzerine borçlulara ihtarname keşide edildiğini, ihtara rağmen ödeme yapılmaması nedeniyle İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğünün 2012/16550 E. sayılı dosyasında başlatılan rehin takibine davalının kısmi itirazda bulunduğunu beyanla kısmi itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 26/07/2013 tarihli dilekçesi ile ; dava dilekçesinde itirazın iptali istenen icra dosyasının 2016/16550 Esas sayılı dosyası olarak belirtilmiş ise de; davalı … tarafından 2012/16549 Esas sayılı dosyaya itiraz edildiğini belirterek bu dosyadan itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesi ile itiraz dilekçesinde belirtildiği üzere alacaklı olduğunu iddia eden tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı tarafça usul ve yasaya uygun olarak düzenlenmiş ve kendisine tebliğ edilmiş olan herhangi bir hesap kat ihtarnamesi ve hesap özeti de bulunmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını beyanla davanın esastan reddine, davacı tarafın takibinde haksız ve kötü niyetli olduğundan % 20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEMESİNCE: Davacı banka ile asıl borçlu davacı … arasında imzalanan 01.01.2011 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin müteselsil kefil sıfatıyla dava dışı … ve … tarafından imzalandığı, 01.03.2011 tarihli 200.000,00 TL limitli sözleşmeyi de davalı … davalı ile birlikte … ve … tarafından imzalandığı, bilirkişi … tarafından düzenlenen 05/02/2018 tarihli raporda yapılan hesaplamaların denetime elverişli ve açık olması nedeniyle mahkememizce bu rapora itibar edildiği, ayrıca bilirkişiler … ve … tarafından düzenlenen raporunda bazı farklılıklar dışında bilirkişi … tarafından düzenlenen raporu teyit eder nitelikte olduğu, buna göre; davalının kefalet imzasının bulunmadığı 10.01.2011 tarihli kredi sözleşmesinden sorumlu tutulamayacağı, davalının kefil olarak imzasının bulunduğu 01.03.2011 tarihli 200.000,00 TL limitli sözleşmeye istinaden kullandırılan kredilerden sorumluluğunun bulunduğu, bilirkişi … tarafından asıl alacak ve işlemiş akdi ve temerrüt faizi ile faizlerin gider vergisine ilişkin hesaplamalarının yerinde olduğu, davalının icra dosyasındaki itirazında 23.296,51 TL asıl alacağı kabul etmesi nedeniyle bu miktarın asıl alacaktan mahsubu ile takibin toplam 64.014,59 TL alacak üzerinden devamı gerektiği kanaatine varılmış, her ne kadar davacı taraf aynı zamanda gayrınakdi alacaklar için depo talebinde bulunmuş ise de; taraflar arasında yapılan sözleşmede kefil yönünden gayrınakdi alacakların depo edileceğine dair bir düzenleme bulunmaması nedeniyle bilirkişi raporundan farklı olarak gayrınakdi alacak ile ilgili depo talebinin reddine karar verilmiş,(Yargıtay 19. HD nin 2016/16749 esas, 2017/7507 karar sayılı kararı da aynı doğrultudadır.) ayrıca davacı tarafça dava açılırken icra takibine konu alacağın tamamı(146.226,19 TL) harca esas değer olarak gösterildiğinden, davalı tarafça da itiraz dilekçesinde asıl alacağın 23.296,51 TL lik kısmı kabul edildiğinden davacının 23.296,51 TL lik kısım ile ilgili olarak dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından bu miktara yönelik talebin dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Bilirkişilerce kefaletin doğmuş borçlara da ilişkin olduğu gözden kaçırılarak kefilin sorumlu olduğu miktarın düşük belirlendiğini,
818 sayılı BK gerekse TBK ‘nın ilgili maddelerinde kefaletin doğmuş borç için kurulabileceğinin açıkçı belirtildiğini,
Bu sebeple kefaletin sadece 01.03.2011 tarihli GKS ‘den sonra doğacak borçlara ilişkin olacağı görüşüne katılmak mümkün olmadığını,
Genel Kredi Sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan kefilin, sözleşmede belirtmiş olduğu tutarda sorumlu olduğu ve bu sorumluluğun doğmuş ve doğacak borçları kapsadığını,
Kefilin sorumluluğunun da asıl borçlunun sorumlu olduğu gibi hesaplanması gerektiğini beyanla kararın bu yönden kaldırılmasını ve kabülüne karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava genel kredi ve teminat sözleşmesine kefil olan davalı hakkında yapılan takipte itirazın iptali istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu 20. İcra Müdürlüğü’nün 2012/16549 esas sayılı dosyasında, alacaklı … Bankası A.Ş, tarafından borçlular …, …, … ve … aleyhine kredi taahhütnamesi/sözleşmesi, ihtarname, hesap özetine istinaden 159.226,19.-TL alacak için ilamsız icra takibi yapıldığı, davalı borçlunun 03/09/2012 tarihli dilekçesi ile asıl alacağın 23.296,51.-TL’sini kabul ettiğini belirterek fazlaya ilişkin alacak talebine kısmi olarak itiraz ettiği görülmüştür. (öe tebliği 28/08/2012 )
Dava bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Davacı ile dava dışı kredi lehdarı … şirketi arasında 10/01/2011 tarihli 250.000 TL bedelli ve 01/03/2011tarihli 200.000 TL bedelli genel kredi sözleşmesi akdedilmiştir. Davalı … 01/03/2011 tarihli genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalamıştır.
01/03/2011 tarihli genel kredi sözleşmesinin 3. maddesinde bankanın bu sözleşme kapsamındaki kredileri …. nakdi gayri nakdi her türlü kullandırabileceğii bu sözleşmeye dayalı olarak dilediği limitlerle ve dilediği nevilerde yeni krediler açarak kullandırabileceği düzenlemesine yer verilmiştir.
Sözleşmenin 54 . maddesinde ise ” müşteri ve mütesiylsil kefiller iş bu sözleşmenin daha önce bankaya hitaben imzaladıkları ve ileride imzalayacakları tüm kredi taahhütname ve sözleşmelerin eki ve ayrılmas parçası olduğunu bu nedenle bu özleşmede yer alan yeni ve farklı hükümlerin ileride imzalanacak yeni sözleşmelerle değiştirilmediği sürece mevcut sözleşmelerve ekleri için de aynen geçerli olacağını … kabul ve beyan ederler ” düzenlemesine yer verilmiştir.
Davalının kefil olduğu sözleşme hükümlerinin incelemisne göre daha önceki sözleşmelere istinaden doğmuş olan borçlardan davalı kefilin sorumlu olduğuna ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
Davalının 01.03.2011 tarihli ve 200.000,00.- TL. limitli olan sonraki Genel Kredi Sözleşmesinde müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu ve davalının kredi limitine göre belirlenen kefalet limitine kadar bu sözleşmeden sorumlu olduğu ve dolayısıyla, bahsi geçen Genel Kredi Sözleşmesi’nin l.maddesinde yer alan; bu sözleşme hükümlerinin bu sözleşmenin imzalandığı tarihten sonra bu sözleşme tahtında açılmış ve açılacak her türlü kredi için geçerli olacağı … ” hükmüne göre, davalının ikinci Genel Kredi Sözleşmesinin imzalandığı 01.03.2011 tarihinden sonra dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredilerden doğan borçların tamamından müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu tutulabileceği kanaatiyle davacı vekilinin davalının doğmuş alacakları içinde kefaletin geçerli olduğuna ilişkin istinaf istemi yerinde görülmediğinden istinaf isteminin HMK 353 1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilmekle, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/04/2018 tarih ve 2014/500 Esas-2018/394 Karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30- TL istinaf karar harcından, peşin olarak alınan 35,90- TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40-TL karar harcının davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf masrafının üzerinde bırakılmasına,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-İstinaf yargılamasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,

Dair, dosya üzerinde HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince esas yönünden oy birliği, harçlar yönünden oy çokluğu ile kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu olmak üzere olmak üzere karar verildi. 01/04/2021