Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1739 E. 2021/630 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1739
KARAR NO : 2021/630
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/02/2018
NUMARASI : 2016/227 Esas-2018/134 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
KARAR YAZIM TARİHİ : 01/04/2021

İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2018 tarih, 2016/227 Esas-2018/134 Karar sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu anlaşılmış olmakla, istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilen dosya HMK’nın 353. maddesi uyarınca incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA: Davacı vekili İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin faturaya konu alacağı davalıya teslim ettiğini ,davalının faturaya itiraz etmediğini , ürünlerin ayıplı olmadığı gibi ayıp ihbarında da bulunulmadığını beyanla , alacağın tahsili için İzmir 8. İcra Müdürlüğünün 2015/13661 sayılı dosyası ile başlattıkları takipte itirazın iptali ile , %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davacı delil olarak; icra dosyası , faturalar, fatura ve mal teslim belgeleri cari hesap dökümü, davalı borçlunun ticari defter ve belgeleri üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesi tanik delillerine dayanmıştır.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; faturanın , tek başına bir alacağın varlığına delil teşkil etmeyeceğini, taraflar arasında geçerli bir borç ilişkisinin ya da bir akdin bulunması gerektiğini,alacaklı olduğunu iddia eden firmanın ediminin ayıplı edim olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olduğunu, davacının müvekkili firmaya ayıplı mal teslim ettiğini, 100 Ka B+C+ sınıfı olarak anlaşma gereği vermesi gereken parafudurların 50 Ka olarak teslimi nedeniyle değişiminin talep edildiğini, değişimin davacı tarafından gerçekleştirilmediğini, davacıya gönderdiği malların siparişe aykırı olduğu ve hemen siparişe uygun asıllarıyla değiştirilmesi gerektiğinin e-posta yoluyla bildirildiğini beyanla davacının haksız davasının reddine, %20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı delil olarak; icra dosyası ticari defter ve kayıtllar, e-posta çıktıları tanık bilirkişi, delillerine dayanmıştır.
MAHKEMESİNCE: Taraflar arasında elektrik malzemelerinin satışına ilişkin ticari ilişki bulunduğu, bu kapsamda davacı tarafından davalıya mal satışı yapıldığı, bir kısım satım bedellerinin ödenmemesi nedeniyle 8 adet faturaya dayalı alacağın tahsili için takip yapıldığı, davalının takibe itiraz ettiği, takip konusu faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı defterlerine göre davacıya bu faturalardan dolayı 28.948,50-TL borçlu gözüktüğü, her ne kadar davalı tarafından sipariş edilen 100 Ka’lık Parafudur yerine 50 Ka’lık Parafadur gönderilmesi ve bu durumun ancak kullanılması sonrasında anlaşıldığı iddia edilerek ayıp savunmasında bulunulmuş ise de, TTK’nun 18/3.maddesine uygun şekilde ayıp ihbarında bulunulmadığı, davalının 29/06/2015 tarihli faturaya konu mallarla ilgili siparişe uygun olmadığı hususunda 26/08/2015 tarihinde davacıya mail gönderdiği, Elektrik Mühendisi Bilirkişinin raporuna göre; malzemelerin etiketlerinde kullanım değerleri yer aldığından ve davalı tarafından daha önce de aynı malzemelerin satın alınmış olmasından dolayı teslim alınan malzeme ile sipariş edilen malzemenin farklı olduğnun ilk bakışta fark edilmemesinin mümkün olmadığı, bu şekilde davalının TTK’nın 23/3.maddesinde belirtilen veya öngörülen süreler içerisinde herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığı anlaşılmakla; davalının teslim alarak faturasını defterlerine işlediği malzemelerden dolayı ticari defterlerinde belirtilen miktarda davacıya borçlu olduğu kanaatine varıldığından ve davacının takip tarihinden önce davalıyı temerrüde düşürdüğünü kanıtlayamaması nedeniyle davacının işlemiş faiz talebinde haklı olmadığı görüldüğünden davanın kısmen kabulü ile 28.948,52-TL asıl alacağa yönelik davalı itirazının iptaline İİK 67/2.maddesindeki koşullar gerçekleştiğinden hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki icra inkar tazminatını davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURU:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Faturaya 8 gün içerisinde itiraz edilmemiş olmasının malın alıcıya teslim edildiğini göstermeyeceğini sadece malın fiyatı ve adedi yönünden kabul anlamına geleceğini
Faturaya itiraz edilmemesinin ayıp def’inin ileri sürülmesine engel teşkil etmeyeceğini,
Bilirkişinin raporunu, sadece faturaları inceleyerek, faturada yazan özelliklere sahip malların müvekkiline teslim edildiği varsayımından hareket ederek düzenlendiğini
Yapılması gereken müvekkiline teslim edilen malların, faturada yazan mallar ile aynı özelliklere sahip olup olmadığının tespiti olduğunu,
Bilirkişi, raporunda malların özelliklerinin faturada yazdığını belirtilmiş ise de faturada yazan malların teslim edilip edilmediğinin belli olmadığını,
50 Ka VE 100 Ka özelliklerine sahip olan malların özellik ve fiyat olarak birbirinden ayrıldığnı fiziksel görünüş olarak birbirlerine benzediğini bilirkişinin sadece faturaları değil teslim edilen malları incelemesi gerektiğini,
TTK.18/3. maddede ayıp ihbarına yer verilmediği için tacirler arası ayıp ihbarının şekil şartına bağlı olmadığını ve e-mail ile de yapılabileceğini ayrıca maddenin gerekçesinde şeklin geçerlilik değil ancak ispat şekli olduğunun belirtildiğini,
Davacının mail yazışmalarını reddetmediğini,
Taraflar arasında 26 Ağustos 2015 tarihinde gerçekleşen yazışmada kendileri tarafından“ürün değişimi ve teklif isteği” başlığı ile bir mail gönderilerek bazı ürünlerin ayıplı olduğu ve bunların anlaşılan özelliklere sahip ürünler ile değiştirilmesi isteği belirtildiğini,
Davacı tarafında da b “ürünleri derhal değiştiririz…” şeklinde bir mail attıklarını ayıp ihbarı zamanında yapılmamış olsa dahi, karşı tarafın bu ihbarı uygun görerek ve bu doğrultuda değişim hakkını kullandırmayı kabul ettiğini,
Karşı tarafın hakkını kötüye kullandığını,
Sattığı ürünü bilmesi gereken satıcının en azından hafif kusurlu sayılarak TBK m. 225/2’ye göre artık davacı taraf ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kurtulamayacağını,
Satıcının satmış olduğu malların kutularına herhangi bilgilendirici ifade yazmaması ve ayrıca bir belge de vermemesini hile oluşturabileceğini,
Satıcı müvekkiline 100 Ka’lık ürünlere ait olan bir test raporu göndermesi nedeniyle müvekkilinin gönderilenin bu mallar olduğunu kabul ederek inceleme yapmadığını , müvekkilinin satıcının ağır kusurlu olmasına istinaden her zaman ileri sürülebilecek ayıp def’ini kullandığını beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava fatura alacağına dayalı takipte İİK 67. maddesi gereğince itirazın iptali istemine ilişkindir.
İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2015/13661 sayılı takip dosyasının mahkemece yapılan incelemesine göre; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine bir kısım mal satış faturalarına istinaden toplam 29.869,76-TL asıl alacak ile 397,04-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 29.869,76-TL alacağın tahsili için ilamsız takip yapılmış, davalı borçluya ödeme emri 15.10.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu 21.10.2015 tarihinde ayıplı mal teslimatı nedeniyle takibe ve borca itiraz edilmiş, itiraz nedeniyle takip durmuştur.
Dava bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmıştır.
Davalı/borçlu taraf, gerek icra takibine itirazında ve gerekse davaya cevabında faturaların tebliğ edilmediğini, davacı yanın edimini ayıplı ifa ettiğini ileri sürerek borçlu bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece, takip konusu faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafından, ayıp iddiasının usulünce ve süresinde ileri sürülmediği gerekçesi ile, davacının davasının kısmen kabulüne karar vermiştir.
Somut olayda, sözleşmenin kurulması, tedarik ve teklifler ile, cari hesap mutabakatları, başka bir deyişle taraflar arasında satıma dayalı ticari ilişkinin tamamı mail yazışmaları üzerinden doğmuş ve sürmüştür.
Dava; ayıplı mal satışından kaynaklanan zararın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı tarafından süresi içinde, usulünce ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesi ile davalı savunmasına itibar edilmemiş ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Tarafların tacir olduğu, uyuşmazlığın ise ticari nitelikteki satım sözleşmesinden kaynaklandığı hususu tartışmasızdır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde tacir olmanın bağlandığı genel hükümler düzenlenmiş olup, tacirler arasındaki ihbar veya ihtarların ne şekilde yapılacağı bu genel hükümler arasında yer almaktadır. 6762 sayılı TTK’nın 20/3. fıkrasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya sözleşmeyi fesih yahut ondan rücu amacıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için bu işlemlerin noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda tacirler arasındaki ihbar ve ihtarların ne şekilde yapılacağı 18/3. maddesinde düzenlenmiş ve “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” denilmek suretiyle önceki hükümde bir kısım değişiklikler yapılmıştır.
Yapılan değişiklikler madde gerekçesinde, “… Bu maddenin üçüncü fıkrasında üç köklü değişiklik yapılmıştır. (1) Hükümdeki şekil, geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmış, ispat şartına dönüştürülmüştür. Bu amaçla eski metinde yer alan “muteber olması için” ibaresine metinde yer verilmemiştir. Bu değişikliğin sebebi, geçerlik şartının artık haklı bir gerekçesinin bulunmaması ve teknikteki hızlı gelişmedir. Ayrıca hiçbir modern kanunda bu kadar ağır bir geçerlilik şartı yer almamaktadır. Şartın tacir gibi basiretli bir işadamı için öngörülmüş olması da anlamsız bulunmuştur. (2) İadeli taahhütlü mektup taahhütlüye dönüştürülmüştür. Çünkü, burada varma teorisinin kabulünü haklı gösterecek bir gerekçe mevcut değildir. (3) Güvenli elektronik imza hem Borçlar Kanununda kabul edilmiş hem de düzenli bir sisteme bağlanmıştır. Hükme bu olanak da eklenmiştir.” şeklinde açıklanmış ve böylece tacirler arasında ihtar ve ihbarlar için öngörülen şekil şartı geçerlilik şartı olmaktan çıkarılmıştır.
Tacirler arasında satışa konu malın ayıplı çıkması halinde, alıcının yasal haklarını kullanabilmesi için 6762 sayılı TTK ‘nun 25/3. (6102 sayılı TTK’nın 18/1-c) maddesindeki süreler içerisinde ayıp ihbarında bulunması zorunludur. Bu süreler, satılan malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise iki gün, açıkça belli değilse sekiz gündür.
Somut olayın incelenmesinde, tacir olan yanlar arasında parafudur alım- satımı ilişkisi bulunduğu, teklif taahhüt, mutabakatın e-posta yolu ile gerçekleştirildiği, bu hususun bilirkişi raporunda da yer aldığı, alıcı şirketin teslim edilen malların hatalı/ayıplı olduğunu süresinde bildirmemiş ise de, alıcı tarafça 26/08/2015 tarih ve 15:37 saat itibari ile “… Bu parafudurların 50Ka olması dolayısıyla 100Ka olan gerçek ürününüz ile birebir değişim yapılması gerekmektedir. Acil dönüş yapmanızı bekliyoruz” şeklinde bildirimi üzerine, tarafların ticari ilişki süresince kullandıkları e-posta adresi üzerinden, davacı satıcı şirketin aynı gün olan, 26/08/2015 tarihinde ve 15.52 saatte “cevap vererek ayıbı kabul ettiği, ”ürünleri derhal değiştiririz” şeklinde cevap verdiği, 22/11/2017 havale tarihli elektrik bilirkişisinin raporunun 4.sayfası 8. bendinde, davalı şirketin 26/08/2015 tarihli değişim talebini içerir mailine yer verildiği, ancak davacı/satıcı firmanın aynı tarihli mailinin raporda bulunmayıp, 09/09/2016 tarihli mail ile değişim talebinin kabul edilmediği bildirilmiştir.
Alınan bu rapora taraf vekillerinin itirazı bulunmamaktadır. Bu durumda, e-posta yoluyla davacı satıcıya ayıp ihbarında bulunulduğu ve değişim kabul edildiği ileri sürülerek, davalı borçlunun, borca itiraz ettiği görülmektedir. Davalı alıcının ayıp ihbarının kabul edildiğini, mal değişimi için oyalandığını kanıtlanmak amacıyla bir kısım e-mail çıktılarını dosyaya sunduğu anlaşılmakta olup, davalı tarafın, ayıp ihbarını içeren bir e-mailin ulaşmadı iddiası bulunmadığına göre, davayı tarafça sunulan e-maillerin gerçek olup olmadığının belirlenmesi bakımından gönderimin yapıldığı bilgisayar üzerinde mahkemece inceleme yaptırılması, inceleme sonucunda ise, davacı tarafın ayıp/hata nedeni ile, değişimi kabul ettiğine dair bilgisayarda e-mail kayıt ve izlerine rastlanılması halinde,değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, dosyanın HMK.353/1-a-6 maddesi gereğince iadesi karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12/02/2018 tarih, 2016/227 Esas-2018/134 Karar sayılı sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından, davalı yararına istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yargılama giderlerinin esas kararla birlikte görevli mahkemece değerlendirilmesine,
6-Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince oybirliğiyle kesin olarak karar verildi. 01/04/2021