Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/534 E. 2023/1866 K. 14.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/534
KARAR NO : 2023/1866

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/580
KARAR NO : 2022/901
DAVA TARİHİ : 02/09/2021
KARAR TARİHİ : 01/11/2022
DAVA : Menfi Tespit,İstirdat
KARAR TARİHİ : 14.12.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 15.12.2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2022 tarih ve 2021/580 Esas, 2022/901 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen verilen dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili … ile davalı … 01.12.2020 tarihinde bir sözleşme imzaladığı, davalı tarafça, müteahhitliği müvekkili tarafından üstlenilen 10 adet villanın ve 1 adet villa tadilatının, 12 kalemden oluşan iş listesinin yapılması konusunda taahhüt verildiği, bu taahhüdün 60 iş günü içerisinde tamamlanması gerektiği, sözleşmenin akdedildiği 01.12.2020 tarihinden bu güne kadar davalı tarafça taahhüt edilen hususların yerine getirilmediği gibi hali hazırdaki inşaat yasağı nedeniyle işin uzamasına ve müvekkilinin iş itibarının zedelenmesine neden olduğu, davalı tarafından yerine getirilmeyen taahhüdün tespiti taraflarınca haricen de yapılacağı, müvekkili tarafından, işlerin yapılması karşılığı davalıya verilen 3 adet 62.500,00-TL tutarında 06.09.2021, 50.000,00-TL tutarında 06.12.2021, 50.000,00-TL tutarında 13.12.2021 vade tarihli cirolu müşteri çeklerinin davalının taahhüt ettiği edimini yerine getirmemesi nedeniyle bedelsiz hale geldiği, bedelsiz çek niteliğinde olan bu kambiyo senedinin davalıya ödenmesi halinde TBK 77 md. gereğince sebepsiz zenginleşme unsuru oluşacağının açık olduğu, davalı tarafından yerine getirilmeyen edimi sebebiyle bedelsiz olan çeklerin taraflarına iadesi ve çek karşılıklarının davalıya ödenmemesi için tedbiren ilgili bankaya müzekkere yazılmasına, müvekkili davacının davalıya borçlu olmadığının menfi tespitine, ayrıca dava konusu senedin protestosunun, dava sonuna kadar T.C. Merkez Bankasına bildirilmemesine ve icra takibine konu edilmemesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesi ile özetle; Davacı taraf dilekçesinde her ne kadar tarafların 01.12.2020 tarihinde sözleşme akdettiklerini belirtmişse de söz konusu bu sözleşme tarafların arasındaki dostluk ve güven ilişkisine dayanarak tarihsiz şekilde imza altına alınmış bir sözleşme olduğu, ne yazık ki taraflar arasındaki bu güven ilişkisinin suistimal edildiğini, davacı tarafça sonradan tarih yazılmak suretiyle sözleşme sanki 01.12.2020 tarihinde yürürlüğe girmiş gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığını, ayrıca davacı tarafın iddia ettiği şekilde, sözde 01.12.2020 tarihinde yapılan sözleşmeye istinaden 60 iş günü içerisinde tamamlanacak bir işin ödemesinin yaklaşık 1 yıl sonra yapılacak olması hayatın olağan akışına uygun olmamakla birlikte ticari örf-adet ve teamüle de uygun olmadığı, sözleşmeye konu villalar, haziran ayında dahi sözleşmede kararlaştırılan işlemlerin yapılabileceği hal ve vaziyette olmadığı, sözleşmede bahsi geçen villalar, söz konusu işlemlerin yapılabilmesi adına davalı müvekkiline kaba inşaatı bitirilerek ancak Haziran ayının sonuna doğru teslim edildiği, bu sebeple de davalı müvekkili sözleşmede belirtilen villaların yapımına ancak o tarihte başlayabildiğini, ayrıca yine belirtmek isteriz ki; davalı müvekkili söz konusu şantiye alanındaki çalışmalarına davacı tarafın kendisine yapmış olduğu hakaret ve tehditlerin artık çekilmez bir hal alması ve ekibinin şantiye alanına alınmaması nedeniyle devam edemediğini, taraflar dava dışı 3.kişi …’ne ait villa ve dava dışı 3.kişi …’in Bostanlı’da bulunan dairesinin tadilatı hususunda anlaşıldığı ve davalı müvekkili bahsi geçen işleri layıkıyla tamamladığı, söz konusu işlemler sonucunda da …’ye ait ek villa tadilatı için yaklaşık 160.000,00-TL+KDV, …’e ait Bostanlı’daki daire için ise 90.000,00-TL+KDV şeklinde faturalandırma yapılarak davacı tarafa bu faturaların gönderildiğinden bahisle haksız, usul ve yasaya aykırı bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 01.11.2022 tarih ve 2021/580 Esas, 2022/901 Karar sayılı kararı ile özetle; ”… her ne kadar davacı tarafça davaya konu 3 adet çekten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti yönünde davalı aleyhinde iş bu menfi tespit davası açılmış ise de, davalının davaya konu her 3 çekte de cirosunun bulunmadığı, bu nedenle davaya konu çeklerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti istemine yönelik olarak davalı aleyhinde açılan iş bu davanın dinlenemeyeceği düşünülmekle pasif husumet yokluğundan davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından verilen 25.01.2023 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; mahkeme tarafından davaya konu çeklere tedbir konulmadığını ve davalı tarafça tahsil edilmesi sonrasında menfi tespit davalarının, mahkeme ara kararları ve talepleri doğrultusunda istirdat davası olarak devam ettiğini, buna rağmen taraflarına tebliğ edilen gerekçeli kararda davanın menfi tespit davası olarak görülmesinin dahi, davada yeterli araştırmanın yapılmadığı ve eksik incelendiğini gösterdiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşme ve bu sözleşme kapsamındaki bir kısım ödeme için 3 adet çekin verildiğini, sözleşmede davalıya ait şahıs şirketi bilgileri T.C No, adres ile vergi numarası yazıldığını, davalıya ait bilgiler açıkken pasif husumet nedeniyle davanın reddi kararının açıkça kanuna aykırı olduğunu, müvekkili tarafından çekin ciro edilip davalıya teslim edilmesinden sonra çeki elinde bulunduran davalı tarafın, bu çek hakkında nasıl bir tasarrufta bulunulacağının yine tamamen davalının kontrolünde olduğunu, davalının kendi adını taşıyan ve kurucusu olduğu ticari şirket olan limited şirketi tarafından ciro edilerek … A.Ş. tarafından kırdırılmak suretiyle çek bedellerinin tahsilatının yapıldığını, davalı tarafından yapılan bu muvazaalı eylemin mahkeme tarafından incelenmeksizin kabul gördüğünü,davalının taahhütlerin yerine getirilmediğinin tespitinin yine mahkeme tarafından ve Menderes 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/81 D. İş sayılı dosya ile tespit edildiğini, yine davalı tarafından dosyaya sunulan, müvekkilinin imzasını barındırmayan ve taraflarınca da kabul edilmeyen, hukuki nitelikten yoksun 12.07.2021 tarihli sözleşmenin dahi taraflarının müvekkili ve davalı asilin kendisinin olduğunu, bu anlatımla birlikte kabul anlamına gelmemekle beraber davalı tarafça sunulu ve davalı asil tarafından ikrar edilen, el yordamıyla hazırlanan evrakta davalının taraf olduğunun açıkça anlaşıldığını, davalının ne zaman şahıs şirketi ile ne zaman limited şirket kimliği ile hareket edeceğinin tamamen kendi tarafından, kendi menfaatlerine göre belirlendiğini, mahkemenin böylesi basit ve klişe bir muvazaalı hamlenin tespit edilemiyor olmasının maddi hatanın çok ötesinde, açıkça eksik incelemeye işaret ettiğini, dosyadaki mübrez delillerin tamamının değerlendirilmesi halinde tarafların açık olarak anlaşıldığını, çeklerin üzerindeki cirantaların silsilesine bakılacak olursa da, pasif husumet kararının verilmesi mümkün olmadığı gibi davalının kendi şirketi ile arasındaki organik bağ doğrultusunda fiziken çekleri kendisinin teslim aldığı ve bu sebeple başka bir anlamın çıkarılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkil tarafından davaya konu çekler ciro edilerek davalının kendisine teslim edilmiş olmasının iş bu davanın açılması için yeterli olduğunu, bu aşamadan sonraki tasarruf davalının iradesinde olmakla, ister şahsı adına ister şirketi adına ciro edilerek işlem tesisi yapılabileceğini, somut olayda tek dayanağın 01.12.2020 tarihli sözleşme olması ve bu sözleşmenin de …’nın şahıs şirketine ait bilgilerle akdedilmesi nedeniyle, iş bu davadaki davalı sıfatı …’nın kendisi olduğundan hükmün kaldırılmasına, davalıya karşı yöneltilen husumetin kabulüne, akdedilen sözleşme gereği taahhütlerini yerine getirmeyen davalının kendisine teslim edilen ve tahsilatı yapılan çeklerin bedelinin ticari temerrüt faizi birlikte geri iadesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi tarafından davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verildiği, verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edildiği görülmüştür.
Davacı taraf, taraflar arasında 01.12.2020 tarihinde yapılan eser sözleşmesi kapsamında davaya konu 3 adet çekin sözleşme bedeline istinaden davalıya verildiğini, davalı tarafın sözleşme gereğince edimlerini yerine getirmediğinden dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığını iddia ederek sözkonusu çeklerden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, yargılama esnasında ise dava konusu çeklerden 2 adedinin ödenmesi nedeniyle 2 adet çek yönünden taleplerinin istirdata dönüştüğünü belirtmiştir.
Davalı taraf ise, davacı ile aralarındaki dostluk ve güven ilişkisine dayanılarak tarihsiz olarak imzalanmış eser sözleşmesi yapıldığını, davacı tarafın sözleşme gereğince kendilerine kaba inşaatı geç teslim ettiğini, ayrıca taraflar arasında ilave işlere ek olarak 12.07.2021 tarihli ek eser sözleşmenin yapıldığını, ek işler için 100.000,00 TL ödeme yapılacağının belirtildiğini ve davacı tarafça 100.000,00 TL’nin davalının şirket hesabına gönderildiğini, davalı tarafça işin tamamlandığını ve faturalar düzenlenerek davacı taraf gönderildiğini, davacı tarafça yapılan ödemelerin tam olarak yapılmadığını halihazırda davalı tarafın alacaklı olduğunu, yargılama sırasında 01.11.2022 tarihli celsede ise, davaya konu çeklerin dava dışı şirketin çekleri olduğundan davanın yanlış açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava konusu çekler incelendiğinde; …bank Pınarbaşı İzmir Şubesi’ne ait 06.09.2021 keşide tarihli 62.500,00 TL bedelli çekin; 06.12.2021 keşide tarihli 50.000 TL bedelli çekin ve 13.12.2021 keşide tarihli 50.000 TL bedelli çekin keşidecisinin dava dışı …. A.Ş, lehdarının dava dışı … olduğu, her iki çekin de lehtar ve ilk ciranta olan … tarafından davacı …’a ciro edildiği, davacı … tarafından da her üç çekin dava dışı … Şti.’ye ciro edildiği, bu şirket tarafından da … A.Ş’ye ciro edilmiş olduğu, buna göre dava konusu 3 çekte davalının cirosunun bulunmadığı, davacı tarafından 3 çekin davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı ayrı tüzel kişiliğe sahip … Şti.’ne ciro edildiği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça eser sözleşmesi kapsamında yapılan iş karşılığı düzenlendiği belirtilen faturalar incelendiğinde faturaların davalının ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı … Şti tarafından davacı adına düzenlendiği görülmüştür.
Somut olayda dava kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkindir. Kambiyo senedine karşı açılan menfi tespit davasında husumet kambiyo senedinin lehtarı, cirantalar ve hamiline karşı yöneltilebilir (Yargıtay 19.HD 2013/741 Esas ve 2013/6381 Karar).Dava konusu üç adet çek üzerinde davalıya yapılmış geçerli bir ciro bulunmadığı bu nedenle bu davalıya husumet yöneltilmesinin doğru olmadığından davalı aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinde usule ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından (emsal Yargıtay 19.HD 2015/15107 Esas ve 2016/985 Karar sayılı ve Yargıtay 19.HD 2016/19243 Esas ve 2017/5988 Karar sayılı kararları) davacı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Yargılama esnasında dava konusu çeklerden 2 adedinin ödenmesi nedeniyle 2 adet çek yönünden davacı talebi istirdata dönüştüğü halde ilk derece mahkemesi tarafından gerekçeli karar başlığından menfi tespit davası yanında istirdat davasının yazılmaması maddi hata olarak değerlendirildiğinden davacı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerinde görülmemiştir.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.11.2022 tarih ve 2021/580 Esas, 2022/901 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile kalan 89,95 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı vekili tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.