Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/2020 E. 2023/1804 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/2020
KARAR NO : 2023/1804

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/612
İSTEM TARİHİ : 11.04.2023
ARA KARAR TARİHİ : 10.05.2023
İSTEM : İhtiyati Tedbir – İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ : 06.12.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 06.12.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/612 Esas sayılı dosyasından verilen 10/05/2023 tarihli ara kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
İhtiyati haciz talep eden davacı vekili dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile … Şti. arasında; müvekkil şirketin … Firmasından almış olduğu, … Programı ile iş süreçleri, kurum içi yönetim sistemleri, takip sistemleri vb. üzerindeki yapının … Programı üzerinden yürütülebilmesini sağlayacak bir yazılım hizmetinin verilmesi için 28.09.2020 tarihinde sözleşme akdedildiğini, Bu tür yazılım sözleşmelerinde en önemli yönün, yazılımın belirlenen bir takvim içinde tamamlanarak, kullanılır hale getirilmesi olduğunu, bu amaçla, sözleşmenin 12. maddesinde iş planı süreleri belirlendiğini, buna göre işin; 28.09.2020 tarihinden itibaren 168 iş günlük süre sonu olan 28.05.2021 tarihinde eksiksiz olarak tamamlanmış olması gerekmekte olduğunu, toplam 168 günü kapsayan çalışma programı öngörülmüş olup, işin çeşitli aşamaları için ayrı ayrı çalışma süreleri de ayrıca belirlendiğini, hedeflenen çalışmanın, bu çalışma süreleri içinde tamamlanabilmesi için davacı şirket, üzerine düşen yükümlülüğü eksiksiz olarak yerine getirmiş ve davacı şirketin çeşitli birimlerinden başta Proje Yöneticisi olan Satış ve Pazarlama Yöneticisi ve diğer bazı çalışanlar ve ayrıca IT Danışmanı, pek çok iş günü, bu proje çalışması için ayrıldığını, Proje bedeli olan 159.300 TL’nin; Ekim 2020 ayından başlamak üzere Haziran 2021 ayında sona ermek üzere, taksitler halinde ödenmesi kararlaştırılmış olup, iyiniyetli davacı, davalıların işi tamamlayacağı inancıyla sözleşme bedelinin büyük bölümünü (94.500 TL) … firmasına ödediğini, ancak, davacı şirketin tüm çabasına ve iyi niyetine karşın, proje; öngörülen sürede tamamlanamadığı gibi, uzun bir süredir iletişim kurmak dahi mümkün olmadığını, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve çalışmaların tamamlanması için Karşıyaka 5. Noterliği 06.10.2021 tarih 29079 yevmiye nolu ve Karşıyaka 5. Noterliği 13.10.2021 tarihli 29863 yevmiye nolu ihtarnameler keşide edilmiş ancak aradan geçen yaklaşık 7 aylık süreye rağmen herhangi bir çalışma yapılmadığını, sözleşme ile yapılması taahhüt edilen işlerin süresinde ve verilen ek süreye rağmen yapılmaması nedeniyle davacı şirket tarafından sözleşmeden dönüldüğü ve menfi ve müspet zararlar dahil tüm zararların tazmini için hukuki yola başvurulacağı, Karşıyaka 5. Noterliği 10.03.2022 tarih 7608 yevmiye nolu ihtarnamesi ile davalılara tebliğ edildiğini, davacı şirketin; sözleşme konusu işin yapılmasını engelleyecek veya süresinde yapılmasını geciktirecek herhangi bir kusuru olmadığını, sözleşme konusu işin yapılmamasının, tamamen davalıların kusurundan ve kötü niyetlerinden kaynaklandığını, bu nedenlerle sözleşme kapsamında yapılan 94.500 TL ödemenin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 20.000 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen fiili ödeme tarihinden itibaren işleyecek reeskont işlemlerine uygulanan avans faizi ile birlikte tahsiline, iadesi talep edilen 94.500 TL ödemenin faizle karşılanmayan kısmının fazlaya ilişkin haklarımız saklı tutulmak kaydıyla şimdilik 1.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte, temerrüt süre verilmesi ve sözleşmeden dönülmesi için yapılan ihtarname masrafları ihtarnameler için avukatlık ücretleri toplamı olan 4.357 TL masrafın fiili ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont işlemlerine uygulanan faizi ile birlikte sözleşmenin geçerliliğine ifa edileceğine inanılarak başka bir sözleşme yapma fırsatının kaçırılması nedeniyle uğranılan zararın, fazlaya ilişkin haklı kalmak kaydıyla 1.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont işlemlerine uygulanan avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, bilirkişi raporu ile defter ve kayıtlar üzerinde yapılan incelemelerde de; …’in 94.500 TL alacaklı olduğu, … ve … firmalarının tahsilatları defterlerine işlemedikleri, tahsilatları karşılığında fatura düzenlemeleri gerekirken faturaları düzenlemedikleri, defter ve kayıtlarının usulsüz olduğu, bilirkişi raporu ile yaklaşık ispat yükümlülüğünün yerine getirildiği, bu nedenle … firması tasfiye sürecinde olup, tasfiyenin tamamlanması ile dava sonucunda hak kazanılacak alacağın bu firmadan tahsili imkansız hale geleceğinden ve … ve … firmasının da defter ve kayıtlarının usulsüz olması, sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmemek için dolanlı işler yaparak ticari ahlaka aykırı davranması, ileride tahsilat konusunda derin tereddütler oluşturacağından; Tasfiye Halinde …. A.Ş.’nin tasfiye işlemlerinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve kararın ticaret sicil memurluğuna bildirilmesine, mevcut deliller itibarı ile gerek davanın haklılığı konusunda bir kanaat oluşması ve gerekse davalıların borçlarını ödemekten kaçındıkları anlaşılabildiği için, ihtiyati haciz kararı verilmemesi halinde dava sonunda dava kabul edildiğinde borcun tahsil edilmesinin çok güç veya imkansız olacağı gözönüne alınarak teminattan ari olarak veya sayın Mahkemenin takdir edeceği makul bir teminat karşılığında, alacak tutarı kadar davalılar/borçluların malvarlığı üzerinde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 2022/612 Esas sayılı dosyasından verilen 10.05.2023 tarihli ara kararı ile özetle; “…Yukarıda yazılı düzenlemelerde de belirtildiği şekilde davacı vekilinin ileri sürdüğü isteği yönünden haklılığını yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde kanıtlaması gerekir. Soyut iddiadan daha çok, tam ispattan daha az bir durumun varlığı halinde yaklaşık ispat halinden söz edilebilecektir. Davacı vekili talep dilekçesinde bilirkişi raporunda davacının alacağının varlığını ispat ettiğini beyan etmiş ise de ticari defterlerde yapılan incelemenin yanı sıra teknik anlamda da inceleme yapıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin ne oranda ifa edildiği ve ifa edilen miktarın varsa alacak miktarını ne oranda etkileyeceği, husumete ilişkin itiraz hakkında henüz karar verilmediği, varsa alacağın vadesinin geldiğinin ancak yargılama sonucunda tespit edilebileceği anlaşılmakla talep edenin alacağın varlığı ve muacceliyeti konusundaki iddiasını yaklaşık ispat kuralı gereği ispatlayamadığından talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin Tasfiye Halinde … Şirketi’nin tasfiye işlemlerinin durdurulmasına yönelik İhtiyati Tedbir Talebinin ise Mahkememiz görevinde olmaması nedeniyle reddine,
Davacı vekilinin İhtiyati haciz talebinin REDDİNE, ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili tarafından verilen 29.05.2023 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; Haklılığın yaklaşık ispat kuralı çerçevesinde kanıtlanamadığının belirtildiğini, dosyada alınan üç kişilik bilirkişi heyet raporu ile müvekkili şirketin davalılardan ticari defter ve kayıtlara göre alacaklı olduğunun kanıtlandığını, teknik bilirkişi incelemesi ile dava konusu yazılımın sadece çok küçük bir bölümünün tamamlandığını, bu bölümün ise kendi başına kullanılamayacağını ve bir işe yaramayacağını, bilirkişi raporunun teknik inceleme bölümünde de bu konudaki haklılığı tam olarak kanıtlandığını, davalı … firmasının sözleşmenin tarafı olan ve müvekkili şirketin ödemeleri yaptığı firma olduğunu, ödemelerin yapıldığı bilirkişi raporu ile belirlendiğini ve yazılım ediminin yerine getirilmediği teknik bilirkişi raporu ile belirlendiğini, tasfiye sürecine giren bu firmanın davanın sonucunu işlevsiz kulacak olan tasfiye sürecine girmiş olmasının ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gerekli olan yasal zemini oluşturduğunu, tasfiye işlemlerinin durdurulmasına karar verilmesi mahkemenin görevi dışında olmayan bir husus olduğunu, mahkemenin ve yargılamanın nihai amacının alacağın elde edilmesi, hakkaniyetin sağlanması olduğunu, bu sonucun ortaya çıkmasını engelleyecek bir sürecin/ işlemin durdurulmasına karar verilmesi, o davaya bakan mahkemenin göre alalında olan bir husus olduğunu, dilekçelerinde açıkladıkları nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir taleplerinin reddine dair ara kararın kaldırılmasını, Tasfiye Halinde … Sistemleri şirketinin tasfiye işlemlerinin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve kararın ticaret sicil memurluğuna bildirilmesini, mevcut deliler itibari ile gerek davalının haklılığı konusunda bir kanaat oluşması ve gereksi davalıların borçlarını ödemekten kaçındıkları anlaşılabildiği için ihtiyati haciz kararı verilmemesi halinde dava sonunda dava kabul edildiğinde borcun tahsil edilmesinin çok güç veya imkansız olacağı göz önüne alınarak teminattan ari olarak veya mahkemenin tekdir edeceği makul bir teminat karşılığında, alacak tutarı kadar davalılar/borçluların mal varlığı üzerinde ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
KANITLAR DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde, “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1–Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2–Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.”;
258. maddesinde, “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.”
265. maddesinde ise; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuruyla yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir. Menfaati ihlâl edilen üçüncü kişiler de ihtiyatî haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir. Mahkeme, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddeder. İtiraz eden, dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri bağlamaya mecburdur. Mahkeme, itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra, itirazı varit görürse kararını değiştirebilir veya kaldırabilir. Şu kadar ki, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. İtiraz üzerine verilen karara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir. İstinaf yoluna başvuru, ihtiyatî haciz kararının icrasını durdurmaz.” hükümleri yer almaktadır.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389.maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
İhtiyati tedbire esas olan hakkında iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun ”uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (madde 389/1). Ancak özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir.
Somut olayda, uyuşmazlık, eser sözleşmesinin nedeniyle ödenen bedelin iadesi ile tazminat istemine ilişkindir. Dava, davalının tasfiye sürecine yönelik bir dava olmadığından tasfiye sürecinin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin reddi yerindedir. Davacının bir alacağının olup olmadığı ve alacak miktarı yargılamayı gerektirmekte olup, dosyada bu aşamada bulunan deliller, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ölçüsünü sağlayacak nitelikte değildir. İİK.nın 258. maddesi uyarınca mevcut delillerle davacının haklılığının yaklaşık da olsa ispat şartının gerçekleşmiş sayılamayacağı anlaşıldığından; ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/612 Esas sayılı dosyasından verilen 10/05/2023 tarihli ara kararının, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, davacı tarafından yatırılması gereken 444,60 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile kalan 264,70 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı vekili tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 391/(3) ve 362/(1)-f. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 06.12.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.