Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1780 E. 2023/1630 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1780
KARAR NO : 2023/1630

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/115 D.İş.
KARAR NO : 2023/115
KARAR TARİHİ : 09/06/2023
EK KARAR TARİHİ : 10/08/2023
TALEP : İhtiyati Haczin Kaldırılmasına İtiraz
KARAR TARİHİ : 02.11.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 02.11.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.08.2023 tarih ve 2023/115 D.İş Esas, 2023/115 D.İş Karar sayılı ek kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin talep eden vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen ihtiyati haciz istemli dilekçe ile özetle; Müvekkili ile karşı taraf arasında “…/… Yapısı İşi”nin yapımı ile ilgili olarak 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, karşı tarafa konkordato nedeniyle kayyım atandığını, müvekkilinin söz konusu sözleşmede üstlendiği tüm edimlerini yerinde getirmiş olmasına rağmen, karşı taraf ve kayyımın müvekkiline ait alacakları ödemediğini, müvekkili ile kayyım arasında gerçekleşen görüşmelerde kayyımın 24 numaralı hakedişten kaynaklı 3.500.000,00-TL’nin ve diğer alacakların müvekkiline ödenmeyeceğini ima ettiğini, müvekkili tarafından düzenlenen 24 nolu hakedişe ilişkin tanzim edilen faturanın 629.179,65 TL’sinin ödendiğini, ilave olarak 3.500.000,00 TL ödeneceğinin belirtildiği halde ödenmediğini, bu nedenle davalı şirket ve kayyıma karşı ihtarname çekildiğini, gelinen aşamada müvekkilinin alacağı halen ödenmediğini, söz konusu kayyımın görevini ihlal ettiğini ve müvekkilinden hukuka aykırı haksız beklentiler içerisinde olduğunun düşünüldüğünü, ayrıca, davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla içinin boşaltıldığına dair ciddi duyumlar alındığını, bu nedenle davalı borçluya ait her türlü menkul, her türlü banka hesabı ve birikimleri, gayrimenkuller ve 3. şahıslardaki hak ve alacaklar üzerinde müvekkili lehine teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasına, aksi kanaatte olunması durumunda ise, fazlaya ilişkin tüm hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla, işbu dava dilekçesinde belirtilen alacak için davalı borçluya ait her türlü menkul, her türlü banka hesabı ve birikim hesabı, gayrimenkuller ve 3. şahıslardaki hak ve alacaklar üzerinde müvekkili lehine teminat karşılığında ihtiyati haciz konulmasına, yargılama giderleriyle avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İlk derece mahkemesinin 09.06.2023 tarih ve 2023/115 D.İş Esas, 2023/115 Karar sayılı kararı ile özetle; “…Dilekçe ve yukarıda nitelikleri yazılı belgelerin incelenmesinden ihtiyati haciz isteyenin talebinin kabulüne, Yukarıda ismi yazılı borçlunun/borçluların rehinle teminat altına alınmayan vadesi geldiği anlaşılan 3.500.000,00-TL alacağını karşılayacak miktarda haczi caiz taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının üzerine İİK.nun 257/1 maddesi uyarınca ihtiyaten haczine, karşı tarafın ve üçüncü şahısların muhtemel zararlarına karşılık olan 525.000,00-TL nakit veyahutta kesin ve süresiz banka teminat mektubunun ibrazı halinde kararın bir örneğinin icra müdürlüğüne gönderilmesine…” karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından verilen 21.07.2023 tarihli ihtiyati hacze itiraz dilekçesi ile özetle; Davalı tarafın talebi üzerine Mahkememiz, 09.06.2023 Tarih ve 2023/115 D.İş, 2023/115 Karar sayılı kararı ile müvekkili aleyhine İhtiyati Haciz kararı verildiğini, İİK.’nun 258. maddesi yollamasıyla İİK.’nun 50. maddesinde ihtiyati hacze karar verecek olan mahkemenin yetkisinin belirlenmesinde genel yetki kuralları geçerli olduğunun belirtildiğini, genel yetki kuralları gereğince İhtiyati Haciz başvurularında yetkili mahkeme aleyhine ihtiyati haciz istenen tarafın ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi olduğunu, müvekkili şirketin kanuni ikametgahı Ankara adresi olduğunu, bu nedenle yetkili mahkeme Ankara Mahkemeleri olup ihtiyati haciz kararı veren İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkisiz olduğunu, ihtiyati haciz talebinde bulunan şirket tarafından yapılan talebin gerekçesine yapılan avans ödemesinin karşılığı olarak düzenlenen fatura gösterilmişse de yapılan ödeme sözleşmede yazan tutardan fazla yapıldığını, taraflarının adı geçen şirkete borcu olmadığını, aksine adı geçen şirket müvekkiline borçlu olduğunu, … ile imzalanan 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin 6. maddesine göre birim fiyat teklif cetveli sözleşmeyle kararlaştırıldığını, yapılan işlere ait metraj başına fiyat farkı güncellemesi de sözleşmenin yapılmış olduğu 2022 yılının ilgili aylarına göre yapılması gerektiğini, ancak … tarafından ihale sözleşmesinin imzalandığı 2017 yılından itibaren fiyat farkı hesaplanarak müvekkili şirkete fatura edilmeye çalışıldığını, taraflarınca yapılan hesaplamalarda söz konusu şirkete 7 hakediş için toplamda 5.283.734,82-TL ödenmesi gerekirken hesaplama hatası nedeniyle 23.653.918,09-TL avans ödemesi yapıldığını, dolayısıyla müvekkili şirket, … isimli şirkete borçlu olmadığı gibi 18.370.183,27-TL alacağı bulunduğunu, bu itibarla ihtiyati hacze konu alacak, yaklaşık ispat kuralına uygun olmayan tamamen ihtilaflı faturalara dayanan ve mahkeme incelemesini gerektirir nitelikte olduğunu, bu duruma ilişkin ihtiyati haciz konulması hukuka aykırı olduğunu, karşı tarafın başvurusu sonucu mahkememizin vermiş olduğu İhtiyati Haciz Kararı karşı taraf tarafından, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyasından takibe konulduğunu, İcra takibinde karşı taraf müvekkilinin Ankara Maltepe Vergi Dairesi Müdürlüğündeki doğmuş ve doğacak tüm hak ve alacaklarına haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep etmesi neticesinde müvekkilinin taşınır malına haciz konulduğunu, müvekkili şirketin taşınır malına konulan haczi e-devlet üzerinden 19.07.2023 tarihinde öğrendiğini, müvekkiline konuya ilişkin henüz bir tebligat yapılmadığını, alacaklı olduğunu iddia eden karşı tarafın mahkememizden ihtiyati haciz kararı alabilmek için dilekçesi ekinde alacaklı olduğunu kanıtlamak amacıyla tek tarafı olarak düzenlenebilen faturaları sunduğunu, fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaya yetecek düzeyde bir belge olmadığını, faturanın dayanağı olan temel ilişkinin ispatı gerektiğini, ayrıca tek yanlı olarak düzenlenen faturanın her zaman herkes tarafından düzenlenebilir nitelikte olduğunu, ayrıca alacaklı olduğunu iddia eden taraf, ihtiyati haciz kararına dayanak olarak sunduğu faturaları müvekkili şirkete tebliğ etmediğini, ihtiyati haciz kararına dayanak olarak sunulan faturalar haricinde dosya içeriğinde karşı tarafın alacaklı olduğuna kanaat oluşturabilecek ne faturaların tebliğ edildiğine dair bir belge ne de cari hesap mutabakatına ilişkin bir evrak sunulmadığını, salt tek başına her zaman, herkes tarafından düzenlenebilecek olan faturalara ilişkin olarak ihtiyati haciz kararı verilmesi hukuka aykırılık teşkil etmekte olduğunu, söz konusu faturaları kabul etmediklerine dair 21.07.2023 tarihinde ihtarname çekildiğini, öncelikle müvekkilinin ikametgahının Ankara olmasından dolayı İhtiyati Haciz Kararı veren Mahkemenizin yetkisizlik kararı vermesini, ancak Mahkeme aksi yönde karar vermesi üzerine esasa yönelik olarak faturaların her zaman, herkes tarafından düzenlenebilecek nitelikte belge olması dolayısıyla alacağının varlığı kanaatini oluşturmaması nedeniyle ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesinin 10.08.2023 tarih ve 2023/115 D.İş Esas, 2023/115 Karar sayılı ek kararı ile özetle; “…Talep, ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. Mahkememizce ihtiyati haciz talebi 09/06/2023 tarihinde teminat karşılığında kabul edilmiş olup, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilen vekili 21/07/2023 tarihi itibari ile mahkememize sunmuş olduğu dilekçe ile ihtiyati haciz kararına karşı itiraz ettiğini belirtmiştir. Karar ile itiraz dilekçesinin tarihi dikkate alındığında itirazın süresi içerisinde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tarafların talep, itiraz ve beyanları ile dosya kapsamına sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, talep eden ve karşı taraf arasında imzalanan alt yüklenici sözleşmesinde yer alan birim fiyatlarının tespiti noktasında taraflar arasında uyuşmazlık bulunduğu, sözleşmede kararlaştırılan birim fiyatlara fiyat farkı uygulanması neticesinde talep eden alt yüklenicinin, asıl yükleniciden talep edebileceği miktarın belirlenebileceği, hangi tarihten itibaren ne miktarda fiyat farkı uygulanacağı ve ulaşılacak netice rakamın belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği anlaşıldığından talep konusu alacağın miktarı itibariyle varlığının yaklaşık ölçüde ispat edilemediği değerlendirilmiş ve ihtiyati haciz kararına itirazın kabulüne karar verilmiştir.
Talep eden tarafça karşı taraf borçlu şirketin muvazaalı olarak aleyhinde takip yaptırdığı, borçtan kurtulmak maksatlı eylemler içerisinde bulunduğu ileri sürülmüş ise de borçlu şirketin bu türden hal ve hareketlerinin ancak İİK 72/2.maddesinde düzenlenmiş bulunan vadesi gelmemiş alacaklarla ilgili olarak talep edilen ihtiyati hacizlerde değerlendirme konusu olabileceği, somut uyuşmazlıkta alacağın varlığı hususunda yaklaşık ispatın sağlanamadığı ve alacak miktarının ancak yargılama neticesinde tespit edilebileceği, bu haliyle uyuşmazlık konusu alacağın varlığı yaklaşık olarak ispat edilemediğinden karşı taraf borçlu şirkete isnat edilen davranışların ihtiyati haciz uygulanmasına etkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Talep eden vekili tarafından verilen 31.08.2023 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; Yerel mahkeme tarafından 09.06.2023 tarihinde 525.000,00-TL teminat karşılığında ihtiyati haciz karar tesis edildiğini, söz konusu teminatın yerel mahkemeye yatırıldığını, akabinde, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyası ile süresi içerisinde ihtiyati haciz kararını tamamlayıcı prosedürlerin yerine getirildiğini, davalının, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararından 20.06.2023 tarihinde haberdar olduğunu, 20.06.2023 tarihinde -ihtiyati haciz kararını tamamlayıcı işlemlerden olan- ödeme emrine itiraz ettiğini, ancak, yerel mahkemenin, davalının ihtiyati haciz kararına itiraz süresini kaçırdığını görmezden geldiğini, akabinde, davalının, kendi aleyhine Adana 1. Genel İcra Dairesi’nin 2023/103143 E. Sayılı dosyası ile 3.509.000,00-TL bedelli muvazaalı icra takibi ikame ettirdiğini, müvekkilinin açtığı her hukuki sürece, kötü niyetli bir şekilde itiraz eden davalının, Adana 1. Genel İcra Dairesi’nden gelen ödeme emrinde itiraz etmeyerek takibi 17.07.2023 tarihinde kesinleştirdiğini, davalı aleyhine ikame ettirilen söz konusu icra takibinin kötü niyetli ve muvazaalı olduğunun açık olduğunu, muvazaalı icra tabibindeki alacak miktarı ile huzurdaki davadaki alacak miktarının 3.500.000,00-TL olmasının da tesadüf olmadığını, davalının muvazaalı icra takibine 9.000.00-TL küsurat ekleyerek muvazaalı icra takibine kendine inandırıcılık katmaya çalıştığını, ancak, işbu absürt eylemlerinin nafile birer çaba olduğunu, devam eden süreçte davalının itiraz süresi geçmesine rağmen, dava konusu ihtiyati haciz kararına karşı 21.07.2023 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğunu, buna rağmen, yerel mahkemece davalının itiraz dilekçesini süresi içerisinde sunulduğunu kabul ettiğini, yani, davalının önce muvazaalı bir şekilde icra takibi açtırdığını ve takibi kesinleştirdiğini, akabinde de yerel mahkeme yeni heyetinin, işbu süresi geçmesine rağmen işbu ihtiyati haciz kararını kaldırdığını, yaşanan gelişmelerin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu HSK ve CİMER’e sunulacak şikayet dilekçelerinde kullanılmak üzere şerh düştüklerini, Adana 1. Genel İcra Dairesi’nin 2023/103143 E. Sayılı muvazaalı icra dosyasındaki sözde alacaklı şirketin hissedarı ile işbu dosyadaki davalı şirketin hissedarının yakın arkadaş ve akraba olduklarını, söz konusu şirketler arasında herhangi bir gerçek ticari ilişkinin de mevcut olmadığını, işbu dosyadaki davalı şirketin, müvekkilinin alacağına ulaşmasını engellemek için şirketin içini boşaltmaya çalıştığını, zaten davalı şirketin, daha önce içinin boşaltıldığı ve konkordato süreci geçirdiğinin bilinen olgular olduğunu, bundan daha garibinin, yerel mahkemenin işbu iddialarını görmezden gelerek davalının itiraz süresi geçtikten sonra yaptığı itirazını kabul etmesi hususu olduğunu, yerel mahkemenin ihtiyati haciz kararını 09.06.2023 tarihinde tesis ettiğini, akabinde yerel mahkeme heyetinden 2 hakimin değiştiğini, bir önceki ihtiyati haciz kararının, 2 yeni hakimin etkisiyle kaldırıldığını, yani özetle, her gelen yeni hakim keyfiyetine göre karar tesis ettiğini, bu durumun hukuki belirlilik ve güvenlik ilkesine aykırı olduğunu, izah edileceği üzere, yerel mahkemenin yeni heyetinin, ticaret hukuku, usul hukuku ve kamu ihale hukukunda yetkinliğe sahip olduğunun anlaşıldığını, ifadesel olarak bir mahkeme hakkında, yetkinliğe sahip olmamak şeklinde bir iddia ileri sürülmesi sert bir tutum gibi gözüktüğünü, ancak, yerel mahkeme heyetinin “ret gerekçeleri” ve duruşmada müvekkilini temsil eden iki meslektaşına şifahen söylenen “ret gerekçeleri” yerel mahkeme heyetinin ticaret mahkemesi hakiminde olması gereken niteliklere sahip olmadığını gösterdiğini, hatta, yeni heyetin, bazı konularda yeniden eğitim alması gerektiğinin de açık olduğunu, bu konuda gereklilik doğarsa HSK ve CİMER başvurusu yapılacağını, örneklemek gerekirse, yerel mahkemenin yeni heyetinin, itirazı süresinde kabul ettiğini, ancak, yukarıda izah edildiği üzere, ihtiyati haciz kararına yapılan itiraz süresi içerisinde olmadığını, davalının, ihtiyati haczin tamamlayıcı prosedürü olarak kendisine tebliğ edilen ödeme emrine 20.06.2023 tarihinde itiraz ettiğini, yani davalının ihtiyati haciz kararından haberdar olduğunu, zira, ihtiyati haciz kararının (dayanak evraklar adı altında), ödeme emri ile davalıya tebliğ edildiğini, kaldı ki, ihtiyati haciz kararının zaten söz konusu icra dosyasında bulunduğunu, UYAP’tan da görüldüğünü, dava konusu ihtiyati haciz kararına karşı 21.07.2023 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğunu, yani itirazın süresinde olmadığını, ancak, yeni heyetin, işbu basit konuyu dahi incelemediğini, ilave olarak, yerel mahkeme yeni heyetinin, ek kararında İcra ve İflas Kanunu madde 72/2’ye göre, ihtiyati haczi kaldırdığını, ancak, İcra ve İflas Kanunu madde 72 menfi tespit ve istirdat davalarına ilişkin olup, huzurdaki dava ile alakalı olmadığını, yani, yerel mahkemenin basit bir gerekçeli kararı dahi hazırlayamadığını, ayrıca, yerel mahkeme ek kararının başka bir karardan kopyalama ve yapıştırma yöntemi ile oluşturulduğunu, bu bağlamda, yerel mahkemenin gerekçeli karar hakkını ihlal ettiğinin açık olup, gereklilik doğması halinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılacağını, öte yandan, yerel mahkemenin yeni heyetinin işbu özensiz ve yüzeysel tutumunun, yeni heyetin her durumda ihtiyati haciz kararını kaldıracağını gösterdiğini, yani dosyada mahkeme ilamı olsa dahi yeni heyetin herhangi bir gerekçe ile ihtiyati haciz kararını kaldıracağı kanaatine ulaştıklarını, yeni heyetin işbu tutumunun sebeplerinin taraflarınca anlaşılamadığını, yeni heyetin, ihtiyati haczin şartlarının gerçekleşmediğini ve dava konusu uyuşmazlığın yargılama gerektirdiğine dair kanaatinin hukuk dışı olduğunu, ihtiyati haczin zaten geçici bir kurum olup, alacaklının, borçlunun her türlü kötü niyetine karşı koruduğunu, ihtiyati haciz kararı için kesin ispat aranmadığını, ayrıca, ihtiyati haciz kararının “yargılamayı gerektiren bir konu olma” iddiası ile reddedilmesinin mümkün olmadığını, kanunda “yargılamayı gerektiren bir konu olma” gibi bir şartın bulunmadığını, ilave olarak, işbu dilekçenin 8. Maddesinde izah edileceği üzere, yerleşik Yargıtay içtihatlarına “yargılamayı gerektiren bir konu olma” şeklindeki bir gerekçenin mutlak bozma sebebi olduğunu, başka bir ifade ile ihtiyati haciz kararı için yaklaşık ispatın yeterli olduğunu, somut olayda, davalının müvekkiline borçlu olduğuna ilişkin yaklaşık ispata yarayan onlarca evrakın bulunduğunu, davalının hiçbir şekilde itiraz etmediği sözleşme, fatura, hakediş, yeşil defter fiyat fark tablosu, yazışmalar ile huzurdaki davadaki tüm iddialarını kesin olarak ispat eder nitelikte olduğunu, dolayısıyla yaklaşık ispat şartının gerçekleştiğini, ihtiyati haczin “yargılamayı gerektiren bir konu olma” gerekçesi ile kaldırılmasının hukuki olmadığını, öte yandan, ihtiyati haczi tamamlayan tüm prosedürlerin de tamamlandığını, dava konusu alacak hakkında İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/537 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, yani, dava konusu iddianın zaten yargılama konusu da edildiğini, dolayısıyla, tüm tamamlayıcı prosedürlerin yerine getirildiğini, tedbir niteliğinde olan ihtiyati haciz dosyasının mantık ve hukuk dışı gerekçeler ile kaldırılmasının abesle iştigal olduğunu, yatırlan teminatın, borçlunun olası tüm zararlarını karşılayabildiğini, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davalının kötü niyetli olmasının dahi şart olmadığını, somut olayda, müvekkilinin alacağının vadesinin geldiği ve diğer şartların mevcut olduğunun da açık olduğunu, davalı kötü niyetli ve alacaklıdan mal kaçırmaya çalışıyorsa vadesi gelmemiş bir borç için dahi ihtiyati haciz kararının tesis edilebileceğini, ayrıca, somut olayda, somut muvazaalı icra takibinin mevcut olduğunu, alacağın vadesinin gelmediği kabul edilse dahi yine de ihtiyati haciz tesis edilmesinin mümkün olduğunu, huzurdaki davadaki iddialarının İcra ve İflas Kanunu madde 257 1.fıkra ve 2. fıkraya dayandığını, ancak, yeni heyetin sanki, madde 257/2’ye göre dava açılmamış gibi mantık dışı bir gerekçe ileri sürdüğünü, diğer yandan, hukuki değerlendirmenin mahkemenin görevi olup, kendilerinin hatalı bir maddeye atıf yapması durumunda dahi, yapılan atfın yerel mahkemeyi bağladığını, kaldı ki, somut olayda zaten davalının mal kaçırdığının dava konusu edildiğini, dolayısıyla, huzurdaki dosyada 257/2’ye göre de karar verilebileceğini, bu nedenle, yerel mahkemenin, somut olayda vadesi gelmemiş borç yönünden hiç değerlendirme yapmamasının hatalı olduğunu, davalının itiraz dilekçesindeki tüm iddiaların kötü niyetli olduğunu, bundan daha vahiminin, davalının iddialarının mantık sınırını aşması hususu olduğunu, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyası ile süresi içerisinde ihtiyati haciz kararı tamamlayıcı prosedürlerin yerine getirildiğini, davalının, İzmir 26. İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararından 20.06.2023 tarihinde haberdar olduğunu, davalının huzurdaki davaya 21.07.2023 tarihinde itiraz dilekçesi sunduğunu, sonuç olarak, ihtiyati haczin kaldırılmasının mümkün olmadığını, dosyaya sundukları tüm evrakların müvekkilinin alacaklı olduğunu -defalarca- kesin bir şekilde ispat edecek nitelikte olduğunu, davalının dava konusu sözleşmeye itirazının bulunmadığını, davalının iddiasının, fatura bedellerine yönelik olduğunu, işbu iddianın da zaten hukuk ve mantık kurallarına aykırı olduğunu, davalının kendisine gönderilen ve kendisi tarafından imzalanarak teslim alınan toplam 7 adet e-faturaya, hakedişe, fiyat farkı hesap tablosuna, imalat tespit tutanağına yeşil deftere, iş ilerleme raporuna dava konusu fatura ile birlikte önceki tüm hakedişlere itiraz etmediğini, davalının defalarca kendi kontrolünden geçen evraklardan ötürü hatalı olarak toplam 23.653.918,09 TL fatura edildiğini ve 18.370.183,27 TL fazla ödeme yaptığını iddia etmekten imtina etmediğini, bir tacirin yanlışlıkla farklı zamanlardaki 7 hatalı işlem sonucunda 18.370.183,27 TL ödediğini iddia etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, öte yandan huzurdaki dosyanın bir ticari dosya olduğunu, yani, davalının basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğunu, bir basiretli tacirin 7 defa e-faturaya, hakedişe, fiyat farkı hesap tablosuna, imalat tespit tutanağına yeşil deftere, iş ilerleme raporuna itiraz etmemesinin olağan bir durum olmadığını, müvekkiline borçlu olduğunu kabul ettiğinin açık olduğunu, ek olarak, davalı dilekçesinde “tek yanlı düzenlenen faturanın her zaman herkes tarafından düzenlenebilir olduğunu” iddia ettiğini, basiretli tacirin faturanın tek başına düzenlendiğini şeklinde bir savunma sunmasının mümkün olmadığını, zira, TTK madde 21’e göre faturaya 8 gün içerisinde itiraz etmemesinin gerektiğini, faturaya itiraz etmeyen basiretli tacirin, tüm sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, davalının birim fiyat cetveli ve birim fiyat güncellemesine dair tüm iddialarının mesnetsiz ve hukuki ciddiyetten uzak olduğunu, yerel mahkemenin davalının işbu hukuk dışı iddialara göre ihtiyati haczi kaldırması hususu olduğunu, dava konusu fatura ve öndeki faturalarda herhangi bir fiyat farkı hatası (güncelleme hatası) bulunduğunu, aksine, tüm fiyat farkı hesaplamalarının ve faturaların gerçek ve doğru olduğunu, davalının kendisine 7 defa sunulan hakediş ve hakedişin ekinde yer alan fiyat farkı hesap tablosunu imzalayarak işbu hakediş ve fiyat farkı tablosunu kabul ettiğini, ayrıca, dava konusu faturadan önce, işbu evraklara göre -KDV ve diğer kesintiler yapılarak müvekkiline ödeme yaptığını, dolayısıyla imza altına alınan ve daha önce yapılan 6 adet ödemeye dayanak evraklar ile ilgili olarak sonradan hayal ürünü hikayeler oluşturulmasının hukuki ciddiyyetten uzak olduğunu, taraflar arasındaki alt yüklenici sözleşmesinin 6. maddesinde alt yükleniciye (müvekkili şirkete) fiyat farkı ödeneceği ve işbu fiyat farkının ise Kamu İhale mevzuatına göre hesap edileceğinin açık bir şekilde belirtildiğini, yani, yapılacak hesaplama, sözleşmede yer alan fiyatların Kamu İhale mevzuatına göre güncellenmesinden ibaret olduğunu, ayrıca, işbu hesaplamaların zaten hakedişin bir eki olup, her hesaplama davalıya imza karşılığında teslim edildiğini, davalının, işbu davaya ilişkin olan dahil toplam 7 hakediş ve fiyat farkı hesabına itiraz etmediğini, dava konusu edilen sözleşmenin 6. maddesi özetle, “Bu sözleşme teklif birim fiyatlı sözleşme olup, işverenin “…. ….. ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ”

ile yapmış olduğu ana sözleşmedeki teknik tarif ve şartlarına uygun olarak işverenin ana sözleşmesindeki teklif birim fiyatlar esas alınmak üzere, ”…İşlerin yürütülmesindeki şantiye tesislerin kurulması her türlü mobilizasyon giderleri işçilik, malzeme, makine yakıt, yükleme, boşaltma veya ulaşım maliyetleri ile her türlü nakliye ile ilgili diğer maliyet teklif bedeline dahil olup ne surette olursa olsun eskalasyon ödenmez ancak, fazla veya eksik ödeme yapılmaz. Bu sözleşme Birim Fiyatları’na her ne surette olursa olsun eskalasyon ödenmez ancak, Kamu İhale mevzuatı gereği yürürlükte bulunan ve ana sözleşmede yer alan esaslara göre yükleniciye fiyat farkı verilecektir” şeklinde olduğunu, ayrıca, yine dosyada bulunan davalı tarafından tek taraflı olarak tanzim edilen ve DSİ’ye sunulan 01.09.2022 tarihli muvafakatnamede, müvekkili şirkete ödenecek tutara ilave olarak fiyat farkı ve KDV ekleneceğinin belirtildiğini, öte yandan, Kamu İhale mevzuatına göre fiyat farkı hesap yöntemi son derece basit bir hesaplama olup, davalının kendisine sunulan tüm fiyat farkı hesaplarını kabul ettiğini, somut olaydaki fiyat farkının, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununa Göre İhale Edilen Yapım İşlerinde Uygulanacak Fiyat Farkına İlişkin Esaslar (Resmi Gazete Yayım Tarihi:31.08.2013) başlıklı düzenlemenin 5/4. maddesinde düzenlendiğini, buna göre, fiyat farkının, “(5) Yukarıdaki sayılardan Go ve Gn için idarece; Türkiye İstatistik Kurumu tarafından aylık yayımlanan 2003=100 Temel Yılı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları Tablosundan alt sektörler itibarıyla işin niteliği ve gereklerine uygun olan sütun veya sütunlar tespit edilerek hangi sütun veya sütunlardaki sayı veya sayıların kullanılacağının ihale dokümanında belirtilmesi zorunludur. İdarelerin bu tespiti yapamamaları veya yapmamaları durumlarda ise Go ve Gn endeksleri için Türkiye İstatistik Kurumu tarafından aylık yayımlanan 2003=100 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Alt Sektörlere Göre Endeks Sonuçları Tablosunun “ÜFE Genel” sütunundaki sayılar esas alınır” şeklindeki düzenlemeye göre hesap edilmesinin gerektiğini, davalının kabul ettiği hakediş ve ekindeki fiyat farkı hesabının da işbu mevzuata göre yapılarak davalıya imza karşılığında teslim edildiğini, dolayısıyla somut olayda ihtilaflı bir durumun mevcut olmadığını, ancak, yerel mahkemece basit bir mevzuat araştırması dahi yapmadan ihtiyati hacizi kaldırdığını, yerel mahkemenin davalının hayali ve mantık dışı iddialarını mesleki bir değerlendirme yapmadan kabul ettiğinin açık olduğunu, oysaki tüm kamu ihalelerinde alt yükleniciye fiyat farkı ödendiğini, somut olayda, dava konusu rakam yönünden herhangi bir ihtilafın bulunmadığı ve fiyat farkı hesabının bilirkişiye dahi gerek kalmadan basit bir hesaplama ile tespit edileceğinin ortada olduğunu, yatırılan teminat ve davacı ile davalı arasındaki menfaat dengesi düşünülünce ihtiyati haczin devam etmesi gerektiğinin açık olduğunu, ihtiyati hacze ilişkin tüm yasal şartların mevcut olduğunu, öte yandan, Yargıtay’ın itiraz edilmeyen sözleşme ve fatura gibi evrakların varlığı durumunda yaklaşık ispatın mevcut olduğunu ve ihtiyat haciz karar verilmesi gerektiğini belirten istikrar kazanmış yüzlerce içtihadının bulunduğunu, kaldı ki, sözleşmenin varlığı ve ihtarnamenin bile ihtiyati haciz kararı için yeterli olduğunu, somut olayda, davalıya ihtarnamede gönderildiğini, bu hususa ilişkin dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31.10.2016 tarihli 2016/12324 E. ve 2016/14117 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30.09.2015 tarihli 2015/10001 E. 2015/9695 K. Sayılı ilamı ve Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19.10.2015 tarihli 2015/685 E. 2015/13030 K. Sayılı ilamı ile yapılan tespitin de iddialarını desteklediğini, sonuç olarak, ihtiyati haciz davalarında “alacağın yargılamayı gerektirmemesi” şeklinde bir koşulun bulunmadığını, yerel mahkeme ek kararının bu yönü ile de hukuka aykırı olduğunu, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.12.2021 tarihli 2020/403 E. ve 2021/837 K. sayılı kararı ile … (T.C. No: …) isimli şahıs, davalı şirkete konkordato nedeniyle kayyım olarak atandığını, müvekkili ile davalı … A.Ş. arasında 2017/468981 ihale kayıt numaralı …/… Yapısı işinin yapımı ile ilgili olarak 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin söz konusu işe genel işin 18. hakedeşindeki iş ile başladığını, (yani genel işin 18. hakedişi, müvekkiline göre 1. Hakediş olduğunu) söz konusu sözleşmenin dosyada mevcut olduğunu, 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin 14. maddesinde, “İdareye teslim olunan hakedişin onaylanmasından sonra idare tarafından yapılacak ödemeden sonra en geç 1 gün içerisinde Alt Yükleniciye (Müvekkilim …’e) ödeme yapılacaktır” şeklinde düzenleme bulunduğunu, dolayısıyla sözleşmede ödeme tarihinin açıkça belirlendiğini, aynı sözleşmede her hakedişe ilişkin olarak fiyat farkının da ödemeye ekleneceğinin belirtildiğini, başka bir ifade ile ödemelerin, esas sözleşmede belirtilen birim fiyatlara, fiyat farkının eklenmesi sonucunda hesap edilecek güncel rakamdan oluşacağını, fiyat farkına ilişkin detaylı açıklamanın yukarıda bulunduğunu, akabinde davalı ve kayyım tarafından Devlet Su İşleri 2. Bölge 21. Şube Müdürlüğü’ne gönderilen 01.09.2022 tarihli muvafakatname ve talep dilekçesinde, müvekkili şirket ile alt yüklenici sözleşmesi imzalandığı, DSİ ile akdedilen sözleşmeye göre genel işin 18. hakedişi (müvekkilim yönünden 1. hakediş) ve sonraki hakedişlerine ilişkin ödemelerin %37,61’inin doğrudan müvekkiline ödenmesi gerektiğinin bildirildiğini, söz konusu evrakın, davalı tarafından tanzim edilmiş bir muvafakatname olup, davalı işbu evrak ile de müvekkiline fiyat farkı ödemeyi kabul ettiğini, DSİ ile akdedilen ana sözleşmeye göre genel işin 24. hakedişi (müvekkili yönünden 7. hakediş) konu iş (müvekkilinin üstlendiği) eksiksiz bir şekilde tamamlanarak 24. hakediş 11.04.2023 tarihinde idareye teslim edildiğini ve bu konuya ilişkin olarak ana işveren DSİ’nin, davalıya 24. hakedişe (müvekkili yönünden 7. Hakediş) ilişkin ödemeyi 17.04.2023 ve 19.04.2023 tarihinde yaptığını, bu durumun, DSİ’den İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/537 E. Sayılı dosyasına gönderilen yazı ile sabit olduğunu, DSİ’den davalıya yapılan ödemelerin hepsinin fiyat farkı güncellemesi ile yapılmış olmasının, davalının işbu davada ileri sürdüğü iddiaların mesnetsiz olduğunu da gözler önüne serdiğini, 24. Numaralı hakedişe ilişkin olarak … A.Ş. tarafından 14.04.2023 tarihli ANT2023000000001 numaralı fatura tanzim edilerek faturanın muhatabı DSİ 2. Bölge Müdürlüğüne gönderildiğini, aynı tarihte, DSİ 2. Bölge Müdürlüğü tarafından … A.Ş.’ne hakediş bedelinin ödendiğini, DSİ ile akdedilen ana sözleşmeye göre genel işin 24. hakkedişine (müvekkili yönünden 7. hakediş) ilişkin olarak müvekkili tarafından 4.905.720,39-TL ödenecek tutarlı, 17.04.2023 tarihli ve YSN2023000000006 numaralı fatura tanzim edilerek davalı … A.Ş.’ne gönderildiğini, buna rağmen müvekkiline sadece 20.04.2023 tarihinde 629.179,65-TL ödeme yapıldığını, hemen akabinde kayyım ile yapılan ilk görüşmede, müvekkili şirkete birtakım teminat vb. kesintiler yapılarak ve 629.179,65 TL’nin dışında ilave olarak net 3.500.000,00-TL ödeneceğinin belirtildiğini, devam eden süreçte, müvekkilinin iyi niyetli bir şekilde kayyım ile iletişime geçerek ödeme yapılmasını talep ettiğini, ancak, yukarıda izah edildi üzere, müvekkilinin karşısında yer alan kişilerin iyi niyetli olmadığının açık olduğunu, kayyım ile yapılan son görüşmede kayyım tarafından, müvekkilinin 24. hakedişe konu 3.500.000,00-TL alacak ile diğer alacakların (teminat, kesinti ve diğer hakedişlerden kaynakı bakiye alacak ve benzeri – işbu kalemlere ilişkin fazlaya dair tüm haklarının saklı olduğunu) müvekkiline ödenmeyeceğinin ima edildiğini, bu durumun kabulünün mümkün olmadığını, akabinde, muvazaalı icra dosyası tanzim edilerek davalı kendini muvazaalı olarak borçlandırdığını, işbu ihtiyati haciz kararının kalkması halinde, davalı şirketin içinin boşaltılacağını, müvekkilinin alacağına ulaşmasının imkansız bir hale geleceğini, bu durum üzerine müvekkili tarafından davalı şirket ve kayyım aleyhine Karşıyaka 3. Noterliği’nin 01.06.2023 tarihli ve 11332 yevmiye numaralı ihtarnamesini keşide ettiğini, anılan ihtarname ve tebliğ şerhinin ekte olduğunu, ilave olarak, İzmir …’teki işin 25. hakediş ile birlikte tamamlandığını, işin tamamlanması akabinde davalı şirketin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla şirketin içini boşaltıldığına yönelik ciddi duyumların ciddi olduğunun ortaya çıktığını, izah edilen muvazaalı icra takibi de işbu iddialarını ispat eder nitelikte olduğunu, hal böyle olmasına rağmen, ihtiyati haciz kararının kaldırılarak davalının kötü niyetli ve muvazaalı eylemlerinin korunmasının kabul edilemeyeceğini, izah edildiği, üzere, yerel mahkeme ilamının birçok yönü ile açık bir şekilde hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle, yerel mahkemenin ihtiyati haczi kaldırmaya ilişkin ek kararının kaldırılmasına ve dava dilekçeleri doğrultusunda ihtiyati haciz kararı tesis edilmesine karar verilmesini talep ettiğini, açıklanan ve resen tespit edilecek nedenlerden ötürü; tehiri icra ve istinaf taleplerinin kabulüne, yargılamanın duruşmalı yapılmasına, yerel mahkemenin ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin 10.08.2023 tarihli ek kararının kaldırılmasına, ihtiyati haciz talebimizin dava dilekçeleri doğrultusunda kabulüne, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Karşı taraf vekili tarafından verilen 14.09.2023 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Davacı vekili tarafından ihtiyati hacze itirazlarının süresinde olmadığının iddia edildiğini, davacı tarafça talep edilen ihtiyati haciz talebinin, mahkeme tarafından 09.06.2023 tarihinde kabul edildiğini, akabinde bu kararın davacı tarafça İzmir 26. İcra Müdürlügü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyası ile takibe konulduğunu, icra takibinde müvekkilinin Ankara Maltepe Vergi Dairesi Müdürlüğündeki doğmuş ve doğacak tüm hak ve alacaklarına haciz ihbarnamesi gönderilmesini talep etmesi neticesinde müvekkilinin taşınır malına haciz konulduğunu, müvekkili şirketin taşınır malına konulan haczi e-devlet üzerinden 19.07.2023 tarihinde öğrendiğini müvekkiline o tarihe kadar ihtiyati hacze ilişkin bir tebligat yapılmadığını, İİK 265 maddesi gereğince; Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi hâlde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebileceğini, ihtiyati haczin müvekkilinin gıyabında yapıldığını ve müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin bahsettikleri üzere haczi e- devletten 19.07.2023 tarihinde öğrendiğini ve süresi içerisinde itiraz edildiğini, bu kapsamda davacı vekilinin İzmir 26. Icra Müdürlügü’nün 2023/15146 E. Sayılı dosyasında 20.06.2023 tarihinde ödeme emrine itiraz edildiği için ihtiyati hacizden haberi olunduğu ve itiraz süresinin geçirildiği iddiasının hukuki mesnetten uzak olduğunun izahtan vareste olduğunu, davacı vekilinin bu yöndeki itirazlarını kabul etmediklerini, davacı vekilinin, müvekkili tarafından kendi aleyhine muvazalı icra takibi yaptırıldığının iddia edildiğini, davacı vekili tarafından bahsedilen Adana 1. Genel İcra Dairesi’nin 2023/103143 E. Sayılı dosyasında 04.07.2023 tarihinde takip başlatıldığını, takibin 17.07.2023 tarihinde kesinleştiğini, müvekkili tarafından ihtiyati haciz kararının izah edildiği üzere 19.07.2023 tarihinde öğrenildiğini, tarihler nazara alındığında davacı vekilinin iddialarının ve ithamlarının gerçek dışı olduğunun izahtan vareste olduğunu, öte yandan davacı vekilinin müvekkili şirket ile Adana 1. İcra Dairesinde takip başlatan … Şirketi arasında herhangi bir gerçek ticari ilişkinin mevcut olmadığı iddiasının da doğru olmadığını, Adana 1. İcra Dairesinde takip başlatan … Şirketi müvekkili …. A.Ş. nin üstlendiği …/… Yapısı işinde Taşeron olduğunu, bu işteki mermer işlerini yaptığını, bu hususun pek tabidir ki davacı şirketinde malumu olduğunu, asıl kötüniyetli olan ve kötüniyetli olarak olayları farklı mecralara çekmeye çalışan, çarpıtanın davacı taraf olduğunu, yine izah edileceği üzere, alacaklı … Ltd tarafından 1. Genel İcra Dairesi’nin 2023/103143 E. Sayılı dosyasında 04.07.2023 tarihinde takip başlatıldığını, ödeme emrinin müvekkili adına tebliğe çıkarıldığını, müvekkil şirket in o dönem konkordato sürecinde ve kayyımın denetimi altında olduğundan tebligatın gözden kaçmış olabileceğinin düşünüldüğünü, müvekkilinin konkordato sürecinden çok yeni çıktığını, çok yeni profesyonel olarak hukuki destek almaya başladığını, kendilerinin de, müvekkili şirket ile vekalet ilişkilerinin Temmuz ayı itibariyle başladığını, belirtilen icra dosyasına çok yeni vekalet sunulduğunu, taraflarınca belirtilen icra dosyasındaki alacakta irdelenerek, gerektiğinde menfi tespit davası da dahil olmak üzere yasal yollara başvurulacağını, davacı vekili tarafından müvekkili şirketin konkordato süreci geçirdiği ve içinin boşaltıldığının iddia edildiğini, gerçekten de müvekkili şirketin konkordato süreci geçirdiğini fakat resmi belgelerle de sabit olduğu üzere tüm borçlarını zamanından da önce ödeyerek konkordato sürecinden çıktığını, davacı vekilinin tüm iddialarının haksız ve yersiz olduğunu, davacı şirketin haksız kazanç elde etme çaba ve gayreti içerisinde hukuki dayanaktan uzak tamamen varsayımlara ve kötüniyete dayalı ithamlarda bulunduğunu, davacı tarafça hukuk mecrası dışına çıkılarak tamamen tahkir edici dil kullanıldığını, mahkemeyi ve kendilerini töhmet altında bırakacak şekildeki beyanları nedeniyle gereğinin ifasını mahkemenin takdirlerine bıraktıklarını, davacı vekili tarafından mahkemenin keyfiyete göre karar tesis ettiği, bu durumun hukuki belirlilik ve güvenlik ilkesine aykırı olduğunun iddia edildiğini, ihtiyati hacze itirazın kanunen tanına yasal bir hak olduğunu, ihtiyati haczin kaldırılması davasının amacının, hukuka uygun biçimde verilmiş olmayan ihtiyatî haciz kararının geçersiz kılınması suretiyle borçlunun menfaatlerinin zedelenmesini önlemek olduğunu, ihtiyatî haczin icra takibinin güvence altında yürütülmesine hizmet eden bir kurum olduğu düşüncesiyle, kanun koyucunun bunun mümkün olduğu kadar çabuk gerçekleşmesini amaçladığını, bu nedenle ihtiyatî haciz kararı verilmesi için tam ve detaylı bir araştırma yapılmadığını, kararın çoğu kez borçlu dinlenmeden de verilebildiğini, ihtiyatî haczin basitliği ve çabukluğu sağlanmak istenirken, borçlunun maddi ve takip hukukuna özgü menfaatlarının haleldar olması tehlikesi doğduğunu, kanun koyucunun bu düşünceyle, ihtiyatî haciz kararı verilirken sadece yüzeysel bir inceleme yapmak suretiyle alacaklıya tanınmış olan kolaylığı ve dolayısıyla alacaklının borcuya karşı daha fazla korunmuş olmasını, 265 inci madde uyarınca, 257 inci maddedeki ihtiyatî haciz nedenlerinden birinin bulunmaması ya da 258 ve 259 uncu maddeler hükümlerinin gereğinin yerine getirilmemiş olması durumunda, borçlunun ihtiyatî haczin kaldırılması dâvasını açabileceğini kabul etmek suretiyle bir ölçüde dengelediğini ve alacaklı ile borçlunun menfaatleri yönünden eşitlik sağladığını, son olarak kanun koyucunun haksız olarak sağlanan ihtiyatî haciz kararına dayanarak borçlunun mal ve hakları üzerine ihtiyatî haciz koydurtan alacaklının, borçlunun ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları zarar nedeniyle onun aleyhine açacakları zarar ziyan davası sonucunda tazminatla yükümlü kılınabileceğini belirtmek suretiyle borçluyu azamî derecede himaye etmek eğilimini gösterdiğini, sonuç olarak, ihtiyatî haciz kararını kaldırma dâvasının amacının, alacağın varlığı ya da yokluğunun, haklılığı ya da haksızlığının saptanması değil, ihtiyatî haczi gerektiren gerçek nedenlerin, keza 258 ve 259 uncu maddelerde öngörülen şeklî şartların bulunup bulunmadığının ve dolayısıyla ihtiyatî haczin haklılığının ya da haksızlığının belirlenmesi anlamını taşıyacağını, ki bundan sağlanacak pratik yarar, borçlu yönünden, ihtiyatî haczin haksızlığının kanıtlanması suretiyle ihtiyatî hacizden kurtulmak; alacaklı yönünden ise, ‘ihtiyatî haczin haklılığının kanıtlanmasıyla, ihtiyatî haczin tartışılmazlığını ve devamını temin etmek olacağını, bu itibarla ihtiyati hacze konu alacak yaklaşık ispat kuralına uygun olmayan muvafakat sağlanmayan tamamen ihtilaflı faturaya dayanmakta olduğundan taraflarınca yasal çerçevede itiraz edildiğini, itirazlarının açık ve net olarak sıralandığını ve belgelerin ibraz edildiğini, mahkemece de itirazlarının kabul edildiğini, bu hususa ilişkin olarak dilekçelerinde dilekçelerinde Yargıtay 19. HD, 29.09.2010, 2010/6817 E, 2010/10455 K. İlamından da anlaşılacağı üzere sayın mahkemece itirazlarının kabul edilmesinin hukuki mesnede dayalı son derece yerinde bir karar olduğunu, davacı vekili tarafından müvekkilinin kendilerine borçlu olduğunun sabit olduğunun iddia edildiğini, müvekkili ile davacı arasında 2017/468981 ihale kayıt numaralı …/… Yapısı isinin yapımı ile ilgili olarak 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözlesmesi imzalandığını, söz konusu sözleşmenin dosyada mevcut olduğunu, alt yüklenici sözleşmesinin 14. maddesine binaen idarece gönderilen hakediş ödemelerinin akabinde davacı şirkete ödemeler yapıldığını, fakat 7 hakediş ödemesi yapılacağı zaman fiyat farklarının doğru olarak yapılmadığı davacıya fazla miktarda ödeme yapıldığının fark edildiğini, ihtiyati hacze itiraz dilekçelerinde de belirtildiği üzere, davacı … ile imzalanan 29.08.2022 tarihli alt yüklenici sözleşmesinin 6. maddesine göre birim fiyat teklif cetveli sözleşmeyle kararlaştırıldığını, yapılan işlere ait metraj başına fiyat farkı güncellemesinin de sözleşmenin yapılmış olduğu 2022 yılının ilgili aylarına göre yapılmasının gerektiğini, ancak … tarafından ihale sözleşmesinin imzalandığı 2017 yılından itibaren(kendi sözleşmesini geriye doğru yürütülmek suretiyle) fiyat farkı hesaplanarak müvekkili şirkete fatura edilmeye çalışıldığını, taraflarınca yapılan hesaplamalarda söz konusu şirkete toplam 7 hakediş için toplamda 5.283.734,82 TL ödenmesi gerekirken hesaplama hatası nedeniyle 23.653.918,09 TL ödeme yapıldığını, dolayısıyla müvekkili şirketin, … isimli şirkete borçlu olmadığı gibi 18.370.183,27 TL alacağının bulunduğunu, sözleşme gereğince fazladan yapılan ödemenin derhal iade edilmesi gerekirken çektikleri ihtarnameye rağmen iade edilmediğini, tekraren müvekkilinin davacı şirkete borçlu değil davacı şirkettin alacaklı olduğunu, davacının yaklaşık ispat kuralını yerine getiremediğini, mahkemenin itirazları üzerine verdiği ihtiyati haciz kararının kaldırılması kararının gerekçesinin kendilerine tebliğ edilmediğini, bu konuda kendilerine tebliğ yapıldıktan sonra beyan haklarını saklı tuttuklarını, tüm bu nedenlerle ve resen dikkate alınacak nedenlerle davacı vekilinin vermiş olduğu hukuki dayanağı olmayan ve soyut iddialarına ilişkin istinaf dilekçesinin reddine, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2023/115 D. İş Esas, 2023/115 K sayılı ilamının onanmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Talep, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağı yönünden verilen ihtiyati haczin kaldırılması kararına itiraz istemine ilişkindir.
Talep eden vekili tarafından ihtiyati haciz talebinde bulunulması üzerine ilk derece mahkemesince ihtiyati haczin kabulüne karar verildiği, karşı taraf vekilinin ihtiyati haciz kararına itiraz etmesi üzerine mahkemece duruşma yapılarak 10.08.2023 tarihli ek karar ile ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verildiği, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu görülmüştür.
2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 257. maddesinde, “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1–Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2–Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.”;
258. maddesinde, “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir. İhtiyatî haciz talebinin reddi halinde alacaklı istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi bu başvuruyu öncelikle inceler ve verdiği karar kesindir.” düzenlemeleri mevcuttur.
İhtiyati haciz kararı verilmesinin yasal koşulları İİK’nun 257. maddesinde düzenlenmiş olup, talepte bulunan alacaklı tarafından, alacağın varlığı ve miktarı hususunda, yaklaşık ispat olgusunun yerine getirilmesi gerekmektedir. İİK’nun 258. maddesi uyarınca, alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermesi mecburdur.
Tarafların iddia ve savunmalarının gerçekliği ve haklılığı yapılacak olan yargılama sonunda ortaya çıkacak ise de, ihtiyati haciz kararı verilmesinin talep edildiği tarih itibariyle ihtiyati haczin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekmektedir.
İİK 265.maddede, borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.
İlk derece mahkemesi tarafından 09.06.2023 tarihinde 2023/115 D.İş sayılı karar ile talep eden vekilinin ihtiyati haciz talebinin teminat karşılığında kabulüne karar verildiği, talep edenin İzmir 26.İcra Müdürlüğü’nün 2023/15146 Esas sayılı dosyasında kararın infazını istediği, karşı tarafın 21.07.2023 tarihinde ihtiyati hacze itiraz ettiği, icra dosyasında karşı taraf / borçlunun huzuriyle yapılan haciz veya haciz tutanağının tebliği bulunmadığı bu nedenle karşı tarafça 19.07.2023 haczin öğrenildiği beyanı ve itirazın da 21.07.2023 tarihinde yapılması nedeniyle ihtiyati hacze itirazın süresinde yapıldığı anlaşılmıştır.
Somut olayda talep eden yüklenici eser sözleşmesi kapsamında karşı taraf iş sahibinden 24 nolu hakedişden kaynaklanan iş bedeli alacağı yönünden düzenlenen faturanın bakiyesinin ödenmediğini iddia ettiği, karşı taraf ise hakediş ödemesi yapılacağı zaman fiyat farklarının doğru olarak yapılmadığını, sözkonusu faturadaki bedelin ihtilaflı olduğunu, davacıya fazla miktarda ödeme yapıldığını savunduğu; dosya kapsamında sunulan delillerin alacağın muaccel hale geldiğini göstermediği,
talep edenin karşı taraftan alacağının olup olmadığı ve alacak miktarının yargılamayı gerektirmekte olduğu, dosyada bu aşamada bulunan deliller, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli olan yaklaşık ispat ölçüsünü sağlayacak nitelikte olmadığı, talep eden tarafından karşı taraf/ borçlunun taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunmak amacıyla muvazaalı olarak aleyhine Adana 1.Genel İcra Dairesi’nin 2023/103143 Esas sayılı dosyasında muvazaalı icra takibi yapıldığına ilişkin iddiasıyla ilgili olarak yaklaşık ispata yarar delil bulunmadığından İİK 257/2 maddesine göre ihtiyati haciz isteminin koşullarının da oluşmadığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin ihtiyati haczin kaldırılmasına ilişkin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, talep eden vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.08.2023 tarih ve 2023/115 D.İş Esas, 2023/115 D.İş Karar sayılı ek kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, talep eden vekilinin bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Talep eden vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gereken 444,60 TL’den peşin alınan 269,85 TL’nin mahsubu ile kalan 174,75 TL’nin talep edenden alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Talep eden vekili tarafından yatırılan 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İİK’nın 258/(3) ve 6100 sayılı HMK’nın 362/(1)-f maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 02.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.