Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/1610 E. 2023/1626 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2023/1610
KARAR NO : 2023/1626

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/218
KARAR NO : 2023/573
DAVA TARİHİ : 22/06/2018
KARAR TARİHİ : 13/07/2023
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 02.11.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 02.11.2023

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.07.2023 tarih ve 2023/218 Esas, 2023/573 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili ile davalı arasında imal edilen konfeksiyon ürünlerinin parça olarak boyanması konusunda şifahi anlaşmaya varıldığını, yapılan anlaşma gereği davacının davalı iş yerine 2460 parça konfeksiyon ürününü sevk ettiğini ve boyama yapılması için beklediğini, boyama yapılmadan önce numuneler gönderildiğini, numunelerden iyi sonuç alındığı düşünülmekle tüm ürünlerin davalı tarafa teslim edildiğini, davacının boya anlaşması yapılan konfeksiyon ürünlerinin satışı maksatlı olarak ABD’ de yapılan bir fuara katıldığını ve masraf yaptığını, fuar sırasında alınan siparişlerin yapılarak parça boyama için davalı tarafa teslim edildiğini, davacının mevcut parça boyaması yapılan işlerin siparişini almak maksadıyla yaptığı masraflar dışında mevcut malların bozuk olmasından kaynaklı olarak da itibar ve müşteri kaybı yaşadığını, davalı tarafa teslim edilen ve işlemlerinin bittiği bildirilen malların teslim alınmakla bir kısım malda boyanın tutmadığı, bir kısım malda da bozulmalar yaşandığının tespit edildiğini, mevcut bozulmaların düzeltilmesi amacı ile davalının da muvafakatı ile başka bir boya firması ile anlaşma yapıldığını, mevcut bozukluğun davalı tarafa iletildiğini, davalı tarafça Ege Üniversitesi Tekstil ve Konfeksiyon Araştırma Merkezinden inceleme talep edildiğini ve malların boyaması sırasında kumaş üzerinde bulunan korumanın tam olarak alınmasına dair bir kimyasal işlemden geçirilmeden boyama yapıldığından dolayı yapılan boyanın tutmadığına dair 13.02.2018 tarihli Kom.15/18 sayılı rapor alındığını, raporda da belirtildiği üzere davalı yanca eksik işlem yapıldığını, ürünlerin ilk yıkaması yapıldığında boya kaybına uğradığını, malların yurt dışına ihraç edildiğini ve iadeler gelmeye başladığını, davalının ilk etapta zararı kabullendiğini, malların kendisine faturasının kesilmesini istediğini ve davacı tarafından mal bedelinin bildirildiğini, davalı şirket yetkilisinin bildirilen bedelin yüksek olduğunu ancak boyama için belirlenen bedeli talep etmeyerek bu durumu telafi etmeyi düşündüğünü bildirdiğini, davacının ise malın bedelinin kendisine ödenmesini istediğini ve malı tekrar geri getirmeyerek ithalat için vergilerin ödenmemesi ve yine navlun ödenmemesi yolu ile zararın azaltılmasını talep ettiğini, davalının bu hususu kabul etmediğini, davalıya yapılan ayıp ihbarından kaynaklı mal bedeli olan 134.626,97 USD bedelli 08.05.2018 tarihli faturanın keşide edildiğini, faturanın davalıya elden teslim edilmek istendiğini ancak kabul edilmediğini, faturaların Bornova 2. Noterliği’ nin 09.05.2018 tarih 11420 Yevmiye sayılı ihtarnamesi ekinde gönderildiğini, davalının fatura asıllarını İzmir 27. Noterliği’ nin 17.05.2018 tarih 10256 Yevmiye nolu ihtarnamesi ile iade ettiğini, malların bozuk olması ve müşterilerden iade gelmesinden kaynaklı olarak davacı ile toptan dağıtıcılar arasında ticari ilişkinin bozulduğunu, davacının maldan elden edeceği kardan da mahrum kaldığını, malın toplam bedeli ile malın bir kısmını düzeltmek maksadı ile yapılan masraflarında tazmin edilmesi için dava açılması zarureti hasıl olduğunu ayrıca davacının mevcut malların fuarda tanıtılması için harcadığı bedeller yanında mevcut müşterilerini kaybetmiş olması da dikkate alındığında davacının manevi yönden de zarara uğradığını, davalı tarafça davacıya ait olan ve ihraç edilen 2460 parça konfeksiyon malının boyama ve yıkamasında hatalı işlem yaparak malların ticari olarak faydasız hale gelmesine neden olunduğundan mal bedeli olan 134.626,97 USD’ nin fatura tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsil zamanındaki kur üzerinden davalıdan tahsiline, bir kısım malın düzeltilmesi için harcanmış olan 6.796,08 USD bedelin fatura tarihinden itibaren dövize uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsil zamanındaki kur üzerinden davalıdan tahsiline, davacının müşteri ve itibar kaybından dolayı 50.000,00 USD manevi tazminatın dava tarihinden itibaren döviz mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsil zamanındaki kur üzerinden davalıdan tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
CEVAP :
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesi ile özetle; Davalı şirketin davacı tarafından gönderilen kumaşlara davacının talimatları doğrultusunda işlem yaptığını, davacı beyanlarından anlaşılacağı üzere işlem görmüş kumaşlara 3. bir şirket tarafından tamamen tekniğe aykırı olarak düzeltme adı altında işlem yapıldığını, bu işlemden davalının sorumlu tutulamayacağını, davanın öncelikle husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacı tarafça davalı taraftan teslim alınan ürünlerin ayıplı olduğundan bahisle zararın tazmininin istendiğini ayıbın davacı taraf beyanlarına göre mal tesliminde fark edildiğini, mal teslimi sırasında ayıp bulunmadığının açık olduğunu ancak herhangi bir kabul anlamına gelmemek üzere hatalı ürün varsa fark edilerek uygulamada davalı şirkete gönderilerek tamiri yapılmakta olduğundan davacı tarafın ayıp iddiasının dinlenilmesi imkanı bulunulmadığını, yine de davacının var ise hatalı ürünleri davalıya iki günlük yasal süre içerisinde bildirmiş olması gerekirken herhangi bir ihbarda bulunmadığını hatta yasanın ön gördüğü 8 günlük sürede de herhangi bir bildirimde bulunulmadığını, süreler geçtikten sonra Bornova 2. Noterliği’nin 09.05.2018 tarih 11420 yevmiye sayılı ihtarnamesinin 15.05.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, bu hususunda zaman aşımı süresini ortadan kaldırmadığını, davanın zaman aşımından reddinin gerektiğini, Ege Üniversitesi Tekstil ve Konfeksiyon Araştırma merkezinin Kom.15/18 numaralı raporunda problemin ön terbiyenin iyi yapılmamış olmasından yada kumaşın hidrofob olmasından kaynaklanabileceğinin belirtildiğini, ön terbiye işleminin standart bir işlem olup tek bir şekilde yapıldığını ve her kumaşa aynı işlem uygulandığını, gönderilen kumaşların hidrofob olması nedeniyle yapılan ön terbiyenin üzerine yağlı boya işlemininde verimli bir şekilde gerçekleşmesinin mümkün olmadığının gözüktüğünü bu hususun davacı şirketin hatalı kumaş kullanmasından kaynaklandığını, boyama işlemini bilenlerin boyamayı takiben yıkamanın yapıldığı ve bu aşamada hatalı üretim var ise ortaya çıkacağını bildiklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 16.07.2020 tarih ve 2018/740 Esas, 2020/345 Karar sayılı kararı ile özetle; “…davacı tarafından üretilen tekstil ürünlerinin kumaşının yeterli emme kabiliyetine sahip olmayan bir kumaş olduğu, dava konusu edilen ayıbın kumaş yetersizliğinden kaynaklanan bir ayıp olduğu, söz konusu ayıbın davalının boyaması ile oluştuğunu söylemenin mümkün olmadığının alınan bilirkişi kurulu raporu ile belirlendiği, yine bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere yabancı müşteri reklamasyon bildirimlerinden belirlenen imalat hatalarının emtianın üretiminde belirtilen kumaşların kalitesinde düşük olduğu, bazı ürünlerin numuneden farklı olduğu, bir grup modellerde giysinin üzerindeki çizginin yönünün hatalı çalışıldığı, keten grup renklerinin değişik ve numune renginden farklı olduğu, kendi siparişlerine ait olmayan bir çok ürün geldiği, bir çok tasarımların kumaşları ve renklerinin kendi numunelerinki gibi olmadığı şeklinde 6 ana gruptan oluştuğu, söz konusu bu hata ve ayıpların davacının sorumluluğunda olan sorunlar olup davalının yapmış olduğu boyama işlemi ile ilgisinin bulunmadığı, tüm bu hususlar göz önüne alındığında dava konusu malların ve buna ilişkin davalı aleyhine düzenlenen 572.945,46 TL lik ayıplı ürün açıklamalı faturalar içeriği malların davalının hatasından dolayı ayıplı hale geldiğini söylemenin mümkün olmadığı, davacının bahse konu malları görülen ayıpları ile birlikte yurtdışı alıcılarına göndermesi ve bu alıcılardan reklamasyon cezası almasında davalının kusurlu bulunmadığı ve davacı tarafça açılan maddi ve manevi tazminat davasının kabulüne ilişkin koşulların oluşmadığı incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, davanın reddine…” karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2023 tarih ve 2020/1928 Esas, 2023/479 Karar sayılı kaldırma kararı ile özetle; “..dava dilekçesinde ayrıca 50.000,00 USD manevi tazminat talebinde de bulunduğu, bu nedenle bu miktar üzerinden de nispi peşin harç yatırması gerektiğinden derece mahkemesi kararının kaldırılmasına” dair karar verilmiştir.
Kaldırma kararı sonrasında ilk derece mahkemesinin 13.07.2023 tarih ve 2023/218 Esas, 2023/573 Karar sayılı kararı ile özetle; ”Taraflar arasında davacı tarafından imal edilen konfeksiyon ürünlerinin parçalı olarak boyanması konusunda davalı ile sözlü anlaşmaya varıldığı, anlaşma doğrultusunda davacıya ait 2460 adet konfeksiyon ürününün davalı tarafından boyama işleminin yerine getirildiği, davacı tarafından üretilen tekstil ürünlerinin kumaşının yeterli emme kabiliyetine sahip olmayan bir kumaş olduğu, dava konusu edilen ayıbın kumaş yetersizliğinden kaynaklanan bir ayıp olduğu, söz konusu ayıbın davalının boyaması ile oluştuğunu söylemenin mümkün olmadığının alınan bilirkişi kurulu raporu ile belirlendiği, yine bilirkişi kurulu raporunda belirtildiği üzere yabancı müşteri reklamasyon bildirimlerinden belirlenen imalat hatalarının emtianın üretiminde belirtilen kumaşların kalitesinde düşük olduğu, bazı ürünlerin numuneden farklı olduğu, bir grup modellerde giysinin üzerindeki çizginin yönünün hatalı çalışıldığı, keten grup renklerinin değişik ve numune renginden farklı olduğu, kendi siparişlerine ait olmayan bir çok ürün geldiği, bir çok tasarımların kumaşları ve renklerinin kendi numunelerinki gibi olmadığı şeklinde 6 ana gruptan oluştuğu, söz konusu bu hata ve ayıpların davacının sorumluluğunda olan sorunlar olup davalının yapmış olduğu boyama işlemi ile ilgisinin bulunmadığı , tüm bu hususlar göz önüne alındığında dava konusu malların ve buna ilişkin davalı aleyhine düzenlenen 572.945,46 TL lik ayıplı ürün açıklamalı faturalar içeriği malların davalının hatasından dolayı ayıplı hale geldiğini söylemenin mümkün olmadığı, davacının bahse konu malları görülen ayıpları ile birlikte yurtdışı alıcılarına göndermesi ve bu alıcılardan reklamasyon cezası almasında davalının kusurlu bulunmadığı ve davacı tarafça açılan maddi ve manevi tazminat davasının kabulüne ilişkin koşulların oluşmadığı incelenen tüm dosya kapsamıyla anlaşılmış, davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından verilen 22.07.2023 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; İstinaf kaldırma ilamından sonra taraflarınca eksik harç giderilmekle mahkemece başkaca bir irdeleme yapılmaksızın aynı kararın verildiğini, taraflarınca dava açılması sırasında delil olarak bilirkişi incelemesi yanında başkaca da delillere özellikle tanık deliline dayanıldığını, bu delillerinin toplanmadığını, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelmesinden evvel davalı tarafın malın bozulmasının hemen akabinde Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği bölümünden bir rapor aldığını ve raporda açık olarak yapılan boyama işleminden evvel kumaşın hidrofillik özelliğinin yeterince ortadan kaldırılmadan boyama yapılmasından kaynaklı malların sorunlu olduğu ve bozulduğunun belirlendiğini, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesinde de kumaşların hidrofillik özelliklerinin yeterince ortadan kaldırılmadan boyama işlemi uygulandığı için malların bozulduğu belirlenmiş olmakla kök raporda hidrofillik özelliğinin giderilmesi gerekliliğinden kimin sorumlu olduğunun bildirilmediğini, mahkemece yapılan itiraz nedeni ile ek rapor alındığını bu raporda da açık olarak hidrofillik özelliğinin giderilmesinden davalı yıkama boyama firmasının sorumlu olduğunun ancak kumaşların boyamaya elverişli olmadığı gibi bir gerekçe ile yine malların boyamasında kusuru davacı müvekkiline atfedildiğini, yapılan bilirkişi incelmesinde de kök rapor ile ek raporun birbirleriyle çelişir halde düzenlenmiş olduğundan karara dayanak olamayacak mahiyette olduğunu, raporların karara dayanak olamayacağı hususunun ilk kararda karşı oy ile de ortaya konulduğunu, bilirkişi kök raporda inceleme yaptığını ve kusurun haşıl denilen ve kumaşın hidrofob yani boyanabilir olmasını sağlayan işlemin doğru yapılmadığı bu nedenle de boyamada kusur oluştuğunun belirlendiğini, ancak haşıl işlemini yapmaktan kimin sorumlu olduğu kesinlikle belirlenmediğini, itiraz üzerine alınan ek raporda ise haşıl işleminin hatalı olmadığı, boya alması konusunda hatalı kumaş seçildiği belirtilmiş olmakla bilirkişinin kendisi ile çelişki içerisine girdiğini, bilirkişinin kendisi ile çelişen raporları karara dayanak yapılmış olması kararın denetime elverişli bir rapora dayanmadığını ortaya koyduğunu, tüm bu nedenlerle, mahkemece verilen karara dayanak olan raporlar çelişkili olmasından kaynaklı karar vermeye elverişli olmadığı ve tüm delilleri toplanmadığı halde davanın reddine dair verilen karara karşı istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılması istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı imalata ilişkin maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi tarafından davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verildiği, kararın davacı vekili tarafından istinaf edildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında davacıya ait kumaşların boyanmasına ilişkin sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, davacının iş sahibi, davalının ise yüklenici olduğu; davacı iş sahibi davalı yüklenicinin kumaş boyama işini ayıplı ifa ettiğinden ticari olarak kumaşlardan faydalanmanın imkansız hale geldiğini belirterek boyama işlemi yapılan kumaşların bedeli olan 134.626,97 USD’nin ve bir kısım kumaşların düzeltilmesi için dava dışı bir firmaya yeniden boyama yaptırılarak harcanan 6.796,08 USD’nin davalı yükleniciden tahsili ayrıca dava konusu ayıplı kumaşların ihracat yapılarak yurt dışına gönderilmesi sonucu davacının ticari itibarının zedelendiğinden bahisle 50.000,00 USD manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ettiği; davalı taraf ise davacı tarafından gönderilen kumaşlara davacının talimatı doğrultusunda işlem yapıldığını,işlem görmüş bu kumaşlara dava dışı 3.şirket tarafından tekniğe aykırı olarak düzeltme adı altında tekrar işlem yapıldığından davalının sorumlu olmadığını, ayıp iddiasını kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacı tarafça süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını savunduğu; buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı tarafça yapılan boyama işleminin ayıplı ifa edilip edilmediği, ayıp varsa niteliği ve ayıbın süresinde ihbar edilip edilmeyeceği ve davacının maddi ve manevi tazminat isteminin haklı olup olmadığı hususlarında olduğu anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesi tarafından numune tekstil ürünleri üzerinde tekstil mühendisi bir bilirkişiye inceleme yaptırıldığı, düzenlenen 24.09.2019 tarihli kök raporda davalının davacı tarafından gönderilen 2460 adet ham renkli pamuklu kumaşlardan dikilmiş çeşitli konfeksiyon ürünlerini parça boyama işlemine tabi tuttuğu, temeldeki hatanın davacının kumaş seçiminden kaynaklandığı, dosyada mevcut Ege Üniversitesi Tekstil Labaratuvarından alınan raporda da ön terbiyenin iyi yapılmaması ve kumaşın hidrofop olması/yeterli emme kabiliyetinin bulunmamasından kaynaklandığı belirtildiğinden bu yanlışlığın boya ile gidermenin mümkün olmadığı, davacının sonrasında dava dışı firmaya 2.kez boya işlemi yaptırmış olması da kumaştaki hidrofop/yeterli emme kabiliyetinin bulunmaması eksikliğini gidermeye bir katkısının olmadığı, bu nedenle dava konusu edilen malların davalının hatasından dolayı ayıplı hale geldiğini söylemenin mümkün olmadığını, davacının bahse konu malları görülen ayıplarıyla birlikte yurt dışı alıcılara gönderdiğinin belirtildiği; 08.01.2020 havale tarihli ek raporda ise incelenen numunelerle ilgili dosyada herhangi bir teknik açıklama bulunmadığı, numune giysilerin üzerinde davacının karton refakat etiketleri bulunduğundan ilk boyamadan gelen ve tekrar yenileme boyasına gidecek emtia üzerine etiket takılmaması gerektiği, bu etiketlerin tüm işlemleri tamamlanmış gönderime hazır emtia üzerinde kullanılacağından numunelerin 2.boyamadan kalanlar olduğu kanaatine varıldığı, ham (boyanmamış) dokuma kumaşların üzerindeki haşıl maddesinin boyamadan önce yıkama ve benzeri standart işlemlerle uzaklaştırılması işleminin ilk boyamada yapıldığını, yenileme( boyama) işleminde sadece hatalı boyanın söküldüğünü (haşıl kalmadığından), davaya konu emtiada kullanılan kumaşların yapısal özelikleri(hidrofobluk gibi) davacı tarafın sorumluluğunda olduğu, kök raporda belirtilen kazanlara fazla emtia konulduğu için boyamada hatalı sonuç alındığına ilişkin açıklamanın 2.boyamadaki kazanlara fazla mal yüklenmesinden dolayı ortaya çıktığı kanaatinde olunduğu ve davaya konu emtiada kullanılan kumaşların ayıplarının gözle görülebilecek ayıplar olduğunun belirtildiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesi tarafından kök ve ek rapor hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş ise de, sözkonusu raporların denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı, bilirkişi raporunun teknik bilgi gerektiren hususlarda kanaate dayalı olarak ve dosyadaki delillerle ilişkilendirilerek düzenlenmediği anlaşılmıştır. Ayrıca ilk derece mahkemesi tarafından taraf tanıkları dinlenmeden karar verildiği görülmüştür.
Mahkemece yapılacak iş, taraf vekilleri tarafından davacı tarafta ve davalı tarafta bulunduğu belirtilen tüm numuneler üzerinde yeni bir bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak numunelerin hangilerinin davalı şirket tarafından boyama işlemi yapılan kumaşlar hangilerinin ayıbın giderilmesi için dava dışı üçüncü firma tarafından ikinci kez boyama işlemi yaptırılan kumaşlar olduğunun tespit edilmesi, dosyada bir sureti bulunan Ege Üniversitesi’nde davalı tarafça yaptırıldığı anlaşılan 12.03.2018 tarihli raporda sonuç olarak gönderilen pigment boyalı numunede görülen düzgünsüzlüklerin sebebinin “ön terbiyenin iyi yapılmaması ve kumaşın hidrofob olması, siyah noktacıkların nedeninin ise boya çökmesi sonucu oluştuğu” tespit edildiğinden dava konusu kumaşlarda ön terbiye işleminin ve boyamanın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı, davacı tarafın kumaş seçiminde hata olup olmadığı, TBK’nın 472/III maddesine göre davalı yüklenicinin davacı iş sahibine sağladığı kumaşın boya yapımına uygun olup olmadığı hususunda bildirimde bulunup bulunmadığı, bildirimde bulunmuş ise davacı iş sahibinin yüklenicinin açıkça yaptığı bildirime rağmen TBK 476.maddesi uyarınca talimatının bulunup bulunmadığı dosya kapsamındaki tüm delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle davalının boyama işlemini ayıplı ifa edip etmediği, ayıp mevcut ise ayıbın gizli yada açık olup olmadığı hususunda denetime ve hüküm kurmaya elverişli rapor alınması, ayrıca ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının tespiti açısından da taraf tanıkları dinlenerek eksiklikler giderildikten sonra karar verilmesi gerekmektedir.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığından davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.07.2023 tarih ve 2023/218 Esas, 2023/573 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesince yatıran davacıya geri verilmesine,
6-Davacı vekili tarafından yatırılan 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara/vekillere tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 02.11.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.