Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/1554
KARAR NO : 2023/1369
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/577
DAVA TARİHİ : 21.07.2023
ARA KARAR TARİHİ: 03.08.2023
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
İSTEM : İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ : 28.09.2023
KARARIN YAZ. TARİH: 28.09.2023
İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/577 Esas sayılı dosyasından verilen 03.08.2023 tarihli ara kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen 21.07.2023 tarihli ihtiyati haciz istemli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 1 adet workover kuyusu ve operatörün yazılı talebine bağlı olarak 1 adet opsiyonel kuyu için 15.03.2023 tarihinde sözleşme akdedildiğini, sondaj hizmetleri sözleşmesi kapsamında ve müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yazılı sözleşme öncesi yapılan görüşmelerin sözlü anlaşma ve karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sondaj hizmetlerinin aksamaması için 26.01.2023 tarihinde, Manisa Alaşehir İlçesi’nde bulunan müvekkili şirkete ait malzeme, kule ve ekipmanların, sözleşmeye konu işin yapılacağı sahaya nakliyesine başlandığını, söz konusu nakliye işlemlerinin 31.01.2023 tarihinde bittiğini, müvekkili şirketin Alaşehir K-5 Kuyusunun nakliye işlemlerine ilişkin fiyat bilgisini içeren belgeyi davalı şirkete sunduğunu, davalı şirketin mobilizasyon, demobilizasyon, intermobilizasyon, çalışma hızı ve ekiple bekleme ücretleri, onarım ücreti ve mücbir sebep ücretine ilişkin belirlenen fiyatların uygun olduğunu, kule mevcutta boşa çıktığı için K-5 nakliyesine izin verildiğini, sözleşme imzalandıktan sonra mobilizasyon ücreti ödemesi yapılacağını ve nakliyeye ilişkin tüm sorumluluğun müvekkili şirkete ait olduğunu da belirterek söz konusu belgeyi 26.01.2023 tarihinde onaylayınca aynı tarihte müvekkili şirketçe nakliye işlemleri işlerine başlandığını, müvekkili şirket çalışanlarının Diyarbakır ve Adıyamanlı olması hasebiyle ülkemizde yaşanan depremden dolayı çalışanların deprem iznine gönderildiğini, davalı şirketin, sözleşmenin imzalanacağı konusunda müvekkili şirkete garanti vermesi ve işe başlanması konusunda gerekenlerin yapılmasının istenmesi üzerine müvekkili şirketin, yapılan görüşmeler, sözlü anlaşma ve karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sözleşmeye konu saha operasyonlarının aksamaması, bir an önce işe başlanması adına 10.03.2023 tarihinde işçilerini izinden toplayarak sözleşmeye konu işin yapılacağı sahaya gönderdiğini, müvekkili şirketce bunun akabinde yazılı sözleşme imzalanmadan davalı şirketin isteği ile 12.03.2023 saat 12.00’da celler temizliğine başlandığını, 17.03.2023 tarihi saat 15.00 itibariyle Gefco Kulesi (Challenger 1 ) spud edildiğini, yani kulenin sondaja başlamaya hazır olmasının ardından kuyunun sondajına bağlı olarak yerde ilk delme işlemine başlandığını, 17.03.2023 günü saat 15.00’da ilk delme işleminin başlamasının ardından 23.03.2023 tarihi saat 02.30 itibariyle davalı şirkete ait kuyuda karşılıklı mutabakat ile iş bitirme tutanağı imzalandığını, müvekkili şirketin 12.03.2023 12.00’da celler temizliğine ekip ile başladıktan sonra 17.03.2023 tarihi saat 15.00’a kadar çalışanları/ekibi ile davalı şirkete ait sahada çalışmalarına devam ettiğini ve toplamda 111 saatlik stand by rate/bekleme yaptığını, yine 17.03.2023 saat 15.00”dan 23.03.2023 saat 02.30’a kadar da toplamda 122,5 saatlik günlük operasyon/dail operation hizmeti verdiğini, söz konusu tarihlerde müvekkili şirketin “mobilizasyonu” yani “Kulenin” müvekkili şirkete ait tesislerden, davalı şirketin lokasyonuna sorunsuz olarak nakliyesini de sağladığı gibi sözleşmeye konu işin bitimi ile birlikte “demolizasyonunu”, yani müvekkili şirkete ait kule, kamp, ekipman ve diğer tüm eşyalar operatörün/davalı işverenin sahasından tamamen sorunsuz şekilde nakdedildiğini, “Mobilizasyon” ve “demolizasyon”, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “sözleşmenin genel koşulları” başlığı altında 1.1. Maddesindeki “tanımlar” başlığı altında tanımlandıkları gibi bu işlemlerin, sözleşmenin Ek-b – Ücret Tarifesi düzenlemesinin 2. Maddesinde “mobilizasyon, demilibizasyon, intermobilizasyon ücretleri” başlığı altında düzenlenerek ücretlendirildiğini, müvekkili şirketin sözleşmede şifahen mutabık kalındıktan sonra ve yazılı sözleşme imzalanmadan önce davalı şirketin isteği ile “mobilizasyon” yaparak sahada çalışmaya başladığını, buna karşın davalı şirketin müvekkiline gönderdiği İzmir 27. Noterliğinin 04.04.2023 tarih ve 06840 yevmiyeli ihtarnamesinde; “sözleşmede sondaj kulesinin tam özellikleriyle moblizasyonu tamamlanana kadar günlük ücret uygulanmayacağı” iddia edilerek sözleşmeye aykırı olarak müvekkili şirkete, “mobilizasyon ücreti ” ödemediğini, fakat “sözleşmenin genel koşulları” başlığı altında 1.1. Maddesindeki “tanımlar” başlığı altında “mobilizasyon” tanımı da yapılmış olup;” Moblilizasyon, kulenin yüklenici tesislerinden yada yüklenicinin hizmet sağladığı başka bir müşterinin lokasyonundan operatörün ilk lokasyonuna nakliyesi manasına gelmektedir” şeklinde olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin 4. Maddesinde”mobilizasyon ve başlangıç tarihi’nin düzenlendiğini, sözleşmenin 4.2. Maddesinin; ” Operotör, yüklenicinin mobilizasyoan başlaması için yazılı bir mobilizasyon talimatını lokasyon kabulü akabinde mobilizasyona başlama tarihinden en geç 5 gün önceden yükleniciye gönderdir. Mobilizasyon talimatında belirtilen mobilizasyona başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde yüklenici tarafından mobilizasyon tamamlanarak kule kabul yapılacak hale getirilecektir…” 4.3. Maddesinin de; “kule mobilizasyon talimatının alınmasından sonra en geç 10 gün içinde operatörün sondaj lokasyonunda spud yapmaya hazır olacaktır. ” şeklinde olduğunu, müvekkili şirketin sözlü olarak anlaşılması sonrası davalının isteği ve karşılıklı iyi niyet ile yazılı sözleşme imzalanmadan işlere başlayıp kulenin mobilizasyonunu yaptığını, kuleyi kabul edilir hale getirdiği gibi kuleyi lokasyonda spud yapmaya hazır hale getirdiğini ve sözleşmeye konu işi dahi yaparak davalıya teslim ettiğini, müvekkili şirketçe, 12.03.2023 saat 12.00’da celler temizliğine başlandığını ve 17.03.2023 tarihi saat 15.00 itibariyle Gefco Kulesi (Challenger 1 ) spud edildiğini, 17.03.2023 günü saat 15.00’da ilk delme işleminin başlamasının ardından 23.03.2023 tarihi saat 02.30 itibariyle davalı şirkete ait kuyuda karşılıklı mutabakat ile iş bitirme tutanağı imzalandığını, müvekkili şirketçe, kuyu işinde kullanılacak olan kule, davalı operatörün lokasyonuna nakledildiğine, mobilizasyon tamamlandığına ve sözleşmeye konu kuyu sözleşmeye uygun olarak yapılıp davalıya teslim edildiğine göre; mobilizasyonun tam özellikleriyle kurulmadığı iddiası kötü niyetten öte olmadığı gibi müvekkilinin “mobilizasyon ücretine” hak kazandığını, davalı yanca ödeme yapılmamasının da kötü niyetlilik olduğunu, müvekkilinin sözleşmeye konu işler gün be gün yaparak tamamladığı gibi yapılan iş/hizmetler vb. nedeniyle ticketler hazırlandığını fakat davalı yanca sözleşmeye aykırı olarak ticketler imzalanmak istenmediği gibi sözleşmeye konu işler müvekkili şirketçe yapıldığı halde ücret de ödenmediğini. taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9. maddesinde ödemenin, nasıl ve hangi para cinsinden yapılacağı ile 10. Maddesinde de “ödeme şekli” düzenlenmiş olup günlük operasyonlar nedeniyle düzenlenerek ticketlerin baz alınacağı ve dolayısıyla her bir günlük operasyon için ödeme yapılacağı sözleşmede kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin, çalıştığı her bir gün için ücret alması gerektiğini ancak yaptığı işler nedeniyle de bir ödeme yapılmadığını, gerek taraflar arasındaki şifahi anlaşma , gerekse de yazılı anlaşma gereği “bekleme ücretleri”nin de mevzu bahis konusu olup tarafların bu konuda hem sözlü hem de yazılı olarak mutabık kaldıklarını, müvekkili şirketin yazılı sözleşme imzalanmadan önce davalının isteği ile tüm ekip, ekipmanlarını da davalının sahasına nakledip işçilerini de çağırarak burada bekleme yapıldığını, davalı yanca sözleşme öncesi ve sonrası için müvekkili şirkete bu nedenle de ekip bekleme ücreti ödemesi yapılması gerekirken yapılmadığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan sondaj hizmetleri sözleşmesinin EK-B 2. Maddesi gereğince mobilizasyon ve demobilizasyon ücretlerinin ayrı ayrı 20.000 ‘er USD olmak üzere toplamda 40.000 USD olduğunu, yapılan sözleşme kapsamında günlük operasyon tutarının 8.200 USD yani saatlik 341,66 USD olduğunu, ekiple birlikte bekleme ücretinin 6.150 USD yani saatlik 256,25 USD olduğunu, sözleşmenin “Ödemeler” başlıklı 9.4. Maddesi gereği, sözü edilen tutarlara KDV ve diğer vergilerin dahil olmadığını, müvekkili şirketin yaptığı işler kapsamında müvekkili şirketin, 27.03.2023 tarihli ve MEA2023000000001 numaralı ve 128.576,27 USD tutarlı faturayı tanzim ederek davalı şirkete gönderdiğini, söz konusu faturanın 28.03.2023 tarihinde davalı şirketçe tebliğ alındığını, fatura içeriğine bakıldığında müvekkili şirketin 12.03.2023 tarihinden işin tamamlanmasına kadarki tarihler ile tarihler aralığına istinaden 125,5 saatlik daily operation/günlük operasyon ücreti olarak 42.879,33 USD, 111 saatlik bekleme ücreti 28.443,75 USD ve 20.000’er USD’den olmak üzere toplamda 40.000 USD mobilizasyon ve demobilizasyon ücretini müvekkili şirketin hak ettiğini, fatura kesilirken müvekkili şirketin davalı şirkete ait bir kısım dizel yakıtı kullanmış olmasından dolayı 2.360 USD tutarındaki dizel bedelini her bir alacak kaleminden orantılı olarak düşüp/iskonto ettiğini ve 27.03.2023 tarihli ve MEA2023000000001 numaralı faturayı; 125,5 saatlik daily operation/günlük operasyon ücreti olarak 41.985,30 USD, 111 saatlik bekleme ücreti 27.850,81 USD ve 19.583,08 USD mobilzasyon ve 19.543,73 USD demobilizasyon şeklinde düzenleyerek davalı şirkete gönderdiğini, söz konusu faturanın davalı şirkete tebliğ edildikten sonra davalı şirketçe, İzmir 27. Noterliği’nin 06840 yevmiye ve 04.04.2023 tarihli ihtarnamesinin gönderilerek ve fatura içeriğinin kabul edilmediğinin bildirildiğini, söz konusu ihtarname ve ihtarname içeriği haksız olduğundan müvekkili şirket tarafından Diyarbakır 10. Noterliği’nin 11477 Yevmiye ve 06.04.2023 tarihli ihtarnamesi davalı şirkete gönderilerek, yasal süresi içinde fatura tutarının ödenmesi aksi halde yasal takip işlemlerinin başlatılacağının ihtar edildiğini, ihtara rağmen davalı şirketçe sözleşme kapsamında kesilen faturanın yasal süresi içinde ödenmemesi nedeniyle taraflarınca Diyarbakır İcra Dairesi’nin 2023/36428 E. Sayılı dosyasında davalı hakkında icra takibine başlandığını, takip başlatıldıktan sonra 16.05.2023 tarihinde davalı şirket tarafından hem borcun tamamına hem de yetkiye itiraz edildiğini, yetkiye itiraz üzerine dosyanın yetkili İzmir İcra Dairelerine gönderildiğini ve İzmir 19. İcra Dairesi’nin 2023/12853 E. Sayılı dosyası açıldığını, söz konusu dosya kapsamında davalı şirkete ödeme emri tebliğ edildiğini ve yine davalı tarafça, 31.05.2023 tarihinde borca ve ferilerine itiraz edildiğini, İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2023/12853 E. Sayılı dosyasında yasal takibe geçildikten sonra ve davalının itirazı üzerine dosya arabuluculuk sürecindeyken davalı şirket tarafından müvekkili şirketin hak etmiş olduğu ödemeleri yapmamak ve geciktirmek adına asılsız ve hukuki niteliği olmayan iddialarda bulunarak İzmir 27. Noterliğinin 26.05.2023 ve 09968 yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, taraflarınca söz konusu ihtarnameye Diyarbakır 10. Noterliğinin 20063 yevmiye ve 09.06.2023 tarihli ihtarnamesi ile cevap verildiğini, davalı şirketin, başlattıkları icra takibine itirazı sonrası taraflarınca başvurulan arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını bildirerek öncelikle 492 Sayılı Harçlar Kanunun 29/3. Maddesi gereğince, icra müdürlüğüne ödenmiş olan 12.648,33 TL Peşin harcın (EK 5), mahkeme harcından mahsup edilmesine, Davalının borca yeter miktardaki menkul ve gayrimenkul malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacaklarının öncelikle teminatsız olarak aksi halde uygun görülecek teminat karşılığında ihtiyaten haczine karar verilmesine, Davalı borçlunun İzmir 19. İcra Dairesinin 2023/12853 nolu dosyasına yaptıkları itirazın iptaline, takibin ana para ve ferileri yönünden devamına; Davalının davaya konu alacak kalemlerinin toplamının % 20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili tarafından verilen 01.08.2023 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda ihtiyatı haczin koşullarının bulunmadığını, İcra İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlendiğini, dava konusu olayda, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağa ilişkin ve ihtiyati haczin yapılmasını haklı gösterecek bir durum olmadığı gibi bu hususa yönelik bir delil dahi bulunmadığın, müvekkili şirketin dünyanın çeşitli bölge ve ülkelerinde, jeotermal enerji santralleri ve faaliyetlerini yürüten …’nin Türkiye iştiraki olduğunu, müvekkili şirketin 127.600.000,00.-TL (5.104.000 adet pay ve beheri 25,00-TL) tescilli sermayesi ile büyük ve güçlü bir enerji şirketi olduğunu, müvekkili şirketin elektrik üretim tesisi kurmak, inşa etmek, işletmek, bakımını yapmak, kiraya vermek, elektrik üretmek, üretilen elektriğin tedarikini ve/veya müşterilere ve projelere kapasite kazandırmakla iştigal ettiğini, müvekkili şirketin … Vergi Dairesi’ne … vergi kimlik numarasıyla ve ….’ne …. ticaret sicil numarası ile kayıtlı olup … Mahallesi, … Bulvarı, …, Blok No: …, İç Kapı No: …, …, … adresinde faaliyet gösterdiğini, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) nezdinde de denetime tabi olan %100 yabancı sermayeli bir şirketin mal kaçırma saikiyle hareket etmeyeceğinin açık olduğunu, ayrıca müvekkili şirketin halihazırda milyonlarca TL yatırım yaptığı …. tesisinin inşa faaliyetleri devam ettiğini, söz konusu uyuşmazlığın anılan projeden kaynaklandığını, yalnızca uyuşmazlığa konu proje için, müvekkili şirket tarafından, şimdiye kadar, 24.227.722.29 Amerikan Doları, 2.628.500. Euro , 32.895.622.20 Türk Lirası yatırım yapıldığı göz önüne alındığında, dava konusu yapılan tutar için, müvekkili şirketin mal kaçırma veya kaçma iradesinin bulunduğu iddiasının, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, tüm nakit akışı şeffaf bir şekilde kayıtlı olan müvekkili hakkında mal kaçırma ve adres değiştirme saikiyle hareket etme ihtimalinin olduğu iddiasının abesle iştigal olduğunu, ihtiyati haczin teminat karşılığı verilmesinin istisnaları Kanun’da açıkça öngörülmüş durumda olduğunu, davacının talebinin bir ilama ya da ilam niteliğinde bir belgeye dayanmadığını, aleyhine ihtiyati haciz kararı verilebilmesi mümkün olmadığı gibi teminatsız olarak ihtiyati haciz karar verilmesinin de mümkün olmadığını, ihtiyati haciz şartlarının vadesi gelmemiş borçtan dolayı istenebilecek olup müvekkilinin davacıya borcunun olmadığını, davacı iddialarının aksine, davacı, müvekkili şirket ile imzaladığı eser sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kanuna ve sözleşmeye uygun olarak yerine getirmediğini, müvekkili şirket ve davacı arasında, müvekkili şirketin Alaşehir/Manisa sınırları içinde jeotermal ruhsatına sahip Workover Kuyusu ve (1) adet Opsiyonel Kuyu için sondaj kulesi hizmetlerinin yerine getirilmesi amacıyla Ocak/2023 tarihi itibariyle görüşmelerin başladığını, 14.03.2023 tarihinde davacı şirket yetkilisi tarafından iletilen e-posta ile işe başlangıç için hazırlıklarının tamamlandığı ve ilk delme işleminin 15.03.2023 tarihinde yapılacağının belirtildiğini, bu itibarla taraflar arasında 15.03.2023 tarihinde “Sondaj Hizmetleri Sözleşmesi” imzalandığını ancak davacının sözleşmesel yükümlüklerini tam ve eksiksiz yerine getirmediğinin anlaşıldığını, bu sebeple kendisine ihtarnameler gönderildiğini; kuyu başının emniyete alınmadığı, kuyu başına basınç göstergesi ve kör flaş takılmadığı ve kuyu başının valflerinin kapatılmadığı, kuyu sahasındaki kimyasal çuvalların alınmadığı ve operasyon alanının temizliğinin yapılmadığı, operasyon sırasında yere dökülen pompa ve makine yağının temizlenmediği, seyyar tuvaletler için açılan foseptik çukurunun, tuvaletler kaldırıldıktan sonra kapatılmadığı, kuyu başı ile ilgili önlemlerin alınmaması sebebiyle, kuyunun kendi kendine aktığı ve komşu parsellerdeki üzüm bağlarına zarar verdiğinin tespit edilerek müvekkili şirket saha danışmanı firma tarafından rapor edildiğini, davacının yine sözleşmesel yükümlülüklerini tam ve eksiksiz şekilde yerine getirmemesi nedeni ile komşu parsel/parsellere jeotermal akışkan sızıntısı oluştuğunu, sızıntı sebebiyle parsel/parsellerin maliki tarafından zarar tespiti talep edildiğini; parsel/parseller üzerinde mahkeme ve bilirkişi heyetlerince incelemeler yapıldığını, bu sebeple davacı müvekkilinin şirketten alacaklı değil, müvekkiline borçlu olduğunu, davacının kusur ve ihmali ile sebep olduğu zararın tespiti için, Alaşehir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2023/49 D. İş sayılı dosyası ile rapor hazırlanmış ise de tarafların itirazları doğrultusunda, dosyanın ek rapor düzenlenmek için bilirkişiye tevdi edildiğini ,gelinen aşamada davacı tarafça, MEA2023000000001 numaralı fatura dayanak yapılarak icra takibi başlatıp, yalnızca davacının kayıtları üzerinden, müvekkili şirketten alacak talebinde ve söz konusu haksız alacak talebi dolayısıyla, müvekkili şirketin aktif malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulması talep edildiğini, müvekkilinin İzmir 27. Noterliği’nin 06840 yevmiye numaralı ve 04.04.2023 tarihli ihtarnamesi ile de işbu faturaya itiraz ettiğini, bu fatura ile davacı delme işlemleri başlamadan önceki tarihe ilişkin bekleme ücretinin (Stand-By Rate) Sözleşme’ye aykırı şekilde ödenmesini talep ettiğini ve talebini iş bu faturaya yansıtıldığını, davacıya sözlü ve yazılı olarak defalarca, şirket kuralları gereğince sözleşme imzalanmadan önce kuyu başında herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğinin bildirildiğini, dava konusu olayda ihtiyati haciz şartları oluşmadığını bildirerek davacının ihtiyati haciz talebinin, şartlar oluşmadığından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 2023/577 Esas sayılı dosyasından verilen 03.08.2023 tarihli ara kararında özetle; davanın, davacı tarafça davalı aleyhine İzmir 19. İcra Müdürlüğü’nün 2023/12853 Esas sayılı dosyasıyla başlatılan icra takibine davalının itirazının iptaline yönelik olarak açıldığı, dosya kapsamına göre taraflar arasında alacağın varlığı, miktarı ile iddia ve talebin yargılamayı gerektirdiği, İİK 257. madde kapsamında ihtiyati haciz şartlarının mevcut olmadığı sonucuna ulaşılarak davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili tarafından verilen 25.08.2023 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; dava dilekçelerinde belirttikleri üzere müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 1 adet workover kuyusu ve operatörün yazılı talebine bağlı olarak 1 adet opsiyonel kuyu için 15.03.2023 tarihinde sözleşme akdedildiğini, sondaj hizmetleri sözleşmesi kapsamında ve müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yazılı sözleşme öncesi yapılan görüşmelerin, sözlü anlaşma ve karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sondaj hizmetlerinin aksamaması için 26.01.2023 tarihinde, Manisa Alaşehir İlçesi’nde bulunan müvekkili şirkete ait malzeme, kule ve ekipmanların, sözleşmeye konu işin yapılacağı sahaya nakliyesine başlandığını, söz konusu nakliye işlemlerinin 31.01.2023 tarihinde bittiğini, ki müvekkil şirketin, Alaşehir K-5 Kuyusunun nakliye işlemlerine ilişkin fiyat bilgisini içeren belgeyi davalı şirkete sunduğunu, davalı şirket; mobilizasyon, demobilizasyon, intermobilizasyon, çalışma hızı ve ekiple bekleme ücretleri, onarım ücreti ve mücbir sebep ücretine ilişkin belirlenen fiyatların uygun olduğunu, kule mevcutta boşa çıktığı için K-5 nakliyesine izin verildiğini, sözleşme imzalandıktan sonra mobilizasyon ücreti ödemesi yapılacağını ve nakliyeye ilişkin tüm sorumluluğun müvekkil şirkete ait olduğunu da belirterek söz konusu belgeyi 26.01.2023 tarihinde onaylayınca aynı tarihte müvekkili şirketçe nakliye işlemleri işlerine başlandığını,
Bu arada müvekkili şirket çalışanlarının Diyarbakır ve Adıyaman’lı olması hasebiyle ülkemizde yaşanan depremden dolayı çalışanların deprem iznine gönderildiğini, davalı şirketin, sözleşmenin imzalanacağı konusunda müvekkili şirkete garanti vermesi ve işe başlanması konusunda gerekenlerin yapılmasının istenmesi üzerine müvekkili şirketin, yapılan görüşmeler, sözlü anlaşma ve karşılıklı iyi niyet çerçevesinde sözleşmeye konu saha operasyonlarının aksamaması, bir an önce işe başlanması adına 10.03.2023 tarihinde işçilerini izinden toplayarak sözleşmeye konu işin yapılacağı sahaya gönderdiğini, bunun akabinde yazılı sözleşme imzalanmadan davalı şirketin isteği ile müvekkili şirketçe, 12.03.2023 saat 12:00’da celler temizliğine başlanmdığını, 17.03.2023 tarihi saat 15:00 itibariyle Gefco Kulesi (Challenger 1) spud edildiğini, yani kulenin sondaja başlamaya hazır olmasının ardından kuyunun sondajına bağlı olarak, yerde ilk delme işlemine başlandığını, 17.03.2023 günü saat 15:00’da ilk delme işleminin başlamasının ardından 23.03.2023 tarihi saat 02:30 itibariyle davalı şirkete ait kuyuda karşılıklı mutabakat ile iş bitirme tutanağının imzalandığını, özetle; müvekkil şirketin 12.03.2023 12:00’da celler temizliğine ekip ile başladıktan sonra 17.03.2023 tarihi saat 15:00’a kadar çalışanları/ekibi ile davalı şirkete ait sahada çalışmalarına devam ettiğini ve toplamda 111 saatlik stand by rate /bekleme yaptığını, yine 17.03.2023 saat 15:00’dan 23.03.2023, saat 02:30’a kadar da toplamda 122,5 saatlik günlük operasyon/dail operation hizmeti verdiğini, bu hususta müvekkili şirketçe, müvekkil şirketin, günlük hizmetlerini tamamlaması sonucunda ilgili günde müvekkili şirket tarafından verilen hizmetin cinsini, bedelini ve saatini belirten ticket tablolarının düzenlenmiş olup bu belgeleri dava dilekçesi ekinde sunduklarını,
Ayrıca söz konusu tarihlerde müvekkil şirketin, “mobilizasyonu” yani “Kulenin” müvekkili şirkete ait tesislerden, davalı şirketin lokasyonuna sorunsuz olarak nakliyesini de sağladığı gibi sözleşmeye konu işin bitimi ile birlikte “demolizasyonunu”, yani müvekkili şirkete ait kule, kamp, ekipman ve diğer tüm eşyalar operatörün/davalı işverenin sahasından tamamen sorunsuz şekilde nakledildiğini, “Mobilizasyon” ve “demolizasyon”, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin “sözleşmenin genel koşulları” başlığı altında 1.1. maddesindeki “tanımlar” başlığı altında tanımlandıkları gibi bu işlemlerin, sözleşmenin EK-B -ÜCRET TARİFESİ düzenlemesinin 2. Maddesinde “mobilizasyon, demilibizasyon, intermobilizasyon ücretleri” başlığı altında düzenlenerek ücretlendirildiğini, müvekkili şirketin, sözleşmede şifahen mutabık kalındıktan sonra ve yazılı sözleşme imzalanmadan önce davalı şirketin isteği ile “mobilizasyon” yaparak sahada çalışmaya başladığını, bu kapsamda da müvekkili şirketin “mobilizsayon” ve yaptığı iş nedeniyle ücrete hak kazandığını, buna karşın davalı şirketin, müvekkili şirkete gönderdiği İzmir 27. Noterliği’nin 04.04.2023 tarih ve 06840 yevmiyeli ihtarnamesinde; “sözleşmede sondaj kulesinin tam özellikleriyle moblizasyonu tamamlanana kadar günlük ücret uygulanmayacağı” iddia edilerek sözleşmeye aykırı olarak müvekkili şirkete, “mobilizasyon ücreti ” ödemediğini, fakat sözleşmenin genel koşulları” başlığı altında 1.1. maddesindeki “tanımlar” başlığı altında “mobilizasyon” tanımı da yapılmış olup;” Moblilizasyon, kulenin yüklenici tesislerinden yada yüklenicinin hizmet sağladığı başka bir müşterinin lokasyonundan operatörün ilk lokasyonuna nakliyesi manasına gelmektedir” şeklinde olduğunu,
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4. maddesinde “mobilizasyon ve başlangıç tarihi” düzenlenmiş olup sözleşmenin 4.2. maddesi; “Operatör, yüklenicinin mobilizasyona başlaması için yazılı bir mobliziasyon talimatını lokasyon kabulü akabinde mobilizasyona başlama tarihinden en geç 5 gün önceden yükleniciye gönderdir. Mobilizasyon talimatında belirtilen mobilizasyona başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde yüklenici tarafından mobilizasyon tamamlanarak kule kabul yapılacak hale getirilecektir…” 4.3. Maddesi de; “kule mobilizasyon talimatının alınmasından sonra en geç 10 gün içinde operatörün sondaj lokasyonunda spud yapmaya hazır olacaktır.” şeklinde olduğu, müvekkili şirketin, sözlü olarak anlaşılması sonrası davalının isteği ve karşılıklı iyi niyet ile yazılı sözleşme imzalanmadan işlere başladığını, kulenin mobilizasyonunu yaptığını, kuleyi kabul edilir hale getirdiği gibi kuleyi lokasyonda spud yapmaya hazır hale getirdiğini ve sözleşmeye konu işi dahi yaparak davalıya teslim ettiğini,
Yine sözleşemeye baktıklarında, müvekkili şirketin, davalı sahasında yaptığı iş nedeniyle gün bazlı yaptığı iş/işlemler/hizmetler vb. nedeniyle günlük ticket hazırlanacak ve bu çerçevede kesilecek faturalar sonrası müvekkil şirkete ödemeler yapılacağını, müvekkilce sözleşmeye konu işlerin gün be gün yapılarak tamamlandığı gibi yapılan iş/hizmetler vb. nedeniyle ticketler hazırlandığını fakat davalı yanca sözleşmeye aykırı olarak ticketler imzalanmak istenmediği gibi sözleşmeye konu işler müvekkili şirketçe yapıldığı halde ücret de ödenmediğini,
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9. maddesinde ödemenin, nasıl ve hangi para cinsinden yapılacağı ile 10. maddesinde de “ödeme şekli” düzenlenmiş olup günlük operasyonlar nedeniyle düzenlenmiş ticketlerin baz alınacağı ve dolayısıyla her bir günlük operasyon için ödeme yapılacağının sözleşmede kararlaştırıldığını ki buradan anladıkları, müvekkili şirketin, çalıştığı her bir gün için ücret alacağı olduğunu, fakat müvekkiline yaptığı işler nedeniyle de bir ödeme yapılmadığını,
Diğer yandan gerek taraflar arasındaki şifahi anlaşma gerekse de yazılı anlaşma gereği “bekleme ücretleri” de mevzu bahis konusu olup tarafların bu konuda hem sözlü hem de yazılı olarak mutabık kaldıklarını, müvekkili şirketin, yazılı sözleşme imzalanmadan önce davalının isteği ile tüm ekip, ekipmanlarını da davalının sahasına nakledip işçilerini de çağırarak burada çalıştığını ve sahada ekiple birlikte bekleme yaptığını, yine yazılı sözleşme imzalandıktan sonra da aynı şekilde “ekiple bekleme” yapıldığını, buna karşın davalı yanca, yazılı sözleşme öncesi ve sonrası için müvekkili şirkete bu nedenle de “ekiple bekleme ücreti” ödemesi yapılması gerekirken bunun da ödenmediğini, buna gerekçe olarak da yazılı sözleşmenin imzalanmadığının ileri sürüldüğünü, müvekkili şirketin, yazılı sözleşme imzalandıktan sonra günlük operasyon bazında bir bedel alacakken, “bekleme ücretlerine” hak kazanacakken, davalı yanca “ekiple bekleme ücreti” de dahil tüm iş ve işlemler için ödeme yapılacağı konusunda müvekkili şirkete güvence verilmediği ve çalışması istenmemiş olsa müvekkili şirket neden yazılı sözleşmeye imza atılmadan, işçilerini, ekipmanını, kulelerini davalının çalışma sahasında hazır bulundurmuş ve çalışmaya başlamış olacağının irdelenmesi gerektiğini, müvekkili şirkete “ekiple bekleme ücreti” ödenmemiş olması da davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini,
Bunların yanı sıra müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan sondaj hizmetleri sözleşmesinin EK-B 2. maddesi gereğince mobilizasyon ve demobilizasyon ücretlerinin ayrı ayrı 20.000’er USD olmak üzere toplamda 40.000 USD olduğunu, yine yapılan sözleşme kapsamında günlük operasyon (İşletme Ücreti /Oparating Fee- sözleşme Ek-B,1/1. Maddesine göre) tutarının 8.200 USD yani saatlik 341,66 USD olduğunu, son olarak “ekiple birlikte bekleme ücreti ise 6.150 USD yani saatlik 256,25 USD’dir. Sözleşmenin “Ödemeler” başlıklı 9.4. Maddesi gereği, sözünü ettikleri tutarlara KDV ve diğer vergilerin dahil olmadığını,
Yukarıda detaylıca izah ettikleri olaylar ile müvekkili şirketin yaptığı işler kapsamında müvekkili şirketin, 27.03.2023 tarihli ve MEA2023000000001 numaralı ve 128.576,27 USD tutarlı faturayı tanzim ederek davalı şirkete gönderdiğini, söz konusu faturanın, 28.03.2023 tarihinde davalı şirketçe tebliğ alındığını, fatura içeriğine bakıldığında müvekkili şirketin 12.03.2023 tarihinden işin tamamlanmasına kadarki tarihler ile tarihler aralığına istinaden 125,5 saatlik daily operation/günlük operasyon ücreti olarak 42.879,33 USD, 111 saatlik bekleme ücreti 28.443,75 USD ve 20.000’er USD’den olmak üzere toplamda 40.000 USD mobilzasyon ve demobilizasyon ücretini müvekkili şirketin hak ettiğini, fakat fatura kesilirken müvekkili şirketin, davalı şirkete ait bir kısım dizel yakıtı kullanmış olmasından dolayı 2.360 USD tutarındaki dizel bedelini her bir alacak kaleminden orantılı olarak iskonto ettiğini ve 27.03.2023 tarihli ve MEA2023000000001 numaralı faturayı; 125,5 saatlik daily operation/günlük operasyon ücreti olarak 41.985,30 USD, 111 saatlik bekleme ücreti 27.850,81 USD ve 19.583,08 USD mobilzasyon ve 19.543,73 USD demobilizasyon şeklinde düzenleyerek davalı şirkete gönderdiğini, fakat davalı şirketin söz konusu faturadan kaynaklı müvekkili şirketin alacağını ödemediğini ve cebri icra yoluna başvurulduğunu, yine davalı şirketin söz konusu fatura dayanak alınarak açılan icra takibi dosyasında da haksız olarak itiraz ettiğini ve taraflarınca eldeki iş bu davayı, ihtiyati haciz talepli açma gereğinin hasıl olduğunu,
Somut olayda ilk derece mahkemesince 21.08.2023 tarihli ara kararında İİK 257. madde kapsamındaki ihtiyadi haciz şartlarını mevcut olmadığı iddiasıyla, ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verildiğini, davalı şirketin mal kaçırmayacağı ve adres değiştirmeyeceği yönündeki iddialarının şüpheli olup, güvence teşkil etmediğini, davalı şirketin iddialarına dayanarak, müvekkili şirketin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirketin eser sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kanuna ve sözleşmeye aykırı şekilde yerine getirmediği yönündeki iddialarının asılsız olup mesnetten yoksun olduğunu, taraflarca sözleşme akdedildiğini ve işe başlama için 26.01.2023 onay belgesinin davalı şirket tarafından müvekkili şirkete gönderildiğini ve son olarak da taraflarca karşılıklı iş bitirme tutanağının imzalandığını, yani müvekkil üzerine düşeni yaptığını, buna rağmen müvekkiline ödeme yapmayan davalı şirketin, yıllarca sürecek bir davada elbette ki mallarını kaçıracağını ve gizleyeceğini,
Yine HMK 406/2 maddesinde ihtiyati haczin geçici hukuki koruma olarak kabul edildiğin,i dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkili şirketin, davalı şirketten alacaklı olduğunu, dava dilekçelerinde müvekkili şirketin alacak kalemlerine ilişkin ayrıntılı bir şekilde yer verdiklerini, müvekkilce üstlendiği iş de yapılarak davalı tarafa eksiksiz olarak teslim edilmiş olup müvekkil şirketin davalı şirketten alacaklı olduğunun ortada olduğunu, davalının da işin yapılmadığını iddia etmediğini, davalının ise mallarını gizleme ve kaçırma yönünde girişimlerde bulunduğunu, bu yönde hazırlıklar yaptığını bu hazırlıkların sonuçsuz bırakılması ve alacaklının daha fazla zarara uğramaması için davalının mallarına ihtiyati haciz konması gerektiğini, bu durumda İİK’nun 257. maddesine göre hakimin takdir yetkisini kullanabilecek ve yorum ilkesine dayanarak karar verebileceğini,
Ayrıca davaya konu talebin yargılamayı gerektirmiş olması, davalının ikametgahının belli olması, mallarını kaçırmaya gizlemeye veya hileli davranışlarda bulunduğuna dair herhangi bir delil bulunmamasının ihtiyati haciz talebinin reddine gerekçe yapılamayacağını, ihtiyati haciz ile ilgili yasal düzenlemelerde, alacağın yargılamayı gerektirmesi halinde ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği diye bir düzenlemenin de söz konusu olmadığını, ayrıca konuyla ilgili Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 14.06.2016 tarihli 2016/1984 Esas, 2016/10631 Karar sayılı içtihadının bulunduğunu,
Tüm bu açıklamaları doğrultusunda ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece kanuna ve hukuka aykırı şekilde ihtiyati haciz taleplerinin reddine karar verilmiş olup bu nedenle istinaf yasa yoluna başvurma gereğinin hasıl olduğunu, bu bağlamda dosyaya sundukları belgeler, sözleşmeler, yazışmalar ve ihtarnamelerden de anlaşıldığı gibi müvekkili şirketin davalıdan alacaklı olduğunu, Bu nedenle alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle, üstelik de yasalarda böyle bir şart yokken, taleplerinin reddinin hukuka ve kanunlara aykırı olup, tüm bu nedenlerle istinafa başvurularının kabulüyle, ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılarak, davalı şirketin taşınır taşınmaz ve 3. kişilerdeki hak ve alacakları ile banka hesapları hakkında itirazın iptaline konu icra dosya borcuna yeter miktarda ihtiyati haciz kararı verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Uyuşmazlık, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemli açılan davada istenilen geçici hukuki koruma tedbirinin reddine karar verilmesine itiraz istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilir; aynı Kanunun 357. maddesine göre de İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağına ilişkin maddeleri çerçevesinde inceleme yapılmıştır.
Bilindiği üzere, uyuşmazlık bir miktar para alacağına ilişkin ise 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati haciz; uyuşmazlığın dava konusu hakkında olması halinde 6100 Sayılı HMK’nun 389. vd maddeleri gereğince ihtiyati tedbire ilişkin geçici hukuki koruma kararı verilmesi istenebileceği açıktır.
Eldeki davada, eser sözleşmesinden kaynaklı alacak istenildiğine ( para alacağı) göre; davacının açık talebi de dikkate alınarak davacının geçici hukuki koruma tedbirinin ihtiyati haciz olduğu açıktır.
Keza, 2004 Sayılı İİK 257. vd. maddeleri gereğince ihtiyati hacize karar verebilmek için bir alacağın varlığı ve bu alacağın muaccel olup olmadığı önem taşımaktadır. Keza, aynı Kanun’un 258/1.maddesinde; “Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde belirtilen husus alacağın yaklaşık ispat kurallarına göre, ispatına ilişkin delil ve belgelerin sunulmasını gerektirir.
Somut olayda, dava eser sözleşmesi kapsamında yapılan işlerin bedeli istemi olup deliler toplanıp değerlendirilmeden alacak varlığı ve miktarının yaklaşık olarak belirlenmediği, böylece İİK un 258. maddesi uyarınca mevcut delillerle davacının haklılığının yaklaşık da olsa ispat şartının gerçekleşmiş sayılamayacağı anlaşıldığından; ilk derece mahkemesince davacının ihtiyati haciz niteliğinde olan geçici hukuki koruma tedbirinin reddine karar verilmesi sonucu itibariyle usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.
Keza, davanın sonunda elde edilebilecek bir hakka şimdiden ihtiyati haciz yoluyla ulaşmak istenilmesi ve dava konusu uyuşmazlığın esasını çözümleyecek veya böyle bir sonucu doğuracak nitelikte, davanın sonucunu öne alacak şekilde ihtiyati haciz kararı verilmesi mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; İlk Derece Mahkemesince geçici hukuki korumaya kararına itirazın değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/577 Esas sayılı dosyasından verilen 03.08.2023 tarihli ara kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 444,60 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 269,85 TL harcın mahsubu ile kalan 174,75 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İİK’nın 258/(3) ve 6100 sayılı HMK’nın 362/(1)-f maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 28.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.