Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2023/115 E. 2023/145 K. 03.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2023/115
KARAR NO : 2023/145

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/761
KARAR NO : 2022/698
DAVA TARİHİ : 13.10.2017
KARAR TARİHİ: 20.10.2022
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 03.02.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 06.02.2023
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2022 tarih ve 2021/761 Esas, 2022/698 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin taraf avukatları tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 13.10.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ve davalı firma arasında akdedilen 01/03/2013 tarihli sözleşme ile … ilçesi, … mahallesi … ada … parselde kayıtlı A ve B blok olmak üzere 2 blok ve A blok yanında işyeri alanında oluşan çok katlı inşaatın mekanik ve sıhhı tesisat işlerinin anahtar teslimi yapılması hususunda 480.000,00 TL bedel üzerinden anlaşıldığını, 480.000,00 TL iş bedelinin müvekkili tarafından karşı tarafa ödendiğini, ayrıca ödemeler dışında sözleşmede belirtilen 1 adet taşınmazın devir ve temlik edildiğini, inşaatların yapılmasından sonra müvekkilinin gerek satışını gerçekleştirdiği dairelerin, gerekse boş dairelerin sıhhı tesisatlarında devamlı sorun yaşandığını, vanaların patladığını, yine doğalgaz tesisatının taahhüt edildiği şekli ile kullanıma hazır halde döşenmediğini, bu hususlarda Menemen 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/217 D. İş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, eksik ve ayıplı iş bedeli olarak 134.500,00 TL’nin belirlendiğini, bu alacağın tahsili amacıyla Karşıyaka 3. İcra müdürlüğü’nün 2017/4968 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve yersiz itirazı üzerine takibin durdurulduğunu bildirerek sözü edilen icra takibine vaki itirazın iptaline ve takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; müvekkiline daha önceden herhangi bir eksik ve ayıp iş ihbarında bulunulmadığını, müvekkilinin sözleşme konusu işleri fenne ve sözleşmeye uygun şekilde yerine getirdiğini, iddiaların yersiz olduğunu bildirerek davanın reddine %20 kötü niyet tazminatının tahsiline karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İlk derece mahkemesi 13.06.2019 tarih ve 2017/571 Esas, 2019/360 Karar sayılı kararında özetle; davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar vermiş, verilen karara karşı davalı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya dairemize gönderilmiştir.
Dairemizin 09.11.2021 tarih ve 2019/2338 Esas, 2021/1404 Karar sayılı kararında özetle; “…Somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında yüklendiği edimlerin ayıplı ifası nedeniyle açılan davanın kısmen kabulü ile, 04.05.2018 tarihli bilirkişi raporu ile saptanan 107.000,00 TL’nin davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulmuş ise de; sözleşmede, iş bedelinin, 6098 sayılı TBK’nın 480.maddesinde belirtildiği şekilde götürü bedel olarak kararlaştırıldığı anlaşıldığından, götürü bedelli sözleşmelerde, yüklenicinin hakettiği imalât bedeli, fiziki oran yöntemi ile, başka bir ifadeyle sözleşme kapsamında gerçekleştirilen imalâtın eksik ve ayıplar da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranı tespit edilerek bulunacak bu oran götürü iş bedeline uygulanarak saptanmalı ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanmalı, hesaplamanın eser sözleşmesine konu işin teslim edildiği yıl piyasa rayiçlerine göre yapılması gerekmektedir. Bu hususlara değinmeyen bilirkişi raporları doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmiş olması Dairemizce yerinde görülmemiştir.
Belirtilen araştırma eksiklikleri nedeniyle davalı avukatının istinaf isteminin kabulü ile mahkeme kararının HMK 353(1)-a-6.maddesi gereğince kaldırılması gerektiği konusunda heyetimizce kanaate ulaşılmıştır .
22/07/2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesinde ise; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6.bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına…” şeklinde karar verilerek dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş, ilk derece mahkemesince kaldırma kararı sonrası dosyaya 2021/761 Esas numarasını alarak yargılamaya devam olunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarih ve Esas, Karar sayılı kararında özetle; “…Somut uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanan, eksik ve ayıplı imalattan kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir. Mahkememizce taraflarca ileri sürülen deliller toplanmış, bilirkişi raporları alınmış ve Davanın kısmen kabulüne, Davalının Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2017/4968 E.sayılı dosyası ile yapılan takibin 107.000,00 TL’lik kısmına yönelik haksız itirazının iptaline, Takibin bu miktar üzerinden ve takip tarihinden itibaren -3095 sayılı Kanun uyarınca TC Merkez Bankasının kısa vadeli kredilere uyguladığı- yasal faiz yürütülerek devamına, Fazlaya ilişkin istemin reddine, Haklılık durumunun yargılamadan önce belirlenebilmesinin mümkün olmamasına, davacının reddedilen bölüm yönünden icra takibi yapmakta kötüniyetli olmamasına göre; davacı tarafın icra inkar tazminatı isteminin, davalı tarafın kötüniyet tazminatı isteminin ayrı ayrı reddine, karar verilmiştir. Verilmiş olan karar İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 14. Hukuk Dairesi’nin 09/11/2021 tarih ve 2019/2338 Esas, 2021/1404 Kararr sayılı ilamı ile kaldırılarak mahkememize gönderilmiştir. Dosyanın yeni esasına kaydının yapılmasından sonra, bölge adliye mahkemesince kaldırma kararında yer alan hususlar konusunda bilirkişilerden ek rapor alınmış, taraflara usulüne uygun tebliğ edilmiş ve tarafların itirazı üzerine itirazları cevaplar mahiyette ek rapor alınarak taraflara tebliğ edilmiştir. Mahkememizce bölge adliye mahkemesi kararında belirtilen hususlardaki eksikler tamamlanmış ve netice itibarı ile davacının davalıdan 89.036,00 TL alacaklı olduğu tespit edilerek aşağıdaki şekilde hüküm verilmiştir…”gerekçeleriyle “…Davanın kısmen kabulüne, Davalının Karşıyaka 3.İcra Müdürlüğünün 2017/4968 E.sayılı dosyası ile yapılan takibe yapmış olduğu itirazın 89.036,00 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, Takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 16.12.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Anılan ve Sayın Başkanlığınızca re’sen gözetilecek nedenlerle; usul, yasa ve hukuka aykırı surette tesis edilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2022 tarihli, 2021/761 E., 2022/698 K. Sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasına ve tehir-i icra talebimizin kabulüne…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 19.12.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Yukarıda arz ve izah olunan dairenizce de resen nazara alınacak olan sebeplerle; ilk derece mahkemesince verilmiş olan karar eksik ve hatalı inceleme sonucu verilmiş olduğundan bozulmasına…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan, eksik ve ayıplı imalattan kaynaklanan alacak isteğine ilişkindir.
“…Eser sözleşmeleri niteliği gereği tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerden olup, sözleşme gereğince yüklenici bir eser meydana getirmeyi, iş sahibi de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi taahhüt eder. Yasal düzenlemeler ve yerleşen yargı kararları ile de benimsendiği üzere; ayıp kavramı ile eksik iş kavramı birbirinden farklıdır. Ayıp; yasa yada sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği yada olmaması gereken vasıfların olmasıdır. Eksik iş ise; sözleşme konusu işlerin yapılmaması yani hiç yapılmayan iştir.
Bu haliyle uyuşmazlığın, sözleşmelerin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan, BK’nın 470.v.d. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi hükümleri gereğince çözümlenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, eserin ayıplı olup olmadığı, varsa ayıpların ve davacı yüklenicinin kusurlu olup olmadığının tespiti ile iş bedelinden indirim noktasında toplanmaktadır.
Eser, yüklenicinin sermayesini, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur. İş sahibi, ısmarladığı eserin belli nitelikler taşınmasını, amacını karşılamasını arzu eder. Şayet ısmarlanan eser, iş sahibinin beklentisini karşılamıyorsa, sözleşmenin yararlar dengesi iş sahibi aleyhine bozulur. Bu bakımdan eser fen ve sanat kurallarına uygun ve iş sahibinin amacını karşılar nitelikte imal edilmelidir. Aksi halde, eser ayıplıdır ve yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluğu ortaya çıkar. Bir tanımlama yapmak gerekirse, yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuçtan sorumluluk borcu, yüklenicinin eseri teslim borcunun tamamlayıcısı olarak meydana getirdiği eserde ortaya çıkan ayıp ve eksiklikleri üstlenme borcudur. Bu gibi durumlarda eserde dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken niteliklerinin yokluğu söz konusudur. Yüklenicinin ayıba karşı zararlı sonuç borcundan doğan iş sahibinin hakları, ayıbın varlığına göre, eserdeki ayıpların giderilmesini talep, ayıplı eserden ötürü ücretten indirimi istemek ve eseri kabulden kaçınmaktır. Yapılan şey, iş sahibinin kullanamayacağı ve nısfet kaidesine göre kabule icbar edilemeyeceği derecede kusurlu veya sözleşme şartlarına aykırı olursa iş sahibi o şeyi kabulden kaçınabilir. İş sahibinin yasanın bu hükmünden yararlanabilmesi için teslim edilen eserin, benzeri imalatlarda bulunan değer ve kalitede olmaması, bu yüzden de iş sahibinin eserden beklediği amacı karşılamaması gerekir. Eseri kabulden kaçınma hakkı (sözleşmenin feshi) eseri teslim almadan kaçınma şeklinde kullanılabileceği gibi, eğer ayıplar teslimden sonra kullanmayla ortaya çıkıyorsa zamanaşımı süresi içerisinde bunların öğrenilmesi ile de kullanılabilir. İş sahibinin, sözleşmenin feshi hakkını kullanması ile sözleşme geriye etkili olarak ortadan kalkar ve taraflar fesihten önce edimde bulunmuşlarsa bunların iadesini isteyebilirler.
Eserdeki ayıbın derecesi hakkında mahkeme, tarafların talebi ile bağlı olmayıp, eserdeki ayıbın derecesini ayrıca belirler ve iş sahibinin seçimlik hakkını buna göre değerlendirir.
Somut olaya gelince; her ne kadar mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalı yüklenicinin taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında yüklendiği edimlerin ayıplı ifası nedeniyle açılan davanın kısmen kabulü ile, 04.05.2018 tarihli bilirkişi raporu ile saptanan 107.000,00 TL’nin davalıdan tahsili yönünde hüküm kurulmuş ise de; sözleşmede, iş bedelinin, 6098 sayılı TBK’nın 480.maddesinde belirtildiği şekilde götürü bedel olarak kararlaştırıldığı anlaşıldığından, götürü bedelli sözleşmelerde, yüklenicinin hakettiği imalât bedeli, fiziki oran yöntemi ile, başka bir ifadeyle sözleşme kapsamında gerçekleştirilen imalâtın eksik ve ayıplar da dikkate alınarak işin tamamına göre fiziki oranı tespit edilerek bulunacak bu oran götürü iş bedeline uygulanarak saptanmalı ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanmalı, hesaplamanın eser sözleşmesine konu işin teslim edildiği yıl piyasa rayiçlerine göre yapılması gerekmektedir. Bu hususlara değinmeyen bilirkişi raporları doğrultusunda yazılı şekilde karar verilmiş olması Dairemizce yerinde görülmemiştir…” şeklindeki gerekçelerle dairemizce ilk derece mahkemesi ilk kararı kaldırılmıştır.
Kaldırma kararından sonra ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen kararı taraf avukatları istinaf etmiştir.
Davacı vekili dilekçesinde;
Menemen Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/217 D.iş sayılı dosyasında eksiklerin tek tek sayıldığı halde bilirkişilerin dikkate almadığını belirterek istinaf etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde ise;
1-Somut olayda davacı tarafın aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davayı açmasının mümkün olmadığını,
2-Sözleşme konusu işler eksiksiz ve ayıpsız olarak davalı tarafından davacıya teslim edildiğini,
3-Davacının ayıp ihbarında bulunmadığını,
4-Mahkemenin, kararını eksik ve hatalı bilirkişi raporuna dayandırdığını,
5-Davacının davayı ispat edemediğini belirterek istinaf etmiştir.
İş sahibi davacı şirket ile davalı yüklenici şirket aralarında yaptıkları eser sözleşmesi ile doğalgaz ve sıhhi tesisat konusunda anlaştıkları davacı değişik iş dosyasından ayıplı mal nedeniyle tespit yaptırarak icra takibine giriştiği, davalının itirazı üzerine takibin durduğu, davacının itirazın iptali davası açtığı, ilk derece mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vererek 107.000,00 TL kısmına karar verdiği, dairemiz fiziki oran kurulması gerektiği gerekçesiyle kaldırdığı, ilk derece mahkemesi yeniden yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar vererek bu sefer 89.000,00 TL’lik kısmını kabul ettiği, anılan kararı her iki taraf vekillerinin istinaf ettiği anlaşılmıştır.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklı doğalgaz ve sıhhi tesisatın ayıplı teslimi nedeniyle alacağın icraya konulmasına itiraz edilmesi üzerine dava açılması nedeniyle itirazın iptali davasıdır.
Dairemizin kaldırmasından sonra mahkemece bilirkişi heyetinden önce üçüncü ek raporu, daha sonra ise 01.08.2022 tarihli dördüncü ek raporu aldığı, sonuç olarak dairemizin anahtar teslimi götürü bedelli sözleşmelerde fiziki oran usulüne uygun olarak uygulayarak sonuçta davacı alacağının 89.006,00 TL olacağı yönünde karar verdikleri anlaşılmıştır. Bu durumda dairemizin kaldırma kararı, bilirkişilerin kök ve ek raporları, değişik iş dosyası ve bilirkişilerin de değişik iş dosyasındaki raporlarında ayrıntılarıyla irdelemeleri dikkate alındığında, davacı istinafının yerinde olmadığı, yine aynı sebeplerle ve ayrıca dosya içinde mevcut sözleşmede davacı ve davalının taraf olduğu dikkate alındığında, tarafların aktif ve pasif husumetlerinin bulunduğu, bilirkişilerin raporlarında ayrıntılı bir şekilde teslim ve ayıplı teslime ilişkin tespitleri yaptıkları, davacının değişik iş dosyasından sulh hukuk mahkemesine yaptırdığı tespitten yapılan işin niteliği dikkate alındığında ayıbı tespit dosyasıyla ortaya çıktığı, davalıya çıkarılan tebligat iade olmuş ise de, davacının ayıpları bu tespitle öğrendiği ve ayıpların niteliği itibariyle gizli ayıp olarak kabulü gerekeceği, böylece öğrenmekle birlikte sürenin başlayıp, makul sürede karşı tarafa ihtarda bulunulması gerektiği değişik iş dosyasında çıkarılan tebligat iade olmuş ise de, icra takibiyle birlikte davalının da haberdar olduğu, davacının makul bir sürede tespitteki raporla birlikte öğrenmekle, icra takibi ve dava yoluna müracaat ettiği mahkemece bilirkişilerden birden fazla kez rapor alındığı, dairemiz kaldırma kararına da yol gösterildiği, buna uygun bilirkişiler bir kök dört ek olmak üzere 5 rapor hazırladıkları, böylece mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğunda, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar taraf avukatları istinaf dilekçelerinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş iseler de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, taraf avukatlarının istinaf taleplerinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2022 tarih ve 2021/761 Esas, 2022/698 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, taraf avukatlarının bu karara karşı yapmış oldukları istinaf kanun yoluna başvurularının, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 80,70 TL harcın mahsubu ile kalan 99,00 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 6.082,04 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 1.521,00 TL harcın mahsubu ile kalan 4.561,04 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 03.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.