Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/863 E. 2022/964 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/863
KARAR NO : 2022/964

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/49 D.İş
KARAR NO : 2022/49 D.İş
TALEP TARİHİ: 23/02/2022
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
TALEP : İhtiyati Tedbir, İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ : 30.06.2022
KARARIN YAZ.TARİH : 01.07.2022

İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2022 tarih ve 2022/49 D.İş Esas 2022/49 D.İş. Karar sayılı dosyasından verilen kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 23.02.2022 tarihli ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz istemli dava dilekçesinde özetle;Müvekkilinin … Şirketi’nin sahibi olan … olduğu ve tacir olduğu, Türkiye …. Derneği Bayraklı Şubesi Yönetim Kurulu ile aralarında bir konut satış sözleşmesi yapıldığı, bu sözleşme kapsamında … A.Ş. ile arsa satış vaatli arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi yapılmasının amaçlandığı, sözleşme gereği, bedeli önce 100.000 TL olarak belirlenen kapora, daha sonra … İnşaat yetkilileri tarafından masraf olarak kullanılacağından bahisle 100.000 USD’ye çıkarıldığı, müvekkili şirket de ticari ilişki kapsamında, karşı tarafın basiretli bir tacir olduğuna ve anlaşmanın bu şekilde sağlanacağına güvenerek bu sözde kapora teklifini kabul etttiğini, söz konusu bedelin, ekte sunulan dekontlardan da anlaşılacağı üzere; müvekkili şirket yetkilisi … tarafından, şüpheli firma yetkililerinin talepleri doğrultusunda, kısmi ödeme yoluyla farklı zamanlarda … İnşaat hissedarlarından …’un hesabına “…” vb. açıklamaları yazılarak yatırıldığı, şirket hissedarı olan … adına toplamda 379.000TL ödendiği, yapılan bu anlaşma kapsamında … İnşaat İzmir ili … ilçesi … Mahallesi … Mevkii … Ada … parselde bulunan 141.284,24 metrekare arsayı sözleşme kapsamında 24/04/2017 tarihinde devraldığı, işe hazır hale getirmesi gerekmekteyken; , sözleşmeye aykırı olarak yapılan bu davranış müvekkili tarafından karşı tarafa iletilmişse de bu uyarı sonucunda dahi karşı taraf sözleşmenin gereklerine uygun herhangi bir harekette bulunmadığı, sözleşmeye aykırılık sonrası müvekkili tarafından kaporanın geri verilmesi istenmişse de karşı taraf ödenen bu yüklü meblağda kaporayı iade etmediği, sözleşmeye aykırı davranan karşı taraf ile müvekkilinin iyiniyet göstererek defalarca görüşme yaptığı ancak müvekkilinin iyiniyetini suistimal eden karşı taraf hileli davranarak zaman kazanma gayesiyle müvekkilinden sürekli zaman istediği ve işin en kısa sürede bitirileceğini vaat ederek söz konusu işin yürütülebilmesi için para talebinde bulunmaya devam ettiğini ve tüm bu süreçle de sabit olduğu üzere müvekkilini oyalayan karşı taraf ticari ahlaka aykırı şekilde haksız kazanç elde ettiği, … İnşaat’a ve şirket ortağı …’a ihtarnameler çekildiği, ancak çekilen ihtarların da karşılıksız kalması ve … İnşaat’ın müvekkili şirket ile arasındaki ilişkiyi inkar etmesi üzerine taraflarınca Selçuk Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, bu kapsamda Selçuk Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan fezleke de göz önünde bulundurularak, davalılar üzerine olduğu öğrenilen “İzmir İli … İlçesi … Mahallesi … Mevkii … Pafta, … Parselde” kayıtlı taşınmazdaki …’a ait olan 5/100 pay üzerine HMK 389 ve 390..maddeleri gereği öncelikle teminatsız sayın mahkeme aksi kanaate ise uygun göreceği teminatla 3.kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, sayın mahkeme aksi kanaatte ise karşı taraflar üzerine kayıtlı menkul ve gayrimenkulleri üzerine tedbiren ihtiyati haciz konulmasına kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 24.02.2022 tarih 2022/49 D.İş. Esas 2022/49 D.İş. Karar sayılı dosyasında verilen kararında özetle; “HMK’nun 389.maddesinde belirtilen ihtiyati tedbir için yasal koşulların oluşmaması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin, İİK 257 ve devamı maddeleri gereğince koşulları oluşmadığından ihtiyati haciz isteminin de yerinde görülmediğinden reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 11.03.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasında hukuki değerlendirme yapılacak bir sözleşme bulunmadığını, yerel mahkemece verilen ihtiyati haciz talebimizin reddi kararı açıkça yasaya ve usule aykırıdır. İhtiyati haciz İİK’nun 257. maddesinde düzenlenmiş olup; İİK’nun 257.maddesi uyarınca, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Somut olayda Müvekkilimiz … Şirketi ile … A.Ş. arasında arsa satış vaatli arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi yapmak amaçlanmıştır. Taraflarca önce 100.000 TL olarak belirlenen kapora, daha sonra … İnşaat yetkilileri tarafından masraf olarak kullanılacağından bahisle 100.000 USD’ye çıkarılmış; müvekkil şirket de ticari ilişki kapsamında, karşı tarafın basiretli bir tacir olduğuna ve anlaşmanın bu şekilde sağlanacağına güvenerek bu sözde kapora teklifini kabul etmiştir. Kısacası müvekkil taraflar arasında sözleşme imzalanacağı inancı ile hareket etmiş olup bu şekilde bir sözleşme hiçbir zaman imzalanmamıştır. Bu sebeple somut olayın sözleşmeye aykırılık olarak değil CULPA IN CONTRAHENDO SORUMLULUĞU olarak değerlendirilmesi gerektiğini, taraflar arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığından, yerel mahkemenin alacağın muaccel olup olmadığı ve yargılamayı gerektirdiği şeklindeki kararının kabulü mümkün değildir. Zira somut olayda aleyhine ihtiyati haciz talep edilen şahıs dahi müvekkilden kapora olarak ödeme aldığını ancak bu ödeme karşılığında derneğe veya firmaya arazi tahsislemediğini ve bu bedeli iade etme niyeti olduğunu belirtmiştir. Sözleşmenin hazırlık aşamasındaki görüşmelerde aleyhine ihtiyati haciz istenen şahsın müvekkilin iradesini sakatladığı ve bu yolla kendisine haksız kazanç elde ettiği bir arada değerlendirildiğinde Culpa In Cotrahendo sorumululuğunun haksız fiil hükümlerine göre tazmini yoluna gitmek gerekmektedir. Aleyhine ihtiyati haciz istenen şahıs hakkında düzenlenen fezleke talep dilekçesini ekte sunduklarını, Haksız fiilden doğan zararlarda muacceliyet tarihi doktrinde ve açıkça TBK’nun “Borçlunun Temerrüdü”nü düzenleyen 117. Maddesinde kanun koyucu tarafından “…haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur…” şeklinde düzenlendiği üzere haksız fiilin işlendiği anda muaccel hale geldiğini,”Haksız fiil tazminatlarında, tazminatın haksız fiil tarihinde derhal ödenmesi gerektiği, yani alacağın o tarihte muaccel hale geldiği kabul edilir.” (HGK 28. 11. 1990 T. 1990/11-88 E. 1990/591K.)
Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 27.10.2014 tarih, 2014/21038 E.- 2014/21387 K. Sayılı ilamında “İİK`nun 257/1 maddesinde rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu nedeniyle ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmış iken, 2. bentte vadesi gelmemiş borçtan dolayı hangi hallerde ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmıştır. Somut olayda haksız bir fiile dayalı olarak bir zararın meydana geldiği açıktır. Sadece olayın iş kazası olup olmadığı failin kim olduğu ve kusur durumu çekişmelidir. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale gelir. Bu durumda geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup ihtiyati haciz talebinin incelenmesi gerekirken, yerel mahkemece, davacının isteği ile ilgili niteleme ve hukuki tavsifte yanılgıya düşülerek ihtiyati tedbir koşullarının tartışılması ve ihtiyati haciz talebiyle ilgili olarak olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken; ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup doğru görülmemiştir.” Tazminat istemimize konu olay neticesinde başlatılan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/356 numaralı soruşturma dosyasında bulunan şüpheli ifade tutanağından ve kollukça düzenlenen fezlekeden; aleyhine ihtiyati haciz istenen şahıs …’un müvekkilin iradesini sakatlayarak kapora adı altında 379.000-TL tutarındaki parayı aldığı ve iade etmediği şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlaşılmaktadır.
İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için “yaklaşık ispat” şartı aranmaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 10.6.2020 tarih, 2017/885 E.-2020/1988 K. Sayılı ilamında “Geçici hukuki koruma önlemlerinden olan ihtiyati haciz İİK’nın 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, İİK’nın 257/1. fıkrasına göre ”Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” bu hükme göre rehinle temin edilmeyen para alacağı muaccel olduğu takdirde ihtiyati haciz kararı verilebilir. Ancak ihtiyati haciz kararında yaklaşık ispat koşulu geçerli olup, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacağın kesin delil ve belgelerle ispatı gerekmez yaklaşık ispata ilişkin İİK’nın 258/1. maddesine göre ”İhtiyati hacze 50. maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur.” Temyiz edilen mahkeme ilamında Ağır Ceza Mahkemesi dosyasının kesinleşmediği bu nedenle İİK’nın 257. Maddesindeki koşulların oluşmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin gerekçesi somut olayın özellikleri ve dosya kapsamına uygun görülmemiştir. Zira ihtiyati haciz taleplerinde alacağın varlık ve miktarını gösterir kanaat uyandırıcı delil ve belgelerin bulunması yeterli olup, alacağın kesin olarak ispatı gerekmez. Bu kapsamda ceza mahkemesi mahkumiyet ilamının kesinleşmesi halinde ceza mahkemesinde belirlenen maddi vaka tespitleriyle hukuk hakimleri bağlı olduğundan kesinleşmiş ceza mahkemesi mahkumiyet ilamı haksız fiil sorumluluğuna dayalı davalıların eylemi yönünden kesin delil teşkil edecektir. Dolayısıyla gerek hukuk mahkemesi dosyasına sunulan gerekse ceza mahkemesinde verilen mahkumiyet ilamına konu delil ve belgeler ile bilirkişi raporları yaklaşık ispat koşulunu sağlayan belgelerdendir.
” şeklinde hüküm kurmuş, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporu ve diğer belgelerin de yaklaşık ispat koşulunu sağlayan belgelerden olduğunu vurgulamıştır. Dava tarihinde haksız fiilden kaynaklanan tazminatın muaccel olması ve ispat koşullarının da sağlanmış olduğu sabit olduğundan yerel mahkemece ihtiyati haciz talebimizin reddine yönelik verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355.maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda;
İcra ve İflâs Kanunu’nun 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 257’nci maddesinin 2’nci fıkrası uyarınca “Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2 – Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa”. Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 258’inci maddenin 1’nci fıkrası uyarınca, “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur….” Bu hükme göre, alacaklı alacağının varlığı ile birlikte alacağın vadesinin geldiği veya alacağının vadesi gelmemişse, İİK’nın 257/II hükmündeki sebeplerin varlığı hakkında mahkemeye kanaat verecek delilleri göstermek zorundadır. Daha açık bir anlatımla sadece alacağın varlığı, ihtiyati haciz kararı verilmesi için yeterli veya tek şart değildir. İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için kesin bir ispat aranmamakta ise de özellikle hukukî bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir.
H.M.K 389.maddesi gereğince meydana gelebilecek bir değişme nedeni ile hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebi ile bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
H.M.K 390/3.maddesi gereğince ihtiyati tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Her ne kadar ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından sunulan dilekçe ile aleyhine ihtiyati tedbir istenenlerden … adına kayıtlı olduğu belirtilen taşınmaz hissesi üzerine HMK 389 ve 390.maddeleri gereğince 3.şahıslara devir ve temlikinin önlenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiş ise de, üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilen taşınmazın doğrudan taraflar arasındaki ihtilafın konusunu teşkil etmediği anlaşılmakla, HMK 390/3.maddesi gereğince ihtiyati tedbir koşullarının oluşması halinde ancak HMK 389.maddesi gereğince uyuşmazlık konusu olan şey üzerine ihtiyati tedbir konulabileceğinden ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin İDM kararının dairemizce usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Yine ihtiyati haciz talep eden vekili tarafından sunulan dilekçe ve tüm eklerinin birlikte değerlendirilmesi neticesinde ihtiyati haciz isteyen ve aleyhine ihtiyati haciz talep edilenler arasındaki sözleşmenin varlığı, tarafların edimlerini yerine getirip getirmedikleri, davacı tarafça davalı tarafa gönderildiği iddia edilen ödemelerin taraflar arasında varlığı iddia edilen sözleşme kapsamında kapora olarak gönderilen para olup olmadığı, yine iadesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve sonuç olarak ihtiyati haciz talep edenin aleyhine ihtiyati haciz talep edilenlerden talep tarihi itibariyle muaccel alacağının bulunup bulunmadığı yapılacak yargılama neticesinde belirlenebileceğinden İİK 257 ve devamı maddeleri gereğince koşulları oluşmadığından ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin İDM kararının dairemizce usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Belirtilen nedenle, davacı vekilinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz isteğinin reddine karar verilmiş olmasında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, istemde bulunan davacı avukatının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talebinin reddine dair 24.02.2022 tarihli karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1.maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24.02.2022 tarih ve 2022/49 D.İş Esas 2022/49.D.İş Karar sayılı kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 133,00 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 80,70 TL harcın mahsubu ile kalan 52,30 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 258/3 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 391/(3) ve 362/(1)-f maddeleri gereğince kesin olmak üzere 30.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.