Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/832 E. 2022/950 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/832
KARAR NO : 2022/950

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/844
TALEP TARİHİ: 23.03.2022
ARA KARAR TARİHİ : 29.03.2022
TALEP : İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 23.06.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 04.07.2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/844 Esas sayılı dosyasından verilen 29.03.2022 tarihli ara kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 23.03.2022 tarihli talep dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin davalı şirketten 08.06.2017 tarihli Gayrimenkul Satış ve Borçlanma Sözleşmesi gereğince İzmir İli, … İlçesi, … Ada, … Parselde bulunan Zemin kat … nolu bağımsız bölümleri (dükkan niteliğinde ) inşaat halindeyken satın aldığını ve tapuda kendi adına tescil ettirdiğini, bu sözleşme gereğince işin bitiş tarihinin 15.06.2017 olarak belirlendiğini, ancak inşaatın bu tarihte halen tamamlanamadığını, daha sonra davalı tarafça 05.09.2017 tarihli, inşaatın %90 seviyesinde olduğunu gösteren evrakın müvekkili şirkete gönderildiğini, ancak 05.09.2017 tarihinden bu yana 5 yıla yakın süre geçmesine rağmen %90 seviyesinde olan inşaat davalının kötü niyetli olarak inşaatı sürüncemede bırakması ve inşaatı bitirmek için herhangi bir çaba sarf etmemesi sebebiyle tamamlanamadığını, tüm bu sebeplerle mahkememizde inşaatı bitirmek için nama ifaya izin verilmesi davası açıldığını, dava dilekçesinde inşaatın bitirilmesine izin verilmesi ve inşaatı tamamlamak için ileride avans olarak kullanılacak olması sebebiyle davalı şirkete ait olan taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep ettiklerini, ancak ihtiyati tedbir taleplerinin reddedildiğini, bu nedenle davada nama ifa talepleri olduğu hususu gözetilerek ve inşaatın davalı namına tamamlanabilmesi için davalı adına kayıtlı bağımsız bölümlerden birinin satılarak inşaatın tamamlanması için davacı müvekkile avans olarak verilmesi gerektiği hususları birlikte değerlendirilmek suretiyle; yeni ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalı tarafa ait bağımsız bölümler üzerine öncelikle teminatsız olarak Mahkeme aksi kanaatte ise belirlenecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 2021/844 Esas sayılı dosyasından verilen 29.03.2022 tarihli ara kararında özetle; “… Davacı vekili davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş ise de; davalının taşınmazlarının dava konusu olmadığı, davacının taşınmazların geç teslimi nedeni ile yoksun kalınan kar ve gecikme tazminatına ilişkin işbu davayı açtığı, nama ifaya izin ile ilgili olarak henüz delillerin toplanmadığı, davacının iddialarının yapılacak yargılama ve toplanacak deliller sonucu projenin tamamlanıp tamamlanmadığı ya da ne kadarının tamamlandığı (davacının beyanına göre zaten dava dilekçesinde %95’i tamamlandığı belirtilmiştir) hususları değerlendirileceğinden, taşınmazların üzerine ihtiyati tedbir konulmasını gerektiren bir durum bulunmadığından davacının vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 18.04.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Müvekkil şirket, davalı şirketten 08.06.2017 tarihli Gayrimenkul Satış ve Borçlanma Sözleşmesi gereğince İzmir İli, … İlçesi, … Ada, … Parselde bulunan Zemin kat 32-33 nolu bağımsız bölümleri (dükkan niteliğinde ) inşaat halindeyken satın almış ve tapuda kendi adına tescil ettirmiştir. Bu sözleşmede işin bitiş tarihi 15.06.2017 olarak belirlenmiştir. Ancak inşaat bu tarihte halen tamamlanamamıştır. Daha sonra davalı taraf, taşınmazlar zamanında teslim edilemeyince satın alındıktan üç ay sonra Yapı denetim şirketi tarafından düzenlenen 05.09.2017 tarihli, inşaatın %90 seviyesinde olduğunu gösteren evrakı müvekkil şirkete göndermiştir. (EK-1) Ancak 05.09.2017 tarihinden bu yana 5 yıla yakın süre geçmesine rağmen %90 seviyesinde olan inşaat davalının kötü niyetli olarak inşaatı sürüncemede bırakması ve inşaatı bitirmek için herhangi bir çaba sarf etmemesi sebebiyle tamamlanamamıştır. Şu anda da halen tamamlanmış değildir. İnşaat yıllardır tamamlanmadığı ve müvekkile teslim edilemediği için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/844 Esas numaralı dosyası ile taşınmazların zamanında bitirilip teslim edilmemesi sebebiyle yoksun kalınan gelir ve gecikme cezası talebiyle birlikte nama ifaya izin verilmesi talep edilmiştir. Nama ifaya izin verilmesi halinde de inşaatı tamamlamak için müvekkil tarafından yapılan harcamaların tahsili amacıyla inşaat tamamlandıktan sonra satılabilmesi için davalı adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması talep edilmiştir. Ancak Sayın Mahkemece bu talebimiz 16.11.2021 tarihli ara kararı ile ”davalı taşınmazlarının dava konusu olmadığı” gerekçesi ile nama ifaya izin talebimiz göz önünde bulundurulmadan reddedilmiştir. Daha sonra 22.02.2022 tarihinde yapılan duruşmada tekrar tedbir talep edilmiş, Sayın Mahkemece bu defa da tedbirin birden fazla kez talep edilebileceği göz önünde bulundurulmadan” tedbir taleplerinin daha önce mahkememizce değerlendirildiği anlaşılmakla, daha önce verilen karara karşı istinaf edilmediği görülmekle” gerekçesi ile tedbir talebimiz tekrar reddedilmiştir. Bunun üzerine 23.03.2022 tarihli dilekçemiz ile tekrar tedbir talebinde bulunulmuştur. Sayın Mahkeme 29.03.2022 tarihli ara kararı ile tekrar ihtiyati tedbir talebimizi tekrar reddetmiştir. Ancak verilen bu ret kararı hukuka aykırıdır. Bu sebeple de istinaf kanun yoluna başvuru zorunluluğu hasıl olmuştur. Şöyle ki; Dava dilekçemiz ve talep dilekçemizde de belirttiğimiz üzere davalı şirketin yıllardır kötü niyetli bir şekilde inşaatı bitirmediği ve bundan sonra da bitirmeyeceği ve inşaatın atıl bir halde kalmış olduğu ortadır. Esasen davalı taraf da verdiği cevap dilekçesi ile inşaatı bitiremeyeceğini kabul etmiştir. Davalı taraf inşaatı uzun bir süredir bitirmediği ve bu tarihten sonra da bitirmeyeceği için inşaatı bitirmek için nama ifaya izin verilmesi talep edilmiştir. Sayın Mahkemece nama ifaya izin verilmesi durumunda müvekkil şirketin, harcamaları kendine ait olmak üzere inşaatı tamamladıktan sonra yaptığı bu masrafları tahsil etmek veya inşaatı tamamlamak için ileride avans olarak kullanılacak olması sebebiyle davalı şirkete ait olan taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir konulması gerekmektedir. Ancak sayın Mahkeme nama ifaya izin talebimizi göz önünde bulundurmadan talebimizi reddedilmiştir. Her ne kadar Sayın Mahkeme gerekçesinde davalının taşınmazlarının dava konusu olmadığı gerekçesi ile talebimizi reddetse de bu gerekçenin nama ifaya izin talebi tam olarak anlaşılmadan ve irdelenmeden verildiği açıktır.Esasen Mahkemenin gerekçesinde belirttiği davalı taşınmazlarının dava konusu olmadığı kabul edilemez. Çünkü davadaki taleplerimizden bir tanesi de nama ifaya izin verilmesidir. Nama ifaya izin verilmesi halinde de inşaatın müvekkil şirket tarafından tamamlanması durumunda tedbir konulan taşınmazlar satılarak tamamlama bedeli tahsil edilebilecektir. Bu sebeple davalı taşınmazlarının dava konusu olmadığı şeklindeki gerekçenin kabul edilmesi mümkün değildir. Yine Sayın Mahkeme nama ifaya izin ile ilgili delillerin toplanmadığını, iddiaların yapılacak yargılama ve toplanılan deliller sonucu projenin tamamlanmadığı yada ne kadarının tamamlandığı hususları değerlendirileceğinden taşınmazlar üzerine tedbir konulmasını gerektiren bir durum bulunmadığından tedbir talebimiz reddedilmiştir. Ancak Sayın Mahkemenin bu gerekçesi de ihtiyati tedbirin amacıyla çelişmektedir. ESASEN İHTİYATİ TEDBİR DAVANIN ESASINA İLİŞKİN KARAR VERİLENE KADAR UZAYAN DAVA SÜRECİNDE, GECİKME SEBEBİYLE DAVACININ ZARAR GÖRMESİ, HAKKIN ELDE EDİLMESİNİN ZORLAŞMASI YA DA İMKÂNSIZ HALE GELMESİ GİBİ MAĞDURİYETLERİN ÖNÜNE GEÇMEK MAKSADIYLA DÜZENLENMİŞTİR. Bu durumda sayın mahkemenin tedbir kararı vermek için delillerin toplanmasını ve inşaatın ne aşamada olduğunun tespitini beklemesi hem ihtiyati tedbirin amacına aykırı olacak hem de bu arada taşınmazların devredilme riski olduğu için müvekkilin daha fazla mağduriyetine sebep olacaktır. HMK 349’da da ihtiyati tedbir şartları düzenlenmiştir. ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle HAKKIN ELDE EDİLMESİNİN ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ZORLAŞACAĞINDAN ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gECİKME SEBEBİYLE BİR SAKINCANIN YAHUT CİDDİ BİR ZARARIN DOĞACAĞINDAN ENDİŞE EDİLMESİ HÂLLERİNDE, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Mevcut durumda da davalının sahibi olduğu taşınmazları devretmesi halinde nama ifaya izin verilse bile müvekkil şirket harcamaları kendi yapıp inşaatı tamamladığında bu harcamalarını davalıdan tahsil edemeyeceği, inşaatı tamamlamak için gerekli paranın bulunamayacağı ve hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceği açıktır. Müvekkil şirket inşaatı tamamlamak ve atıl halde kalan taşınmazlarını artık kullanabilmek ve daha fazla zarara uğramamak amacıyla işbu davayı açmıştır. Ancak defalarca da tekrar ettiğimiz üzere davalıya ait taşınmazlar dava sonuçlanana kadar devredilirse müvekkilin bu davayı açmasının hiçbir anlamı kalmayacaktır. Müvekkil şirket mahkemeden inşaatın tamamlanması için izin ve izin verilmesi halinde inşaatı tamamlamak için harcadığı parayı daha sonra davalıya ait taşınmazları satarak tahsil etmeyi talep etmiştir. Görüleceği üzere ihtiyati tedbirin verilmesi bu aşamada elzemdir. Ancak buna rağmen Sayın Mahkeme ihtiyati tedbir talebimizi defalarca reddetmiştir. Tüm koşullar sağlandığı ve tedbir verilmediği takdirde hakkın elde edilmesi imkansız hale geleceği halde tedbir talebimizin neden reddedildiğini anlamak mümkün değildir.
Nama İfaya İzin Şu Hallerde İstenilmektedir.
Sözleşme halen yürürlükte olmalıdır.
Borçlunun temerrüte düşmesi ve borcun yapma borcuna ilişkin bulunması gerekmektedir.
Bu durumda iş sahibi GİDERLERİ DAVALIYA AİT OLMAK ÜZERE nama ifaya izin isteyebilir.
Hakim bu durumda giderleri saptayarak ifaya izin kararı verir.
Bu durumda nama ifaya izin verilene kadar davalı borçluya ait bağımsız bölümlerin devredilmesi riski bulunduğundan bağımsız bölümler üzerine ihtiyati tedbir konulmalıdır.
Bu koşulların davada var olduğu da ortadadır. Bu sebeple de sayın mahkemeden nama ifaya izin talebinde bulunulmuş ve davalıya ait bağımsız bölümler üzerine tedbir konulması talebinde bulunulmuştur. SAYIN MAHKEMENİN TEDBİR TALEBİMİZİ KABUL ETMEK İÇİN BAŞKA NE GİBİ BİR ŞART ARADIĞI DA TARAFIMIZCA ANLAŞILABİLMİŞ DEĞİLDİR.
Müvekkil şirket inşaatın bitmesine yakın bu taşınmazları satın almış olmasına rağmen inşaatın kalan %10 luk kısmı 5 yıldır bitirilememiş olup taşınmazlar halen inşaat aşamasındadır. Müvekkil şirket inşaat bitmediği için bu dükkanları teslim alamamıştır. Bu durum böyle devam ederse de davalı şirket tamamen iflas edecek müvekkil taşınmazları hiç teslim alamayacaktır. Bu sebeple müvekkil şirket inşaatın tamamlanması için için nama ifaya izin talep etmektedir. İzin verildiğinde harcamaları kendisi yaparak inşaatı tamamlamak ve inşaat bittiği takdirde de yaptığı harcamaları davalıya ait taşınmazları satarak tahsil etmeyi talep etmektedir. İnşaat tamamlanıncaya kadar da taşınmazlar devredilirse yaptığı harcamaları tahsil edemeyecek ve mağdur olacaktır. Tüm bu sebeplerle inşaatın bir an önce tamamlanması ve müvekkil şirketin daha fazla zarara uğramaması için nama ifaya izin verilmesi talebinde bulunulmuştur. Ancak Sayın Mahkemece ihtiyati tedbir talebimiz reddedildiği için davalıya ait bağımsız bölümler yargılama aşamasında satılırsa nama ifaya izin verildiğinde inşaatı tamamlamak için gerekli tamamlama bedelinin bulunamayacağı ve bu sebeple inşaatın yine atıl olarak kalacağı yada müvekkil şirketin ekstra bir harcama yaparak inşaatı bitirmek zorunda olacağı ortadadır. Bu da nama ifayla varılmak istenilen sonuca engel olacaktır.
AŞAĞIDA “NAMA İFA” İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI SUNULMUŞ OLUP NAMA İFA TAMAMLAMA BEDELLERİNİN, YÜKLENİCİYE DÜŞEN BAĞIMSIZ BÖLÜMLERİN SATIŞINDAN ELDE EDİLECEĞİ AÇIKÇA BELİRTİLMİŞTİR. (YARGITAY 15. HD. 18.06.2020 TARİH, 2020/729 ESAS, 2020/1668 KARAR)
”Yargıtay uygulamalarında, nama ifaya izin davası talep edilmesi halinde, nama ifa talep edilen eksik ve kusurlu işlerin teker teker nelerden ibaret olduğu, bunların tamamlanması ve giderilmesi için yapılması gereken masrafların avans olarak da olsa miktarlarının tespit ettirilerek kararın hüküm fıkrasında teker teker gösterilmesinin zorunlu olduğu ve EKSİK VE KUSURLU İŞLERİN GİDERİMİNİ KARŞILAYACAK MİKTAR VE DEĞERDE YÜKLENİCİYE KALAN BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN SATIŞINA İZİN VE YETKİ VERİLMESİ GEREKTİĞİ KABUL EDİLMEKTEDİR.” (YARGITAY 15. HD. 16.06.2020 TARİH, 2019/3966 ESAS, 2020/1611 KARAR) ”Nama ifaya izin davası 6098 sayılı TBK’nın 113. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre yapma borcu, borçlu (eser sözleşmesinde yüklenici) tarafından süresi içerisinde ifa edilmediği takdirde alacaklı (eser sözleşmesinde iş sahibi) masrafı borçluya ait olmak üzere ifa edilmeyen ya da eksik bırakılan edimin kendisi veya başkası tarafından tamamlanmasına izin verilmesini isteyebilecektir. Özellikle arsa payı karışılığı inşaat yapım sözleşmelerinde yükleniciye isabet edip de henüz teslim ve devir edilmeyen ve arsa sahibi adına kayıtlı olan bağımsız bölüm-bölümler varsa nama ifaya izin davası ile birlikte eksik ve kusurlar ile gecikme tazminatı ile cezaların giderilmesi ve karşılanmasında harcanmak ve ödenmek üzere yükleniciye ait bağımsız bölümün satışına izin verilmesi de talep edilmekte, Yargıtay uygulamasında eksik ve kusurların giderilmesi ve gecikme tazminatını karşılayacak bağımsız bölümlerin en az satış bedelinin de gösterilerek satışa izin verilmesi ve giderlerin bu satış bedelinden karşılanması gerektiği kabul edilmektedir.” Yukarıdaki kararlardan da anlaşılacağı üzere nama ifaya izinlerde davalıya ait taşınmazlar satılıp tamamlama bedeli olarak verilmektedir. Tüm bu sebeplerle davalının taşınmazlarının dava konusu olduğu ve devredilmesi halinde hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceği açıktır. Tüm bu sebeplerle Sayın Mahkemenin 29.03.2022 tarihli ara kararı ile vermiş olduğu ihtiyati tedbir talebimizin reddine dair karara karşı istinaf kanun yoluna başvuru zorunluluğu hasıl olmuştur. …”ifadelerini içeren gerekçelerle ara kararının kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, gayrimenkul satış ve borçlanma sözleşmesi ile satılan taşınmazın geç tesliminden kaynaklanan kira bedeli ve gecikme cezasının tahsili ve nama ifa için verilmesi davasıdır.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
İhtiyati tedbire esas olan hakkında iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun ”uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (madde 389/1). Ancak özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir.
Somut olayda davacı şirket vekili, İzmir ili, … İlçesi, … ada, … parsel, zemin kat, … ve … numaralı bağımsız bölümlerin davacı şirket tarafından satın alındığını (dükkan), sözleşmeye göre teslim tarihinin 15.06.2017 olmasına rağmen ve inşaatın %95’i bitmesine rağmen taşınmazların bitirilmediğini, oturma ruhsatının alınmadığını belirterek gecikmeden kaynaklı kira kaybı ve gecikme cezası olarak 200.000,00 TL’nin (fazlaya ilişkin hakları saklı) davalı şirketten tahsili ve nama ifa için izin verilmesi istemiyle dava açmıştır. Aynı zamanda istinafa konu ara kararından önce davacı vekili; davalının taşınmazları üzerine ihtiyati tedbir konmasının iki kez talep etmiş, mahkeme 29.03.2022 tarihli ara kararı ile ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermiştir. Karara karşı davacı vekili istinaf konun yoluna başvurulmuştur.
Yapının %95’inin bittiği dava dilekçesinde kabul edilmektedir. Dava alacak ve nama ifa için yetki verilmesi davasıdır, tapu iptali davası değildir.
İnşaatın %95’i bittiğine ve davanın da konusuna göre; HMK 389 maddesinin aradığı koşulların oluştuğu kabul edilemez. Davanın konusu dikkate alındığında ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesi doğru niteliktedir.
Davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddi gerektiği kanaatine dairemiz tarafından ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı avukatı tarafından istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi ara kararını istinaf etmiş ise de; ilk derece mahkemesi ara kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/844 Esas sayılı dosyasından verilen 29.03.2022 tarihli ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı avukatının bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle alınması gerekli 133,00 TL tedbir harcı, peşin olarak yatırılan 80,70 TL harçtan mahsubu ile kalan 52,30 TL harç bedelinin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 391/(3) ve 362/(1)-f. maddeleri uyarınca kesin olmak üzere 23.06.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.