Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/759 E. 2022/903 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/759
KARAR NO : 2022/903

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/1683
KARAR NO : 2022/323
DAVA TARİHİ : 22.12.2021
KARAR TARİHİ: 10.03.2022
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 17.06.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 22.06.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/1683 Esas, 2022/323 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 22.12.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı idare arasında akdedilen Muğla/Dalaman … Köyü , … ve … Mahallesi İçme Suyu ENH İnşaat Sözleşmesi gereğince /11/2005 tarihinde 20.000,00 TL nakit, 48.000,00 TL … teminat mektubu olmak üzere toplam 68.000,00 TL kesin teminat verildiğini, sözleşmenin haksız olarak idare tarafından yetkisiz kişiler tarafından fesih edilmesi sonucunda nakit 20.000,00 TL nin irat kaydedildiğini ve 48.000 TL lik teminat mektubunun 24.04.2007 tarihinde paraya çevrildiğini, bu aşamadan sonra Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve 2019/80 Esas , 2020/251 Karar sayılı mahkeme ilamı ile sözleşmenin feshinin iradenin haksız eylemi olduğunun tespit edildiğini ve feshin geçersizliğine, tazminatın ödenmesine karar verildiğini, mahkeme kararı ile sözleşmenin feshinin haksız olduğunun kanıtlandığını, bu nedenle teminat tutarı olan 68.000,00 TL nin bankanın müvekkiline uyguladığı %54 temerrüt faizi ile birlikte taraflarına ödenmesi gerektiğini, temerrüt faizinin mektubun paraya çevrildiği tarih olan 24.04.2007 tarihinden başlaması gerektiğini, teminat mektubunun paraya çevrilmesi üzerine mektubu veren banka olan … T.A.Ş. Nin mektup bedelinin tahsili için teminat mektubuna teminat olarak verilen ipoteğin paraya çevrilmesi için İstanbul 10. İcra Müdürlüğünün 2010/1308 Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, müvekkiline ve ağabeyine ait ipotekli bulunan 9 bağımsız bölümlü gayrimenkulü satışa çıkardığını, bu gayrimenkulün 7 adet bölümünün satıldığını, 2 adedinin satış aşamasında olduğunu, müvekkilinin bu işlemlerden telafisi imkansız zararlara uğradığını, ticari itibarının sıfır olduğunu, gayrimenkulün icra yolu ile satıldığını, ilgili banka tarafından alacağına %54 temerrüt faizi işletildiğini, müvekkilinin işin haksız yere fesih edilmesinin, teminatın paraya çevrilmesinin ve kredisinin bozulması nedeni ile zararının çok büyük olduğunu bu konuda ayrıca dava açılacağını, Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80 Esas , 2020/251 Karar sayılı ilamının Yargıtay incelemesinden geçtiğini ve kesinleştiğini, 2007 yılından beri devam eden dava sonucunda müvekkilinin davasının kabul edildiğini ve davalı idareden 183.478,26 TL nin dava tarihi olan 06.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini ve davalı idare tarafından ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki anlaşma ile Muğla/Dalaman … Köyü, …. ve …. Mahallesi İçme Suyu inşaat işinin 24.11.2005 tarihli sözleşme ile idare tarafından yüklenici olarak müvekkiline verildiğini, sözleşmede yer alan tüm işlerin süresinde ve sözleşmeye uygun olarak yapılmasına rağmen sözleşmenin idare tarafından haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ve hatta sözleşmeyi feshetmeye yetkili olmayan kişiler tarafından sözleşmenin 15.03.2007 tarihinde feshedildiğini akdin feshinde müvekkilinin kusurunun olmadığını, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80 Esas , 2020/251 Karar sayılı ilamı ile kanıtlandığını, davalı idareye Sakarya 3.Noterliğinin 02.08.2021 tarih , 14292 yevmiye nolu ihtarı ile 68.000,00 TL teminat tutarının ve bankanın uyguladığı %54 temerrüt faizi tutarının ödenmesi için ihtar tebliğ edildiğini ve davalı idarenin 16.08.2021 tarihinde verdiği cevap ile taleplerinin yerinde görülmediğinin bildirildiğini, alacaklarının tahsili için Muğla 2. İcra Müdürlüğünün 2021/2634 Esas sayılı dosyasından 19.08.2021 tarihinde icra takibine geçildiğini ve ilamsız ödeme emrinin idareye 02.09.2021 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı idarenin 02.09.2021 tarihli dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz ettiğini, yapılan itiraz üzerine Sakarya Arabuluculuk Bürosuna 2021/573 başvuru numarası ile arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma olmadığını belirterek borçlunun Muğla 2.İcra Müdürlüğü 2021/2634 Esas sayılı dosyasındaki borca itirazının şimdilik 400.000 TL lik kısmının iptaline , fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, takibin devamına, % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatının borçlu idareden tahsiline, faiz, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; davacının Mülga … ile arasında 24.11.2005 tarihinde imzalanan Muğla ili, … ilçesi, … ve … Mahallesi İçme Suyu İnşaatı ve yapım işi ile ilgili aynı yılda nakit ve mektup olarak verdiği teminat bedellerinin tahsili için icra takibi başlattığını, icra takibine yönelik itirazın iptalini talep ettiklerini, öncelikle zamanaşımı itirazını ileri sürdüklerini, dava konusu yapım işinin, davacı yükleniciye teslim edildikten sonra mülga … tarafından 13.03.2007 tarihinde işe ait sözleşmenin feshedildiğini, fesih tarihinden davanın açıldığı bu yıla kadar yaklaşık on beş yıl geçtiğini, dava konusu alacağın bu sözleşmeden kaynaklanan teminat bedeline ilişkin olduğunu, bu uzun süre boyunca davacının İdareden alacağını talep etmediğini, alacağı talep etme hakkının zaman aşımına uğradığını, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, 6360 Sayılı Yasa ile Muğla ilinin büyük şehir statüsü kazandığını, müvekkili idarenin (….) ise Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın kurulması ile birlikte, 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İSKİ) Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca ve Bakanlar Kurulu kararıyla, 31.03.2014 tarihinde kurulduğunu, bu tarihten itibaren daha öncede belde ve ilçe belediyeleri veya diğer kurumlarca yürütülen ve yasalarla belirlen bir takım hizmetler yeni kurulan İdarelerin görev alanına göre paylaştırıldığını, 6360 sayılı yasanın 1. maddesi ile …nin tüzel kişiliğinin kaldırıldığını, mülga kurum aleyhine açılan ve davacının dilekçesinde bahsi geçen tespit ve alacak davasının tarafının müvekkili idare olduğunu, davacının dilekçesinde mülga … ile davacı arasında başlayan ve sonra 6360 sayılı yasa gereği İdarenin kurulmasının akabinde İdarenin taraf olduğu Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80 Esas 2020/251 K. Sayılı 08.7.2020 tarihli davadan bahsettiğini söz konusu dava ile bu davanın ilişkilendirilmesini kabul etmediklerini, davacının, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin asıl davasında, davacının taraflar arasında imzalanan sözleşmenin fesih işleminin haksız olduğunun ve sözleşmenin geçerli olduğunun tespitini talep ettiğini, yerel mahkemece (2015/306 Esas sayılı eski esas) davanın kabulüne dair verilen kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/4143 Esas ve 2018/5232 Karar sayılı 21.12.2018 tarihli kararı ile ” Asıl dava yönünden …. karşı tarafa ulaştırılacak irade beyanı ile sonuç alınabilecek konuda dava açılmasında hukuki yarar bulunduğundan da söz edilemeyeceği gibi ayrıca fesih suretiyle sona eren sözleşme yönünden de mahkemece aynen ifa kararı verilemez. Bu nedenle hukuki yarar yokluğundan asıl davanın reddine karar verilmesi yerine yanlış değerlendirme ile davanın kabulü doğru görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulduğunu bunun üzerine Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80 Esass 2020/251 Karar sayılı 08.07.2020 tarihli kesinleşen kararında bozmaya uyularak “….Bu suretle sözleşme fesihle sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimsenin sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptali ya da bu şekilde yaratılan muarazanın men’ine karar verilemez. Fesih suretiyle sona eren sözleşmenin aynen ifasına karar verilemeyeceğinden iş bu davada davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine” şeklinde karar verdiğini, davacının dilekçesinde, sözleşmenin feshinin haksız olduğunun tespit edildiğini belirterek teminat alacaklarının muaccel hale geldiğinden bahsettiğini ancak bu beyanı kabul etmediklerini, Yargıtay ilamı uyarınca, mahkemece sözleşmenin feshinin geçerli olup olmadığı yönünde bir tespit ya da bu konunun esasına ilişkin inceleme yapılmadığını, davacının davasının reddedildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, Birleşen davada ise, çelişkili bilirkişi raporlarına rağmen, ilk ve olaya en yakın olduğu gerekçesiyle değişik iş dosyası esas alınarak hüküm kurulduğundan davacının, mülga …nden alacaklı bulunduğunu, nihayetinde kesinleşen karar gereğince müvekkili idarece davacıya ilam gereği tüm ödemelerin yapıldığını, birleşen dosyanın alacak davası olduğunu, bu davanın İdareleri aleyhine sonuçlanmasının sözleşmenin feshinin haksız olduğu sonucunu doğurmayacağını, sözleşmenin feshinin haklı ya da haksız olup olmadığı konusunda mahkemece esasa ilişkin bir inceleme yapılmadan ve Yargıtay ilamı uyarınca davacının davasının usulden reddedildiğini, Davacının dava açma hakkını kötüye kullandığını, davacının teminat alacaklarını yasaların öngördüğü sürelerde talep etmeyerek diğer davanın sonuçlanmasının akabinde talep etmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu, bu durumun hukuk düzeni ile bağdaşmadığını, alacak sebeplerinin birbirinden tamamen farklı olduğunu, icra takibindeki faiz oranını da kabul etmediklerini, tüm bu nedenlerle zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddine, usule ilişkin itirazlarına itibar edilmemesi halinde davanın esastan reddine, müvekkili idare aleyhine haksız ve kötüniyetle başlatılan icra takibi nedeniyle davacının takip konusu alacağın %20 sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 10.03.2022 tarih ve 2021/1683 Esas, 2022/323 Karar sayılı kararında özetle; “…Her ne kadar davalı tarafça kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de, davacının taraf olduğu sözleşmenin iş sahibi idare tarafından sona erdirildiğinin sabit olduğu ve davacı tarafça Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80E. Sayılı dosyasından verilen kararın kesinleşmesi dikkate alınarak dava açıldığı, zamanaşımının cevap süresi içinde davalı tarafça def’i olarak ileri sürülmemesi halinde davanın esastan görülerek sonuçlandırılması gerektiği, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80E. Sayılı dosyasında davacının alacağının varlığının kesinleştiği, dolayısıyla sadece alacağın zaman aşımına uğramış olması kötü niyetin varlığını göstermeye yeterli olmadığından davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin de reddine…” şeklindeki gerekçe ile davanın zamanaşımı sebebiyle usulden karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 12.04.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1. Yerel mahkeme kararı dosya içeriğine uygun değildir. Taraflar arasındaki sözleşmenin idarece feshi üzerine müvekkil tarafından idare aleyhine haksız fesih nedeni ile alacak davası açılmıştır. Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 2007/152 esas sayılı dosya ile 2007 yılında dava açılmıştır. Bu açılan dava zaman aşımını kesen davadır. Zira bu dava ile teminat mektubu alacağının talep edilmesi bu davanın sonucuna göre anlam kazanacaktır. Zira B.K.128 maddesi göre ; “sözleşmeden doğan alacaklarda müruru zaman alacağın muaccel olduğu zamandan başlar” demektedir. İdare sözleşmeyi haksız olarak fesih etmiş ve teminatımızı haksız olarak paraya çevirmiştir. Fesihin haksız olduğuna dair davacının kararı 06.06.2021 tarihinde kesinleşmiştir. Bu tarihe kadar zaman aşımı durmuştur. Feshin haksız olduğuna dair mahkeme kararı 06.06.2021 tarihinde Yargıtay onama kararı ile kesinleştiğinden zaman aşımı süresi de 06.06.2021 tarihinden itibaren başlamıştır. Bu nedenle davanın zaman aşımına uğradığına dair karar yasal dayanaktan yoksun olup ortadan kaldırılması gerekir.
2.Müvekkil … 06.06.2007 tarihli dilekçesi ile Muğla Asliye Hukuk Mahkemesine başvurmuş ve dilekçesinde 183.478,26 TL alacağın ödenmesi ve davamıza konu teminatın davalı idare tarafından irad kaydedilmesinin dava sonuçlanıncaya kadar durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinde bulunmuştur. Bu husus dahi zaman aşımını kesen sebeplerdir. Davamız Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/152 esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir. 2007/289 esas sayılı dosya 2007/368 karar sayısı ile 11.09.2007 tarihinde 2007/152 esas sayılı dosyası ile birleştirilerek yargılamaya 2007/152 esas sayılı dosya üzerinden devam edilmiştir. Birleştirme kararı ektedir.
3.Müvekkil Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/289 esas sayılı dava dosyasında davaya konu teminat mektubu alacağı için tedbir kararı talep etmiştir. Dava 06.06.2021 tarihinde Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 2020/2658 esas , 2021/2754 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir. Teminat mektubu ile ilgili dava açma süresi 06.06.2021 tarihinde muaceliyet kazanmıştır. Bu nedenle zaman aşımından söz edilemez Yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılması gerekir.
4.Bir diğer husus ise ; yerel mahkeme kararında takdir edilen 36.450,00 TL vekalet ücreti yasaya uygun değildir. Vekâlet ücreti teminat mektubu tutarı olan 68.000 TL üzerinden hesaplanması gerekirdi. Faiz üzerinden de vekâlet ücreti hesaplanması yasaya uygun olmamıştır. Vekâlet ücreti yönünden de kararın ortadan kaldırılması gerekir.
SONUÇ VE İSTEK : Yukarıda arz ettiğimiz nedenlerle ve dosya içeriğine göre , yerel mahkeme kararının istinaf incelemesinin yapılarak ; dava dilekçemiz ve delil olarak gösterilen Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası ile birlikte değerlendirildiğinde zaman aşımı yönünden davanın reddine karar verilmesinin yasal dayanaktan yoksun olması nedeni ile yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına, incelemenin murafaalı yapılmasına…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 26.04.2022 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; “…Davacı, Muğla 2. İcra Müdürlüğü’nün 2021/1634 Esas sayılı dosyası ile müvekkil İdare aleyhine icra takibi başlatmış olup yapılan takibe yönelik itiralarımızın iptali davasında davanın zamaşımından reddine karar verilmiştir. Söz konusu karar usul ve yasaya uygun olup davacının haksız istinaf taleplerinin reddini talep ediyoruz. Davacı, mülga … ile arasında 24.11.2005 tarihinde imzalanan Muğla ili, Dalaman ilçesi, … ve … Mahallesi İçme Suyu İnşaatı ve yapım işi ile ilgili aynı yılda nakit ve mektup olarak verdiği teminat bedellerinin tahsili için başlattığı icra takibine yönelik itirazımızın iptalini talep etmektedir. Davacı istinaf dilekçesinde, feshin haksız olduğuna dair kararın 2021 tarihinde kesinleştiğini belirterek zamanaşımı süresinin bu tarihten başlayacağını belirtmiş olsa da, bu yaklaşım hatalıdır. Zira mahkemece feshin haksız olduğuna dair karar verilmemiştir. Ortada teminat için talep edilen tedbir kararı da bulunmamaktadır. Cevap dilekçemiz de bahsi geçen davanın safahatını detaylı şekilde açıklamıştık. Davacı dilekçesinde, mülga … ile davacı arasında başlayan ve sonra 6360 sayılı yasa gereği İdaremizin kurulmasının akabinde İdarenin taraf olduğu Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/80 Esas 2020/251 K. Sayılı 08.7.2020 tarihli davadan bahsetmektedir. Davacı, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin asıl davasında, davacı taraflar arasında imzalanan sözleşmenin fesih işleminin haksız olduğunun ve sözleşmenin geçerli olduğunun tespitini talep etmiştir. Yerel mahkemece (2015/306 Esas sayılı eski esas) davanın kabulüne karar verilmiş olup anılı karar bozulmuştur. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/4143 Esas ve 2018/5232 Karar sayılı 21.12.2018 tarihli kararında ” Asıl dava yönünden …. karşı tarafa ulaştırılacak irade beyanı ile sonuç alınabilecek konuda dava açılmasında hukuki yarar bulunduğundan da söz edilemeyeceği gibi ayrıca fesih suretiyle sona eren sözleşme yönünden de mahkemece aynen ifa kararı verilemez. Bu nedenle hukuki yarar yokluğundan asıl davanın reddine karar verilmesi yerine yanlış değerlendirme ile davanın kabulü doğru görülmemiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Bunun üzerine Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/80 Esass 2020/251 Karar sayılı 08.07.2020 tarihli kesinleşen kararında bozmaya uyarak: “….Bu suretle sözleşme fesihle sona eren sözleşme nedeniyle hiç kimsenin sona eren sözleşme ile bağlı kalmaya zorlanamayacağından feshin iptali ya da bu şekilde yaratılan muarazanın men’ine karar verilemez. Fesih suretiyle sona eren sözleşmenin aynen ifasına karar verilemeyeceğinden iş bu davada davacının hukuki yararı bulunmadığından davanın usulden reddine” şeklinde karar vermiştir. Davacı dilekçesinde, sözleşmenin feshinin haksız olduğu tespit edildiğini belirterek bu nedenle teminat alacaklarının muaccel hale geldiğinden bahsetse de, bu beyanı kabul etmiyoruz. Çünkü yargıtay ilamı uyarınca, mahkemece sözleşmenin feshinin geçerli olup olmadığı yönünde bir tespit ya da bu konunun esasına ilişkin inceleme yapılmamıştır. Davacının davası usulden reddedilmiş ve bu karar kesinlemiştir. Birleşen davada ise, çelişkili bilirkişi raporlarına rağmen, ilk ve olaya en yakın olduğu gerekçesiyle değişik iş dosyası esas alınarak hüküm kurulduğundan davacı, mülga …nden alacaklı bulunmuştur. Nihayetinde kesinleşen karar gereği müvekkil İdarece davacıya ilam gereği tüm ödemeler yapılmıştır. Birleşen dosya alacak davasıdır. Bu davanın İdaremiz aleyhine sonuçlanması sözleşmenin feshinin haksız olduğu sonucunu doğurmaz. Sözleşmenin feshinin haklı ya da haksız olup olmadığı konusunda mahkemece esasa ilişkin bir inceleme yapılmadan ve Yargıtay ilamı uyarınca davacının davası usulden REDDEDİLMİŞTİR.Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/1683 Esas 2022/323 Karar sayılı 10.03.2022 tarihli kararında:”Her ne kadar davacı taraça taraflar arasında yapılan 24.11.2005 tarihli sözleşmenin feshinin haklı sebeplere dayalı olmadığı bu nedenle sözleşme kapsamında idareye teminat olarak verilen nakdi teminatın irat kaydedilmesi, teminat mektubunun ise paraya çevrilmesinin haksız olduğu belirtilerek teminatların iadesi istemi ile başlatılan takibe davalı tarafın itirazlarının haklı olmadığı belirtilerek itirazın iptaline karar verilmesin talep edilmiş ise de, 6360 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce sözleşmenin tarafı olan Muğla İl Özle idaresi tarafından sözleşmenin 13.03.2007 tarihinde feshedilmiştir. Taraflar arasında sözleşmenin yapıldığı ve iş sahibi tarafından feshedildiği tarihte yürürlükte bulunan 818 Sayılı borçlar Kanununun 126/4. Maddesine göre “… müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar” 5 yıllık zaman aşımına tabidir. İdare tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin 13.03.2007 tarihinde feshedildiği, davacı tarafça 28.03.2007 tarihinde feshin haksız olduğu iddiası ile sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti yönünde mahkemeye dava açılmış olmakla 28.03.2007 tarihi itibarı ile fesihten haberdar olduğu, sözleşmenin feshedildiği tarih itibarı ile yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanununun 369. Maddesine göre iş sahibinin iş bitmeden önce yapılan şeyin bedelini vermek ve müteahhidin zarar ve ziyanını karşılamak şartı ile sözleşmeyi fesih hakkının bulunduğu dolayısıyla davacı tarafça sözleşmenin feshinin haklı olmayan sebeplere dayalı olduğu iddia ediliyorsa ancak bundan kaynaklanan zarar ve ziyanını talep edebileceği, sözleşmenin aynen ifasını talep edemeyeceği dolayısıyla davacı yönünden en geç 28.03.2007 tarihinde istisna( 6100 Sayılı yasaya göre eser) akdinden dolayı meydana gelen bir zarar veya alacak varsa muaccel hale geleceği, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğü ve uygulama şekli hakkındaki 6101 Sayılı Yasanın 1. Maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanacağından ve 6098 Sayılı Yasanın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olması sebebi ile sözleşmenin sona erdiği ve davacı tarafından da en geç sözleşmenin sona erdirildiğinin öğrenildiği tarih olan 28.03.2007 tarihinden 6098 Sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması sebebi ile davacı tarafından açılan davanın zamanaşımı sebebi ile usulden reddine karar verilmesi gerekmiş … “şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu karar usul ve yasaya uygundur. 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Yürürlüğü Hakkındaki Kanunun 1. maddesine göre: “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.” Aynı kanunun “Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri” başlıklı 5. maddesi: “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam eder. ” şeklindedir. Yukarıda bahsi geçen maddeler birlikte değerlendirildiğinde, eldeki somut uyuşmazlığa uygulanması gereken zamanaşımı süreleri 818 sayılı Borçlar Kanunu’na göre belirlenmelidir. 818 sayılı BK’nun 126/4 maddesine göre eser sözleşmelerinde uygulanması gereken zamanaşımı süresi 5 yıldır. Anılan zamanaşımı süresi ise feshedilen sözleşmelerden kaynaklanan alacaklar için fesih tarihinden 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır. Dava konusu yapım işi, davacı yükleniciye teslim edildikten sonra mülga … tarafından 13.03.2007 tarihinde işe ait sözleşme feshedilmiştir. Fesih tarihinden davanın açıldığı bu yıla kadar yaklaşık on beş yıl geçmiştir. Dava konusu alacak bu sözleşmeden kaynaklanan teminat bedeline ilişkindir. Bu uzun süre boyunca davacı İdareden alacağını talep etmemiş olup alacağı talep etme hakkı zamanaşımına uğramıştır. Bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddi usul ve yasaya uygun olup davacının haksız istinaf taleplerinin reddi gerekmektedir. Ayrıca yerel mahkemenin vekalet ücretine yönelik kurduğu hüküm de usul ve yasaya uygun olmakla davacının vekalet ücreti açısından istinaf talebi de yersiz ve hukuka aykırıdır. …”ifadelerini içeren gerekçelerle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir .
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, teminat mektuplarının idare tarafından paraya çevrilmesi nedeniyle açılan teminat mektupları bedellerinin faizleriyle birlikte iadesine ilişkin itirazın iptali davasıdır.
Somut olayda davacı yüklenici … vekili davalı idare (aslında … Müdürlüğü ile) ile davacı arasında 2005 tarihli eser sözleşmesi yapılıp 20.000,00 TL ve 48.000,00 TL’lik toplam 68.000,00 TL kesin teminat verildiğini, sözleşmenin haksız olarak idare tarafından feshedilip 20.000,00 TL’lik nakit verilen paranın irat kaydedildiğini 48.000,00 TL’lik teminat mektubunun da 24.04.2007’de paraya çevrildiğini, … tarafından teminat mektubu bedelinin tahsili için İstanbul 10. İcra Müdürlüğü’nde 2010/1308 Esas sayılı dosyada ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlatıldığını, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/80 Esas, 2020/291 Karar sayılı dosyasında; kararın 15.11.2021 tarihinde kesinleştiğini bu davada; davacının haklılığının ortaya çıktığını ve 183.478,26 TL’nin dava tarihi olan 06.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı idareden tahsiline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, yüklenicinin haklı olduğunu, sözleşmenin idare tarafından haksız olarak feshedildiğini (15.03.2007 tarihinde) davalı idareye, Sakarya 3. Noterliği’nin 02.08.2021 tarihli ihtarının çekildiğini, teminat mektupları ve faizlerinin ödenmeyeceğinin idarece bildirildiğini, Muğla 2. İcra Müdürlüğü’nün 2021/2634 Esas sayılı dosyasında 19.08.2021’de takip yaptıklarını, davalı idarenin itiraz süresi içinde borca ve ferilerine itiraz ettiğini belirterek borca itirazın şimdilik 400.000,00 TL’lik kısmının iptaline, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir (Arabuluculuk için başvurulmuş sonuç alınamamıştır).
Davalı idare vekili cevap dilekçesiyle sözleşmenin … tarafından 13.03.2007 tarihinde feshedildiğini, davacının talep ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davada davacının sözleşmenin feshinin geçersizliğinin tespiti davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verildiğini, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini ve kötüniyet tazminatı hükmedilmesini talep etmiştir.
Mahkeme ise eser sözleşmesinden beş yıllık zamanaşımı süresinin geçerliği olduğunu belirterek zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar vermiştir.
Karara karşı davacı vekili istinafa başvurup, Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının 2021 tarihinde kesinleştiğini, bu süre içinde zamanaşımının durduğunu, ayrıca vekalet ücret hesabı yaplmadan, faizler hesaba alınmadan 68.000,00 TL üzerinden hesaba alınmalıydı diyerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Öncelikle davalı … olup, ilk dava da Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmüştür. Dava eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olmasına rağmen, asliye ticaret mahkemesinin karar vermesi doğru değildir. Görev hususu kamu düzenine ilişkindir. İstinaf isteminin HMK 353/(1)-a-3 maddesi gereğince kabulü gerekir (Sözleşme … Müdürlüğü ile imzalanmış, sonra Kanun gereği …’ye devrolunmuştur.).
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı avukatının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi doğrultusunda kabulü ile; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.04.2021 tarih ve 2018/1389 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görev yönünden KABULÜ İLE,
2-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.03.2022 tarih ve 2021/1683 Esas, 2022/323 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca, gerekli görev yönünden karar verilerek sonuçlandırmak üzere dosyanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine;
4-Verilen kararın niteliği gereğince istinaf karar ve ilam harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan toplam 80,70 TL istinaf peşin karar harcının talebi halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere 17.06.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.