Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/703 E. 2022/801 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/703
KARAR NO : 2022/801

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/153
KARAR NO : 2022/904
DAVA TARİHİ : 21/09/2020
KARAR TARİHİ: 01/09/2021
DAVA : Alacak (Cari Hesap Veya Ticari Kredi Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ : 02.06.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 02.06.2022

Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.03.2022 tarih ve 2021/153 Esas, 2022/904 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Davacı ve davalı şirket arasında … A.Ş.’ ye ait olan fabrikanın kurulumu devam ederken bu fabrikanın sığınak, yangın söndürme, doğalgaz, tesisat yapım ve sıhhi tesisat yapım konularında sözleşme imzalandığını, davalı şirketle 4 adet sözleşme imzalandığını, yüklenici davacı şirketin sözleşmelerde belirtilen işleri ve davalı şirketin sözleşme dışı istediği işleri 2020 yılı Ocak ayı itibari ile bitirdiğini, 2020 yılı Ocak ayına kadar davalı şirket ve dava dışı … şirketi tarafından müvekkiline bir takım ödemeler yapılarak bir takım çekler verildiğini ancak kendilerine ödenmeyen kısım olduğunu, davalı tarafın iş bitirildikten sonra müvekkili firma tarafından kendilerine 04/02/2020 tarihinde kesilen 3 adet faturayı da teslim almadıklarını, bu 3 faturanın davalı şirkete ihtarname yolu ile gönderilmesine rağmen borcun ödenmediğini, müvekkilinin davalı şirkete yaptığı işlerin karşılığı olan sözleşmeden kaynaklı bakiye alacağının, davalı şirket yetkilisinin sözleşme dışı yaptırdığı işlerden kaynaklı alacağın ve yangın söndürme sözleşmeden kaynaklanan bedelin tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından hazırlanan ve sözlü olarak anlaşılan hususların dışında hükümler içeren yazılı sözleşmenin müvekkili şirketin mesul müdürü …’in babası olan …’e imzalatıldığını, yetkisiz kişi tarafından imzalanan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, hiçbir şekilde yazılı sözleşmenin kabul edilmemekle birlikte davacı firma tarafından müvekkili firmanın iş yerinde yapılan işlerden tamamlanmayan, eksik ve ayıplı işlerin olduğunu, bu eksikliklere ilişkin görsellerin dosyaya sunulacağını, bu hususların hesaplanması için mahkemece teknik bilirkişi görevlendirilmesini, davacı firma tarafından eksiklikler tamamlandıktan sonra ve davacı tarafça iddia edilen ödenmeyen bedelin, taraflar arasında yapılan anlaşmaya aykırı olmamak kaydı ile karşı tarafa ödeneceğini, davacının davasının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve beyan edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 11.03.2022 tarih ve 2021/153 Esas, 2022/904 Karar sayılı kararında özetle; ”…01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan TTK’nun 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğindeki bu dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yukarıda belirtilen kararları gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi, Anayasa tarafından güvence altına alınan doğal hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Neticesinde doğal hakim ilkesinin ortaya koyduğu “kanunilik” ve “önceden belirlenmiş olma” ilkeleri ile de çelişmektedir. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de ortadadır. Kararda görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Dava açılmasının yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından birisi davanın açılması ile görevli ve yetkili mahkemenin artık sabit hale gelmesidir. Sonradan ortaya çıkan değişikliklerin görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği ortadadır. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuçta mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Bu durumda yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hüküm yoksa mevcut mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemelere gönderemeyecektir. Geçiş hükmü niteliğinde yasal bir düzenleme bulunmaksızın Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yukarıda belirtilen kararları gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi veya devredilmesi bu durumda mümkün olmayacaktır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/04/2019 tarihli 2017/11-10 Esas – 2019/401 Karar sayılı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/05/2011 tarihli 2009/13600 Esas – 2011/6019 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/2006 Esas-2022/60 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nin 2022/72 Esas-2022/191 Karar sayılı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/1586 Esas-2022/33 Karar sayılı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2022/1073 Esas-2022/2686 Karar sayılı (uyuşmazlığın giderilmesi kararı), Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2022/1760 Esas-2022/2689 Karar sayılı aynı mahiyetteki emsal niteliğinde olan kararları da dikkate alındığında, 01/09/2021 tarihinden önce açılan iş bu ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı avukatı tarafından verilen 30.03.2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile; ”…1. Sayın Yerel Mahkemenin hukuka aykırı ve herhangi bir hukuki dayanağı bulunmayan görevsizlik kararını kabul etmemiz mümkün değildir. Mevcut uyuşmazlık TTK m. 5 uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olup, işbu davalarda görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemeleridir. Dolayısıyla Sayın Yerel Mahkemenin görevli olduğu işbu davayı görevsizlik nedeniyle usulden reddetmesi hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Bu doğrultuda Sayın Dairenizden yasaya ve usule aykırı Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etme zorunluluğumuz vuku bulmuştur.
2. Uyuşmazlık TTK m 5 anlamında ticari davadır.
İşbu dava konusu uyuşmazlık ticari ilişkiden kaynaklanmaktadır. Davanın taraflarının her ikisinin de tacir sıfatının bulunmasının yanında, uyuşmazlık her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili bir husustan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla işbu uyuşmazlık ticari dava niteliğindedir.
Kanun hükmünde de açıkça düzenlendiği üzere, mevcut ticari davada görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesidir.
2. Zira, dava ilk olarak Manisa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından daha önce görevsizlik kararı verilerek Sayın Yerel Mahkemeye gönderilmiştir. Bu durum çelişkili karar yasağına ve usul ekonomisine de aykırıdır. Sayın Yerel Mahkemenin yeniden; önceden görevsizlik kararı vermiş olan mahkemeye dosyanın gönderilmesine karar vermesi hukuki dayanaktan yoksun olduğu gibi; anlaşılabilir de değildir.
Bu nedenle haksız ve hukuki mesnetten yoksun Yerel Mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir.
3. HSK kararının hukuka aykırılığı bulunmamaktadır.
Her ne kadar Yerel Mahkemece HSK Kurulu’nun kararının Anayasaya ve tabii hâkim ilkesine aykırı olduğu gerekçe gösterilse de işbu HSK Kurulu kararında ve kararı değerlendirildiğinde davanın TTK madde 5 uyarınca ticari iş niteliğinde olması, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel Mahkeme statüsünde olması ve bu sebeple kurulan ve görevlendirilen mahkemeler olması dikkate alındığında davamızın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi yasal zorunluluktur.
Yukarıda detaylıca açıkladığımız üzere, ticari davalarda görevli mahkeme o bölgedeki asliye ticaret mahkemesidir. Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi mevcutken, işbu itirazın iptali davasının Manisa Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi usule aykırı olacaktır.
Usul ekonomisi de gözetildiğine; açık mevzuat göz önünde bulundurulduğunda; kararın hukuka aykırı olduğu açıkça ortadadır. Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle haksız ve hukuki mesnetten yoksun yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmesini saygılarımızla bilvekale arz ve talep ederiz.
Yukarıda sunulu nedenlerle; Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/153 E., 2022/904 K sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılması ile davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Manisa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşılmış olup, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11.03.2022 tarih ve 2021/153 Esas, 2022/904 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin harç ile karşılandığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 02.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.