Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/679 E. 2022/779 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/679
KARAR NO : 2022/779

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/204
KARAR NO : 2022/723
DAVA TARİHİ : 18/06/2019
KARAR TARİHİ: 17/02/2022
DAVA : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 25.05.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 25.05.2022
Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.02.2022 tarih ve 2021/204 Esas, 2022/723 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 20.04.2022 tarih ve 2022/877 Esas, 2022/770 Karar sayılı görevsizlik kararı ile Dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, Menfi Tespit davamız yönünden; Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/71 D.İş sayılı dosyasından verilmiş olan 31.05.2019 tarihli mektubun paraya çevrilmemesi yönündeki tedbir talebinin işbu dava sonucunda verilecek olan karar kesinleşene dek aynen devamına, … Bankası A,Ş.’ne ait 1660088 Mektup numaralı, 10.05.2019 vadeli Kesin Teminat Mektubundan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, … Bankası A.Ş.’ne ait 1660088 Mektup numaralı, 10,05.2019 vadeli Kesin Teminat Mektubunun müvekkiline iadesine, alacak davaları yönünden; davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin her bir alacak kalemi yönünden ayrı ayrı temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi istemiştir.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/71 Değişik İş sayılı dosyasında … A.Ş lehine mahkemenin yanıltılması suretiyle verilen ve aynı dosyada süresi içinde müvekkili adına itiraz edilmesine rağmen, itirazlarının henüz değerlendirilmediği dikkate alınarak, itirazlarının ivedilikle değerlendirilmesi ve …nin tedbir kararının devamına yönelik talebinin reddedilmesine, … A.Ş’nin müvekkili lehine sağladığı ve ihtiyati tedbire konu … ve bununla birlikte sağladığı taahhütnameler dikkate alındığında, … A.Ş’nin müvekkiline karşı riski üstlenme borcunu açıkça ikrar ettiğinin tespit edilmesi ve dolayısıyla … A.Ş’nin müvekkiline karşı borçlu olmadığının tespitine yönelik talebinin reddedilmesine, … A.Ş’nin …’nin vadesi dolmadan önce yenileneceğine yönelik müvekkili lehine sağladığı taahhütnameler dikkate alınarak, vade içinde …’yi yenilemeyen … A.Ş karşısında müvekkilinin …’yi paraya çevirme hakkı bulunmasından bahisle, .. A.Ş’nin …’nin iadesine yönelik talebinin reddedilmesine, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca, … A.Ş’nin yapılması öngörülen tüm ödemelerin müvekkili tarafından yapılmış olmasına rağmen, … A.Ş tarafından yapılan depolarda müvekkili tarafından depolama hizmeti verilen dava dışı 3. kişi konumundaki …’nin, deponun ayıplı imalat edildiği iddialarına karşı depoda yürüttüğü faaliyet ve çalışmaları kapsamında, müvekkiline karşı talep ettiği alacak kaleminin reddedilmesine ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin … A.Ş’ye yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 17.02.2022 tarih ve 2021/204 Esas, 2022/723 Karar sayılı kararında özetle; “…01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan TTK’nun 4. Maddesi uyarınca ticari dava niteliğindeki bu dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi, Anayasa tarafından güvence altına alınan doğal hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Neticesinde doğal hakim ilkesinin ortaya koyduğu “kanunilik” ve “önceden belirlenmiş olma” ilkeleri ile de çelişmektedir. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda DOĞAL HAKİMLİK İLKESİNİN gözetildiği de ortadadır. Kararda görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Dava açılmasının yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından birisi davanın açılması ile görevli ve yetkili mahkemenin artık sabit hale gelmesidir. Sonradan ortaya çıkan değişikliklerin görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği ortadadır. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuçta mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Bu durumda yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hüküm yoksa mevcut mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemelere gönderemeyecektir. İlgili mahkemece dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi mümkün değildir. Aynı mahiyette olan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 2021/1586 Esas-2022/33 Karar, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2022/226 Esas-2022/204 Kararı ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2021/2998 Esas, 2021/2241 Karar sayılı emsal niteliğindeki kararları da dikkate alınarak, tüm bu nedenlerle; 01/09/2021 tarihinden önce açılan ticari davanın yetkili ve görevli olan Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 10.03.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, HSYK Kararı incelendiğinde, derdest davaların mahkemelerince görüleceği yönünde bir düzenleme olmadığının görüldüğünü, mevzuat kapsamında yapılan özel ve genel mahkeme ayrımı uyarınca özel kanunla düzenlenen bir hususun belirtilen yargılamaya tabi olması gerektiği anlaşıldığını ve somut davanın ticari uyuşmazlık nedeniyle kaynaklandığının açık olduğunu, asliye ticaret mahkemesi tarafından incelenerek çözüme ulaştırılması gerektiğini, dolayısıyla, işbu yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak yargılamaya görevli asliye ticaret mahkemesinde devam edilmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 17.03.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, yerel mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğundan davalının işbu kötü niyetli istinaf başvurusunun esastan reddine, istinaf yargılama giderlerinin davalıya tahmiline, kötü niyetli istinaf isteminde bulunan davalı aleyhinde HMK uyarınca mahkemece takdir edilecek tutarda lehlerine vekâlet ücretine hükmedilmesine, davalı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesine, karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Manisa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.02.2022 tarih ve 2021/204 Esas, 2022/723 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin harç ile karşılandığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 25.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.