Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/63 E. 2022/93 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/63
KARAR NO: 2022/93

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/649
KARAR NO : 2021/402
DAVA TARİHİ : 11/05/2021
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
KARAR TARİHİ : 20.01.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 16.02.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.10.2021 tarih ve 2021/649 Esas, 2021/402 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından, Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … plakalı aracı periyodik bakımları ve hasarlı parçaların tamiri için davalı … ….’in yönetici ve sahibi olduğu … isimli firmaya teslim ettiğini, Davalı bu işlemlerin yapılması amacı ile 37.500 TL talep ettiğini, ödemeyi teminen 35.000 TL çek ciro yolu ile teslim edilmiş ve 2.500 TL ise müvekkilin … A.Ş hesabından banka havalesi ile 14.09.2020 tarihinde davalı …’in … Bankası hesabına ödediğini, müvekkil tarafından ödemeler yapılmış taraflar arasında telefon üzerinden yapılan yazışmalarla sabit olduğu üzere davalı edimlerini ifa ettiğini beyan ederek müvekkilden aracı teslim almasını istediğini, taraflar arasındaki telefon üzerinden yapılan yazışma örnekleri ekte olduğunu, müvekkil aracı çekici ile işyerine getirmiş ve çalıştırmak istediğinde yapıldığı iddia edilen işlerin yapılmadığını gördüğünü, 25.11.2020 tarihinde davalılara ihtar çekilerek hem ayıp bildirilmiş hem de ödenen bedelin iadesi istendiğini, Davalı 08/12/2020 tarihinde ihtara cevap vererek ihtarnamedeki tüm hususları kabul etmediklerini beyan ettiğini, hal böyle olunca ayıplı ve eksik hizmete ilişkin delillerin yok olma ihtimali bulunduğundan delil tespiti talep edilmiş Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/129 D.iş sayılı dosyası ile eksiklikler tek tek tespit edilmiş ancak bilirkişiler fiyatlandırma yaparken toplam bir bedel çıkarmışlar ve tarafından yapılan belirleme piyasa değerinin altında olduğundan rapora itiraz edildiğini, delil tespiti istemi için 1.436,7 masraf yapıldığını, tespit istemi için yapıları giderler yargılama gideri vasfında olduğu için işbu davada yargılama giderine hükmedilirken tarafından yapılan bu giderlerinde dikkate alınmasını talep ettiğini, taraflar arasındaki ilişki ticari olduğu için öncelikle arabulucuya başvurulmuş ancak bir uzlaşma sağlanamadığını, anlaşmama tutanağı dilekçe ekinde olduğunu, Davalı taraf söz konusu arabuluculuk başvurusu karşı yetki itirazın bulunduğunu, huzurdaki davada da yetki itirazında bulunma ihtimali olduğunu, ancak yetki itrazı haklı olarak bodrum 1. sulh hukuk mahkemesinin 2021/102 esas sayılı dosyasından verilen kararla reddedilmiş olup karar örneği dilekçe ekinde olduğunu, Davalı taraf müvekkilden almış olduğu bedellerden sadece boyama işlerini yapmış olup bunun parasal karşılığı Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/129 D.iş sayılı dosyasında belirtildiği üzere 6000 TL olduğunu, yine aynı raporda aracın bu hali ile kullanılmasının mümkün olmadığını, bunun anlamı BK 475. 1. Fıkra birinci bent gereğince müvekkilin sözleşmeden dönme hakkının olduğunu, Sözleşmeden dönme hakkının olayına uygulanması durumunda davalı müvekkilden sadece 6000 TL almalı ancak 37500-6000=31500 TL fazladan aldığı bedeli işe müvekkile iade etmesi gerektiğini, davalı bu hususta temerrüde düşürüldüğü için işbu bedelin davalıdan ihtarmamenin tebliğ tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte müvekkile iadesine karar verilmesini, ayrıca davalı taraf edimlerini gereği gibi ifa etmediği için müvekkilin yeniden gerekli işlemleri yaptırmak için aracını nakliye ile tamir ettirmek zorunda olduğunu, bilirkişi raporunda bu gider olarak 2000 TL gösterilmiş olsa da aracın teslim alınıp yeniden mahalle getirilmesi için yol yakıt vs masraflarını bilirkişi hesap ettiğini, ancak bu bedeller için ve yine bilirkişi raporunda işin tamir süresince müvekkilin mahrum kalacağı kazanç kaybı için şimdilik 2000 TL talep ettiğini, bu nedenlerden dolayı 31.500 TL’nin 04/12/2020 Tarihinden itibaren ticari temerrüt faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine yine davalının sebebiyet vermiş olduğu zararlara karşılık olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 2000 TL’sinin dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faiz oranı üzerinden işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine tespit ve ihtarname giderleri de dahil olacak şekilde, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, dava konusuna Konya Asliye Ticaret Mahkemelerinin bakmaya yetkili olması sebebiyle yetkisizlik kararı verilmesine, usul ve yasaya aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 14.10.2021 tarih ve 2021/649 Esas, 2021/402 Karar sayılı kararında özetle; ”…Somut olayda, uyuşmazlık konusu “Alacak ” davasının açılma tarihi olan 11.05.2021 tarihine göre, Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi ile Mahkememiz arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmayıp görev ilişkisidir. 6100 sayılı HMK’da devir kararı şeklinde bir karar türü düzenlenmemiştir. Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kuruluşu, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmü gibi bir kanuni düzenleme içermediğinden ve Muğla Asliye Hukuk Mahkemeleri dışında farklı yargı çevresi bulunan Mahkemelerden verilen kararın adı ne olursa olsun (devir, gönderme vs) yukarıda açıklanan HGK. kararında belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince verilen karar teknik ve usul anlamında görevsizlik kararıdır.
6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince de verilen görevsizlik kararı 6100 Sayılı HMK’nın 20/1, 341/1 vd. Maddeleri gereğince “İstinaf kanun yoluna” tabi olup, gerekçeli kararın taraf veya vekillerine tebliğ edilmesi, kararın istinaf edilmesi halinde sonucuna göre hareket edilmesi, kararın istinaf edilmeden kesinleşmesi halinde görevli mahkemeye dosya gönderilmelidir. Aksi halde 6100 Sayılı HMK’nın 20/1 vd. maddeleri gereğince görev uyuşmazlığının çıkma olanağı bulunmamakta, bu da hem gereksiz zaman kaybına neden olmakta, hem de yargılama sürecini uzatacağından Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurabilecektir.
Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 28/09/2021 tarih ve 2021/114 Esas 2021/283 Kararı ile devir kararı verilerek dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilerek, gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Yargıtay 20. HD’nin 20/06/2016 tarih ve 2016/1401 Esas, 2016/7247 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere;
Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 28/09/2021 tarih ve 2021/114 Esas 2021/283 Kararı ile devir kararı verilmiş ise de; dava konusuna göre Mahkememize Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı bir dava dosyası geldiğinde, yine Mahkememizin 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle, bu tarihten önce açılan davalar yönünden, hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında(ki somut olayda bu durum mevcuttur), görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 28/09/2021 tarih ve 2021/114 Esas 2021/283 Kararı ile devir kararı verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilmiş ve gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 4. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı avukatı tarafından verilen 28.10.2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; açılan mezkur davada, davacı, … plakalı aracını tamir işleri ve genel bakımı için müvekkilinin sahibi bulunduğu … isimli firmaya bıraktığını, bu işlerin yapılmadığını, bu iş için 37.500 TL ödemeyi teminen 35.000,00 TL değerindeki çeki ciro yoluyla teslim ettiğini, kalan 2.500,00 TL’yi … A.Ş hesabından banka havalesi ile müvekkilinin İş Bankası hesabına ödediğini iddia ettiğini, esasen davanın ticari nitelikteki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebi istemine ilişkin olduğunu, eldeki davaya Bodrum 4.Asliye Hukuk Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla baktığını, ne var ki yargılama sırasında yürürlüğe giren 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiğini, böylece Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu tarafından görevlendirilen Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresi, il mülki sınırları olarak belirlenmiş, Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesinin, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının kaldırıldığını, yapılan değişiklik neticesinde iş bu dosya Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesinden Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine devredildiğini, ne var ki Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi görev uyuşmazlığından bahisle mahkemenin görevsizliğine ilişkin karar verdiğini, iş bu davada bir görev uyuşmazlığının söz konusu olmadığını, zira görev uyuşmazlığı; gerek aynı yargı düzeni, gerekse farklı yargı düzenleri içinde yer alan yargı mercilerinin tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada kendilerini aynı anda görevsiz veya görevli görmeleri ve böylece birbirlerinin görev alanlarına müdahaleleri durumunda söz konusu olacağını, mevcut davada ise, yargılama devam ederken bir değişiklik yapıldığını, bu değişiklik ile il merkezine bağlı çok sayıda büyük ilçe başta olmak üzere bütün ilçelerdeki ticari dava ve değişik iş dosyaları için il merkezinde kurulmuş bulunan asliye ticaret mahkemesinin görevli hale geldiğini, bu kuralın yeni açılacak davalar bakımından geçerli olduğu gibi mevcutta görülmeye devam eden henüz kesinleşmemiş dava ve işler bakımından da uygulama alanı bulunduğunu, bu durumda gerek merkezdeki mevcut asliye hukuk mahkemelerinde görülen gerekse uygulamadan etkilenen bütün ilçelerin asliye hukuk mahkemelerinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görülen derdest dosyaların, ilgili mahkemeleri tarafından ildeki asliye ticaret mahkemesine gönderileceğini, ne var ki Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi, idari karar sonucu mahkemesine gönderilen iş bu davayı basit bir görev uyuşmazlığı olarak değerlendirdiğini ve taraflara tebliğ edilmeden kesinleştiğinden ve yargı yolu tüketilmediğinden bahisle görevsizlik kararı verdiğini, ancak bu durumun basit bir görev uyuşmazlığı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, zira Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından verilen kararda ilçelerdeki mahkemelerin nasıl bir karar vererek dosyayı ile gönderecekleri hususunda bir belirleme yapılmadığını, bu sebeple Bodrum Mahkemesince verilen devir kararında hukuka aykırılığın bulunmadığını, görüleceği üzere iş bu davaya bakma görev ve yetkisinin Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinde olduğunu, mahkemece görevsizlik kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hukuka aykırı olarak verilen bu karardan dönülmesinin, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı gereği davanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince görülmesi gerektiğini, bu nedenlerle, istinaf başvurularının kabulü ile, kararın kaldırılmasına, davanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekâletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 08.11.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile; Davalının istinaf başvuru dilekçesinde ve Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin gerekçeli kararında belirtildiği üzere Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yeni kurulduğunu, kuruluşuna ilişkin yasal düzenlemede devam eden davaların Muğla Asliye Ticaret mahkemesine devrine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığını, bu durumda aslında Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen dosyanın Muğla Asliye Ticaret mahkemesine devrine ilişkin kararın doğru olmadığını, yani davanın Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesince devam edilerek karar verilmesi gerekirken davalının Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince verilen görevsizlik kararını istinaf etmiş olmasının sadece zaman kazanmaya yönelik kötü niyetli bir istem olduğunu, reddinin gerektiğini, öte yandan davalının istemi kabul edilecek olursa, işbu kararının verilmesinde müvekkilinin her hangi bir eyleminin neden olmadığı dikkate alınarak yargılama giderlerinden müvekkilinin mesul olmamasının gerektiğini, bu nedenlerle, haksız istinaf başvurusunun reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.

Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 4. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur..
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.10.2021 tarih ve 2021/649 Esas, 2021/402 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 20.01.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.