Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/596 E. 2022/776 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/596
KARAR NO : 2022/776

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/258
KARAR NO : 2022/251
DAVA TARİHİ : 20/03/2020
KARAR TARİHİ: 14/02/2022
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 25.05.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 25.05.2022
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.02.2022 tarih ve 2022/258 Esas, 2022/251 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili 17.03.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 08/06/2017 tarihli Fethiye … Özel Çevre Koruma Bölgesi Sınırları içerisinde bulunan …. Mesire yeri ve Hava sporları merkezinin Teleferik ve Telesiyej Hatları Dahil Günübirlik ve Sosyal Tesislerin Yapımı ve İşletilmesi işine ait sözleşme imzalandığını, işin konusunun “teleferik sistemi ve telesiyej hatları ve günübirlik ve sosyal tesislerin yapımı ve işletilip sözleşme süresi sonunda işletmeciye devir edilmesi işi” şeklinde tanımlandığını, aynı maddede “tesisin tüm imalatları işletmeci tarafından sağlanan avan projelere uygun hazırlanacak uygulama projelerine ve idare şartnamede kiracının hazırlayacağı belirtilen projelere uygun olarak yapılacaktır” hükmü ile yapılacak tüm imalatların onaylı projelere uygun olmasının düzenlendiğini, sözleşme “yapım karşılığı işletme hakkı sözleşmesidir” şeklinde tanımlandığını, sözleşmenin “6” maddesi sözleşmenin türü ve bedeli başlığını taşıdığını, taraflar arasındaki uyuşmazlık ve bu maddede düzenlenen hükümlerde ortaya çıktığını, tesisten elde edilen gelirlerin hangisi üzerinden belirlenen payın ödenmesi konusunu sözleşme ve eklerine aykırı olarak yorumlamakta va yapması gereken ödemeyi eksik yaptığını, kiracı pist kullanım ücretlerinde yıllık bazda toplam % 20 arttırma veya istediği oranda düşürme yetkisine sahip olduğunu, her yıl 1 Ocak tarihinde bir önceki yılın pist kullanım ücreti bir önceki yıl için (12 aylık) TÜİK tarafından açıklanan ÜFE oranı kadar arttırılarak o yıl için uygulanacak ücretin bulunacağını, bu artış KDV siz bedel üzerinden hesaplanacağını ve KDV nin ayrıca ekleneceğini kiracının teleferik ve telesiyej bilet ücretlerini yıllık bazda toplam % 20 arttırma veya istediği oranda düşürme yetkisine sahip olduğunu, sözleşmenin imzalanması ile yer teslimi ile birlikte kiracı davalı şirketin teslim edilen tesisleri işletmeye başladığını, hava koşullarının uygun olduğu yılın her günü pistlerden uçuş yapıldığını davalı şirketin gelir elde ettiğini, ancak bugüne kadar pist ücretlerinden elde ettiği gelirlerden sözleşme gereği ödemesi gerekin % 12,50 TL payı ödemediğini, ve ödememekte ısrar ettiğini, elde edilen gelirin denetlenememesi davacı şirketin payını alamamasına neden olduğunu, idari şartnamenin 45.2.3 ile 45.2.4 maddelerinde belirtilen yıllık ücret artış rakamlarının pist kullanım ücretini belirlemede birlikte uygulaması ve artışın fahiş oranda yapılması olduğu, davalı şirketin 22.04.2019 tarihli 2019/62 sayılı yazı ile 2018 yılında 1700 restaurant tesisini işletmeye açtığını, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında da işlettiğini, işletmeden elde ettiği gelirin 366.767,81 TL olduğunu % 12,50 karşılığının 45.845,98 TL olduğu belirtilen tutarın 15.05.2019 tarihinden önce ödeneceğini davacıya bildirdiğini, yazıda belirttiği tutarı KDV ekleyerek davacı hesabına yatırdığını, toplam ödenmesi gereken miktarın 5.301.143,58 TL olduğunu, sözleşmeye göre ödemesi gereken pay % 12,50 üzerinden 662.642,94 TL olduğu, davalı şirketin eksik ödediği tutar 570.950,98 TL olduğunu, ödemesi gereken tarihin 15.05.2019 olduğunu, bu tarihten itibaren Merkez Bankası Kısa Dönem Kredilerine uyguladığı ticari faizi ile birlikte ödemesi gerektiğini, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık konusunun davalının Yap İşlet Kira ve Gelirden Pay Öde Devret Modeli ile yapmaya ve aynı zamanda işletmeye başladığı sözleşmeye konu tesislerden elde edilen toplam gelirin (ciro) üzerinden sözleşmede belirtilen yıllık kira bedeli dışında ayrıca % 12,50 pay vermesi gerekirken elde edilen gelirlerden pist ücretinden elde edilen geliri ayrı tutması bu gelirden pay vermemesi, sözleşme kurulurken davalı tarafın sözleşmenin uyuşmazlık konusu hükümlerine farklı anlamlar yüklemesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile pist kullanım ücreti gelirlerinden sözleşmenin 6.3. Maddesi ” işletilen tesisin tamamından elde edilen her türlü gelirlerin toplamı üzerinden % 12,50 payın ” hükmü uyarınca 2017-2018 yılı Pist Kullanım ücretinden toplam 100.000,00 TL eksik ödenin % 12,50 paydan kaynaklı alacağın 15.05.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, sözleşmenin eki idari şartnamenin 45.2.3 ve 45.2.4 maddelerinin pist kullanım ücretinin belirlenmesinde birlikte uygulaması ile yıllık fahiş ücret artışı yapması nedeni ile sözleşme ve idari şartnamenin ilgili maddelerinin sözleşmenin bütünü ve tarafların gerçek iradelerine uygun olarak sözleşmenin ve eklerinin bütününe aykırılıkların giderilmesi için hakim tarafından yorumlanmasına, sözleşmenin 6.2 maddesinde yer alan “yıllık kira artış oranının TÜİK tarafından açıklanan 12 aylık ÜFE oranlarının toplamı olan oran kadar arttırılacağını ÜFE katsayısının ( -) çıkması halinde kira bedelinin sabit kalacağı” hükmünün 18.01.2019 tarihli 30659 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 7161 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 56 ve 59 maddelerinde yer alan düzenlemeye uygun olarak uyarlanmasına, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarfından verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, tarafların tacir olduğu ve taraflar arasında akdedilen Sözleşme’nin ticari iş niteliğinde olduğu göz önüne alınmak suretiyle davacı yan dava dilekçesinde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olarak belirtilmemiş olması nedeniyle görevsiz mahkemede ikame edilen davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise arz ve izah olunan nedenlerle herhangi bir maddi ve hukuki mesnetten yoksun davanın esastan reddine, yargılama harç ve giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 14.02.2022 tarih ve 2022/258 Esas, 2022/251 Karar sayılı kararında özetle; ”…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 1. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davalı avukatı tarafından verilen 18.03.2022 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde; ”…Davacı tarafından ikame edilen Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/174 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen davada “Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan alacak isteminden kaynaklanmaktadır.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5.maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmü yer almaktadır. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulması ile birlikte mahkememiz dava konusu somut uyuşmazlık bakımından görevsiz hale geldiğinden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur (…)Dosyanın HSK’nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi faaliyete geçirildiğinden görevli ve yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,” şeklinde karar tesis edilmiş dosya yargılaması yapılmak üzere Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmiştir. Görevli mahkeme olması hasebiyle Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2022/258 E. sayılı dosya tanzim edilmiş ve işbu dosyada 14/02/2022 tarihinde 2022/251 K. sayılı “O hâlde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. (…) 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olması, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerektiğinden, HMK 320/1. Maddesi hükümleri uyarınca ayrıca duruşma açılmasına da gerek görülmeyerek 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Gerekçeli karar 11.03.2022 tarihinde e-tebligat yoluyla tarafımıza tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmaktayız. Yerel Mahkemenin usule ve yasaya aykırı kararının Sayın Başkanlığınız tarafından kaldırılması lüzumu bulunmaktadır. Şöyle ki:
Huzurdaki davada görevli mahkeme muğla asliye ticaret mahkemesidir
Sayın Başkanlığınız tarafından istinaf incelemesi yapılan ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığa ilk olarak dava tarihinde Fethiye’de asliye ticaret mahkemesi bulunmadığından Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakmıştır. 6102 sayılı TTK.’nın “2. Ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler” başlıklı 5. maddesi “(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (4)(2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. (3) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (4) (Değişik: 26/6/2012-6335/2 md.) Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder.” uyarınca Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi yargılamaya devam etmiş olsa da yargılama sırasında yürürlüğe giren 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verilmiş ve dolayısıyla Fethiye Asliye Hukuk Mahkemelerinin asliye ticaret mahkemesi sıfatının kaldırıldığı anlaşılmıştır.
Malumun ilamıdır ki görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Aynı zamanda Mahkemenin görevi 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 114/1-(c) maddesi uyarınca dava şartlarındandır. HMK 115. maddesi “(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler” hükmü ihtiva etmektedir. Dolayısıyla mahkemenin görev bakımından incelenmesi her aşamada önem arz etmekte olup görevli olmayan mahkemede görülen davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekmektedir.
Yargılama sırasında Asliye Ticaret Mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine ilişkin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı gereğince “Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulduğu ve 01/09/2021 tarihinden itibaren faaliyete geçtiğinden ve Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Muğla İli’nin mülki sınırları” olarak belirlendiğinden Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin asliye ticaret mahkemesi sıfatının kaldırıldığı ve Fethiye Asliye Hukuk Mahkemeleri dava konusu somut uyuşmazlık bakımından görevsiz hale geldiğinden Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından resen dava dosyasının görevli ve yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilmesine/gönderilmesine karar verilmiş olup bu karar mevzuata ve Yargıtay içtihatlarına uygundur.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 16.01.2021 tarihli 2016/8699 Esas, 2020/164 Karar sayılı ilamında aynen “….Dava Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır, dava tarihinde, İskenderun’da müstakil Ticaret Mahkemesinin bulunmaması nedeni ile, Ticari Dava niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Adalet Bakanlığı’nın 14/05/2015 tarihli oluru ile İskenderun ilçesinde Asliye Ticaret Mahkemesi kuruldu ve 03/08/2015 faaliyete geçtiğinden Mahkemece dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne resen devredilmesine (aktarılmasına) veya gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işi esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde karar vererek bu hususa vurgu yapmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03.10.2016 tarihli 2016/9217 Esas, 2016/7676 Karar sayılı ilamında aynen “Dava tarihinde, …’da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 sayılı Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında …’nın 23/07/2015 tarih 1157 sayılı kararı ile … Adliyesi’nde 03/08/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi kurulmuş olup uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine (aktarılmasına) karar verilmesi gerekmektedir.” denilmek suretiyle dava tarihinden sonra asliye ticaret mahkemesinin kurulmuş olması halinde dosyanın kurulan mahkemeye devredilmesi gerektiği yönünde karar tesis edilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2016 tarihli 2016/3771 Esas, 2016/4507 Karar sayılı ilamında aynen “Eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebiyle başlatılan takibe itirazın iptâli istemiyle açılan davada mahkemece, davanın ticari dava mahiyetinde olduğu ve ..nun ve .. kararı ile .. çevresinde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi kurulup 07.09.2015 tarihinde faaliyete geçtiği, davaya bakmak görevinin .. Mahkemesi’ne ait olduğu gerekçesiyle dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresinde talep edildiğinde, dosyanın davaya bakmakla görevli .. Mahkemesi’ne gönderilmesine dair verilen karar, davacı vekilince karar verilmiştir. Davacı vekili temyiz dilekçesinde, mahkemece dava şatı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu, gönderme kararı verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür. Gerçekten de davanın açıldığı tarihte .. mahkemesi bulunmadığından .. mahkemesi sıfatıyla bakılan davanın sonradan faaliyete geçen ticaret mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine, süresinde gönderme talep edilmediği taktirde yargılama giderlerinin hüküm altına alınacağına karar verilmesi hatalıdır. ” şeklinde izahlarımız yönünde karar tesis edilmiştir.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 28.03.2017 tarihli 2016/6599 Esas, 2017/2485 Karar sayılı ilamında aynen “Mahkemece uyuşmazlığın davacı banka tarafından dava dışı asıl borçlu … Otomobil A.Ş ye ticari nitelikte verilen kredinin ödenmemesi dolayısıyla ,müşterek borçlu ve müteselsil kefiller aleyhine girişilen takibe yönelik itirazın iptali davası olduğu, bu tür davalara bakma görevinin 6102 ayılı Türk Ticaret Kanunu 5/1 maddesi uyarınca Ticaret Mahkemesine ait olduğu, HSYK’nun 23.07.2015 gün ve 1157 sayılı kararı ile … Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmuş ve 07.09.2015 tarihinde faaliyete geçmiş olduğu gerekçesi ile göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere davanın Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmış ve HSYK’nın 23.07.2015 tarihli kararı ile Ticaret Mahkemesinin yetkilendirilmiş olmasına ve kararın yasal gönderme niteliğinde bulunmasına göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.” demek suretiyle bu hususa vurgu yapılmıştır.
Ticari uyuşmazlıktan doğan davalarda adaletin tesisi adına ticaret mahkemelerince yargılamanın yapılması Anayasa’nın 36. maddesinde tanınan “adil yargılanma hakkı” kapsamında da önem arz etmektedir. Ticaret mahkemeleri ihtisas mahkemeleri olmasından mütevellit özel ihtisas gerektiren konularda ihtilafın bu mahkemelerce çözülmesi lüzumu bulunmaktadır. Yerel Mahkeme kararında kanuni hakim güvencesine atıf yapılmışsa da Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı bu ilkeye aykırılık teşkil etmemektedir. Anayasa 37. maddesi “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz. Bir kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz.” doğrultusunda tacir olan tarafların ticari işleri ile ilgili davalarının asliye ticaret mahkemeleri tarafından görüleceği sabit olup yargılamanın ticaret mahkemesinde başlaması esasen Anayasa’ya uygun olan haldir.
Ayrıca Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı “İşbu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına” demek suretiyle kararın uygulama zamanını belirtmiştir. Bu sebeple kararın uygulanacağı tarihten sonra verilecek kararlarda uygulanması lüzumu uyarınca 06.12.2021 tarihinde Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından davada Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu kararı tesis edilmiştir.
Sonuç itibariyle dava konusu ticari bir uyuşmazlıktır ve davaya bakmakla görevli mahkeme Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’dir. Dolayısıyla yerel mahkemenin verdiği görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddi kararının kaldırılarak yargılamanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılmasına akabinde haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.
Yukarıda izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla:
Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2022 tarihli 2022/258 E. ve 2022/251 K. sayılı kararına karşı istinaf başvurumuzun kabulüne,
Sayın Başkanlığınız tarafından Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/02/2022 tarihli 2022/258 E. ve 2022/251 K. sayılı kararının kaldırılmasına,
Davanın reddine,
Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğu, anlaşılmış olup, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.02.2022 tarih ve 2022/258 Esas, 2022/251 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin harç ile karşılandığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 25.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.