Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/554 E. 2022/654 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/554
KARAR NO : 2022/654

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/481
KARAR NO : 2021/834
DAVA TARİHİ : 14/06/2021
KARAR TARİHİ : 28/12/2021
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 28.04.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 28.04.2022

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.12.2021 tarih ve 2021/481 Esas, 2021/834 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye mahkemesi 6. Hukuk Dairesi’nin 15.03.2022 tarih ve 2022/1881 Esas, 2022/1334 Karar sayılı görevsizlik kararıyla dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile; ”…Müvekkil, mobilyacılık işi yapmaktadır. Müvekkil ile davalı/borçlu, davalının ikamet ettiği “… Mah. … Sitesi No:…” adresli taşınmazın mobilya ve tadilat işlerinin yapılması üzere anlaşmıştır. Müvekkilin, davalının taşınmazında yaptığı işlerin malzeme ve işçilik olarak bedeli KDV dahil 35.284,68 TL”dir.
Müvekkil, davalı/borçlunun taşınmazını davalının belirttiği vasıf ve özelliklere uyarak tamamlamış ve 02.08.2018 tarihinde taşınmazı davalıya eksiksiz şekilde teslim etmiştir. Davalının, malzeme ve müvekkilin işçilik ücretini, taşınmazın teslimi sırasında ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Ancak davalı, taşınmazın teslimi sırasında malzeme ve işçilik ücretini müvekkile ödememiştir.
Müvekkilin ücretinin ödenmemesi üzerine davalı/borçlu hakkında Kuşadası İcra Dairesi’nde 2020/10305 esas numarasıyla ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Davalı/ borçlunun icra takibine itirazı üzerine takip durmuştur.
Ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk başvurusunda bulunulmuş, arabuluculuk faaliyeti Kuşadası Arabuluculuk Bürosu 2021/14414 no’lu dosya ile yürütülmüş ve anlaşamama ile sonuçlanmıştır. Arabuluculuk son tutanağı ekte sunulmuştur.
Davalı/borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesi talebi ile mahkemenize başvurma zorunluluğumuz doğmuştur.
Davalı/borçlu ve müvekkil, davalının taşınmazının tadilat ve mobilyalarının yapılması üzerine anlaşmışlardır. Müvekkil ve davalı/borçlu arasında geçen whatsapp mesajlaşmalarında; davalı/borçlu, yapılmasını istediği tadilat ve mobilyaların özelliklerini, malzemelerini müvekkile adım adım bildirmiştir. Bahse konu whatsapp yazışmaları ekte sunulmuştur. Sadece bu mesajlaşmalar bile davalı/borçlu ve müvekkil arasındaki iş ilişkisinin ve müvekkilin üzerine düşen borcu yerine getirdiği hususlarının kanıtıdır. Taşınmazın öncesi ve tadilat bittikten sonraki hali ekte sunulmuştur. Müvekkil, davalı/borçlu ile anlaştıkları üzere 02.08.2018 tarihinde taşınmazı davalının belirttiği özelliklerde tamamlayarak davalıya teslim etmiştir. Ancak davalı/borçlu, müvekkilin malzeme ücreti ve işçilik ücretini ödememiş, üzerine düşen borcu yerine getirmemiştir.
Davalı/borçlu yapılan takibe “alacaklıya herhangi bir borcum yoktur” gerekçesiyle itiraz etmiştir. Davalı/borçlunun itiraz gerekçesi gerçeği yansıtlamamakla birlikte, müvekkilin alacağını geciktirmek amacıyla kötüniyetli olarak yapılmıştır. Bahse konu nedenlerle davalı borçlunun takibe itirazı haksız ve kötüniyetlidir.
Davalı/borçlunun, müvekkilden aldığı hizmetin karşılığı bedeli ödemediği ve kötü niyetli olarak itirazda bulunarak takibi durdurduğu sabittir.
Davalı/borçlunun haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile takibin devamına ve yine davalı/borçlu aleyhine asıl alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına, yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesine karar verilmesi talebi ile mahkemenize başvurma zorunluluğumuz doğmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davamızın kabulüne,
Davalı borçlunun Kuşadası İcra Dairesi 2020/10305 esas nolu dosyasına haksız ve kötüniyetli itirazının iptali ile takibin devamına,
Likit bir alacağa Haksız ve kötü niyetli itiraz eden davalı aleyhine asıl alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına,
Yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine” karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı tarafından verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesi ile; ”…Kuşadası İcra Müdürlüğünün 2021/10305 Esas sayılı davacı tarafından başlatılan icra takibine davalıya borcum olmaması takibin dayanaksız ve haksız olması nedeniyle tarafımızdan itiraz edilmiştir.
Davacı icra takibi ile şahsımdan alacaklı olduğunu iddia etmiştir.
Davacıya herhangi bir borcum yoktur.Dava konusu alış-veriş ile ilgim yoktur.Davacının mobilyalarını yaptığını iddia ettiği gayriımenkul şahsıma ait değildir.Şahsımla herhangi bir sözleşme yapılmamıştır.Sözkonusu mobilyalar yaklaşık 3 yıl önce yapılmış olup davacının iddia ettiği dönemde yapılmış bir mobilya yoktur.Fatura 31.10.2020 tarihinde kesilmiştir, bu fatura usulüne uygun değildir.Davacının bu konudaki iddiaları tamamen gerçeğe aykırıdır.
Bilindiği üzere alacak davalarında 1 yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur. Davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekmektedir.
Bu itirazlarımız dikkate alınarak davanın esasa girilmeden reddi gerekmektedir. Mahkeme aksi kanaatte olur ve esasa girilecek olur ise,
Öncelikle istenen rakam oldukça fahiş olup davacının yaptığı işin yapılış tarihi itibariyle değerinin talep edilen rakam olması mümkün değildir.Bu nedenle rakama da itiraz ediyoruz.
Ayrıca,sözkonusu mobilya işleri … Şti. … tarafından yaptırılmış ve bedeli öğrendiğimiz kadarıyla çek ile ödenmiştir.Ancak ödenen çekin şubesi kapandığı için ve cevap süesi bayram dönemine denk geldiği için, çekin bir kopyasını edinemedik. Mahkeme tarafından banka genel merkezine bu bilgiler sorulduğunda bilgileri gelecek ve bu yapılan mobilya vb.nin bedellerinin ödendiği görülecektir.
Karşı tarafın gösterdiği delillerin bir kısmı yasal anlamda delil olmaktan uzaktır, vatsap yazışmaları,telefon kayıtları vs. davacının lehine delil olamaz.Bu delilleri kabul etmiyoruz.
Davacının delil listesinde bulunan ve dayandığı keşif ve bilirkişi incelemesi sırasında sözkonusu mobilya vs.nin yapılış tarihi uzman incelemesi ile anlaşılabilecektir. Bu durumda yine delil listesinde bulunan fatura tarihi olan 31.10.2020 ile ilgisiz bir tarihte yapılmış oldukları anlaşılabilecektir.
Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığımız üzere, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla,
Öncelikle davanın husumet nedeniyle,
Yine davanın zamanaşımı nedeniyle,
Esasa girilecek olursa haksız ve dayanaksız açılmış davanın esastan reddine, icra takibinin iptaline,
%20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına,
Yargılama gideri ve vekalet ücreti karşı tarafa yükletilmesine” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 28.12.2021 tarih ve 2021/481 Esas, 2021/834 Karar sayılı kararında özetle; ”…Ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceğinden gönderme kararı ile Ticaret Mahkemesine gönderilemeyeceği (İzmir BAM14.Hukuk Dairesinin 16/12/2021 tarih, 2021/1750 Esas, 2021/1641 Karar, Ankara BAM 23.HD’nin 22/11/2021 tarih, 2021/1939 Esas, 2021/1732 Karar, Samsun BAM 3.HD’nin 02/11/2021 tarih, 2021/1511 Esas, 2021/1353 Karar, Adana BAM 9.HD’nin 15/12/2021 tarih, 2021/2039 Esas, 2021/1482 Karar, Antalya BAM 5.HD’nin 07/12/2021 tarih, 2021/1922 Esas, 2021/1562 Karar ve Konya BAM 3.HD’nin 06/12/2021 tarih, 2021/2115 Esas, 2021/1979 Karar sayılı kararlarının da bu yönde olduğu) anlaşılmıştır.
Mahkemesince verilen kararın gönderme kararı mahiyetinde olduğu, taraflara tebliğ edilmediği görülmekle, açılan davada Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu, mahkememizin görevsiz olduğu anlaşılmakla HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince davanın usulden reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı tarafından verilen 09.02.2022 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile özetle; mahkemece HMK.115/2.maddesi gereğince usulden ret kararı verildiğini, oysa yasanın açık hükmü Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili ve görevli olduğu yönünde olduğunu, nitekim, eldeki dosya hakkında Kuşadası 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/123 E.sayısı ile görevsizlik kararı verildiğini ve bu şekilde Aydın Asliye Ticaret Mahkemesine geldiğini, bu nedenlerle istinaf kanun yoluna gitme zorunluluğu doğduğunu, tüm bu nedenlerle, yerel mahkemenin usul ve yasaya aykırı kararının istinaf incelemesi yapılarak ortadan kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri gibi yargılamanın görevli Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 23.02.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; HSK’nın 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararının yürürlük tarihinin 01.09.2021 olarak belirlendiğini, açık hüküm gereğince, belirtilen kararın yalnızca yürürlük tarihinden sonra açılan davalarda uygulanacağını, aksi halde uygulama yapılmasının, HSK’nın Tabii Hakim İlkesinin ve HMK’nın 1. maddesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, anayasa ve hukuka aykırı bir sonuca varılmış olacağını, açıklamalar neticesinde, ticari dava niteliğindeki davalarının HSK’nın ilgili kararı öncesinde açıldığını, karar alındığında derdest halde bulunduğunu, Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli mahkeme olduğunu HMK’nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verdiğini, dosyada görevli ve yetkili Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’ne geri gönderilmesine karar verdiğini, bu nedenlerle istinaf talebinde bulunan davalının istinaf talebinin reddedilerek, dosyanın görevli ve yetkili mahkeme olan Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.

Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalının istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.12.2021 tarih ve 2021/481 Esas, 2021/834 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin harç ile karşılandığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 28.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.