Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/466 E. 2022/749 K. 24.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/466
KARAR NO : 2022/749

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/130
KARAR NO : 2022/ 93
DAVA TARİHİ : 24.07.2014
KARAR TARİHİ: 14.01.2022
BİRLEŞEN DOSYA: FETHİYE 4.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ 2017/8 ESAS
2017/13 KARAR SAYILI DOSYASI;
DAVA : Alacak (Eser Sözleşmesine Dayanan)
KARAR TARİHİ : 24.05.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.05.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.01.2022 tarih ve 2022/130 Esas, 2022/93 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin asıl ve birleşen dosyada davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
ASIL DOSYA
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 24.07.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı …’ın müteahhit olduğunu, davalılardan …’na ait olan tapunun …. İli, … İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parselinde kayıtlı taşınmaz üzerine, 300 yüz başlıklı süt sığırcılığı ile ilgili ahır inşaatlarının yapımı konusunda 11.06.2013 tarihinde davalılarla sözleşme imzalandığını, müvekkil yapı ruhsatını alarak sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde inşaatı zamanında ve eksiksiz tamamlayarak teslim ettiğini, sözleşmeye göre işlerin kontrolü ve hak ediş raporlarının düzenlenmesi ile onaylanması işlerinin … Danışmanlık Şirketine yaptırılması kararlaştırıldığını, İnşaat teknik heyet tarafından kontrol edildikten sonra hak ediş raporu düzenlenerek yapı ve arsa sahibi …, … Danışmanlık ve davacı … tarafından 11/11/2013 tarihinde imzalandığını, söz konusu hak ediş raporuna göre davacı müvekkil 3.246.991,22 TL tutarında imalat yapıldığını, davacının tüm bedelleri kendisinin harcadığını, tüm ödemeleri yaptığını ve malzemelerin tamamını aldığını, ancak davalıların tüm ihtarlara rağmen hiçbir şekilde ödeme yapmadıklarını, davacı tarafından davalı …’na Fethiye 5.Noterliği’nin 11748 nolu yevmiyesi ile 27/12/2013 tarihinde ihtarname çekildiğini, davalılardan … davacı tarafından inşa edilen 300 baş damızlık ve süt inekçiliği inşaatı için yapılan imalatlar bedelinin gelecek olan krediden davacıya ödemeyi … isimli şahidin huzurunda imzaladığı belge ile kabul ettiğini, ancak tüm bunlara rağmen davalı tarafından ödeme yapılmadığı gibi davacının sürekli olarak bugüne kadar bekletildiğini, davacının inşaatı yaptığı sözleşmeler, yapı ruhsatı, hak ediş belgesi, ihtarnameler ile davacıya ait ticari defter ve kayıtlarla sabit olduğu, müvekkil davalı …’na ait tapunun …. İli … İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parselinde kayıtlı taşınmaz üzerine inşaatı yaptığını, yapılan imalatın bedelinin çok yüksek olduğunu, davalının taşınmazı, davacının yaptığı inşaat ile birlikte satışa çıkardığını, bedelin çok yüksek olması ve bu tarihe kadar hiç ödeme yapılmadığı gibi müvekkilin oyalanmış olmasının, davalının borçtan kaçmaya çalıştığının açık göstergesi olduğu, davacının yaptığı işlerin karşılığını alamadığı için ticari yaşamı olumsuz etkilendiğini, sayısız icra takibi ile karşı karşıya kaldığını ve iflasın eşiğine geldiğini, ayrıca dava dilekçesi davalılara tebliğ edildiğinde davalıların borçtan kaçmak maksadı ile daha hızlı hareket edeceklerinin açık olduğunu, bu durumda ise davacının alacağını tahsil etmesinin imkansızlaşacağını, davalının haksız kazanç elde etmiş olacağını, bu nedenle tedbir kararının tebligat yapılmaksızın ve ivedi olarak verilmesini talep ettiğini, tüm bu açıklamalarla resen göz önünde bulundurulacak nedenlerle dava konusu inşaatın yapıldığını ve halihazırda davalı …’nun mülkiyetinde bulunan tapunun …. İli, … İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parselinde kayıtlı taşınmazı ile davalılar adına kayıtlı diğer taşınmazlar üzerine her türlü devir ve temliki önlemek maksadı ile dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiğini, ayrıca alacak miktarının yüksek olması nedeni ile davalılar adına kayıtlı araçlar üzerine de her türlü devir ve temliki önlemek için dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiğini, bu nedenlerle dava konusu inşaatın yapıldığı ve halihazırda davalı …’nun mülkiyetinde bulunan tapunun …. İli, … İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parselinde kayıtlı taşınmaz ile davalılar adına kayıtlı diğer taşınmazlar üzerine her türlü devir ve temliki önlemek maksadı ile dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiğini, ayrıca alacak miktarının yüksek olması nedeni ile davalılar adına kayıtlı araçlar üzerine de her türlü devir ve temliki önlemek için dava sonuçlanıncaya kadar ihtiyaten tedbir konulmasına karar verilmesini talep ettiğini, dava konusu inşaatın yapıldığı ve halihazırda davalı …’nun mülkiyetinde bulunan tapunun …. İli, … İlçesi, … Köyü, … pafta, … ada, … parselinde kayıtlı taşınmaz ve davalılar adına kayıtlı diğer taşınmazlar ile kayıtlı araçlar üzerine de her türlü devir ve temliki önlemek için dava sonuçlanıncaya kadar ivedilikle ihtiyaten tedbir konulmasını istediğini, Davacının sözleşme nedeni ile yaptığı iş ve imalatlar karşılığı olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin 11/11/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istediğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT :
Davalı … avukatı tarafından verilen 25.08.2014 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde dayanmış olduğu delillerden ve taraflar arasında yapılan, 30/05/2013 tarihli, üzerinde elle ıslak mürekkeple 11/06/2013 tarih yazılı, “Tarımsal Yatırımlar ile İlgili İnşaat Yapım Sözleşmesi” nin 32.maddesinde, İhtilafların Halli başlıklı maddesine göre, “Eğer anlaşmazlık 10 gün içinde çözülmezse, …’ un (tarafların ortak belirledikleri danışmanlık firması tayin edeceği 2 inşaat mühendisi, bir hukukçudan ibaret hakem heyeti tarafından hazırlanacak rapor ile sorunun çözümüne gidilir.” hükmünce ve HMK Madde 413-(1)-(2) hükmünce davayı görev yönünden reddini, davacının öncelikle aralarındaki ihtilaftan dolayı tahkim sözleşmesi gereği tahkime gitmesi gerektiğinden davanın görev yönünden reddini talep ettiğini, eğer mahkeme aksi kanaatte ise, davacı taraf, dava dilekçesi 5. paragrafında, bu sözleşmeye bağlı olarak masraf olarak 3.246.991,22 TL gösterildiğinden ve yine dava dilekçesine delil olarak eklediğini, “…. Hakediş Raporu” na göre 3.246.991,22 TL olarak yaptığı işin bedelini çıkarmış olduğundan, davanın müteahhit olarak, ne kadar masraf yaptığını bilmemesinin veya bilememesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, HMK Madde 107’ye göre belirsiz alacak davası açma hakkı olmadığını, davacının ne kadar masraf ettiği bilmemesinin veya bilmesinin imkansız olması söz konusu olmadığından, öncelikle davacı, dava değerini 10.000 TL gibi göstermelik bir pilot dava olarak değil, 3.246.991,22 TL üzerinden 55.450.49 TL nispi harcını yatırmak zorunda olduğunu, bu konuda davacıya kesin süre verilmesi gerektiğini ve netice- i talep bölümünün bu yönüyle bir daha açıklattırılması gerektiğini, davacının alacağını iddia ettiği 3.246.991,22 TL’nin % 15’i olarak 487.048,68 TL teminat yatırmak zorunda olduğunu, böyle bir bedeli yatırmadan, davalı müvekkilinin taşınır ve taşınmazları üzerinden ihtiyati haciz verilmesini kabul etmediğini, davacının dava dilekçesinde dayandığı delillerden Hakediş Raporunun altındaki müvekkile ait gösterilen imzayı kabul etmediklerini, bu imzanın sahte olduğunu, bunun için Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunacaklarını, yine 21 maddeli yapılan işlerin listesini çıkaran 11/11/2013 tarihli yapı sahibi … adı altındaki imzayı kabul etmediğini, bu konuda belge hakkında, müvekkile atfedilen imza için de sahtecilik iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunacaklarını, yine el yazısı ile yazıla ve “SÖZLEŞMEDİR” başlıklı, imalat bedeli 3.150.000 TL gösterilen sözleşme altındaki imzanın, icbarla ve tehditle Ankara, Ulus’ ta, … Otel’ de müvekkile zorla attırıldığından irade fesadı sebebiyle bu sözleşme altındaki imzanın irade fesadıyla sakat olduğunu ileri sürdüğünü, davacı taraf, Form 198 adlı belgede, ” Yapı Müteahhitlerine ait Taahhütname Örneği Taahhütname” adlı belgede, sözleşme başlangıç tarihi olarak 03/10/2013 tarihini göstermekte ve sözleşme süresini 6 ay olarak göstermekte olduğunu, oysa davalıya ait Sığır besiciliği olarak yapılması gereken mandıra tesisleri, 03/04/2014 tarihinde tam ve eksiksiz olarak yapıldığını ve teslim edildiğini, sözleşmeye dayalı Fethiye … Köyü … ada, … parsele ait yapı ruhsatının 24/10/2013 tarihinde alındığını, sözleşmenin 19 maddesine göre, yüklenicinin teknik sorumluluğuna ilişkin şartlar bölümünde TBK madde 471′ e göre, yüklenici, iş verenin menfaatlerini özen ve sadakatle ifa etmek, mesleki ve teknik kurallara uymak zorunda olduğunu, davacı müteahhitin, eseri tam olarak teslim etme borcu altında olduğunu, davalı yapı sahibinin de bedelini ödemek yükü altında olduğunu, öncelikle davacının eseri tam olarak bitirip teslim ettiğini ispatlaması ve öylece alacak talebinde bulunması gerektiğini, davacının alacak talep etme hakkı henüz doğmadığından TBK madde 479′ a göre davanın reddini talep ettiğini, davacının delil olarak dayandığı Hakediş Raporundaki proje bedeli 200.000 TL’nin … Yapıya davalı tarafından ödenmiş olduğunu, hatta bu konuda … Yapı tarafından Fethiye 1.İcra Müdürlüğünden 150.000 TL lik icra takibi yapıldığını, davacının, hak ediş raporundaki yapılan işler ve bedelleri konusunda, fahiş rakamla çıkarılmış ve bir kısım işler hala yapılmamış olmakla, bu konuda davacı müteahhidin yapmış olduğu işe ait, HMK madde 293′ e göre ekte uzman mütalaa raporunu sunduğu, yine bu rapora, göre şu anda yapılan işlerin eksik yapıldığını, eser teslimi yapılmadığı ve önceki yüklenici … tarafından yapılan inşaatların su basmanlarının yapıldığını, bu imalatın 499.473 TL tuttuğu göz önüne alınarak, bu imalatların bedelinin, davacının taleplerinden düşülmesi gerektiğini, bu konuda davacının taleplerinin fahiş olduğunu, fazla taleplerin reddine karar verilmesini talep ettiğini, öncelikle davanın tahkim sözleşmesi gereği görev yönüyle reddine karar verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise, davacının dava değeri üzerinden harçlarını ve teminatlarını yatırmasını, davacıya bu konuda kesin süre verilmesini, davacı henüz eser sözleşmesi gereği, eseri henüz bitirmiş ve salim bir şekilde teslim etmediğinden dava hakkı doğmadığından hukuki menfaat yokluğundan davanın reddine karar verilmesini, eğer mahkeme aksi kanaatte ise, davacının Hakediş Raporundaki bedelleri kabul etmediklerinden, yerinde yapılacak keşifle, davacının yaptığı işlerin, projeye göre eksiklerini ve bedelinin, uzman bilirkişilerce tespitinin yapılmasını, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmaısnı ve davalı vekili olarak tarafına vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
BİRLEŞEN DOSYA
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 12.01.2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Birleşen Fethiye 4.Asliye Hukuk Mahkemesi 2017/8 Esas, 2017/13 Karar sayılı dosyasında davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacının dava konusu işi yüklenmesi nedeniyle başka bir iş yapamaması sonucu mahrum kaldığı kazanç kaybına karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.000 TL talep ettiklerini, sözleşmenin 24.maddesinin son paragrafının ”Eğer yüklenici veya işveren, yüklenicinin bütün haklarını ödemeden tek taraflı feshe giderse keşif bedelinin %25’ini cezai şart olarak karşı tarafa öder.” şeklinde olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL cezai şartın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi tarih ve .Esas, . Karar sayılı kararında özetle; “…6100 sayılı
HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun Tespitine,…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Asıl ve birleşen dosyada davacı avukatı tarafından verilen 07.02.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1.Davalılar aleyhine Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2014 yılında açmış olduğumuz davada, 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı HSK Genel Kurulu tarafından Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kurulması ve Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Ticaret Mahkemesi sıfatının kaldırılması sebebiyle dosyanın görevli Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
2.Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ise davanın açıldığı tarih itibariyle Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesinin (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) görevli olması sebebiyle davanın usulden reddi ile görevli mahkemenin Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) olduğuna karar verilmiştir.
3.Her ne kadar teknik anlamda davanın usulden reddine karar verilmiş ise de bu husus usule aykırı olmuştur. Çünkü davanın açıldığı tarih itibariyle Fethiye’de ve Muğla’da Ticaret Mahkemesi bulunmaması sebebiyle dava ticaret mahkemesi sıfatıyla Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılmıştır. Zaten Muğla Ticaret Mahkemesi de kararında Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ticaret Mahkemesi sıfatıyla görevli mahkeme olduğunu açıkça hüküm altına almıştır. Dolayısıyla her iki mahkeme arasındaki sorun görev sorunu değil yetki sorunudur. Mesele HSK Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararının uygulanmasına ilişkindir. Yani davaya bakmakla yetkili mahkeme Muğla Asliye Ticaret mi yoksa Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi mi sorusunun cevabı aranmaktadır. Bu sorunun cevabı ise HMK nun yetkiye ilişkin bölümünde düzenlenmiştir.
4.Davanın açıldığı tarih itibariyle Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulmamış olması tarafımıza yüklenecek bir husus olmadığından teknik anlamda dahi olsa davanın usulden reddi doğru değildir. Usule uygun olan ise yetkili mahkemenin tespitiyle dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmesidir. Kaldı ki daha önce aynı dosya İzmir Bam Hukuk Dairesince istinaf incelemesine tabi tutulmuş ve görev yönünden herhangi bir olumsuz hüküm kurulmamıştır. Bu nedenlerle Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin usule ilişkin kararı usule aykırı olup kararın davacı- birleşen dosya davacısı lehine kaldırılmasını talep ediyoruz.
SONUÇ VE İSTEM:Yukarıda açıkladığımız ve de re’sen göz önünde bulundurulacak nedenlerle istinaf talebimizin kabulü ile kararın davacı- birlşn. dos. davacısı lehine kaldırılmasına, görevli ve yetkili mahkemenin tespitiyle dosyanın yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’ne eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası olarak açılmış, ilk derece mahkemesinin esasa dair verdiği karar istinaf edilmesi üzerine, dairemizin 11.12.2020 tarih, 2018/1902 Esas, 2020/1434 Karar numaralı ilamı ile, HMK 353/(1)-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiş olup, dairemizin kaldırma kararından sonra, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 31.12.2020 tarihli tensip zaptı ile, duruşmanın 11.02.2021 gününe bırakılmasına, dosya üzerinden karar verilmesine rağmen, duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden yapılan incelemeyle 07.12.2021 tarih, 2020/501 Esas, 2021/689 Karar numaralı ilamı ile, Muğla ilinde asliye ticaret mahkemesi kurulması nedeniyle, dosyanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devrine karar vermiş, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi de, 14.01.2022 tarih ve 2022/130 Esas, 2022/93 Karar numaralı ilamı ile görevsizlik kararı vermiş olup, anılan kararın asıl ve birleşen dosyada davacı avukatı tarafından istinaf edildiği görülmüş olup;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu
Anlaşılmış olup, dairemiz kaldırma kararı gerekleri yerine getirilmeden, mahkemenin kendi verdiği duruşma günü dahi beklenmeden, dosya üzerinden, dosyanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devrine karar verilmesi, doğru olmadığından, yukarıda belirtilen gerekçelerle, Muğla Ticaret mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup, asıl ve birleşen dosyada davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.01.2022 tarih ve 2022/130 Esas, 2022/93 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, asıl ve birleşen dosyada davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen dosyada davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Asıl ve birleşen dosyada davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.05.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.