Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/405 E. 2022/453 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/405
KARAR NO : 2022/453

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/1365
KARAR NO : 2021/1133
DAVA TARİHİ : 12.08.2020
KARAR TARİHİ : 06.12.2021
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ : 24.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.03.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.12.2021 tarih ve 2021/1365 Esas, 2021/1133 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 03.02.2022 tarih ve 2022/145 Esas, 2022/199 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacılar avukatı tarafından Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne verilen 12.08.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalı şirketin (FETHİYE BAYİSİNDEN 23.11.2017 tarihinde … şasi no, … motor No’lu … … aracı satın aldığını, aracın plakasının … olduğunu, müvekkil şirketin söz konusu aracın 31.07.2019 tarihinde garanti süresi içerisinde arıza yapması üzerine aracı … firmasına onarılması için bıraktığını, araç serviste 2 hafta kaldıktan sonra müvekkil servisi aradığında ellerinde parça olmadığını en geç 2 hafta sonra yurt dışından getirileceğini söylediğini, fakat bu süre zarfında araç onarılmadığını, onarım süresi içinde müvekkil şirkete eş değer bir araçta temin etmediğini, müvekkil şirketin İş sezonu ortasında tam 56 gün araçsız kaldığını, Müvekkil şirketi araç yoksunluğundan dolayı zararın giderilmesi için arabuluculuğa başvurduğunu, ancak anlaşmazlıkla sonuçlandığını, bu nedenle 10.000.00 TL maddi tazminata ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 06.12.2021 tarih ve 2021/1365 Esas, 2021/1133 Karar sayılı kararında özetle; “…Yargıtay 20. HD’nin 20/06/2016 tarih ve 2016/1401 Esas, 2016/7247 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere;
Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 09/09/2021 tarih ve 2020/183 Esas 2021/402 Kararı ile devir kararı verilmiş ise de; dava konusuna göre Mahkememize Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı bir dava dosyası geldiğinde, yine Mahkememizin 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle, bu tarihten önce açılan davalar yönünden, hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında (ki somut olayda bu durum mevcuttur), görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 09/09/2021 tarih ve 2020/183 Esas 2021/402 Kararı ile devir kararı verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilmiş ve gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 20/1 maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 17.12.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Cevap dilekçemizde de görüleceği üzere Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) Konulu davamız uyuşmazlık konusu gereğince Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görev alanına girmektedir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu
MADDE 4(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; …öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır.
MADDE 5(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
İşbu sebeple somut uyuşmazlığa ilişkin Fethiye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2020/183 Esasla dava açılmış ve mahkeme uyuşmazlığa Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile bakmaya devam etmiştir.
5235 nolu Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun Madde 7- Hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adlî yönden bağlanan ilçelerin idarî sınırlarıdır. (Ek cümle:22/7/2020-7251/55 md.) Ancak özel kanunlarla kurulanlar da dâhil olmak üzere, hukuk mahkemelerinin yargı çevresi, il ve ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenebilir.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verilmiş ve dolayısıyla somut uyuşmazlığın görüldüğü mahkeme olan Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının kaldırıldığı görülmüştür.
Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının kaldırıldığı ve mahkemenin dava konusu somut uyuşmazlık bakımından görevsiz hale geldiğinden Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/183 E. 2021/402 K. Sayılı kararında dava dosyasının resen görevli mahkemesi olan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi yönünde hüküm kurmuştur.
Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararı ile de sabit olacağı üzere söz konusu uyuşmazlık ile ilgili görevli mahkeme Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’dir. Ancak Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevsizlik kararının gerekçesinde söz konusu kararın 01/09/2021 tarihinde yürürlüğe girmesinden dolayı söz konusu davanın, 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararın yürürlük tarihinden önce açılmış olmasından dolayı görevli mahkemenin kendilerinin değil Fethiye 2.Asliye Hukuk Mahkeme’si olduğunu belirtmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2016/8699 esas 2020/164 sayılı ilamında “….Dava Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmıştır, dava tarihinde, İskenderun’da müstakil Ticaret Mahkemesinin bulunmaması nedeni ile, Ticari Dava niteliğindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Ancak yargılama sırasında Adalet Bakanlığı’nın 14/05/2015 tarihli oluru ile İskenderun ilçesinde Asliye Ticaret Mahkemesi kuruldu ve 03/08/2015 faaliyete geçtiğinden Mahkemece dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne resen devredilmesine (aktarılmasına) veya gönderilmesine karar verilmesi gerekirken işi esası hakkında karar verilmesi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde karar vermiştir. Yukarıdaki yargıtay kararında görüleceği üzere söz konusu karar yürürlüğe girmeden önce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakmakta olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yapması gereken karardan sonra dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne resen devretmektir. Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarih 608 sayılı kararından sonra Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresi, Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmiştir. İşbu karardan sonra Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatının kaldırıldığı aşikardır.
Söz konusu uyuşmazlık ticari davadır ve davanın görevli mahkemesi de Asliye Ticaret Mahkemesi olacaktır. Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı kalkan ve artık görevsiz hale gelen Fethiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nde ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığın görülmesi usulsüz olacaktır.
İşbu dava, ilgili karar, kanun ve sair mevzuata göre doğru biçimde görevlisi olan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmektedir. Ancak mahkemenin 2021/1365 E. -2021/1133 K. Sayılı kararındaki görevsizlik kararı kanun hükümleri ile çelişmektedir. Görevsizlik kararının ilgili karar ve kanun hükümleri ile çelişmesi sonucunda görevsizlik kararına itirazımızın sunulması için istinaf başvurusunda bulunma zorunluluğumuz doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda izah edilen ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; İstinaf başvurumuzun kabulüne, İlk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI…” istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.12.2021 tarih ve 2021/1365 Esas, 2021/1133 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.