Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/399 E. 2022/454 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/399
KARAR NO : 2022/454

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/1345
KARAR NO : 2021/1131
DAVA TARİHİ : 22.06.2021
KARAR TARİHİ : 06.12.2021
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 24.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.03.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.12.2021 tarih ve 2021/1345 Esas, 2021/1131 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2022 tarih ve 2022/182 Esas, 2022/275 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne verilen 22.06.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; borçlu/davalı aleyhine 18.04.2019 Tarihli Sözleşmeden doğan alacağın tahsili amacıyla Fethiye İcra Müdürlüğü 2020/6184 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, borçlu söz konusu taleplere yönelik başlatılan icra takibine 03.09.2020 tarihinde tamamen mesnetsiz olarak itirazda bulunarak alacağı sürüncemede bırakmaya çalıştığını, izah olunan nedenle asıl alacak ve icra takibi açılana dek işlemiş faiz toplamı 58.268,84 TL’nin tahsili için Fethiye İcra Müdürlüğü 2020/6184 E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına, şartları oluştuğundan %20′ den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine yönelik işbu davayı ikame etme zarureti doğduğunu, bu nedenle fazlaya dair diğer tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın kabulü ile icra takibine haksız itirazın iptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itiraz sebebiyle davalı aleyhine takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere temerrüt faiziyle birlikte icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 06.12.2021 tarih ve 2021/1345 Esas, 2021/1131 Karar sayılı kararında özetle; “…Yargıtay 20. HD’nin 20/06/2016 tarih ve 2016/1401 Esas, 2016/7247 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere;
Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 04/10/2021 tarih ve 2021/292 Esas 2021/513 Kararı ile devir kararı verilmiş ise de; dava konusuna göre Mahkememize Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı bir dava dosyası geldiğinde, yine Mahkememizin 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle, bu tarihten önce açılan davalar yönünden, hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında (ki somut olayda bu durum mevcuttur), görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 04/10/2021 tarih ve 2021/292 Esas 2021/513 Kararı ile devir kararı verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilmiş ve gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 20/1 maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 27.12.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1-Huzurdaki dosya kapsamında davacı taraf 22.06.2021 tarihli dava dilekçesiyle itirazın iptali davası açmış, dosyanın gelinen aşamasında ise kök dosya olan Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/292 Es. ve 2021/513 Kr. sayılı dosyasında verilen 04.10.2021 tarihli karar ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) 114. maddesi uyarınca görev hususunun kamu düzeninden olduğu ve dava şartlarından olduğu, yargılamanın her aşamasında ise görev hususunun değerlendirilmesi gerektiği, dava şartları incelenmeden davanın da incelenemeyeceği, dava şartının re’sen incelenmesi gerektiği, dava şartlarının ise davanın açılmasından hüküm verilmesine kadar var olması gerektiği ifade edilerek dava dosyanın re’sen görevli ve yetkili Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne devredilmesine/gönderilmesine karar verilmiştir.Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1345 Es. ve 2021/1131 sayılı dosya kapsamında ise 06.12.2021 tarihli karar ile hali hazırda açılmış olan davanın yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir kanuni düzenlemenin mevcut olmadığı, yeni mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların istek üzerine veya doğrudan yeni mahkemeye devredilemeyeceği, huzurdaki davanın ise mahkemenin kurulması tarihinden önce açıldığı, devir ve gönderme kararının ise verilemeyeceği, Muğla Asliye Hukuk Mahkemelerinin farklı yargı çevresi olan mahkeme olduğu, somut olayda yerel mahkemenin göstermiş olduğu içtihatların uygulama alanı bulamayacağı, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kuruluşunda ise bir geçiş hükmünün ise mevcut olmadığı şeklinde yer alan gerekçelerle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, mahkemenin görevsizliğine, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun tespitine, kararın kesinleşmesi halinde redde ilişkin kararın iki hafta içerisinde başvurulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
2-Bu kapsamdaki yerel mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı olup, işbu dilekçemiz ile istinaf kanun yoluna müracaat etme zorunluluğumu hasıl olmuştur. Öncelikle belirtmek gerekir ki; huzurdaki dava itirazın iptali davası olup, müvekkil şirket tüzel kişi tacir, davacı ise gerçek kişi tacirdir.Bu hususta herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Nitekim davacı taraf, yargılamadan önce 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 5/a. maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuğa da başvurmuş, dava da Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görülmeye başlanmıştır. Nitekim TTK m. 4 uyarınca da her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanan davaların ticari dava olduğu benimsenmiştir.Kaldı ki, TTK m. 19; “… Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. (2) Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır…” şeklinde düzenlenmiş olup, davacı taraf tacir olarak kabul görmese dahi, tüzel kişi tacirin aldığı nefes ticaridir ilkesi gereğince müvekkil şirketin bütün iş ve işlemleri ticari iş niteliğinde olacak, yine işbu dava ticari bir dava olarak nitelendirilecektir.
3-TTK m. 5 ise;”…(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. (2) Bir yerde asliye ticaret mahkemesi varsa, asliye hukuk mahkemesinin görevi içinde bulunan ve 4 üncü madde hükmünce ticari sayılan davalarla özel hükümler uyarınca ticaret mahkemesinde görülecek diğer işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılır. Bir yerde ticaret davalarına bakan birden çok asliye ticaret mahkemesi varsa, iş durumunun gerekli kıldığı yerlerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca, asliye ticaret mahkemelerinden biri veya birkaçı münhasıran bu Kanundan ve diğer kanunlardan doğan deniz ticaretine ve deniz sigortalarına ilişkin hukuk davalarına bakmakla görevlendirilebilir. (3) Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. (4) Asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması, görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez; asliye hukuk mahkemesi, davaya devam eder…” şeklindeki ifadelerle ticaret mahkemesinin görev alanları da belirlenmiştir. Bu doğrultuda kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı halde ticari davalara asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.Önceki aşamalarda mevzuatta yapılan değişiklik ile asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki iş bölümü ilişkisi kaldırılmış, iki mahkeme arasında görev ilişkisi esas olarak düzenlenmiştir.
4-TTK m. 5/2 uyarınca bir yerde asliye ticaret mahkemesi var ise, asliye hukuk mahkemesi görevi içinde bulunan ve TTK m. 4 uyarınca ticari sayılan davalarda da asliye ticaret mahkemesi görevli olacaktır. Yanı sıra, TTK m. 5/3 uyarınca göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı ifade edilerek HMK’ya atıfta da bulunulmuştur. Nitekim HMK m. 1;”…Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.
..”şeklinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda mahkemelere ilişkin görev hükümlerinin ancak ve ancak kanun ile düzenlenebileceği, görev hususunun ise kamu düzeninden olduğu da izahtan varestedir. HMK m. 2’de asliye hukuk mahkemelerinin görev alanı belirlenmişse de, anılan TTK maddeleri uyarınca da asliye ticaret mahkemelerinin görevi ise belirlenmiştir.
5-Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.09.2021 tarihinde kurulduğu, bu kapsamda Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yargı çevresinin ise Muğla İlinin mülki sınırları olarak belirlendiği esastır.Bu kapsamdaki HSK kararında herhangi bir geçiş hükmüne de yer verilmediği görüldüğünde, derdest olan davalar yönünden davanın önceki açılan mahkemece bakılacağına ilişkin bir çıkarım da yapılamaz. Zira, HMK m. 1 uyarınca göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, mahkemelerin görevi ise ancak kanunla belirlenecektir.
6-Kaldı ki davaya cevap dilekçemiz ile davacı tarafın itirazın iptali davasını açtığını belirtmesi fakat alacağa ilişkin belirsiz alacak davası açtığını belirtmesi ve bu çelişki nedeniyle dava türünün usule ve yasaya uygun seçilmediği ve açılmadığı da ifade edilmiştir. İtirazın iptali davası, belirsiz alacak davası olarak açılamaz, yanı sıra davacının bu sebeple de davasını açmada hukuki yararının da bulunmadığı açıktır. Dolayısıyla hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi de gerekirdi.
7-Sonuç olarak herhangi bir geçiş hükmüne yer verilmediği halde ise mahkemenin yargı çevresinde ihtisas mahkemesi kurulması halinde, bu mahkemenin görevli olması gerektiği de izahtan varestedir. Bu nedenler de yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğu açık olup, işbu istinaf müracaatını yapma zorunluluğumuz hasıl olmuştur.
SONUÇ:Yukarıda arz ve izah edildiği üzere;
İstinaf müracaatımızın kabulü ile; Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/1345 Es. ve 2021/1131 sayılı dosya kapsamında ise 06.12.2021 tarihli görevsizlik doğrultusundaki usul ve yasaya aykırı kararının KALDIRILARAK,
Öncelikle davanın USULDEN REDDİNE,
Sayın mahkeme aksi kanaatte ise;Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğuna, dosyada diğer usule ilişkin itirazlarımız ile esasa hakkında inceleme yapılması için dosyanın mahal mahkemesine iadesine,Yargılama giderleri ve ücret-i vekaletin davacı taraftan tahsiline…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.12.2021 tarih ve 2021/1345 Esas, 2021/1131 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.