Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/366 E. 2022/459 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/366
KARAR NO : 2022/459

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/1086
KARAR NO : 2021/892
DAVA TARİHİ : 12/03/2020
KARAR TARİHİ : 15/11/2021
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 24.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.03.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.11.2021 tarih ve 2021/1086 Esas, 2021/892 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne sunduğu dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin yukarıda belirtilen adreste ve ünvanda mermer granit işi yaptığını, müvekkilini…Şirketi’ne döner basamak rıh dahil, düz basamak, döşeme ve süpürgelik yaptığını, yapılan bu işlerden dolayı müvekkil, davalı firmaya 17.12.2016 tarih, 106386 nolu fatura keşide edildiğini, müvekkil, belirtilen işleri yapmış olup davalı yan 17.12.2016 tarih 106386 nolu fatura bedelini ödemediğini, söz konusu borcun ödenmesi için davalı yana müteaddit defalar ödeme talep edilmiş olmasına rağmen borcunu ödemekten kaçındığını, davalı yan tarafından borcun ödenmesi hususunda hiç bir somut adım atılmadığını, bunun üzerine Yatağan İcra Müdürlüğü’nün 2019/273 Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, ödeme emri 12.03.2019 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, 12.03.2019 tarihinde davalı – borçlu tarafından yetkiye, borca itiraz edilmiş ve takip durduğunu, davalı borçlunun itirazı haksız ve kötü niyetli olduğunu, haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin durmasına sebebiyet veren davalının %20 den aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı yanca, dava dilekçesine karşı herhangi bir cevap dilekçesi verilmediği dosya ve UYAP kapsamından anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 15.11.2021 tarih ve 2021/1086 Esas, 2021/892 Karar sayılı kararında özetle; ”…Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 08/09/2021 tarih ve 2020/94 Esas, 2021/478 Kararı ile devir kararı verilmiş ise de; dava konusuna göre Mahkememize Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı bir dava dosyası geldiğinde, yine Mahkememizin 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle, bu tarihten önce açılan davalar yönünden, hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında (ki somut olayda bu durum mevcuttur), görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 08/09/2021 tarih ve 2020/94 Esas, 2021/478 Kararı ile devir kararı verilmiş, ancak kararın esas hükümle birlikte istinafa tabi olduğu belirtilmiş ve gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK’nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK’nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 20/1 maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Yatağan Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davacı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı avukatı tarafından verilen 06.12.2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde; ”…Müvekkil, karşı yan davalıdan olan ticari faaliyetinden kaynaklanan ticari alacağının tahsili amacıyla açtığı takibe yapılan itirazın iptali ile takibin devamı amacıyla dava açmıştır.
Yargılama devam ederken, 08/07/2021 tarihli 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih, 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulması nedeniyle, Yatağan Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi 08.09.2021 tarih, 2020/94 esas,2021/478 karar sayılı “görevsizlik” kararı verilerek dosya Ticaret Mahkemesi’ne devredilmiştir.
Uyuşmazlık, ticari işletmede hisse devir bedelinin tahsili hususunda doğan uyuşmazlıktan kaynaklanan alacağa ilişkin olup, dava “ticari dava “ niteliğindedir.

Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkindir. Usul hukukumuzda mahkemelerin görevi ancak kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK m.1). Mahkemenin görevli olması aynı zamanda dava şartıdır (HMK m.11/1-c). Bu nedenle taraflarca yargılamanın her aşamasında görev itirazında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemenin de yargılamanın her aşamasında görevli olup olmadığını resen gözetmesi ve görevsiz olduğu kanısına varırsa kendiliğinden görevsizlik kararı vermesi gerekir (HMK m.115).
Yerel Mahkemenin görev hususundaki bu tespitleri yerinde ve kanuna uygun ise de, Ticaret Mahkemesinin “davanın açıldığı tarihte görevli Mahkemenin görevli olacağını belirtmesi, dava şartı ve kamu düzeninden olan görev hususu, yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınacağı dikkate alındığında, Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı yerinde bir karardır.
Yerel Mahkeme tarafından “davanın açıldığı tarih itibarıyla Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, Ticaret Mahkemesinin kurulduğu tarihten önceki ticari davaların açıldığı tarihteki görevli genel Mahkemelerde görülmesi gerektiğini , Muğla Asliye Hukuk Mahkemeleri dışında farklı yargı çevrelerinden gelen davaların bakılamayacağını” belirtmekte ise de, Muğla Asliye Hukuk Mahkemeleri açısından görevsizlik kararları verilmesini “dava açılış tarihine bakılmaksızın icazet verilirken”, yargı çevresi Muğla il sınırları olan Mahkemenin ilçe adliyelerinden gönderilen ticari davalar için ayrım ortaya koymasının hukuki bir gerekçesi ortaya konulmamıştır. Genel Mahkeme olarak Muğla Asliye Hukuk Mahkemelerinin Ticaret Mahkemesi sıfatıyla baktığı davalarda verilen görevsizlik kararları ile ilçe adliyelerinde Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülen davalar açısından, yargı çevresi Muğla il sınırları olan Mahkeme açısından ayırım yaratmayacağı açıktır.
YARGITAY,11. HUKUK DAİRESİ,E. 2016/9217,K. 2016/7676,T. 3.10.2016 tarihli kararı “Dava, çekin sahte olarak keşide edildiği iddiasına dayalı keşideci ve bankanın sorumluluğuna ilişkindir.
Çek, 6102 Sayılı TTK 780-823 maddelerinde düzenlenmiş olup, Kanun’un 4/a maddesi gereğince çekten kaynaklanan uyuşmazlıklar ticari dava niteliğinde, Kanun’un 5/a maddesi gereğince uyuşmazlık asliye ticaret mahkemesinin görev alanında bulunmaktadır.
Yasa’nın 5/4 maddesi gereğince de, asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yargı çevresindeki bir ticari davada görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmemekte, asliye hukuk mahkemesince davaya devam edilmesi icap etmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, sahte olduğu iddia edilen çek nedeniyle, keşideci ve banka aleyhinde 18/08/2014 tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır.
Dava tarihinde, …’da müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, 6102 Sayılı Kanun’un 5/4 maddesi gereğince ticari nitelikteki uyuşmazlığa bakmaya davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesi görevlidir.
Ancak yargılama sırasında …’nın 23/07/2015 tarih 1157 Sayılı kararı ile … Adliyesi’nde 03/08/2015 tarihi itibariyle asliye ticaret mahkemesi kurulmuş olup uyuşmazlıkta artık asliye ticaret mahkemesi görevli bulunduğundan, asliye hukuk mahkemesince dosyanın asliye ticaret mahkemesine re’sen devredilmesine ( aktarılmasına ) karar verilmesi gerekmektedir.
Bu halde bir görevsizlik kararı söz konusu olmadığı için iki hafta içinde görevli mahkemeye başvurulmasına dair HMK 20 maddesi hükümlerinin uygulanması da söz konusu değildir.
Yukarıda yargı kararı da dikkate alındığında Yerel Ticaret Mahkemesi tarafından verilen “6100 sayılı HMK:nun 20/1 maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin BODRUM 3. ASLİYE HUKUK (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
6100 sayılı HMK’nun 20/1 maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA İÇİNDE kararı veren mahkememize başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmediği takdirde, mahkememizce DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin ihtarına(tebliğ ile beraber)” yönünde verilen kararın hukuka aykırı olmasından dolay KALDIRILMASINA karar verilmesi amacıyla işbu dilekçe ile başvuruyoruz.
Yukarıda belirttiğimiz nedelerle, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi 15.11.2021 tarih, 2021/1086 esas,2021/892 karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek, Muğla Asliye Ticaret Mahkeme’nin görevli olduğunun tespitine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmış olup, esasen dava da Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açılmış, Asliye Hukuk Mahkemesi ara kararı kurmadan Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla Muğla’ya devir kararı vermiş, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi de görevsizlik kararı vererek dosyanın Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine karar vermiş ise de, Yatağan’da ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmadığından, Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi ara kararı ile her zaman davaya Asliye Hukuk veya Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakılması yönünde karar verilebileceğinden, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesine şeklindeki kararı Dairemizce kaldırma sebebi sayılmamış olup, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.11.2021 tarih ve 2021/1086 Esas, 2021/892 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 21,40 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.