Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/350 E. 2022/456 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/350
KARAR NO : 2022/456

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/98
KARAR NO : 2021/955
DAVA TARİHİ : 21.02.2020
KARAR TARİHİ : 28.12.2021
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 24.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.03.2022

Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.12.2021 tarih ve 2021/98 Esas, 2021/955 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) verilen 21.02.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; belirsiz alacak davalarının kabulü ile; 06.09.2017 tarihli yüklenici sözleşmesi gereği, davacı müvekkil şirket tarafından yapılan inşaat imalat bedeli ile sözleşmeye aykırılık sebebiyle davacı müvekkil şirketin mahrum kaldığı kar payının -ileride ıslah dilekçesiyle birlikte artırım yapmak kaydıyla bilirkişi marifetiyle hesap edilerek 26.10.2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 01.07.2020 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; davanın usulden reddine, mahkeme aksi kanatte ise haksız davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine, karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 28.12.2021 tarih ve 2021/98 Esas, 2021/955 Karar sayılı kararında özetle; “…Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceğinden gönderme kararı ile Ticaret Mahkemesine gönderilemeyeceği (İzmir BAM14.Hukuk Dairesinin 16/12/2021 tarih, 2021/1750 Esas, 2021/1641 Karar, Ankara BAM 23.HD’nin 22/11/2021 tarih, 2021/1939 Esas, 2021/1732 Karar, Samsun BAM 3.HD’nin 02/11/2021 tarih, 2021/1511 Esas, 2021/1353 Karar, Adana BAM 9.HD’nin 15/12/2021 tarih, 2021/2039 Esas, 2021/1482 Karar, Antalya BAM 5.HD’nin 07/12/2021 tarih, 2021/1922 Esas, 2021/1562 Karar ve Konya BAM 3.HD’nin 06/12/2021 tarih, 2021/2115 Esas, 2021/1979 Karar sayılı kararlarının da bu yönde olduğu) anlaşılmıştır.
Mahkemesince verilen kararın gönderme kararı mahiyetinde olduğu, taraflara tebliğ edilmediği görülmekle görevsizlik…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 25.02.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1-Yukarıda bilgileri yazılı Mahkeme dosyası kapsamında davacı tarafından, müvekkil şirket için kimi inşaat işlemleri yapıldığı ve karşılığı ödenmediği iddiası ile dava açılmıştır.
2-Davanın konusu itibariyle görevli Mahkemenin, şirket merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemeleri olması gerektiği kanaatindeyiz. Zira Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararının gerekçesinde de belirttiği gibi, “Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 30/06/2021 tarih E.21646783-668/13369 tarihli kararı ile Aydın ilinde Asliye Ticaret Mahkemesinin kurulmasına karar verildiği ve Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile eki olarak yayınlanan kararname ile Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2020 tarihi itibarıyla faaliyete geçmesine ilişkin karar verilmiş olduğu eldeki Ticaret davalarının ve bundan sonra gelecek davaların Aydın Ticaret Mahkemesine gönderilmesi gerektiği yönünde karar verilmiş olması karşısında mahkememiz dosyasında gönderme kararı vermek gerekmiş ve…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
3-Bu nedenle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin davanın usulden reddine dair verdiği kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuruyoruz.
SONUÇ VE İSTEM:Yukarıda arz ve izah edilen nedenler ile re’sen göz önüne alınacak sair nedenlere istinaden, Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/98E. – 2021/955K.sayılı dosyası üzerinden verdiği davanın usulden reddine ilişkin kararının kaldırılıp, Yerel Mahkemenin görevli olduğuna dair karar verilerek esas hakkında incelemeye geçilmesi için dosyanın Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne iadesine…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davacı avukatı tarafından verilen 03.03.2022 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; “…1-) Davacı müvekkil 06 Eylül 2017 tarihinde, davalı … Şirketi ile Aydın ili, Kuşadası ilçesi, … Mahallesi, … ada … parsel, … ada,… parsel, … ada,.. parsel, … ada, … parseller üzerinde “dubleks niteliğinde villalar inşa etmek üzere” anlaşmış olup 51 maddelik bir “yüklenici sözleşmesi” imzalamışlardır. İş bu sözleşmeye istinaden davacı müvekkil şirket davalı taraf ise sözleşme gereği sözleşmede kararlaştırılan vade tarihlerine riayet etmek suretiyle üzerine düşen ödemeleri yapma borcu altına girmiştir.
2-) Davalı şirket tarafından sözleşme gereği yapılması gereken ödemeler yapılmayarak müvekkil zarara uğratılmıştır. Davalı vekili tarafından davayı sürüncemede bırakmak ve uzatmak amaçlanmaktadır. Usul ekonomisi ilkesinin HMK madde 30. gereği uyuşmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle takibin her aşamasında takip edilmesi gerekir. Bir an önce görevli mahkemenin tayin edilerek davanın esasına girilmesi ve daha fazla sürüncemede bırakılmaması gerekmektedir.
NETİCE-İ TALEP: Yukarıda arz ve izah edilen nedenler davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddi ile görevli mahkemenin bir an önce tayin edilerek esas hakkında incelemeye geçilmesi ve haklı davamızın kabulüne…” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, her ne kadar Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi, dava dosyasının Kuşadası Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine şeklinde hüküm kurmuş ise de, Kuşadası’nda ayrı bir ticaret mahkemesi bulunmadığından ve Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, ticaret mahkemesi sıfatıyla dosyanın devrine karar vermiş olduğundan, Kuşadası 1. Asliye Hukuk Mahkemesi her zaman ara kararı ile davaya asliye hukuk veya ticaret mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verebileceğinden Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kararı bu nedenle dairemizce kaldırma sebebi sayılmamış ve mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.12.2021 tarih ve 2021/98 Esas, 2021/955 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-c maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 24.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.