Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1965 E. 2023/68 K. 20.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2022/1965
KARAR NO : 2023/68

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/161
KARAR NO : 2022/730
DAVA TARİHİ : 11.11.2016
KARAR TARİHİ: 06.10.2022
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 20.01.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 23.01.2023
İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2022 tarih ve 2021/161 Esas, 2022/730 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 19.12.2022 tarih ve 2022/2829 Esas, 2022/2234 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 11.11.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında mal alım satımı olduğunu, karşılığında iki adet fatura düzenlendiğini, davalı şirketin teslim edilen malların tam bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalı hakkında İzmir 28. İcra Müdürlüğü’nün 2016/6041 Esas sayılı dosyası ile faturaya dayalı genel haciz yolu ile takip başlatıldığını, davalının itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, yapılan incelemelerde davalı şirketin müvekkilinin banka hesabına ve elden toplam olarak 76.084,00 TL ödediğinin tespit edildiğini, davalının yapmış olduğu ödemelerin fatura bedellerinden düştükten sonra davalı şirketin müvekkiline 143.632,00 TL borçlu olduğunu belirterek, borçlunun icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptaline, borçlunun itirazın iptaline konu olan borcun miktarına tahakkuk edecek ticari faizleri ve tüm ferileri ile birlikte ödemeye ve itirazın iptaline karar verilen alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; davacı vekili tarafından dava dilekçesinde belirtilen 30.01.2016 tarihli fatura bedelinin davacıya ödendiğini, ancak takibe konu edilen 06.04.2016 tarihli 153.636,00 TL miktarlı faturaya ilişkin herhangi bir alışveriş ve sözleşmenin söz konusu olmadığını, müvekkiline gönderilen bu faturanın 11.04.2016 tarihinde, yasal süresi içerisinde davacıya iade edildiğini savunarak, davanın reddine, %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi 10.05.2018 tarih ve 2016/1351 Esas, 2018/499 Karar sayılı kararında özetle; “…Davacının, davalıyla aralarında bir eser sözleşmesi olduğunu yazılı delille ispatlayamadığı vicdani kanaatine varılmakla, davanın reddine, davacının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine…” şeklinde karar verilmiş, verilen karara karşı davacı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla, dosya dairemize gönderilmiştir. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi, dairemizin ikizi olarak kurulmakla, otomatik tevzi ile 22. Hukuk Dairesi’ne gönderilmiş ve istinaf incelemesi yapılarak karara çıkmıştır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 26.01.2021 tarih ve 2020/331 Esas, 2021/69 Karar sayılı kararında özetle; “…Her ne kadar sözleşme ilişkisinin inkar edilmesi halinde sözleşmenin ispatı yükleniciye ait ise de eldeki davada davalı, davacı ile sözlü sözleşme ilişkisi kurulduğunu, davacının üstlendiği işin 30.01.2016 tarihli faturada belirtilen işlere ilişkin olduğunu, bu bedelin ödendiğini, diğer işlerin başka firmalara yaptırıldığını belirtmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında artık ispat külfeti davalı iş sahibine aittir. Belirtilen nedenle mahkemece davalı yanın savunmasında belirttiği hususlara ilişkin delillerin toplanarak oluşacak sonucu göre bir değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün değildir. O halde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” dair karar verilerek, dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş, ilk derece mahkemesince dosya 2021/161 Esas numarasını alarak yargılamaya devam olunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 06.10.2022 tarih ve 2021/161 Esas, 2022/730 Karar sayılı kararında özetle; “…i ispat edemediğinden davanın reddine karar verilmiş ve mahkememizce verilen karar İzmir BAM 22. HD nin 2020/31 esas, 2021/69 karar sayılı kararı ile kaldırılmış ise de; mahkememizce istinaf kararına karşı direnme olanağı bulunmadığından, istinaf kaldırma kararı doğrultusunda davalı tarafa, 06/04/2016 tarihli 153.636,00 TL bedelli faturaya konu işlerin başka firmalara yaptırılıp yaptırılmadığı hususunda ispat hakkı tanınmış, incelenen davalı defterlerinde her ne kadar başka firmalara yaptırılan fatura konusu işlere ilişkin kayıtlar bulunmakta ise de; davalının 2016 defterlerinin kapanış tasdikinin yapılmaması nedeniyle sahibi lehine delil olarak kabulünün mümkün olmadığı, defterlerde kayıtlı olan faturalara ilişkin işlerinde sitedeki diğer villalara ait olup olmadığının anlaşılamadığı, dolayısıyla istinaf kararına göre ispat yükü kendisine geçen davalının bu hususları ispatlayamadığı sonucuna varıldığından davanın kabulüne, davacı tarafça davalının kendilerine 76.084,00 TL ödeme yaptığını belirtmesi nedeniyle takibin bakiye 143.632,00 TL alacak üzerinden devamına, alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine…” şeklinde davanın kabulüne, icra inkar tazminatı talebinin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 25.12.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1- Mahkemenin istinaf kararına karşı direnme olanağı bulunmadığından uymak zorunda kaldığı kaldırma kararı doğrultusunda yargılamaya devam edilmiştir.
Öncelikle, İlk dava dosyasına verilen bilirkişi raporunda belirtildiği gibi ‘’Davacı tarafın yaptığını iddia ettiği fatura da (153.636,00 TL ) tutarında belirtilen işlerin yapılıp yapılmadığı, 2016 yılı mahalli piyasa fiyatlarına göre bu işlerin bedelinin belirlenmesi gerekeceği , bu incelemeden sonra davalıdan alacağının olup olmadığının Mahkemece takdirinin mümkün olabileceği belirtilmiştir. Bu husus mahkemece incelenmeden karar verilmiştir. Öncelikle eksik inceleme neticesi verilen bu kararın kaldırılması gerekmektedir. Kaldı ki, Taraflar arasında mutabık kalınan bir iş bedeline dayalı yazılı veya sözlü bir iş akdi söz konusu değildir.
2–İstinaf mahkemesi davacı tarafından başkaca yapılmış olan bedeli davalı müvekkilim tarafından ödenen işleri ( borç – alacak konusu olmayan ) dikkate alarak taraflar arasında sözlü iş akdinin kurulduğu yolunda görüş bildirilmiş ise de ; Dava konusu faturaya ilişkin taraflar arasında hiçbir sözleşme söz konusu değildir. İş bu nedenle iş sözleşmesinin varlığını yaptığı işleri teslim ettiğini davacı taraf ispatla yükümlüdür. Bu hususlar tamamlanmadan davanın kabulü Usul ve Yasaya aykırıdır.
3-Davalı müvekkilim istinaf mahkemesinin kaldırma kararı doğrultusunda; Yasal defterlerini mahkemeye ibraz etmiş yapılan inceleme sonucu Muhasebe kayıtlarının usulüne uygun tutarlılığı, yevmiye defter kayıtları ile kebir defterinin uyumlu olduğu, fatura konusu işlerin başka firmalara yaptırıldığı, kayıtların usulüne uygun işlendiği tespit edilmiştir. Davacının işletme defterinin ise 20 sayfadan ibaret olup dava dosyasına ilişkin borç alacak durumunun ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığı , böylece yaptığını iddia ettiği işlere ilişkin giderlerinin dahi görülmediği tespit edilmiştir. Bilirkişiler , dava dosyası kapsamında inceleme yapıldığında ‘’ faturaya konu malların davalı yanca teslim alınıp alınmadığının somut bir şekilde tespitinin yapılmasının mümkün olmadığını belirtilmişlerdir. Ticari defterlerin kapanış tasdiklerinin yapılmamış olması usulü bir eksiklik olup bu defterlerin geçersiz ve yasal olmadığı anlamına gelmemektedir. Davalı müvekkilim bu defterlerdeki kayıtlar doğrultusunda vergisini ödemektedir. Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2016 / 9214 E. , 2022 / 77 K. Sayılı içtihadın da da belirtildiği gibi; Davacı şirketin icra takibine dayanak yaptığı irsaliyeli fatura da davalının imzasının bulunmadığı, yapıldığı ileri sürülen işlerin örneklerinin dosyaya delil olarak sunulmadığı , eser sözleşmesinin varlığı halinde davacının edimini ifa ettiğini ispat etmesi gerekmektedir. Dava dosyasında yapılan keşifte dinlenen tanıklar bazı işlerin davacı tarafından yapıldığını belirtmişler ise de bu işlerin bedeli dava konusu olmayan fatura karşılığı davalı müvekkilim tarafından davacıya ödenmiştir. Diğer işlerinin ise başka firmalara yaptırıldığı dosyaya ibraz edilen defter kayıtlarındaki faturalarla ispatlanmıştır.
Sonuç ve İstem : Yukarıda arz ve izah edilen, re ‘sen dikkate alınacak gerekçelerle ;
Öncelikle TEHİRİ İCRA talebimizin kabulüne, istinaf talebimizin kabulü ile Usul ve Yasaya aykırı İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın REDDİ’ne yargılama gideri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davacı avukatı tarafından verilen 14.12.2022 tarihli istinaf yanıt dilekçesinde özetle; “…1-)Davalı vekili tarafından İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/161E. Ve 2022/730K. sayılı kararına istinaden verilen istinaf dilekçelerinde ileri sürülen iddialar yerinde değildir. Şöyle ki;
2-)Davalı taraf savunmasında “iş sözleşmesinin varlığını yaptığı işleri teslim ettiğini DAVACI taraf ispatla yükümlüdür.” şeklinde beyanda bulunmuştur. Davalının işbu savunmasına ilişkin cevabımız aşağıdaki belirttiğimiz gibidir;
2.1-)Müvekkil tarafından davalı tarafça inşa edilip satışı yapılmak istenen taşınmazlara, takip konusu faturada belirtilen mutfak dolapları, banyo çamaşır dolapları ve giyim dolaplarının tamamının imalatı yapılıp teslimi ve montajı yapılmış ve müvekkil edimini sözleşmeye uygun şekilde yerine getirmiştir. Davalı taraf, müvekkil tarafından mobilya eşyalarının kendilerine teslimini ve satışının yapıldığını inkar etmektedir. Aynı zamanda işbu hususunun tarafımızca ispat edilmesi gerektiğini savunmuş ise de takibe konu faturada belirtilen mobilya eşyalarının davalı tarafa teslim edildiği ve usulüne uygun montajının yapıldığı 04/07/2017 tarihinde mahallinde yapılan keşif esnasında dinlenen tanıkların beyanları ile hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde ispatlanmıştır. Açıkça anlaşılacağı üzere davalı tarafın savunmaları ve beyanları mesnetsizdir. İşbu sebeple davacı tarafın kötü niyetle hazırlanmış istinaf başvurusundaki tüm savunma ve iddiaların esastan reddedilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
2.2-)04/07/2017 tarihli keşfin icrası sırasında dinlenen tanıklardan ve aynı zamanda arsa sahibi olan … ‘’İnşaat süresince ben inşaatın başındaydım. Benim villam dışındaki diğer 8 villaya da davacı tarafça mutfak dolabı yapılmıştır.’’ yine diğer tanık müvekkilin çalışanı … ‘’ bana göstermiş olduğunuz 06/04/2016 tarihli 48 nolu faturada belirtilen tüm imalatlar ve montajlar benim tarafımdan yapılmıştır.’’ Şeklinde beyanda bulunarak dava konusu mobilyaların montajının tam eksiksiz şekilde yapıldığı açıklığa kavuşmuştur. Hal bu iken davalı tarafın savunmasındaki tüm iddiaların yersiz olduğu da ispatlanmıştır. Yerel Mahkemenin usul ve yasaya uygun karar verdiği kanaat ve görüşündeyiz.
3-)Üzerinde durmamız gereken önemli bir husus ise şudur; Davalı taraf her ne kadar davamızı ve ferilerini ispatlayamadığımızı savunmuş ise de davamız ispatlanmıştır ayrıca davalı tarafın tüm iddia ve savunmalarına ilişkin Yerel Mahkeme dosyasına herhangi bir delil sunulamıştır. Şöyle ki ; Davalı taraf yargılamanın tüm aşamalarında sürekli olarak ‘’Davacının yaptığını iddia ettiği ikinci faturaya ilişkin herhangi bir iş söz konusu değildir. Davalı müvekkilim inşaatını yaptığı villalardaki diğer tüm imalatları başka firmalara yaptırmıştır.’’ Şeklinde beyanlarda bulunmuştur. Davalı tarafın bu savunmalarının gerçeği yansıtmadığını keşif esnasında dinlenen tanıkların beyanları zaten ortaya çıkarmıştır. Kaldı ki; istinaf konusu edilen dava 11/11/2016 tarihinde açılmıştır ancak bu zamana dek davalı taraf mobilyaları başka firmalara yaptırdığına ilişkin tek bir delil dahi dosyaya sunamamıştır. Davalı tarafın bu konuda sözlü ve yazılı savunma yapmasına karşın dava dosyasına savunmaları doğrultusunda delil (fatura, sevk irsaliyesi, sözleşme vb…) sunmaması savunmalarının gerçeği yansıtmadığını göstermektedir. Hal böyle iken davalı tarafın mesnetsiz ve haksız tüm iddia ve savunmalarını içeren taleplerinin reddedilmesi geretiği kanaatindeyiz.
4-)Yine davalı tarafın “Dava dosyasında yapılan keşifte dinlenen tanıklar bazı işlerin davacı tarafından yapıldığını belirtmişler ise de bu işlerin bedeli dava konusu olmayan fatura karşılığı davalı müvekkilim tarafından davacıya ödenmiştir.” şeklindeki savunması ise tarafımızca kabul edilemez. Şöyle ki ;
4.1-)Yukarıda izah ettiğimiz hususlar ve özellikle de Yerel Mahkeme dosyasındaki tanık anlatımları dikkatlice incelendiğinde; dava konusu mobilyaların davalı tarafın sahip olduğu villalara müvekkilimizce teslim edildiği ve montajının yapıldığı iddia ettiğimiz biçimde tartışmasızdır. Yine bu mobilyaların bedelinin müvekkilimiz tarafından tahsil edilemediği bu amaçla icra takibi başlattığı da dosyada toplanan delillerden açıkça ortaya çıkmaktadır. Davalının savunmalarında ısrarla belirtmekte olduğu dava konusu mobilyaların başka firmalara yaptırıldığı iddiası havada kalmış ve bu hususta herhangi bir delil sunamamıştır zira sunabileceği yegane delil bizzat imalatı ve montajı yapan müvekkilimce düzenlenen yasal evraklardır. Hal bu iken davalı taraf mobilyaların bedeli kadar zenginleşmiş olup müvekkillimiz yaptığı işin bedelini tahsil edememiştir. Tüm anlatmaya çalıştığımız sebeplerden dolayı Yerel Mahkeme tarafından isabetli bir karar vermiştir.
5-)Yukarıda izah etmiş olduğumuz nedenlerden dolayı davalının yasaya aykırı olarak ve kötü niyetli iddialar ileri sürerek sunmuş olduğu istinaf başvuru dilekçesine cevap verme zorunluluğumuz doğmuştur.
Sonuç Ve İstem : Yukarıda izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle istinaf talebine sunduğumuz cevaplarımızın kabulü ile davalı tarafın İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/161E. Ve 2022/730K. sayılı kararı kararına ilişkin verilen istinaf başvurusunda ileri sürülen tüm iddia ve savunmaların esastan reddi ile usul ve yasaya uygun olan İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/161E. ve 2022/730K. sayılı kararının aynen korunmasına …” karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın, borcun bir kısmının davadan önce ödenmiş olması nedeniyle kısmen iptali isteğine ilişkindir.
Davalı takibe konu iki faturadan birinin bedelini ödemiş, diğer faturaya konu imalatalar ile ilgili olarak taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı gibi iddia edilen imalatların başka firmalara yaptırıldığını ve tanık dinlenilmesine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece sözleşme ilişkisinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş,
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi “…Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içerir bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir.
Kural olarak, eser sözleşmesi, zorunlu şekil koşuluna bağlı değildir. Sözleşmenin kurulması için yazılı şekil şartı yok ise de davalı tarafından sözleşme ilişkisi inkâr edildiği takdirde yazılı delille ispata ilişkin kuralların gözetilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK 200. maddesine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.
Tüm bu delillerle de sözleşme ilişkisi ispatlanmış değilse HMK 200. maddedeki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Açık muvafakat olmazsa tanıkla sözleşme ilişkisi ispatlanamaz. Bunun da istisnası olan HMK 202. maddeye göre senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.
Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır (229. md.). Fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır (231/5. md.). 6102 sayılı TTK’da da fatura konusunda hükümler vardır. Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” (6102 Sayılı TTK 21/1) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (6102 Sayılı TTK 21/2).
Faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddeye göre faturaya itiraz edilmemiş ise içeriği kesinleşir ise de akdî ilişkinin yazılı delillerle ispatı gerekir. Fatura ticari defterlere kayıt edilmiş ise artık faturanın delil olmasıyla ilgili bu maddeye değil ticari defterlerin delil olmasıyla ilgili TTK’nın 222. maddeye bakmak gerekir. Bu nedenle ticari defterlere kaydedilmiş fatura akdi ilişkinin varlığını da kanıtlar. Faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek ticari defterlerine kaydeden kimse, bu faturanın mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini kabul etmiş sayılır ve fatura nedeniyle mal veya hizmet almadığını, bu faturadan dolayı borçlu olmadığını yazılı veya kesin delillerle ispatlaması gerekir.
Faturanın onu teslim alan kişiyi borç altına sokabilmesi için taraflar arasında borç doğurucu bir ilişkinin varlığı ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatap tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya sekiz günde itiraz edilmemiş olması onu borç altına sokmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1978/11-1147 Esas sayılı kararı.)
Taraflar arasında geçerli bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulması durumunda işi üstlenen yüklenicinin işe hiç başlamadığı ya da işi terk ederek yarım bıraktığı iş sahibi tarafından yasal delillerle kanıtlanmadıkça sözleşmeye uygun olarak gerçekleştirilen imalatın bu işi üstlenmiş olan yüklenici tarafından yapılmış olduğunun karine olarak kabul edilmesi gerekir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddeleri uyarınca taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Yine, gerek doktrinde gerekse Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere; ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kişiye düşer. Bu kabul, adi karine niteliğindedir. Nitekim; Dairemizin istikrar bulmuş içtihatlarında kabul edildiği üzere, bir sözleşme fesih ya da başka bir nedenle ortadan kaldırılmadıkça, o sözleşme kapsamında kalan işlerin, o sözleşmenin yüklenicisi tarafından yapıldığı kabul edilir. Ancak, sözleşme feshedilmiş ve işin üçüncü kişiye yaptırıldığı ileri sürülmüşse, bu kez karine, üçüncü kişi yararına oluşmaktadır. Elbette, her iki durumda da, bu karinelerin aksini ileri süren tarafın, bu savunmasını kanıtlanması mümkündür.
Somut olaya gelince; davacı vekili, davalının yaptığı inşaatlardaki bir kısım mobilya işinin imalat ve montajının müvekkili tarafından yüklenildiğini, işin yapılarak teslim edildiğini, düzenlenen iki adet fatura bedelinin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini, takipten sonra davadan önce davalı tarafça iş bedeli olarak 76.084,00 TL ödenmiş olması nedeniyle takibin ödenmeyen 143.632,00 TL üzerinden devamına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıdan kapı, vestiyer ve banyo dolabı satın aldığını, 30.01.2016 tarihli fatura bedeli olan 66.080,00 TL’nin ödendiğini, diğer faturaya konu işe ilişkin bir sözleşme bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece sözleşme ilişkisinin kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen nedenlerle istinaf edilmiştir.
Her ne kadar sözleşme ilişkisinin inkar edilmesi halinde sözleşmenin ispatı yükleniciye ait ise de eldeki davada davalı, davacı ile sözlü sözleşme ilişkisi kurulduğunu, davacının üstlendiği işin 30.01.2016 tarihli faturada belirtilen işlere ilişkin olduğunu, bu bedelin ödendiğini, diğer işlerin başka firmalara yaptırıldığını belirtmiş olup, yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında artık ispat külfeti davalı iş sahibine aittir. Belirtilen nedenle mahkemece davalı yanın savunmasında belirttiği hususlara ilişkin delillerin toplanarak oluşacak sonucu göre bir değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması dairemizce doğru görülmemiştir…” şeklindeki gerekçeyle ilk derece mahkemesi kararını kaldırmıştır.
İlk derece mahkemesi kaldırma kararından sonra, 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alarak bu rapora göre ispat külfeti bakımından kapanış tasdiklerinin yapılmamış olması nedeniyle davalı lehine delil niteliğinde bulunmayacağı bu nedenle davacının takip tarihi itibariyle alacaklı olabileceği yönünde rapor alındığı da dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı avukatı tarafından istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı avukatı dilekçesinde;
1-Taraflar arasında yazılı veya sözlü bir sözleşmenin olmadığını,
2-İzmir B.A.M. 22. Hukuk Dairesi’nin davacı tarafından başkasına yapılan işin bedelini davalı vekil eden tarafından ödenen işleri dikkate alarak arasındaki iş akdi kabul ettiğini,
3-Davalının fatura konusu işleri başka firmalara yaptırdığını, ticari defterlerinin kapanış tasdiklerinin yapılmamış olmasının usuli bir eksiklik olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın, borcun bir kısmının davadan önce ödenmiş olması nedeniyle kısmen iptali isteğine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davanın reddine dair kararını kaldıran İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi kararında ayrıntılarıyla anlattığı gibi, davada davacı ile davada davalı sözleşme ilişkisinin kurulduğunu, davacının üstlendiği işin 30.01.2016 tarihli faturada belirtilen işlere ilişkin olduğunu, bu bedelin ödendiğini, diğer işlerin başka firmalara yaptırıldığını belirtmiş, ispat külfeti iş sahibi davalıya geçmiş, bu nedenle bu hususların araştırılması ve iş sahibinin iddiasını ispatlaması için İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nce karar kaldırılmış, mahkemece yapılan bilirkişi heyeti incelemesinde de davalı defterlerinin noterde kapanış tasdiklerinin yapılmadığından lehine delil olarak alınamayacağını bildirdiğinden, davalı savunmasını ispat edememiştir. İspat edemediğine göre mahkeme de davacının davasının kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davalı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davalı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2022 tarih ve 2021/161 Esas, 2022/730 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 9.811,50 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.806,45 TL harcın mahsubu ile kalan 7.005,05 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 20.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.