Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1952 E. 2023/1229 K. 15.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1952
KARAR NO : 2023/1229

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/861
KARAR NO : 2022/856
DAVA TARİHİ : 04/07/2022
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 15.09.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 15.09.2023

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2022 tarih ve 2022/861 Esas, 2022/856 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili … tarafından davalı taraf … A.Ş. arasında uzun yıllardır devam eden ticari bir ilişki bulunduğunu, müvekkilinin “…” isimli işletmesi adına demir-çelik imalatlarını yaptığını, son olarak müvekkili tarafından 2016 yılından 2021 yılına kadar taraflar arasında akdedilen eser sözleşmesi gereğince davalı şirket tarafından işletilen … isimli otelde demir, çelik imalatlarının yapıldığını yine 2016,2017,2018, 2019,2020 ve 2021 yıllarında götürü bedel olarak çeşitli tadilat, bakım ve yenileme işlemlerinin yapıldığını, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince davalı tarafın, yapılacak yeni imalatlara ilişkin müvekkiline, müvekkili tarafından yüklenilen iş karşılığı (yapılan imalatlara ilişkin); malzeme bedelinin %50’si + KDV tutarında ücret ödemeyi taahhüt ettiğini ve tarafların yapılacak diğer işlere ilişkin ise (onarım, yenileme, tadilat ) götürü bedeli ödenmesi hususunda anlaşma sağladıklarını, müvekkili tarafından yapılacak yeni imalatlara ilişkin satın alınan malzemeler de dava dışı üçünçü kişi konumundaki şirketler tarafından davalı adına fatura edildiğini, yüklenilen işin yapılması sürecinde, davalı tarafın kısım kısım malzemelerin ödemelerini gerçekleştirdiğini ve yine müvekkiline kısmi ödemelerde bulunmuş ise de yapılan toplam işin bedeli ödenmediğini eksik ödeme yapıldığını, 20.10.2016-02.01.2017 tarihleri arasında 196.945,95 TL ve 280.640,37 TL tutarında malzeme satın alındığını yine götürü bedel karşılığı yapılan işlerin bedelinin ise 44.452,00 TL,+KDV şeklinde olduğunu, 26.10.2017- 15.01.2018 tarihleri arasında 188.398,53 TL ve 354.303,69 TL tutarında malzeme satın alındığını götürü bedel karşılığı yapılan işlerin bedelinin ise 63.685,00 TL +KDV şeklinde olduğunu, 13.10.2018, 09.01.2019, 17.01.2020 tarihlerinde ise sırasıyla 687.023,70 TL, 618.957,86 TL ve 24.584,03 TL tutarında malzemeler satın alındığını götürü bedel karşılığı yapılan işlerin bedelinin ise 66.980,00 + KDV şeklinde olduğunu, müvekkili tarafından, sözleşmeye konu işlerin tam, kusursuz ve zamanında yapılarak teslim edildiğini, davalı şirketin söz konusu oteli işletmeye devam ettiğini, ancak davalı tarafın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini hak edişten kaynaklı borçlarını müvekkiline ödemekten imtina ettiğini, davalı tarafın hak edişleri düzenleyerek karşılıklı mutabakat yapılacağını söylemesine rağmen müvekkili ile herhangi bir mutabakat görüşmesi yapmadığını, davalı şirketin son olarak 34.858,48 TL ödeme yaptığını ancak müvekkilinin alacağının bu ödemenin çok çok üzerinde olduğunu, müvekkilinin almış olduğu ödemelere karşı bir kısım faturaları düzenlendiğini ancak taraflar arasında hak edişe ilişkin görüşmelerin yapılmaması, kesin hesabın görülmemesi ve davalı tarafından alacakların ödenmemesi üzerine haliyle müvekkili tarafından bakiye alacak için de faturalandırma yapılamadığını, açıklanan tüm bu nedenlerle davanın kabulü ile, yapılan tüm imalat ve tadilat işlerinin toplam bedellerinin tespiti ile ödenmeyen bakiye şimdilik 200.000,00 TL alacağın (alacak miktarı uzman kişilerce tam ve kesin olarak belirlenebildiği anda arttırım yapmak üzere) dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen yanıt dilekçesi ile özetle; Taraflar arasındaki 15/10/2018 tarihli Yüklenici Sözleşmesi gereğince 3’üncü maddesi gereğince “yapılacak iş işveren tarafından tarif edilen inşaata ait çelik ve profil işçiliği olduğunu, davacı firmanın bir şahıs şirketi oluşu ve yapılacak işte malzeme alımının işveren (davalı müvekkil) tarafından yapılmasına karşın davacı firmanın sorumluluğunun yalnızca işçilik oluşu; hem yapılacak işin eser sözleşmesinden kaynaklandığını hem de yapılan işin küçük çaplı sanat işi olduğunu tevsik etmekte olduğunu, bu durumda davacı tarafın alacak iddialarının TBK.’nın amir hükmü gereğince 5 yıllık alacak zaman aşımına dahil olduğunu, aynı zamanda taraflar arasındaki Sözleşmenin 5’inci maddesi gereğince yapılacak işlerin 15 Ekim 2018 tarihinde başlayacak olduğunu, dava dilekçesinde ise 2016 ve 2017 yılından hak ediş iddiasında bulunulduğunu, 2016 ve 2017 yılından tahakkuk etmiş alacakların tahsilinin talep sonucu konusu edildiğini, gelinen aşamada taraflarınca zaman aşımı def’inde bulunulmakta olduğunu, davacı firmanın 2016 ve 2017 yılında tahakkuk ettiği öne sürülen alacaklar açısından zaman aşımı def’inin ileri sürüldüğünü, tarafların her ikisinin de tacir oluşu ve taraflar arasındaki sözleşmede yer alan tahkim şartı gözetildiğinde; davacı tarafın öncelikle tahkime başvuru zorunluluğunun bulunduğunun açık olduğunu, bu minvalde tahkim şartını ilk itiraz olarak öne sürerek, davanın dava şartı yokluğundan dolayı öncelikle usulen reddini talep ettiklerini, mahkeme tarafından tahkim itirazlarının kabul görmemesi halinde taraflar arasındaki sözleşmede yer alan yetki düzenlemesi doğrultusunda davanın görevli ve yetkili İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi hususunda gereğini talep ettiklerini, davanın açıldığı tarihte miktarı tam olarak bilinebilen alacaklar için belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, bu hükme riayet edilmemesi durumunda davanın hukuki menfaat yokluğundan reddinin gerektiğini, davada talep edilen alacak miktarının davacı tarafça tam olarak belirlenebilmesine karşın işbu davanın belirsiz alacak davası olarak sürüldüğünden cihetle, davanın hukuki menfaat yokluğundan reddi gerektiğini, davacının 9 adet faturaya dayanmakta olduğunu, dava dilekçesinde 2016 tarihli 1 adet fatura, 2017 tarihli 2 adet fatura, 2018 tarihli 2 adet fatura, 2019 tarihli 2 adet fatura ve 2021 tarihli 2 adet fatura dilekçenin 4.5 maddesinde yer aldığını, dokuz faturanın toplam bedelinin 969.553,57 TL olduğunu, dava dilekçesinin 5. Maddesinde ödeme bilgilerinin olduğunu ve 28 adet banka dekontunun yer aldığını, bunların bedelinin de 719.858,48 TL olduğunu, davacı tarafın kendi yaptığı hesaba göre 969.553,57 TL alacağı olduğunu ve müvekkili firma tarafından 719.858,48-TL ödendiğini iddia etmekte olduklarını bunun tamamen yanlış bir hesap olduğunu, davacı tarafın iddiasına göre bakiye kısmın 249.695,09-TL olduğunu, bu rakamın düşünülerek dava açıldığını, bu hesabın yanlış olduğunu, davacı tarafından 28 ödeme dekontunun dilekçeye yazıldığını, 2016 yılından bu yana 39 ödeme dekontunun ve iki adet de çekin bulunduğunu, davacının bu ödemeleri dikkate almadığını, doğrusunun ise dava dilekçemiz ekinde sunulan 39 adet dekont ve … Bankası 18.08.2017 50.000 TL ve … Bankası 24.11.2017 50.000 TL iki adet çek ödemesinden de anlaşılacağı üzere davalıya 2016 yılından bu yana ödenen miktarın 1.112.858,48 TL olduğunu, bu ödemeye götürü işlerin de dahil olduğunu, tarafların ticari defterleri incelendiğinde davacının faturalarının ve müvekkili tarafından yapılan ödemeler karşılaştırıldığında ortada bir alacak olmadığının anlaşılacağını, 9 faturanın toplamının 969.553.57 TL olduğunu, müvekkili tarafından yapılan ödemelerin 1.112.858,48 TL olduğunu, bununla birlikte dava dilekçesinde 6. Maddede Başlıklar altında belirtilen işlerin davacı tarafından faturalandırıldığını müvekkilinin muhasebe kayıtlarına işlendiğini ve bedelinin ödendiğini, 2016 yılından bu yana 39 dekont ve 2 adet çekle toplamda 1.112.858,48 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin sadece %50 işçilik bedelini değil davacının götürü işler diye adlandırdığı işleri de kapsar nitelikte olduğunu, … faturaları doğrultusunda bu firmadan 2020 yılından sonra herhangi bir malzeme alımı yapılmadığının görüleceğini, bu sebeple bu tarihten sonra faturulandırılan işlerin yalnızca davacının götürü işler diye adlandırdığı işler olup, bunlara ilişkin olarak da davacı tarafından kesilen faturaların eksiksiz olarak ödendiğini, davacı tarafın 2020 tarihinden önce kestiği faturaların tamamının “kısmen malzemeli çelik imalatı” ve “malzemeli çelik işçiliği” açıklaması içermekteyken, 8/7/2021 tarihli faturaların “Çelik İşçiliği” açıklamasını içerdiğini, Ki 2016 yılında da götürü usulü iş yapıldığından cihetle 2016 tarihli faturada dahi “kısmen malzemeli çelik imalatı” yazmasına karşın, 2020 yılından sonraki faturaların tümünde “çelik işçiliği” açıklamasına yer verildiğini, esasen davacı tarafın 2020 yılından sonra malzemeli imalat yapmadığından cihetle müvekkiline başvurduğunu, 2018 – 2019 yıllarında yapılan götürü işlerin bedelini istediğini, tarafların uzlaşısı sonrasında 08.07.2021 Tarih GIB 2021000000001 numaralı “Çelik İşçiliği” açıklamalı 80.000 TL bedelli fatura ile 08.07.2021 Tarih GIB 2021000000002 numaralı “Çelik İşçiliği açıklamalı ” 104.858,48 TL bedelli faturaların tanzim edildiğini, davacı tarafça faturalandırılan tüm iş karşılığının müvekkil tarafından eksiksiz ödendiğini, sundukları ödeme dekontları dikkate alındığında yapılan fazla ödemelerin götürü işleri de kapsar nitelikte olduğunun anlaşılacağını, müvekkilinin karşı tarafa borcu bulunmadığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 06.10.2022 tarih ve 2022/861 Esas, 2022/856 Karar sayılı kararı ile özetle; ”…Taraflar arasında eser sözleşmesinden kaynaklı ihtilafın hakem usulüyle çözüleceği hususu sözleşmenin 14. Maddesinde yer verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlığın tahkime elverişli olduğu anlaşılmakla ve de davalının süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesi tahkim ilk itirazını ileri sürdüğü anlaşılmakla, davalının tahkim ilk itizarının HMK 116/1-b maddesi gereği kabulü ile uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiğinden davanın usulden reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekili tarafından verilen 14.10.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 14. Maddesinde yer alan düzenlemenin geçerli bir tahkim şartı olmadığını, ortada geçerli bir tahkim anlaşması bulunmadığını, ayrıca tahkim itirazının ilk itiraz olarak süresinde ileri sürülmediğini belirterek istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.

YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen 04.11.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine yanıt ile özetle; Taraflar arasında yapılan sözleşmede tahkim şartının kararlaştırıldığını, tahkim ilk itirazının süresinde yapıldığını belirterek davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik ödemenin tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında “Yüklenici Sözleşmesi” imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı taraf yüklenici, davalı taraf ise iş sahibidir.
Davacı yüklenici, davacının eser sözleşmesi kapsamında işi tam ve zamanında teslim ettiği halde davalının iş bedelini eksik ödediği iddiasıyla eksik ödemenin tahsili istemiyle dava açtığı; davalı iş sahibi ise davacının tahkime başvurmadan dava açtığını, sözleşmedeki yetki şartı nedeniyle Mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, iş bedelinin davacı tarafa eksiksiz ödendiğini, davacının 2016 ve 2017 yıllarında taahhuk ettiğini iddia ettiği alacakların zamanaşımına uğradığını savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davanın tahkim ilk itirazı nedeniyle usulden reddine verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından sözleşmedeki tahkim şartının geçersiz olduğu ve tahkim itirazının süresinde ileri sürülmediğini belirtilerek istinaf edilmiştir.
Davacı yüklenici gerçek kişi olup, davacı yönünden tacir araştırması yapılmamıştır. Eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
HMK’nun 116. Maddesinde “(1) İlk itirazlar aşağıdakilerden ibarettir: a) Kesin yetki kuralının bulunmadığı hallerde yetki itirazı. b) Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı….” 117/1 maddesinde ise “ilk itirazların hepsi cevap dilekçesinde ileri sürülmek zorundadır; aksi halde dinlenemez.” hükümleri, HMK’nun 413/1 maddesinde ise “Tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa, karşı taraf tahkim ilk itirazında bulunabilir. Bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız değil ise mahkeme tahkim itirazını kabul eder ve davayı usulden reddeder.” hükmü yer almaktadır.
Kişiler arasında çıkan ihtilâfların kural olarak mahkemeler eliyle çözülmesi gerekir ise de, taraflar imzaladıkları sözleşmede ihtilâfın hakemler eliyle çözümlenmesini (tahkim şartı) kararlaştırabilecekleri gibi, asıl sözleşmeden müstakil olarak hakem sözleşmesi de imzalayabilirler. Ancak tahkim iradesi hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olmalı, tarafların ihtilâfın hakemde görülmesi iradesi kararlı bulunmalıdır.
Taraflar arasında yapılan sözleşmenin 14. maddesinde uyuşmazlık halinde ihtilâfın ortak hakem tarafından çözümlenmesi öngörülmüşse de, aynı maddede “Hakem yoluyla 30 gün içerisinde çözümlenmeyen ihtilafları çözmeye İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir” düzenlemesinin bulunduğundan tahkim iradesinin mutlak ve kesin olmadığı ve bu kaydın tahkim şartını hükümsüz kıldığı, bu durumda kesin bir tahkim iradesinden söz edilemeyeceğinden kural olarak mahkemelerin ihtilâfı çözmesi gerekmektedir. (Yargıtay 15. HD. 2016/4735 Esas ve 2017/259 Karar, Yargıtay 15. HD 2016/1133 Esas ve 2016/1495 Karar, Yargıtay 15. HD. 2015/5077 – 2015/6009 Karar sayılı kararları bu yöndedir)
Bu kapsamda, Mahkeme tarafından öncelikle davacının tacir olup olmadığı araştırılıp, davacının da tacir olmasının anlaşılması halinde sözleşmedeki tahkim şartı geçersiz olduğundan tahkim ilk itirazı reddedilerek sıradaki itiraz olan mahkemenin yetkisine yönelik itirazı inceleyip karara bağlamak, yetki itirazının reddi halinde ise işin esasına girmesi gerekirken mahkeme tarafından tacir araştırması yapılmaksızın doğrudan tahkim ilk itirazı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi olması doğru olmamıştır.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli olmadığından davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurularının, KABULÜ ile,
2-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2022 tarih ve 2022/861 Esas, 2022/856 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı vekili tarafından yatırılan 80,70 TL istinaf karar harcının istemi halinde ilk derece mahkemesince yatıran davacıya geri verilmesine,
6-Davacı vekili tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara/vekillere tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-g maddesi gereğince kesin olmak üzere 15.09.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.