Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/191 E. 2022/277 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/191
KARAR NO : 2022/277

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/637
KARAR NO : 2021/406
DAVA TARİHİ : 26/02/2014
KARAR TARİHİ : 15/10/2021
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 24.02.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.02.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.10.2021 tarih ve 2021/637 Esas, 2021/406 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin taraf avukatları tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2022 tarih ve 2021/1675 Esas, 2022/35 Karar sayılı görevsizlik kararıyla dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından, Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine sunulan 26.02.2014 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle; Davalı ile müvekkili arasında 26/09/2012 tarihli hafriyat işleri sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme gereğince davalı yüklenici sıfatıyla müvekkilinin … İli … İlçesi, … Mevkii, … Koyu adresine inşa edilen … isimli otelin sözleşme şartları dahilinde hafriyat işlerini üstlendiklerini, müvekkilince davalıya tahakkuk eden hak ediş bedellerinin tamamının ödendiğini, müvekkilinin 27/09/2012 tarihinde iş sahası ve şantiyede işe başladığını, iş makineleri için alınan mazot bedelinin yükleniciye fatura edilerek hak edişlerden düşüleceği ve patlama için gerekli olan patlayıcı malzemelerin bedelinin işveren tarafından ödeneceği ve yükleniciden takip eden ayın hak edişinden düşüleceği hususlarında kesin ve net olarak anlaştıklarını, davalının 96 takvim gününde işin tamamını yerine getireceğini taahhüt ettiğini, ancak kararlaştırılan tarihten çok sonra tamamlayarak şantiye ve iş sahasını terk ettiğini, davalının yüklenmiş olduğu iş karşılığı hak edişlerin tamamına karşılık gelen KDV dahil 4.307.551,50-TL bedelin davalıya ödendiğini, iş makinelerinde kullanılmak üzere 293.293,18 LT mazot bedelinin tamamını taraflarınca karşılanmak üzere fiş ve makbuz karşılığında temin ettiğini, mazotun yalnızca 163.570,18 LTsinin iş sahası ve şantiye alanında kullanıldığını, iş makinelerinin bir kısmı mazot alır almaz iş sahasında çalışacağı yerde iş sahası ve şantiye alanını, tamir bakım, lastik patlaması o gün ki işe ihtiyaç duyulmaması gibi gerçek dışı gerekçelerle terk ettiklerini, iş sahasına döndüklerinde bu iş makinelerinin depolarının boş olduğunun tespit edilerek yeniden mazot tedariği yapıldığını, iş makinelerinin yakıt depolarından davalı yüklenicinin işçi ve personeli tarafından mazot çekilerek iş sahası ve şantiye alanı dışındaki davalı yüklenicinin başkaca işlerinde kullanmakta olduğu araçlarına nakledildiğini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla alacağın teminat altına alınması maksadı ile davalı … Şti. Adına kayıtlı tüm taşınmaz ve araçların ve başta bankalar olmak üzere 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarının dava sonunda genel hacze dönüştürülmek üzere İİK 257 maddesi gereğince teminatsız yahut mahkemece uygun görülecek teminat miktarı ile ihtiyaten haczine, ihtiyati haciz talebinin reddi halinde alacağın teminat altına alınması maksadı ile davalı … Şti. Adına kayıtlı sicile kayıtlı tüm taşınır, taşınmaz ve araçları ile başta bankalar olmak üzere 3. Kişilerdeki hak ve alacaklarına teminatsız yahut mahkemece uygun görülecek teminat miktarı ile ihtiyati tedbir mahiyetinde (tasarrufu engelleyici) tedbir konulmasını ve bedel, hak ve alacaklarının davalıya ödenmesinin engellenmesi, mümkün görülür ise muhafazasına ilişkin ihtiyaten tedbirine, müvekkil firmanın 603.108,17-TL alacağının davalının temerrüde düştüğü 07/02/2017 tarihinden itibaren başlayacak ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
YANIT:
Davalı-karşı davacı vekili tarafından, Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesine sunulan 17.04.2014 havale tarihli dava dilekçesine cevap ve karşı dava dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, aleyhlerine açılan davanın reddine yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, fazlaya dair alacak ve talep hakları saklı kalmak üzere karşı davalarının kabulü ile şimdilik 792.443,69TL kadar alacağın 673.284,73TL lik kısmına ihtar tebliğ tarihinden itibaren, 119.158,96TL lik kısmına 23.10.2013 tarihinden (davalı yanca e posta ile kabul edildiği tarihten) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 15.10.2021 tarih ve 2021/637 Esas, 2021/406 Karar sayılı kararında özetle; ”..Somut olayda, uyuşmazlık konusu “Alacak ” davasının açılma tarihi olan 26.02.2014 tarihine göre, Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi ile Mahkememiz arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmayıp görev ilişkisidir. 6100 sayılı HMK’da devir kararı şeklinde bir karar türü düzenlenmemiştir. Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kuruluşu, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmü gibi bir kanuni düzenleme içermediğinden ve Muğla Asliye Hukuk Mahkemeleri dışında farklı yargı çevresi bulunan Mahkemelerden verilen kararın adı ne olursa olsun (devir, gönderme vs) yukarıda açıklanan HGK. kararında belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince verilen karar teknik ve usul anlamında görevsizlik kararıdır. Çünkü gönderilen dosyalardaki bazı dava konularının Asliye Hukuk Mahkemelerince bakılması gereken ticari dava olmadığı ve Mahkememizce görevsizlik nedeniyle usulden red kararı verilmesi gerektiği ve verilen her kararın devir(aktarma) olarak nitelendirilemeyeceği aşikardır.
6100 sayılı HMK’nun 20 vd. maddeleri gereğince de verilen görevsizlik kararı 6100 Sayılı HMK’nın 20/1, 341/1 vd. Maddeleri gereğince “İstinaf kanun yoluna” tabi olup, gerekçeli kararın taraf veya vekillerine tebliğ edilmesi, kararın istinaf edilmesi halinde sonucuna göre hareket edilmesi, kararın istinaf edilmeden kesinleşmesi halinde görevli mahkemeye dosya gönderilmelidir. Aksi halde 6100 Sayılı HMK’nın 20/1 vd. maddeleri gereğince görev uyuşmazlığının çıkma olanağı bulunmamakta, bu da hem gereksiz zaman kaybına neden olmakta, hem de yargılama sürecini uzatacağından Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ve Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurabilecektir.
Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin09/09/2021 tarih ve 2014/100 Esas 2021/484 Kararı ile devir kararı verilerek dosyanın Mahkememize gönderilmesine karar verilmiş, ancak kararın kesin olduğu belirtilerek, gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir.
Yargıtay 20. HD’nin 20/06/2016 tarih ve 2016/1401 Esas, 2016/7247 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere;
Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 09 /09/2021 tarih ve 2014/100 Esas 2021/484 Kararı ile devir ve gönderme kararı verilmiş ise de; dava konusuna göre Mahkememize Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı bir dava dosyası geldiğinde, yine Mahkememizin 01/09/2021 tarihinde faaliyete geçmesi nedeniyle, bu tarihten önce açılan davalar yönünden, hangi mahkemenin görevli olduğu hususunda uyuşmazlık çıktığında(ki somut olayda bu durum mevcuttur), görev uyuşmazlığı çıkması ve merci tayinine gidilebilmesi için her iki mahkeme tarafından verilen kararların istinaf edilmeden kesinleşmesi gerekmektedir. Ancak Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nin 09/09/2021 tarih ve 2014/100 Esas 2021/484 Kararı ile devir ve gönderme kararı verilmiş, ancak kararın esas hükümle birlikte istinaf yolu açık olduğu belirtilerek gerekçeli karar taraf veya vekillerine tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Bu nedenle, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı-karşı davalı avukatı tarafından verilen 01.11.2021 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince farklı yargı çevresinde olduğu gerekçesiyle görevli olmadığı değerlendirmesi yapılmışsa da, söz konusu HSK kararıyla Muğla ilinin mülki sınırları içerisinde görevlendirildiğinden şüphesiz kararın uygulanmaya başlandığı 01/09/2021 tarihinden itibaren Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli yargı yeri olacağının ortada olduğunu, usul ekonomisi ilkesi gereğince davaların sürüncemede bırakılması ve gereksiz yere uzatılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yargılamanın usul ekonomisine uygun olarak görülmesinin mahkemenin bir yükümlülüğü olduğunu, buna göre görevli ve yetkili olan Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kabulünün gerektiğini, her ne kadar Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince, Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından devir kararının kesin olarak verilmesi ve gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmeden, kanun yolu tüketilmeden HMK m.20/1 gereği usulüne uygun görevsizlik kararı bulunmadığı değerlendirilmesi yapılmışsa da söz konusu karar HSK Genel Kurul kararına dayanarak verilen dosyanın devri kararı olması sebebiyle teknik anlamda bir görevsizlik kararı olmadığını, dilekçelerinde bahsedilen Yargıtayın yerleşik içtihatları gereği görüleceği üzere HSK Genel Kurul kararlarına dayalı görevlendirmelerde HMK m.20 hükmü uygulama alanının bulduğunu, dosyanın görevli mahkemeye devrinin yapılması gerektiğini, bu nedenlerle, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/10/2021 tarihli karar hukuka, usul ekonomisine ve hakkaniyete aykırı olduğunu, istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davalı-karşı davacı avukatı tarafından verilen 03.11.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde değinilen Yargıtay kararında da görüleceği üzere, dava tarihinde Muğla ili sınırları içerisinde müstakil ticaret mahkemesinin bulunmaması nedeniyle, ticari dava nitelindeki uyuşmazlığa bakmaya, davanın açıldığı Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu, ancak yargılama sırasında Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih, 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin kurulmasına ve yargı çevresinin Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine karar verildiğini, söz konusu kararın HSK Genel Kurul kararına dayanarak verilen dosyanın devri kararı olması sebebiyle teknik anlamda bir görevsizlik kararı olmadığını, bahsedilen Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereği görüleceği üzere HSK Genel Kurul kararlarına dayalı görevlendirmelerde HMK m.20 hükmü uygulama alanının bulunmadığını, dosyanın görevli mahkemeye devrinin yapılması gerektiğini, bu nedenlerle, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15/10/2021 tarihli kararın hukuka, usul ekonomisine ve hakkaniyete aykırı olup istinaf incelemesi neticesinde ortadan kaldırılmasına ve dosyanın görevli Muğla Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, taraf avukatlarının istinaf kanun yoluna başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur..
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15.10.2021 tarih ve 2021/637 Esas, 2021/406 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, taraf avukatlarının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurularının, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Taraf avukatının istinaf kanun yoluna başvurularının reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70’er TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30’ar TL harcın mahsubu ile kalan 21,40’ar TL’nin davacı ve davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan 162,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.