Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/190 E. 2022/240 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/190
KARAR NO : 2022/240

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/730
KARAR NO : 2021/455
DAVA TARİHİ : 19.02.2021
KARAR TARİHİ: 20.10.2021
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 17.02.2022
KARARIN YAZ. TARİH: 17.02.2022

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2021 tarih ve 2021/730 Esas, 2021/455 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 11.01.2022 tarih ve 2021/1615 Esas, 2022/27 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.

İSTEM:
Davacı vekili tarafından, Bodrum 1. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında davalının talebi üzerine davacı tarafça gönderilen yazılı teklifin davalı tarafça yazılı olarak onaylanması nedeni ile TBK nun 1 vd maddeleri uyarınca kurulan sözleşmeye dayalı olarak davalının yapımını yürüttüğü … villaları projesindeki bir adet numune villa doğramalarının imalat ve montaj işleri ile numune villa dışındaki diğer villaların doğrama montajı öncesinde EPDM Membran uygulaması işlerinin sözleşmede belirlenen fiyatla davacı tarafından usulüne uygun ve ayıpta ari olarak tamamlanarak davalıya 17.01.2020 tarihinde teslim edildiğini, sözleşmeye konu işlerin toplam bedelinin 53.100,00 Euro olduğunu, davalı tarafın işi teslim almasına rağmen iş bedelini ödemediğini, müvekkilinin alacağını tahsil edememesi üzerine davalı aleyhine Bodrum 2. İcra müdürlüğünün 2020/4811E. Sayılı dosyasından takip başlatıldığını, davalı tarafça borcun tamamına ve ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazlarının kötü niyetli, haksız ve dayanaksız olduğunu belirterek davalı tarafın itirazlarının iptaline, % 20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 20.10.2021 tarih ve 2021/730 Esas, 2021/455 Karar sayılı kararında özetle; ”…Yargıtay 20. HD’nin 20/06/2016 tarih ve 2016/1401 Esas, 2016/7247 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; mahkemeler arasında görev uyuşmazlığının çıkabilmesi için her iki mahkemeden usulüne uygun olarak görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir ancak Bodrum 1. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi tarafından devir kararı verilmiş ve kararın kesin olduğu belirtilerek kanun yolu tüketilmeden dosya Mahkememize gönderilmiştir. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında Bodrum 1.Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’nce verilmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşılmış olup, Mahkememizin görevsizlik kararının istinaf edilmeden kesinleşmesi ve süresi içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde, 6100 sayılı HMK’nın 20/1 maddesi anlamında görev uyuşmazlığının çıkması için dosyanın tekrar Bodrum 1. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermek gerekecektir.
Yukarıda belirtilen tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar kapsamında Asliye Ticaret Mahkemelerinin kuruluşuna dair özel bir yasa bulunmaması, görevlerinin 5235 Sayılı Yasada genel mahkemeler kapsamında belirlenmesi, 08 Temmuz 2021 tarih ve 31535 Sayılı Resmi Gazetede Yayınlanan Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 Sayılı kararında 4787 Sayılı Yasa’da belirtildiği şekilde davaların devredileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı gibi 5235 Sayılı Yasada da Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı sınırları dışında sonradan faaliyete geçen Asliye Ticaret Mahkemesi bulunması halinde davaların devredileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, bir mahkemenin kurulmasından veya faaliyete geçmesinden önce açılan davalara bakılmasının ancak yasal düzenleme ile mümkün olduğu, nitekim benzer şekilde 7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun geçici 1.maddesinin 3. fıkrasında “Başka mahkemelerin görev alanına girerken bu Kanunla iş mahkemelerinin görev alanına dâhil edilen dava ve işler, iş mahkemelerine devredilmez; kesinleşinceye kadar ilgili mahkemeler tarafından görülmeye devam olunur.” şeklinde düzenleme yapıldığı, Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kurulması ile ilgili Sınai Mülkiyet Kanunun geçici 6. Maddesinde, infaz hakimliği kanununun geçici 2. Maddesinde ve 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 26/son maddesinde de benzer şekilde özel mahkemelerin kurulmasından veya faaliyete geçirilmesinden önce açılan davalara ne şekilde bakılacağının yasal olarak düzenlendiği, görüldüğü üzere tüm özel mahkemelerde hangi tarihte açılan davalara hangi mahkemede bakılacağının yasal olarak düzenlendiği kurul kararı ile mahkemenin görevinin değiştirilemeyeceği, dolayısıyla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemelerinin ayrı mahkemeler olmaması ve ticari davalara bakma görevinin de Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olması sebebi ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı sınırlarının Muğla İlinin Mülki sınırları olarak belirlenmesinin, kararın geçerli olduğu 01.09.2021 tarihinden önce açılmış davalarda görevsizlik veya yasada bulunmayan gönderme kararı verilmesine dayanak oluşturamayacağı, her ne kadar mahkemenin gerekçeli kararında bir kısım Yargıtay kararları emsal olarak gösterilmiş ise de kararların aynı yargı sınırları içindeki mahkemelere ilişkin olduğu, Bodrum İlçesi ve Muğla ilinin Yargı sınırlarının farklı olduğu, Muğla Asliye Hukuk Mahkemelerinden gönderilen davalara mahkememizce bakılması gerektiği yönünde bir tereddüt bulunmadığı ne var ki farklı yargı çevresinde bulunan mahkemeler için aynı durumun söz konusu olamayacağı yasal düzenleme yapılmaksızın veya HSK tarafından açıkça karar verilmeksizin görevin sadece HSK tarafından belirlenen yargı sınırları esas alınmak sureti ile belirlenmesi halinde Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı sınırlarının İl mülki sınırlarından Asliye Hukuk Mahkemesi Yargı sınırları veya Ağır Ceza Mahkemesi Yargı sınırları olarak yeniden belirlenmesi halinde dava dosyalarında yeniden görevsizlik-devir veya gönderme kararları verilmesi sonucunun meydana gelebileceği bu durumunda gerek tabi hakim ilkesinin gerekse hukuka güven ilkesinin açık ihlaline neden olacağı dolayısıyla 01.09.2021 tarihinden önce açılmış davalarda Muğla Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olamayacağı kanaatine varıldığından ve 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olması, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılması gerektiğinden, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 1 Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğuna…” dair karar verilmiştir.

İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 08.11.2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; “…1-Davanın açıldığı Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce; Hakimler ve Savcılar genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli 608 numaralı 08.07.2021 tarihli ve 31535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararı ile kurulan, yargı çevresinin Muğla ili mülki sınırları olarak belirlenen, 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanacağı belirlenen karar gereği Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne göndermesine karar vermesinin ardından Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/730 E sayılı dosya numarası alan yargılamada iş bu sefer¸Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/730 E, 2021/455 K sayılı 20.10.2021 tarihli kararında mahkemenin görevsizliği ile Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun tespitine karar verilmiştir.
2-Yerel Mahkeme gerekçesinde Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiğini, anılan kararında derdest dosyaların devredilip devredilmeyeceği hususunda herhangi bir düzenleme bulunmadığı bu sebeple de 01.09.2021 tarihi evveli açılmış olan davaların devir edilemeyeceğini belirtmiştir. Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 Sayılı Kanun’un 1. maddesi ile değişik 5/3 maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir. Dava tarihinden sonra Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi kurulması ve yargı çevresinin Muğla ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesi nedeniyle Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.09.2021 tarihi ardından asliye ticaret mahkemesi sıfatını ile işlem gerçekleştirebilmesinin imkansızlığı karşısında istinaf talebimize konu yerel mahkeme kararının da hatalı olduğu anlaşılacaktır.
3- Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli kararında, 01.09.2021 tarihi öncesin açılmış ve anılan tarihte derdest olan davaların açıldıkları mahkemelerde görüleceğine dair düzenleme bulunmaması karşısında Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin elinde mevcut derdest davada asliye ticaret mahkemesi sıfatını kullanarak davaya devam etmesinin imkansızlığı tartışmasız olup yargılamanın Muğla Asliye Ticaret Mahkemesin’de görülmeye devam edilmesi gerektiğine karar verilmesini talep etmekteyiz.

NETİCE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen sebepler ve re’sen nazara alınacak gerekçelerle, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/730 E, 2021/455 K sayılı 20.10.2021 tarihli kararının kaldırılarak, dosyanın görevli Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.

ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.10.2021 tarih ve 2021/730 Esas, 2021/455 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile kalan 21,40 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 17.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.