Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1322 E. 2022/1237 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1322
KARAR NO : 2022/1237

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NUMARASI : 2021/7
KARAR NUMARASI : 2022/312
DAVA TARİHİ : 28/12/2016
KARAR TARİHİ : 23/03/2022
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 05.10.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 07.10.2022

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.03.2022 tarih ve 2021/7 Esas, 2022/312 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile özetle; Müvekkili iş veren … A.Ş. ile davalı yüklenici … Şti. arasında 27.01.2015 tarihinde “…” 19.10.2015 tarihinde “…” fabrika inşaatı 01.07.2015 tarihinde “…” fabrika inşaatı, 15.02.2016 tarihinde “…” işletme binası inşaatlarına ilişkin çatı ve cephe kaplama işleri sözleşmesinin yapıldığını, bu sözleşmeler ve eklerinde belirtilen inşaat faaliyetlerine ilişkin yapım işinin davalı yüklenici tarafından üstlenildiğini, ancak davalının söz konusu işlerden aldığı ilave avanslara rağmen gecikerek eksik teslim ettiğini veya bitiremediğini, 29.04.2016 tarihli muvafakatname ile davalının ekonomik sıkıntı içinde olduğu, yapılan işlerde gecikme olduğu ve gecikmenin devam edeceği, işlerin tamamlanması adına bir kısım hizmet ve malın müvekkili tarafından sağlanması ve davalı hakedişlerinden düşürülmesi, sözleşmelere ilişkin mevcut hesapların iki şirket arasında yapılacak tek bir cari hesap üstünden görülerek kapatılmasının kabul edildiğini, davalının söz konusu işleri zamanında bitirememesi nedeniyle davalı borçluya avans ödemeleri yapıldığını, ilave süreler verildiğini ve şantiyelere davalı tarafından alınması gereken malzemelerin müvekkili tarafından alındığını, sözleşmeye konu işlerin son durumunu ortaya koyan şantiye tutanaklarının hazırlandığını, davalı tarafın da imzasının olduğu, tutanaklarda gecikme ve eksikliklerin kayıt altına alındığını, müvekkilinin 12.05.2016 tarihinde davalıya ihtarname göndererek işlerin bitirilmesini talep ettiğini, gecikme ve eksikliklerden doğacak her türlü zararlardan sorumluluğunun bildirildiğini, buna rağmen davalının ilerleme kaydedemediğini, bu nedenle … ve … şantiyelerindeki işlerin mevcut durumunun ve ödenen bedellerin tespiti için Manisa Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/51 D. iş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını, davalı firmadan müvekkilinin 306.363,49 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, yine … şantiyesine ilişkin olarak da İzmir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/99 D. iş sayılı dosyasında tespit yaptırdıklarını, davalı firmadan eksik imalat bedeli olan 4.086,18 TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin 26.08.2016 tarihinde yükleniciye sözleşmenin feshini bildirdiğini ve bilirkişi raporuyla belirlenen bedellere ilişkin İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2016/10744 Esas sayılı dosyasıyla icra takibi yaptıklarını, ancak davalının takibe itirazıyla takibi durdurduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen yanıt dilekçesi ile özetle; Davacı … A.Ş. ile 27.01.2015-19.10.2015-01.07.2015 ve 15.02.2016 tarihli çatı ve cephe kaplama işlerine ilişkin sözleşmeler imzalandığını, müvekkilinin alt yüklenici olarak çatı ve cephe kaplama işlerini üstlendiğini, öncelikle … ‘ne ilişkin 27.01.2015 tarihli işlerin verildiğini, müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, fakat hakedişlerinin tamamını alamadığını, bu aşamadan sonra 01.07.2015 tarihli … Fabrikasına ait ve 19.10.2015 tarihli … Şantiyesi ve 15.02.2016 tarihli … Şantiyelerine ilişkin sözleşmelerin düzenlendiğini, her şantiyeye ilişkin yapılan işlerin hakedişlerinin yarısından fazlasının sonraki şantiyede kullanılacak malzeme alımına kullanılacağı gerekçesine istinaden kesildiğini, dört şantiyeye ilişkin olarak müvekkilinin ortak cari hesapta yaklaşık 1.500.000,00 TL alacaklı olmasına rağmen dava konusu olan iki şantiyeden müvekkilinin borçlu duruma düşürüldüğünü, … ve … Şantiyelerinde müvekkilinin alacaklı konumda bulunduğu için haricen diğer iki şantiyeye ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve borçlu duruma getirildiğini, bu bilirkişi raporlarını kabul etmediklerini, dört şantiyeye ilişkin bilirkişi raporu alınmasını talep ettiklerini, dört şantiyeye ilişkin mevcut hesapların 29.04.2016 tarihli muvafakatname ile tek bir hesaba düşürüldüğünü ve bu hesap üzerinden hesabın kapatılacağının kabul edildiğini, buna rağmen iki şantiye üzerinden tespit yaptırıldığını, 19.10.2015 tarihli … Şantiyesinin de sözleşmeye uygun olarak tamamlandığını, … Şantiyesi’nin ise olumsuz hava koşulları nedeniyle bir ay işe geç başlanılması ve 29.04.2016 tarihli muvafakatname ile sonlandırılmasına karar verildiği, davacının müvekkili şirket yerine bu işi yaptığını ve müvekkiline bu işi yapmasına izin vermediğini, müvekkilinin iş yaptığı şirketlerden iş gücü ve malzeme temin ederek tamamladığını savunarak, davanın reddini ve %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
Mahkemece verilen ilk kararla; “…Taraflar arasında yapılmış olan 27.01.2015-19.10.2015-01.07.2015 ve 15.02.2016 tarihli çatı ve cephe kaplama işlerine ilişkin sözleşmeler ile davacının üst işveren, davalının yüklenici olduğu işlerde çatı ve cephe kaplama işlemleri konusunda tarafların karar verdiği, yapılması konusunda anlaştığı, sözleşme kapsamında işlerin nitelikleri, başlama ve bitiş tarihlerinin tespit edildiği, ancak 15.02.2016 tarihli … İşletme Binası Projesinin çatı işlerinin yapımı sırasında 29.04.2016 tarihli muvafakatname başlıklı davalı tarafın davacıya verdiği ve davacının da kabul ve beyan ettiği sözleşme ile 15.02.2016 tarihli sözleşme kapsamında hakedişlerinden mahsup edilmek kaydıyla bazı malzemelerin davacı tarafından satın alınmasına, aynı zamanda işçilik alacaklarının da davacının hakedişten mahsup etmesinin ve ödenen 2.131.000,00 TL’nin faturasının davacıya gönderileceği, ileride bu işin yapılmasında gecikme bulunması halinde gecikmeden kaynaklanan alacakları kabul ettiklerini, yine taraflar arasında yapılmış olan 27.01.2015-19.10.2015 ve 01.07.2015 tarihli …-… ve … Şantiye sözleşmelerinin kesin hesaplarının yapılmasıyla bu hesaptan doğacak alacaklarının ödeme ve mahsuplaşma kalemlerinin 05.02.2016 tarihli sözleşmenin hesaplarıyla birlikte değerlendirilmesini ve tek hesap yapılmasını kabul ettikleri belirlenmiştir. Davacının dilekçesinde belirtildiği üzere 12.05.2016 tarihli ihtarnamesi ile davalıdan dört ayrı sözleşmeden doğan işin süresinde bitirilemediği ve bu sözleşmelerden doğan gecikme cezaları ve diğer zararların saklı tutularak hakedişlerden mahsup edileceğine ilişkin ihtarat gönderdiği, taraflar arasında bu tarihten önce tutulan 09.05.2016 tarihli tutanaklarla …, … ve … fabrikasına ilişkin eksik işlerin tespit edildiği, davacının sözleşme kapsamında davalıya tüm yapılan işler üzerinden talepte bulunması konusunda tarafların anlaştığına ilişkin dava dilekçesinin ve replik dilekçesinde beyanda bulunduğu, buna rağmen davacının sadece … ve …’in yapılan işleri için (2. ve 3. işler için) takibe geçtiği, belirlenmiştir. Ancak taraflar arasındaki muvakatname ile davacının tüm işin bitilerek belirlenen alacak borç ilişkisi üzerinden takip yapması gereklidir. Oysa davacı aralarındaki sözleşme şartlarını yerine getirmeden takip ve dava açtığından davanın reddi gerekmiştir gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş; İzmir BAM 22. HD’nin kaldırma kararıyla özetle; ‘…Belirtilen nedenle taraf delilleri toplanarak, taraflar arasındaki tüm sözleşme hükümlerine göre işin getirildiği seviyeye göre tarafların hak ve borçlarının tespiti gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması dairemizce uygun görülmemiştir….’ gerekçesiyle kararın HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırıldığı görülmüştür.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında; dosya üzerinden alınan bilirkişi raporuna istinaden bu kez davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili tarafından verilen 27.06.2022 havale tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasında düzenlenen mutakabatnameye rağmen davacı tarafça kötüniyetli olarak sadece tamamlanan iki şantiye üzerinden tespit yapıldığını, tamamen bitirilen iki adet şantiye ile ilgili hakedişlerin tamamının ödendiği ile alakalı dosyada bir delil olmamasına rağmen ve sunulan mutakabatname ile sözleşme üzerinden cari hesap ilişkisi kurulmasına karşın diğer iki sözleyemeye konu işlere dair varsa ödemelerin ve alacakların mahsup edilmeksizin eksik incelemeye davalı bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, kaldı ki davacı tarafın davalı şirket yerine geçerek sözleşmeye konu işleri yaptığı şirketlerden malzeme ve iş gücü alımı yaparak sözleşmeleri tamamladığını, taraflar arasındaki imzalanan sözleşme ile cari ilişkiden doğan alacak verecek ilişkisinin şantiye üzerinden hesaplanacağının açıkça kararlaştırıldığını, davacı tarafça ise söz konusu muvafakatnameye rağmen kötüniyetli olarak sadece kendilerinin alacaklı göründüğü iki şantiye üzerinden bilirkişi inecemelesi yaptırılarak alacaklı gibi gösterildiklerini, dava ve buna dayanak icra takibinin kötüniyetli olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
Davacı vekili tarafından verilen 19.07.2022 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine, ilk derece mahkemesi kararının onanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan eksik ve ayıplı iş bedeli alacağının tahsili istemi ile yapılan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içerir bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir.
Taraflar arasında, çatı ve cephe kaplaması işine ilişkin olmak üzere dört ayrı eser sözleşmesi düzenlendiği tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı yüklenici ve davalı iş sahibi arasında tanzim edilen toplam dört sözleşmeden ötürü davacının davalıdan bakiye cari hesap alacağı olup olmadığı, varsa takip tarihi itibariyle davacının alacak miktarının ne kadar olduğu, dosyada yargılama sırasında 2 değişik iş dosyası üzerinden yapılan değerlendirme ile dosya üzerinden alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olup olmadığı konusunda toplanmaktadır.
Davacı yüklenici ve davalı iş sahibi arasında 27.01.2015 tarihinde …, 19.10.2015 tarihinde … fabrika inşaatı, 01.07.2015 tarihinde … fabrika inşaatı ve 15.02.2016 tarihinde … işletme binası inşaatına ilişkin toplam dört adet çatı ve cephe işleri sözleşmeleri akdedilmiştir. Bu sözleşmelerin tanziminden sonra taraflar arasında bu kez 29.04.2016 tarihinde muvafakatname başlıklı sözleşme ile; ”İş bu mufakatname ile toplam dört sözleşmenin hesaplarının birlikte değerlendirilerek iki şirket arasında tek bir hesap görme işlemi ile tüm hesapların birlikte kapatılmasının kabul edildiği” anlaşılmaktadır.
Mahkemece kaldırma kararı sonrasında inşaat mühendisi, hesap uzmanı ve SMMM uzmanından alınan üç kişilik bilirkişilik heyet raporunda ise özetle; Davalının sözleşmeden doğan ve muvafakatnamede de belirttiği yükümlülüklerini zamanında yerine getiremediği,Delil Tespiti yapılan işlerde açık/gizli ayıplı imalat bulunmadığı, sadece 4.086,18 TL’lik ve 336.006,88-TL “lik eksik işlerin bulunduğunun tespit edildiği, işlerin ilerleme yüzdesi karşılığı davalının hakediş tutarları ve karşılığı bedelin davacı tarafça ödenmesi ile ilgili herhangi bir belge ve/veya evrağa dosya içinde rastlanamamış olduğundan toplam 4 şantiye için alacak/borç hesabı yapılamamış, ancak 2 şantiyede yapılan delil tespitleri dikkate alınarak, 1.867.263,47 TL + KDV bedelle 19.10.2015 tarihinde sözleşmesi imzalanan … fabrika binası inşaatı ile ilgili 4.086,18 TL lik eksik iş bulunduğu, işin tamamlanma oranının % 99,781 olduğu ve davalının sözleşme bedeli üzerinden 1.863.177,29 TL + KDV bedeli hak etmiş olduğu, 3.000.000,00 TL + KDV bedelle 01.07.2015 tarihinde sözleşmesi imzalanan … fabrika binası inşaatı ile ilgili 336.006,88 TL lik eksik iş bulunduğu, işin tamamlanma oranının % 89,03 olduğu ve davalının sözleşme bedeli üzerinden 2.670.900,00 TL + KDV bedeli hak etmiş olduğu yönünde rapor tanzim edildiği görülmüştür.
Manisa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/267 esas sayılı dosyası ile; davacılarca hasımsız olarak açılan konkordato davası nedeniyle konkordatonun başarıya ulaşması mümkün olduğundan, davacı şirketin de aralarında bulunduğu borçlular hakkında 05.09.2020 tarihinden itibaren bir yıl süre ile kesin mühlet verilmesine karar verildiği, 13.07.2021 tarihli ara kararla kesin mühletin 03.09.2021 tarihinden itibaren 6 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği görülmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakla sözleşme tarihine göre uygulanması gereken yasal düzenlemeler 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddeleridir.
Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de, ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü, tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Tarafların elinde olmayan başka yerden getirtilecek deliller konusunda HMK 195. maddede; tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için, mahkemece ilgili resmî makam ve mercilerle üçüncü kişilere bu husus bildirileceği, mahkemeye getirtilmesi mümkün olmayan delillerin, bulunduğu yerde incelenebileceği düzenlenmiş olup, ödenmeyen prim borçları bulunduğu iddiası yönünden SGK kayıtlarının getirtilerek incelenmesi gerekir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir.
Şöyleki; Davaya konu uyuşmazlıkta, taraflar arasında tanzim edilen 29.04.2016 tarihli muvafakatname ile toplam dört sözleşmenin hesaplarının birlikte değerlendirilerek iki şirket arasında tek bir hesap görme işlemi ile tüm hesapların birlikte kapatılmasının kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla artık cari ilişkiden doğan alacak borç ilişkisinin dört şantiye üzerinden hesaplanacağının kabulü gerektiğinden, her ne kadar taraflar açıkça delil listesinde defter deliline dayanmamışlarsa da mahkemece, re’sen davacı şirketin ticari defterleri üzerinde yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde inceleme yapılmasına karar verilebileceğinden (Yargıtay 15.H.D.2015/26832015/5763) sadece iki sözleşmeye konu işe ilişkin yaptırılan değişik iş dosyaları değerlendirilmek suretiyle dosya üzerinden davacının cari hesap alacağının varlığına ilişkin değerlendirme yapan eksik incelemeye dayalı bilirkişi heyet raporuna dayanarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde mahkemece yapılacak iş: Öncelikle;
1-Davacının iflasına ilişkin Manisa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/267 Esas sayılı dosyasının akıbetinin araştırılarak,
2-Usul ekonomisi de gözetilerek dosyanın yargılama sırasında görev alan aynı bilirkişi heyetine yeniden tevdii ile; toplam dört sözleşmeye konu işler yönünden davacının takip tarihi itibariyle varsa davalıdan cari hesap alacağının tespiti açısından davacı ve davalı tarafa işlerin ilerleme yüzdesi karşılığı davalının hakediş tutarı, varsa yapılan ödemelere ilişkin belge ve evrakları dosyaya sunması için süre verilerek, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında tarafların ticari defter ve belgelerini ibraz etmesini istemek, defter ve belgelerin resmi kurumlarda olduğunun bildirilmesi ve sunulamaması halinde ilgili kurumlarla yazışma yapılarak getirtmek, gerekirse bilirkişilere defterlerin bulunduğu mahalde inceleme yetkisi verilerek taraflar ait ticari defter ve kayıtlar, değişik iş dosyaları, toplam dört sözleşmeye konu yapılan ödeme, alacak ve mahsup talepleri birlikte değerlendirilip, toplam dört sözleşme ve tarafların itirazları üzerinde yaptırılacak inceleme neticesinde varsa alacak miktarını kesin olarak belirleyip, açıklığa kavuşturup hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle davalı vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı avukatının istinaf başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.03.2022 tarih ve 2021/7 Esas, 2022/312 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davalı avukatı tarafından yatırılan 5.371,70 TL istinaf karar harcının isteği halinde yatıran davalıya geri verilmesine,
5-Davalı avukatı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 05.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.