Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1112 E. 2022/1161 K. 22.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1112
KARAR NO : 2022/1161

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/481
KARAR NO : 2022/1062
DAVA TARİHİ : 18/03/2020
KARAR TARİHİ: 12/05/2022
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 22.09.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 22.09.2022

Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.05.2022 tarih ve 2021/481 Esas, 2022/1062 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacağını tahsil gayesiyle 13.10.2016 düzenleme tarihli sözleşme bakiye alacağı olan 62.900,00 TL’nin davalıdan tahsili zımnında Akhisar İcra Dairesinin 2019/5776 sayılı dosyasıyla icra takibine geçildiğini, borçlu tarafından itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, arabuluculuğa başvurulduğunu, anlaşmanın sağlanamadığını, müvekkili şirketin, sözleşme gereği yapması gereken işleri zamanında yapmış olmasına rağmen, davalının yükümlülüğünde olduğunu, onun tarafından yaptırılacak olan … dağıtım merkezi inşaatının tamamlanmadığını, içine de konacak yüksek gerilim hücrelerinin konmadığını, hat enerjilendirilemediği için müvekkilinin yaptığı işlere dair geçici kabul yapılabilmesi için binasının yapımı ve içine konacak hücrelerin montajının tamamlanmasının beklendiğini, bu sebeple sözleşme gereği müvekkilinin yaptığı işlere dair geçici kabul, müvekkili şirket tarafından ancak … binasının yapımı ve içindeki hücrelerin montajının tamamlanması sonrasında 23.08.2017 tarihinde … binası ve donanımı ile beraber yapılabildiğini, … binası yapım ve teçhizat montaj işi davalı şirket tarafından diğer bir işgören …. Şti.’ye verildiğini, sözleşme gereği müvekkili şirketin yükümlülüğünde olmayan bir işin geciktirilmesinin sorumluluğunun müvekkili şirkete yüklenemeyeceğini, dolayısıyla … binasının ve teçhizat montajının geç yapılmasından dolayı müvekkili şirket yaptığı işlere dair geçici kabulü hat enerjilendirilemediğinden bekleyerek yapmak zorunda kaldığını, bu sebeplerle davalı-borçlunun Akhisar İcra Müdürlüğü’nün 2019/5776 sayılı dosyasındaki borca ve fer’ilerine karşı yapılan itirazlarının iptalini, takibin devamını, icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz eden davalı-borçlu aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Davacının talep ve iddiaları hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve asılsız olduğunu, davacı tarafın sözleşmeye göre yükümlendiği edimlerini tamamen kendi kusurundan kaynaklanan nedenlerle gereği gibi ve zamanında tamamlayıp teslim etmediğini, bu nedenle müvekkili şirketten de her ne nam altında olursa olsun hiçbir hak ya da alacağı bulunmadığını, davacının yapımını üstlendiği Enerji Nakil Hatt’nın kabulü için yapılan denetimler davacının ne kadar özensiz ve projeye aykırı çalıştığının kanıtı olduğunu, 21.08.2017’de yapılan denetimlerde eksikliklerin tespit edildiğini, taraflar arasındaki sözleşmeye göre işin süresinin 85 gün olduğunu, işin belirtilen süre dağılımı sonucu enerji nakil hattının kabulünün Tedaş’a yaptırılmaması durumunda iş gören günlük 1.150 USD /Gün gecikme cezası ödeyeceğini, bu hükümlere göre işin geç teslimi nedeniyle müvekkili şirket karşı taraftan cezai şart alacağına hak kazandığından ve müvekkili şirketin cezai şart alacağı davacının talebinin çok üzerinde olduğundan, borçlar Kanunu Madde 139 kapsamında davacıya borcunun kalmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, %20’den az olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 12.05.2022 tarih ve 2021/481 Esas, 2022/1062 Karar sayılı kararında özetle; “…01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan TTK’nun 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğindeki bu dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi, Anayasa tarafından güvence altına alınan doğal hakim ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Neticesinde doğal hakim ilkesinin ortaya koyduğu “kanunilik” ve “önceden belirlenmiş olma” ilkeleri ile de çelişmektedir. Ayrıca Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de ortadadır. Kararda görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Dava açılmasının yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından birisi davanın açılması ile görevli ve yetkili mahkemenin artık sabit hale gelmesidir. Sonradan ortaya çıkan değişikliklerin görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği ortadadır. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuçta mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Bu durumda yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hüküm yoksa mevcut mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerindeki derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemelere gönderemeyecektir. İlçe mahkemesince dosyanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı gerekçe gösterilerek mahkememize görevsizlik nedeniyle gönderilmesi mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle; 01/09/2021 tarihinden önce açılan ticari davanın yetkili ve görevli olan Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 15.06.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/481 E. 2022/1062 K. Sayılı dosyasında verilen 12.05.2022 tarihli görevsizlik kararı usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararı ile Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve bu kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, huzurdaki davanın ise 01.09.2021 tarihinden önce ikame edildiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verildiğini, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli 608 sayılı kararında, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olduğunun belirtildiğini ve mevcut davaların açıldığı tarihte görevli olan mahkeme tarafından görülmeye devam edilmesi hususunda bir düzenlemeye yer verilmediğini, bu durumda söz konusu Genel Kurul kararının derdest davaların, açıldığı tarihte görevli olan mahkemece görülmeye devam olunacağı şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilmesinin mümkün olmadığını, huzurdaki davanın açıldığı tarihte ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmadığından Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görevli mahkeme olarak yargılamayı yürütmüşse de bu görevi, HSK’nın Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Manisa ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ilişkin kararı nedeniyle sona erdiğini, böylelikle davanın açıldığı tarihte görevli olan ve sonradan görevi sona eren Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, dosyanın görevli olan Manisa Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararı usul ve yasaya uygun olduğunu, dosyanın 01.09.2021 tarihinden itibaren Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesinde ve burada görülmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2021/1672 Esas, 2021/1483 Karar sayılı ve 07.10.2021 tarihli kararının da aynı doğrultuda olduğunu, dava konusunun ticari nitelikte olduğunu, davaya konusunda uzman yargıçlar tarafından bakılmasında yasa koyucu tarafından güdülen amacın, adil netice elde edilmesi olduğunu, dava konusu ihtilafın Ticaret Kanunu kapsamında ele alınması gerektiğinin tartışma dışı olduğunu, bunun ise dava tarafları hakkında adil sonuç elde edilebilmesi için daha elverişli yargılama yapma amacıyla olduğunu, yasanın da bu yönü ile yorumlanması gerektiği kanaatiyle görevsizlik kararını istinaf etmelerinin zorunlu hale geldiğini, bu nedenlerle, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/481 E. 2022/1062 K. Sayılı dosyasında verilen 12.05.2022 tarihli karara karşı yaptıkları istinaf taleplerinin kabulüne ve kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 12.05.2022 tarih ve 2021/481 Esas, 2022/1062 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcı, peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 22.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.