Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1102 E. 2022/1532 K. 23.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1102
KARAR NO : 2022/1532

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/119
KARAR NO : 2022/545
DAVA TARİHİ : 21/09/2017
KARAR TARİHİ : 03/06/2022
DAVA : Tanıma ve Tenfiz
KARAR TARİHİ : 23.11.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 24.11.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.06.2022 tarih ve 2022/119 Esas, 2022/545 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Müvekkilinin merkezi Tianjin/ÇİN Halk Cumhuriyeti’nde bulunan ve atık maddelerden enerji üretimi, mühendislik teknolojileri ve faaliyet alanına ilişkin olarak anahtar teslim projeler yürütülmesi konusunda uzman, dünyanın en önde gelen kuruluşlarından biri olduğunu, müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasında 2010-2011 yıllarında İzmir’de bulunan çimento fabrikasında atık ısı enerji üretim sistemi kurulmasına ilişkin sözleşmelerin imzalandığını, davalı şirketin de İzmir’de enerji üreten tesisler, fabrikalar, inşaat, doğalgaz ve buhar- ısı sistemlerinde proje, montaj ve anahtar teslimi tesis hizmetleri konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, müvekkili ile davalı arasında müvekkilinin bir kısım kurulum işlerini alt yüklenici olarak davalıya devretmesine ilişkin 03/08/2011 tarihli “… A.Ş.’ye ait 12 MW-WHR projesi kurulumu işleri kontratı” başlıklı sözleşmenin imzalandığını, davalının bu sözleşme ile mekanik ekipman kurulumu, işleme, boru kurulumu, yalıtım, refrakter vb. işleri yüklendiğini, sözleşme bedelinin 3.000.000,00 USD olarak kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşme ile yüklendiği edimlerini sözleşmeye uygun olarak ve zamanında yerine getirmediğini, müvekkilinin bazı işleri 3.kişilere tamamlatmak ve bazı malzemeleri yeniden satın almak zorunda kaldığını, sözleşmenin 13. maddesinde tahkim düzenlemesine yer verildiğini, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözülememesi nedeniyle müvekkilinin 28/05/2013 tarihinde Çin Uluslararası Ekonomik ve Ticaret Tahkim Heyeti’ne yazılı başvurarak tahkim yargılamasını başlattığını, CIETAC tarafından gerçekleştirilen yargılama sonucunda; “a-Tahkim heyeti bu tahkim davasını görme yetkisine sahiptir b-Davacının maktu tazminat ve elektrik panellerine dair zarara ve ödeme emrine ilişkin talepleri haklıdır. Buna göre davalının davacıya 413.267,40 USD ödemesi emredilmektedir. c-Davacı 300.000,00 USD tutarındaki meblağı kalite garantisi olarak tutma hakkına sahiptir. d-Davalı davacıya CIETAC tahkim ücreti, hakemin fiili masrafları ve avukatlık ücretlerini içeren 559.442 RMB tutarındaki tahkim masraflarını ödeyecektir. Davacı tahkim komisyonundan hakem Sn. …’nun fiili gider olarak 8.000 RMB tutarında bir avans ödemesi yaptığından bu giderler bazı mahsuplar yapıldıktan sonra davacıya 6.860 RMB olarak iade edilecektir. e-Bütün diğer iddia ve diğer talepler reddedilmiştir.” şeklinde karar verildiğini, bu kararın kesin olarak verildiğini ve davalıya 31/12/2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, ancak davalının karara dayalı olarak herhangi bir ödeme yapmadığını, yabancı hakem kararlarının tenfizinin 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanun ile düzenlendiğini, Anayasa’nın 90.maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmaların kanun hükmünde olduğunu, dolayısıyla dava konusu tenfiz isteğine ilişkin olarak ikili anlaşmanın ve 5718 sayılı MÖHUK hükümlerinin uygulanacağını, müvekkilinin dava açarken teminat gösterme yükümlülüğünün bulunmadığını, tenfiz şartlarının bulunduğunu, ikili anlaşmanın 24/2 maddesine göre tenfiz isteğine ilişkin olarak mahkemenin sadece anlaşma hükümlerinde belirtilen şartların yerine getirilip getirilmediğini incelemekle yetineceğini, esasa girilemeyeceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararına göre mahkemenin yabancı kararın içeriğini inceleme imkanının bulunmadığını, kararın tenfiz edilebilmesi için ikili anlaşmada düzenlenen tüm şartların gerçekleştiğini, hakem heyetinin davaya bakma yetkisine sahip olduğunu, davalının yargılamaya usulüne uygun şekilde davet edildiğini, savunma veya temsil edilme hakkından yoksun bırakılmadığını, aynı konuda hakem heyeti ya da mahkemelerce verilmiş nihai bir kararın olmadığını, hakem kararının taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir ticari uyuşmazlık hakkında verildiğini, hakem heyetinin yetkisinin tanınmasına ilişkin sözleşmenin geçerli olduğunu, kararın Türkiye’de tenfiz edilmesi için dilekçeye eklenmesi gereken belgelerin dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğunu belirterek, Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC-BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Taraflar arasında uyuşmazlıklar çıktığını, davacı tarafın işin bitiş tarihi, yapılan işlem, elektrik panelleri hasarı, temizlik, kalite teminatı, masraflar vb. konularda tahkim yoluna başvurduğunu, tenfiz isteminin 5718 sayılı MÖHUK hükümlerine aykırı olduğunu, zira; Çin Halk Cumhuriyeti’nde verilmiş bir hakem kararının tenfizi için adli yardımlaşma anlaşması ve MÖHUK’da yer alan hakem kararlarının tenfizine ilişkin hükümlerin dikkate alınacağını, adli yardımlaşma anlaşmasının 24/1.maddesine göre hakem kararlarının tanınması ve tenfizinin istekte bulunulan akit tarafın mahkemelerince kendi milli kanununun usullerine göre kararlaştırılacağını, davacı tarafın tahkime gitmek için ön şart olan iyiniyetle müzakere yolunu tüketmediğini, tenfiz engellerinden olan tahkim şartına başvurunun mevsimsiz olması, savunma/adil yargılanma/hukuki dinlenilme hakkının kullanımı, usule aykırılık ve kamu düzenine aykırılık sebebiyle hakem kararının tenfizinin reddinin gerektiğini, red sebeplerinin MÖHUK’un 62.maddesinde sayıldığını, taraflar arasında iyiniyet ve müzakere konusunda e-posta yazışmalarının olduğunu, tahkim şartına başvuru için ön şartın yerine getirilmediğini, müzakere şartına uyulmadan hakeme gidildiğini, hakem heyeti kararının taraflar arasındaki sözleşmeye, yasaya ve usule aykırı olarak alındığını, müvekkili tarafından hakem heyeti içerisinde öncelikle bir Türk hakemin olması isteğinde bulunulduğunu, ancak ne hakem kurulunun ne de davacının onay vermemesi nedeniyle bu isteğin sonuçsuz kaldığını, daha sonra Avrupalı bir hakem önerisinde bulunulduğunu, yine sonuç alınamadığını, Doç. Dr. …’ın CIETAC hakemler listesi panosunda yer almak için CIETAC’a şahsen başvurduğunu, CIETAC’ın “taraflar kendi aralarında aksini kararlaştırmadıkça liste dışından hakem atayamaz” gerekçesiyle bu isteği reddettiğini, müvekkilinin …’ın hakem olarak atanmasını sağlayamadığını ve mecburen panodan listeden Avrupalı bir hakem olan …’in atanması için aday göstermek zorunda kaldığını, daha sonra “aday gösterilen hakem için istenen 30.000,00 USD ön ödemenin CIETAC’ın hesabına müvekkili tarafından yatırılmadığı” gerekçesiyle CIETAC’ın müvekkili adına Çinli bir hakemi atadığını, bu iş kapsamında müvekkiline maliyetinin 400.000,00 USD’yi bulduğunu, müvekkili aleyhine yaratılan bu durumun uluslararası tahkim hukukuna aykırı olduğunu, dava konusu kararın tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine aykırı olarak alındığını, taraflarca atanacak hakem heyeti üyelerinin CIETAC hakem listesi arasından seçilmesinin zorunlu olduğunu, müvekkilinin tenfize konu kararı veren hakem heyetini kabul etmeye zorlandığını, aksi durumda ise maddi açıdan daha zor bir duruma sokulmaya çalışıldığını ve müvekkilinin tahkim heyetinin yetkisine çekince koyarak tahkime devam etmek zorunda kaldığını, hakem kararının üç Çin uyruklu hakem tarafından verildiğini, bunun tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesini zedeleyeceği ve başhakemin tarafların milliyeti dışında bir milliyetten olması gerektiği hususunun hem hakem kuruluna hem de CIETAC’a bildirildiğini, değiştirilmesinin istendiğini, değişiklik yapılmadığını, hakem kurulunun kendileri tarafından sunulan delilleri kararında dikkate almadığını, hukuki dinlenilme hakkına aykırı davrandığını, duruşma gününün usulüne uygun şekilde kararlaştırılmadığını, müvekkilinin tanıklarını dinletmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin 10/06/2015 tarihli dilekçesinde 21/04/2015 tarihinde Pekin’de ve yokluğunda yapılan duruşmaya ve sonuçlarına itiraz ettiğini, hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 03.06.2022 tarih ve 2022/119 Esas, 2022/545 Karar sayılı kararı ile özetle; ”…Davanın kabulüne, Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC-BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili tarafından verilen 01.07.2022 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, hakem heyetinin tahkim yargılaması yapmaya yetkisi olmaması, zira tahkime başvuru için ön şartın yerine gelmediği, tenfize konu hakem heyeti kararının özellikle adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkı ve Türk kamu düzenine aykırı ve genel olarak haksız yersiz, usul ve yasaya aykırı olarak tesis edildiği gerekçesiyle İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/119 E., 2022/545 K. sayılı kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 08.07.2022 havale tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, işbu davanın ilk kez 2018 yılında ikame edildiği, ikinci kez istinaf incelemesi talebi ile geldiği ve özellikle de müvekkili şirketin 2015 yılında tahsiline hak kazandığı alacağına 7 yılı aşkın süre geçmesine rağmen halen kavuşamadığı hususları da dikkate alınarak, huzurdaki dava hakkında ivedi bir şekilde inceleme yapılmasına, istinaf harç ve masraflarının davalı tarafından yatırılmaması nedeniyle istinaf talebinin incelenmeksizin reddine, davalının usule ve hukuka açıkça aykırı istinaf başvurusunun ve istinaf itirazlarının reddine, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin usule ve hukuka uygun 3 Haziran 2022 Tarih, 2022/119 Esas ve 2022/545 Karar sayılı ilamının onanmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava; 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 60. maddesi gereğince yabancı hakem kararının tenfizi davasıdır.
Davacı yabancı hakem kararının tenfizini talep etmiştir. Yabancı mahkemelerden veya hakem heyetlerinden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk Mahkemeleri tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. 5718 sayılı MÖHUK’un 62.maddesi uyarınca mahkeme, yabancı hakem kararının tenfizi istemini; tahkim sözleşmesi yapılmamış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmamış ise, hakem kararı genel ahlaka veya kamu düzenine aykırı ise, hakem kararına konu olan uyuşmazlığın Türk Kanunları’na göre tahkim yoluyla çözümü mümkün değilse, taraflardan biri hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş ise, hakkında hakem kararının tenfizi istenen taraf, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut iddia ve savunma imkanından yoksun bırakılmış ise, tahkim sözleşmesi veya şartı taraflarca tâbi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz ise, hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usul, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı ise, hakem kararı, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan bir hususa ilişkin ise veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşıyor ise bu kısım hakkında, hakem kararı tâbi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tâbi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptâl edilmiş ise yabancı hakem kararının tenfizi istemini reddedebilecektir.
Somut olayda; taraflar arasında imzalanan eser sözleşmesinin 13.maddesinde yer alan tahkim şartında “taraflar arasındaki sözleşmeyle bağlantılı veya sözleşmeden doğan tüm uyuşmazlıklar, kural olarak dostane şekilde çözümlenecektir. Şayet uyuşmazlık, taraflar arasında müzakere yoluyla çözülemez ise, İngiliz dilinde yürütülecek tahkim yargılamasıyla sonlandırılacaktır” hükmünün yer aldığı görülmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dostane çözüm ve müzakere yoluna başvurulup başvurulmadığı, dostane çözüm yolunun tüketilip tüketilmediğinin araştırılması daha sonra tahkim ve tenfiz şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Eksik inceleme ile hüküm kurulması dairemizce usul ve yasaya aykırı bulunmuş dairemiz 2019/2762 Esas-2022/57 karar sayılı kararla eksik inceleme ve nisbi harç alınmaması nedeniyle HMK 353/(1)-a-4 ve 6 maddeleri uyarınca yerel mahkeme kararı kaldırılmıştır.
Dairemiz kaldırma kararı doğrultusunda yerel mahkemece 01/03/2018 tarihli ara kararla kaldırma kararı doğrultusunda belirlenen 29.510,45 TL tutarındaki peşin harç süresi içerisinde davacı vekili tarafından yatırılarak makbuzunun dosyaya konulduğu görülmüştür.
Bununla birlikte; yasal düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; Genel anlamda “tenfiz” kurumu 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 50 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; yabancı mahkemelerde hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devletin kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan kararların Türkiye’de icra edilebilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.
Yabancı hakem kararlarının tenfizi ise bu kanunun 60. maddesinde düzenlenmiştir. Maddede; “(1) Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış veya taraflar için bağlayıcı olan yabancı hakem kararları tenfiz edilebilir. (2) Yabancı hakem kararlarının tenfizi, tarafların yazılı olarak kararlaştırdıkları yer asliye mahkemesinden dilekçeyle istenir. Taraflar arasında böyle bir anlaşma olmadığı takdirde, aleyhine karar verilen tarafın Türkiye’deki yerleşim yeri, yoksa sâkin olduğu, bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yer mahkemesi yetkili sayılır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanunun, ret sebeplerinin düzenlendiği 62. maddesinde ise; “a-Tahkim sözleşmesi yapılmamış veya esas sözleşmeye tahkim şartı konulmamış ise, b-Hakem kararı genel ahlâka veya kamu düzenine aykırı ise, c-Hakem kararına konu olan uyuşmazlığın Türk kanunlarına göre tahkim yoluyla çözümü mümkün değilse, ç-Taraflardan biri hakemler önünde usulüne göre temsil edilmemiş ve yapılan işlemleri sonradan açıkça kabul etmemiş ise, d-Hakkında hakem kararının tenfizi istenen taraf, hakem seçiminden usulen haberdar edilmemiş yahut iddia ve savunma imkânından yoksun bırakılmış ise, e-Tahkim sözleşmesi veya şartı taraflarca tâbi kılındığı kanuna, bu konuda bir anlaşma yoksa hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna göre hükümsüz ise, f-Hakemlerin seçimi veya hakemlerin uyguladıkları usul, tarafların anlaşmasına, böyle bir anlaşma yok ise hakem hükmünün verildiği ülke hukukuna aykırı ise, g-Hakem kararı, hakem sözleşmesinde veya şartında yer almayan bir hususa ilişkin ise veya sözleşme veya şartın sınırlarını aşıyor ise bu kısım hakkında, h-Hakem kararı tâbi olduğu veya verildiği ülke hukuku hükümlerine veya tâbi olduğu usule göre kesinleşmemiş yahut icra kabiliyeti veya bağlayıcılık kazanmamış veya verildiği yerin yetkili mercii tarafından iptal edilmiş ise yabancı hakem kararının tenfizi isteminin mahkemece reddedileceği” düzenlenmiştir.
Tenfizin reddi sebepleri aynı şekilde 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Newyork Sözleşmesi’nin 5. maddesinde ve Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşmasının 23. ve 26. maddelerinde de benzer şekilde düzenlenmiştir.
Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958 Tarihinde New York’ta Yapılan Sözleşme’nin 5. maddesinde; “1. Aleyhine hakem kararı dermeyan edilen tarafın talebi sevketmez ve mumaileyh, kararın tanınması ve icrası istenen memleketin selahiyetli makamı huzurunda aşağıdaki hususları ispat etmez ise, hakem kararını tanınması ve icrası talebi reddolunmaz, a- II maddede derpiş olunan anlaşmayı akteden taraflar, haklarında tatbiki gereken kanuna göre ehliyetsiz olur yahut da mezkur anlaşma taraflarca tabi kılındığı kanuna ve babta serahat mevcut değilse hakem kararının verildiği mahal kanununa göre hükümsüz bulunur ise veya b- Aleyhine hakem hükmü dermeyan olunan taraf hakemin tayininden veya hakemlik prosedüründen usulü dairesinde haberdar edilmemiş olur, yahut da diğer bir sebep yüzünden delillerini ikame etmek imkanını elde edememiş bulunur ise veya c- Hakem kararı hakem mukavelesinde veya hakem şartında derpiş edilmiyen bir ihtilafa müteallik olur yahut hakem mukavelesi veya hakem şartının şumulünü aşan hükümleri muhtevi bulunursa bununla beraber hakem kararının hakemliğe tabi bulunan meseleler hakkındaki hükümleri bunun dışında kalan hükümlerinden tefrik edilebilecek durumda ise bunların tanınması ve icrası cihetine gidilebilir, yahut d- Hakem mahkemesinin teşkili veya hakemlik prosedürü tarafların mukavelesine ve mukavelede serahat olmayan hallerde hakemliğin cereyan ettiği mahal kanunu hükümlerine uygun değilse yahut e- Hakem kararı tarafları için henüz vacibürriaye olmamış olur veya, bunun verildiği memleket kanunu yahut tabi olduğu kanun bakımından selahiyetli bir makam tarafından iptal veya hükmünün icrası geri bırakılmış bulunursa, 2- Hakem kararının tanınması ve icrası istenen memleketin selahiyetli makamı tarafından aşağıdaki hallerin mevcudiyeti müşahede edilecek olursa, tanıma ve icra talebi kezalik reddolunabilir. a- Tanıma ve icra talebinin öne sürüldüğü memleketin kanuna göre ihtilaf mevzunun hakemlik yolu ile halle elverişli bulunmaması veya b- Hakem kararının tanınma ve icrasının mezkur memleletin amme intizamı kaidelerine aykırı olması” ifadelerine yer verilmiştir. Yine Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşmasının “Tanıma ve Tenfizin Reddi” başlıklı 23. maddesinde; “21. maddede belirtilen kararlar veya hakem kararları, talepte bulunulan mahkemelerce, asagıdaki durumlarda tanınmayacak veya tenfiz edilmeyecektir: 1.Kararların veya hakem kararlarının talepte bulunan Akit Tarafın mevzuaüna göre, kesinlesmemesi veya icra kabiliyetini haiz olmaması, 2.Talepte bulunan Akit Tarafın adli makamının, talepte bulunulan Akit Tarafın mevzuatına göre, davaya bakma yetkisinin bulunmaması, 3.Kararların ittihaz olundugu Akit Tarafın kanunlarına göre, yargılamaya katılmayan ve aleyhinde karar verilen tarafın, usulüne uygun olarak davet edilmemis olması veya hukuki ehliyetsizligi sebebiyle, savunma veya muteber bir sekilde temsil edilme hakkından yoksun bırakılmıs olması, 4.Talepte bulunulan Akit Tarafın hakem mercilerinin veya mahkemelerinin aynı anlasmazlık konusu ile ilgili olarak, aynı taraflar arasında açılmıs bulunan davada nihai karar vermis olmaları veya davaya bakmakta olmaları veya aynı anlasmazlık konusunda üçüncü bir Devlet tarafından verilen nihai kararı tanımış olmaları” şeklinde ve “Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi” başlıklı 26. maddesinde de; “Hakem kararları, bu kısmın 3. bölümünde belirtilen diger sartlara ilaveten, asagıdaki kosulları ihtiva ettigi takdirde, tanınacak ve tenfiz edilecektir: 1.Talepte bulunulan Akit Tarafın kanunlarına göre, sözlesmeden dogan veya sözlesmeden doğmayan ticari ihtilaflar hakkında verilen hakem kararları kapsamında bulunan kararlar olması, 2. Hakem kararının, belirli bir ihtilaftan veya özel bir hukuki iliskiden kaynaklanan müstakbel davalara iliskin olarak, taraflar arasında hakem merciinin yetkisini tespit eden yazılı bir anlaşma uyarınca verilmis olması ve keza hakem kararının, yukarıda sözkonusu edilen hakemlik mercii tarafından, anlasmayla tesbit edilen yetki çerçevesinde verilmis olması, 3.Talepte bulunulan Akit Tarafın kanunlarına uygun olarak varılan, bir hakem merciinin yetkisinin tanınmasına iliskin anlasmanın geçerli olması” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticari Tahkim Heyeti’nin P20130375 numaralı davada davalı şirket hakkında verdiği (2015) CIETAC- BJ 1435 numaralı ve 23/12/2015 tarihli kararın tenfizi koşullarının bulunup bulunmadığı” konusundadır.
Taraflar arasında imzalanan 03/08/2011 tarihli sözleşmenin 13/2 maddesi ile taraflar Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Heyeti Tahkim Kurallarını (CIETAC) tahkimde uygulanacak usul olarak belirlemişlerdir. Bu kuralların 24. maddesinde hakemlerin atanmasında gözetilecek hususlar belirlenmiştir.
Davanın konusu karar Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Heyeti’nin Tahkim Kuralları (CIETAC-BJ) tarafından verilen P20130375 numaralı karardır. Bu kararla birlikte davamızın davacısı olan şirketin davamızın davalısı olan şirketten 300.000,00 USD’si maktu tazminat 92.652,50 USD’si elektrik panel bedeli, 20.614,90 USD’si ödeme emriyle bağlantılı hukuki giderler ve 88.279,95 USD’si tahkim giderleri olmak üzere toplam 501.547,35 USD’yi tahsil etmeye hak kazandığı belirlenmiştir. Bu karar 23/12/2015 tarihinde verilmiş ve kararın 128. maddesinde “taraflar açısından kesin ve bağlayıcı nitelikte olduğu” düzenlenmiştir. Karar, üç Çin hakem tarafından verilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği şekilde yabancı hakem kararlarının tenfizi MÖHUK’un 60-62 maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun yanısıra yabancı hakem kararlarının tenfizi 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizine İlişkin New York Sözleşmesi ile Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerde de düzenlenmiştir. Dolayısıyla; Anayasa’nın 90. maddesine göre usulüne uygun olarak yürürlüğe konmuş olan milletler arası anlaşmalar kanun hükmünde olduğundan, olayda MÖHUK kurallarının, Newyork Sözleşmesi’nin ve Türkiye ile Çin Cumhuriyeti arasında mevcut ikili anlaşmanın uygulanması gerekecektir.
Davacı vekilinin delil olarak dayandığı ve emsal olarak gösterdiği Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10/02/2012 tarihli 2010/1 Esas ve 2012/1 Karar sayılı kararı incelendiğinde; bu kararda özet olarak yabancı mahkeme kararlarının salt gerekçesinin bulunmamasının kesinleşmiş yabancı mahkeme kararlarının tenfizine engel olmayacağı ve bu hususun 5718 sayılı MÖHUK’un 54/c maddesi anlamında kamu düzenine açıkça aykırılık sayılmayacağı belirtilmiştir. Anılan bu kararda yabancı mahkeme kararının tenfizinin reddini temin edebilecek tek imkanının yabancı mahkeme kararının Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hali olduğu noktasında işaret edilmiştir. Nitekim; karar gerekçesinin içeriğindeki “Türk tenfiz hukuku yabancı mahkeme kararının taşıdığı hükümlerin açıkça Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceği konusu ile ilgilenir” ifadesi ile de Türk kamu düzeninin korunması ilke ve amacına açık bir şekilde vurgu yapılmıştır.
Davacı vekili kaldırma kararı sonrasındaki 15/04/2022 tarihli yerel mahkeme duruşmasında; müvekkilinin tahkim yoluna başvurmadan önce karşı tarafla e-mail yoluyla gerekli görüşmeleri yaptığını ancak davalı tarafın müvekkili hakkında başlattığı takiple dostane çözüm yolunun önünü kapattığını, bu takipte müvekkili Çin’de faaliyet göstermesine rağmen tebligat Türkiye ‘deki bir adrese yapıldığı için usulsüz tebligat sebebi ile dava yoluna gidildiğini, açılan davada tebligatın usulsüzlüğü hakkında karar çıktığını, dostane çözüm yoluna gidildiğini ancak davalı tarafça buna uyulmadığını, kaldı ki dosyaya sundukları uzman raporunda da belirtildiği şekilde dostane çözümün detayı belirtilmediği için dostane çözüm yoluna gidilmesinin zorunlu olmadığını belirtmiştir. Davalı vekili de; davacı vekilinin dilekçesinde belirttiği ve ekinde sunduğu belgeleri iddianın genişletilmesi niteliğinde olması sebebi ile kabul etmediklerini, daha öncesinde icra dosyasından bahsedilmediğini, bunun haricinde sunulan e-mail yazışmalarını da kabul etmediklerin, kaldı ki bunların barışçıl bir çözüm olarak değerlendirilmeyeceğini, resmi bir ihtar veya başvuru olmadığını belirtmiştir.
İzmir 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/1878 sayılı takip dosyası incelendiğinde; takip alacaklısının … A.Ş; takip borçlusunun … LTD olduğu, takipte 804.751,60 USD’nin tahsilinin istendiği, takibin dayanağ ve sebebi kısmında “11/02/2013 tarihli 03.08.2011 TARİHLİ SÖZLEŞME UYARINCA ALACAKLI MÜVEKKİL ŞİRKET’İN 12 MW WHR PROJECT FOR …. BAT 804.751,60 USD” yazılı olduğu, takip tarihinin 03/08/2011 olduğu görülmüştür.
Taraflar arasında imzalanan sözleşme 03/08/2011 tarihlidir. Takip de aynı tarihlidir.
Davacı, davalıya gönderdiği 18 Mart 2013 tarihli mektup ve e mail ile; “…son zamanlarda proje ödemeleri konusunda iki taraf arasında bazı anlaşmazlıklar yaşandığını, …-… yönetim kurulu başkanı olarak proje mutabakatı ve ödemenin gecikmesi nedeniyle derin özürlerini ilettiğini, dürüst ve güvenilir olmalarından emin olmaları gerektiğini, alt yükleniciye ödemeyi asla kötü niyetle geciktirmeyeceklerini ve iki taraf arasındaki uyuşmazlıkların iyi niyetle müzakerelerle çöülebileceğini umduklarını, 19 Mart tarihinde yüz yüze iletişim kurmak, uyuşmazlıkları çözmek ve ödeme planını net bir şekilde belirlemek amacıyla zaman çizelgesini kesinleştirmek, gelecekteki işbirliklerinin temellerini atnak amacıyla Türkiye’ye geleceğini” bildirerek, “e-posta ile görüşme için uygun zamanı ve yeri bildirmesini” istemiştir.
Davalı tarafça dosyaya bu mektup ve e-maile cevap niteliği taşıyan herhangi bir belge sunulmamıştır.
Tüm deliller ve dosya içeriği değerlendirildiğinde; davalı vekilinin eldeki davada temel savunması verilen kararın kamu düzenine aykırı bir karar olduğu yönündedir. Kamu düzenine aykırılık hali MÖHUK’un 60. maddesinde red sebebi olarak sayılmakla birlikte kamu düzenine aykırılıktan kasıt, somut olay bakımından hakemlerin doğru karar verip vermediği hususunun denetlenmesi değildir.
Zira; taraflar, aralarında mevcut olan ticari uyuşmazlığın çözümlenmesi için milletler arası tahkimi seçerek tahkim heyeti tarafından önerilecek hukuki çözümü karşılıklı olarak kabul etmişlerdir. Bu çerçevede; Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 10/02/2012 tarihli 2010/1 Esas 2012/1 Karar sayılı kararında da vurgulandığı şekilde, yabancı mahkeme kararının Türkiye’de icra edilmesi durumunda meydana gelecek sonucun Türk kamu düzenine aykırılık oluşturup oluşturmayacağı hususunun belirlenmesi önem taşımaktadır. Bunlar ise; “Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel ahlak ve adap anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, genel siyasete, Anayasa’da yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletler arası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara, ahlak ilkelerinin ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejime, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık” şeklindeki durumlardır.
Yani bir kararın kamu düzenine aykırı olup olmadığından söz edilebilmesi için bu durumlardan birinin ya da bir kaçının varlığı aranacaktır. Olaya bu yönüyle bakıldığında; davalı vekilinin dava konusu karar ile ilgili olarak ileri sürdüğü hususlar kamu düzenine aykırılık olarak nitelendirilebilecek hususlar değildir. Seçilen hakemler taraflara bildirilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine ve CIETAC kurallarına göre yargılamada Türk hakem bulunması gibi bir zorunluluk öngörülmemiştir. Bu anlamda davalı tarafın Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddedilmesinde uluslararası mevzuata aykırılık hali de söz konusu değildir. Hakem atanmasında Çin Uluslararası Ekonomi ve Ticaret Tahkim Heyeti Tahkim Kurallarının 24. maddesine aykırı bir durum yoktur. Zira; davalının önerdiği … CIETAC’ın hakem listesinde olmaması nedeniyle hakem olarak seçilememiştir. Davalı tarafın hakemlerin aynı milliyetten olmaları nedeniyle kararın kamu düzenine aykırı olduğu yönündeki iddiası hukuki dayanaktan yoksundur. Kaldı ki, davalının Türk hakem atanması yönündeki isteğinin reddi üzerine göstermiş olduğu hakem adayı ile ilgili olarak ücreti yatırmaması nedeniyle divan tarafından bir hakem atanmıştır.
Tenfizi istenen tahkim kararına ilişkin hakem seçimleri CIETAC’ın tahkim kurallarına uygun olarak yapılmış, davalı tahkim yargılaması sırasında uyuşmazlığa ilişkin cevap vermek suretiyle yargılamaya katılmış, böylece hakem mahkemesinin yetkisini kabul etmiştir. Savunma hakkının kısıtlanması gibi bir durum söz konusu olmamıştır. Tahkim yargılamasının 13/03/2015 tarihinde yapılan ilk duruşması taraflara 16/01/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hatta davalı yan 04/02/2015 tarihinde yazılı mektup vermiştir. Bunun yanısıra yargılama sürecinde de savunmalarda bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık hakem heyeti tarafından tartışılmak suretiyle dava konusu karar verilmiş olup, mahkememizce, verilen kararın doğru bir karar olup olmadığı yönünde araştırma ve değerlendirme yetkisi yoktur. Dolayısıyla, sadece kararın ülkeler arasındaki ikili anlaşma, taraflar arasındaki sözleşme ve MÖHUK kuralları çerçevesinde şekli olarak tenfiz koşulları mevcut bir karar olup olmadığı hususunun incelenmesi gerekir. Kararda kamu düzenine aykırılık halinin gerçekleşmediği ve buna ilişkin somut bir delil de sunulmadığı anlaşıldığından, kararın usulüne uygun olarak verilmiş bir karar olduğu, taraflar yönünden bağlayıcı ve kesin nitelikte bulunduğu, mahkememizce de tanıma ve tenfizinin yapılmasında yasal bir engelin bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay bakımından, MÖHUK’un 60. maddesinde, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında Newyork Sözleşmesi’nin 5. maddesinde ve Türkiye Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında imzalanan Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardım Anlaşması’nın 23. ve 26. maddelerinde sayılan ret sebeplerinin varlığına rastlanmamıştır. Gerek davalının başlattığı icra takibinin gerekse davacının gönderdiği mektup ve mailin tarihi tahkime başvuru tarihi olan 28/05/2013 tarihinden önceki tarihlerdir. Bu durumda davacı tarafın dostane çözüm arayışı yoluna gitmediğinden söz edilemeyecektir. Nitekim; davalı, davacı hakkında başlattığı icra takibi ile zaten dostane çözüm yolunun önünü kesmiş olmakla birlikte, davacı tarafın 18 Mart 2013 tarihli mektup ve e-mailine de cevap vermediğinden, mektup ve e-mail içeriği dikkate alındığında sözleşmenin 13. maddesindeki bu şartın yerine getirildiğinin kabulü gerekir. Ayrıca dostane çözümün ne şekilde olacağı sözleşmede detaylandırılmadığı gibi esasen tahkim heyeti tarafından da bu aşama değerlendirilmiş olduğundan tahkim somut olayda uygulanacağından dolayı davanın kabulüne dair yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı vekilinin istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03.06.2022 tarih ve 2022/119 Esas, 2022/545 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 118.041,81 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan toplam 29.591,15 TL’nin mahsubu ile kalan 88.450,66 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı vekili tarafından yatırılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere 23.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.