Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/780 E. 2023/1677 K. 09.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/780
KARAR NO : 2023/1677

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/515
KARAR NO : 2020/54
DAVA TARİHİ : 27/04/2018
KARAR TARİHİ : 23/01/2020
DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan )
KARAR TARİHİ : 09.11.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 10.11.2023

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.01.2020 tarih ve 2018/515 Esas, 2020/54 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile özetle; 2015 yılında davalı … Tekstil ile müvekkili …. Şti. arasında İş güvenliği kıyafetleri satın alınması için ticari faaliyetlerin başladığını, 01.06.2015 tarihinde siparişin çekildiğini ve davalı … Tekstil tarafından onaylandığını, bu itibarla taraflar arasında 3300 parça sipariş mutabakatı yapıldığını ve üretim emri verildiğini, söz konusu ticari faaliyetleri için 02.04.2015 tarihli 10.000.TL- bedelli, 14.05.2015 tarihli 10.000.TL- bedelli, 19.06.2015 tarihli 10.000.TL- bedelli, 11.09.2015 tarihli 10.000.TL- bedelli olmak üzere toplamda 40.000.TLsipariş avanslarının davalı yana gönderildiğini, bu husus tarafların ticari defterleri incelenmeksizin sübut bulduğunu, zira davalı yanın ihtarnamesinde işbu 40.000.TL-‘yi anılan anlaşmaya istinaden aldığını ikrar ettiğini, bu ödemelere rağmen söz konusu sipariş ile ilgili davalı yan tarafından müvekkiline herhangi bir teslimat yapılmadığını, 04.01.2018 tarihinde yapılan yüz yüze görüşmede söz konusu sipariş teslimi ve ödeme iadesi ile ilgili gerekli mutabakatın taraflar arasında tesis edildiğini, bu mutabakata da davalı yanca uyulmadığını ve bunun üzerine kendisine İzmir 27. Noterliği’nin 31.01.2018 tarih ve 02943 yevmiye no’lu ihtarnamesiyle taraflarına iade edilmeyen 40.000.TL-‘nin, anılı ihtarın davalı yana tebliğini müteakip 3 gün içinde müvekkile iadesinin ihtar edildiğini, ihtar gereğinin davalı yanca yapılmaması sebebiyle de İzmir 24. İcra Dairesi 2018/2161 dosya no’lu dosyasıyla 40.000.TL-‘lik icra takibinin yapıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, bu nedenlerle itirazının iptaline, takibin devamına, alacak likit ve muayyen olduğundan davalı/borçlunun, alacak miktarı üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, masraf ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; Davacı ve davalının, 2015 yılında davacının iş güvenliği kıyafetlerinin davalıdan satın alınacağına ilişkin anlaşma yaptığını, kumaş, adet ve maliyete ilişkin davacıdan alınan onay akabinde davacı tarafından kumaşlar ve aksesuarlar satın alındığını, iş bu satın almaya ilişkin faturalar iş bitiminde davacıya yansıtılmak üzere davalı adına düzenlendiğini ve ödendiğini, davacı davalı tarafından yapılan iş bu kumaş ve aksesuar ödemelerine mahsuben davalıya farklı zamanlarda ve toplam 40.000,00.-TL ödediğini, davalı üretime geçme hususunda müteaddit defalar şifahi olarak ve mesaj yoluyla davacıdan onay beklese de; davacı çeşitli bahanelerle üretimi ertelediğini, son olarak Ocak/2018 tarihinde davacıyla yapılan görüşmede; kumaşların uzun zamandır davalı deposunda olduğu, yer kapladığı ve deforme olabileceği nedeniyle artık üretime geçilmesi gerektiği bildirilmiş, davacı ise yine “bugün geleceğim, yarın geleceğim” diyerek üretimi ötelediğini, davalı tarafından haricen yapılan araştırmalarda; davacının ticari faaliyetlerini farklı bir alana yönelttiği, sipariş edilen ürünleri bu alanda kullanamayacağı nedeniyle üretime onay vermekten imtina ettiğinin öğrenildiğini, davacının davalının onayladığı miktarda ürün için kumaş ve aksesuar satın aldığını, üretim için davacıdan onay beklediğini ve yapılan anlaşma uyarınca yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının, davalıya ödediği toplam 40.000,00.-TL’de iş bu anlaşma uyarınca kumaş ve aksesuar bedellerine mahsuben ödendiğini, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesi talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 23.01.2020 tarih ve 2018/515 Esas, 2020/54 Karar sayılı kararı ile özetle; ” Dava; taraflar arasında alım satım ilişkisi kapsamında davalıya verilen siparişler için 40.000,00-TL ödenen avansın siparişlerin teslim edilmemesi nedeniyle iadesi için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. Davalı şirketin sözleşme ile kararlaştırılan mal teslim etme borcunu ifa etmediği gibi, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemediği ve ispat yükünü yerine getiremeyen borçlunun borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlü olduğu anlaşıldığından davacı tarafından davalıya verilen 40.000,00TL avansın davalı tarafça davacı tarafa iadesi gerektiği, davacının icra takibinde haklı davalının takibe itirazında haksız olduğu anlaşıldığından davanın kabulüyle, %20 oranında hesaplanacak icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından verilen 25.03.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile özetle; davacı ve davalının, 2015 yılında davacının iş güvenliği kıyafetlerinin davalıdan satın alınacağına ilişkin anlaşma yaptığını, kumaş, adet ve maliyete ilişkin davacıdan alınan onay akabinde davacı tarafından kumaşlar ve aksesuarların satın alındığını, iş bu satın almaya ilişkin faturaların iş bitiminde davacıya yansıtılmak üzere davalı adına düzenlendiğini ve ödendiğini, davacının, davalı tarafından yapılan iş bu kumaş ve aksesuar ödemelerine mahsuben davalıya farklı zamanlarda ve toplam 40.000,00 TL ödediğini, davalının, üretime geçme hususunda müteaddit defalar şifahi olarak ve mesaj yoluyla davacıdan onay beklese de; davacının çeşitli bahanelerle üretimi ertelediğini, bu hususa şahit olan bir çok kişi olmakla birlikte yapılan mesajlaşmalara ilişkin kayıtların da mevcut olduğunu, son olarak Ocak/2018 tarihinde davacıyla yapılan görüşmede; kumaşların uzun zamandır davalı deposunda olduğu, yer kapladığı ve deforme olabileceği nedeniyle artık üretime geçilmesi gerektiğinin bildirildiğini, davacının ise yine “bugün geleceğim, yarın geleceğim” diyerek üretimi ötelediğini, davalı tarafından haricen yapılan araştırmalarda; davacının ticari faaliyetlerini farklı bir alana yönelttiğini, sipariş edilen ürünleri bu alanda kullanamayacağı nedeniyle üretime onay vermekten imtina ettiğinin öğrenildiğini, davalının davacının onayladığı miktarda ürün için kumaş ve aksesuar satın aldığını, üretim için davacıdan onay beklediğini ve yapılan anlaşma uyarınca yükümlülüklerini yerine getirdiğini, davacının, davalıya ödediği toplam 40.000,00 TL’nin de iş bu anlaşma uyarınca kumaş ve aksesuar bedellerine mahsuben ödendiğini, hal böyle iken davacının farklı bir ticari faaliyete yönelmesi nedeniyle kötü niyetli olarak üretime onay vermeyerek ve davalıya kusur yükleyerek, ödemiş olduğu 40.000,00 TL’nin iadesinin hakkaniyete aykırı olup basiretli tacir sıfatıyla bağdaşmadığını, açıklanan nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının reddi gerekir iken aksi yönde hüküm kurulmuş olması nedeni ile kararın istinaf incelemesi ile kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etme gereği hasıl olduğunu, yerel mahkemece hükme esas alınan 16.07.2019 tarihli bilirkişi raporunda bilirkişilerin yalnızca dava taraflarının ticari defter ve kayıtlarını incelemekle kalmadığını, adeta hakim yerine geçerek hukuki görüşlerini de sunduğunu ve dosyayı kendilerince karara bağladıklarını, bilirkişilerin hukuki görüş bildirmesinin HMK uyarınca mümkün olmadığından rapor kabul edilmemekle birlikte sunulan hukuki görüşün de kanun ve yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu, bilirkişilerin davacının 31.01.2018 tarihli ihtarname ile iş avansı olarak gönderilen 40.000,00 TL’nin iadesini talep ettiğini, davalının ise sözleşme konusu malların teslim edilmemesinin sebebinin davacının üretime onay vermemesinden kaynaklandığını belirttiğini, ancak bu hususta TTK 18/3 ve TBK 235 uyarınca gönderilmiş bir temerrüt/ihtar olmadığını, kendisine göre davalının TBK 229/1 uyarınca davacının ödemiş olduğu 40.000,00 TL bedelin faizi ile birlikte davacıya iade etmesi gerektiğinin belirtildiğini, davacı ve davalının, 2015 yılında davacının iş güvenliği kıyafetlerinin davalıdan satın alınacağına ilişkin anlaşma yaptığını, tarafların iş bu anlaşmaya konu kıyafetlerin; davacı tarafından sipariş avanslarının verilerek kumaşların temin edilmesi ve üretim onayının verilmesi ile imal edileceği hususunda anlaştığını, yani anlaşmanın ifasının kesin bir vadesinin bulunmadığını, bu hususun davacı tarafından keşide edilen ihtarnamede de “…3.300 parça sipariş mutabakatı yapılmış ve üretim emri verilmiştir….” denilmek suretiyle kabul edildiğini, davalının, davacı tarafından haksız ve mesnetsiz olarak keşide edilen İzmir 27. Noterliği’nin 31.01.2018 tarihli ve 2943 yevmiye numaralı ihtarnamesi kendisine tebliğ edilinceye dek sözleşmeden dönmediğini ve sözleşmenin ifası için davacıdan üretim onayı beklediğini, davacının, keşide ettiği ihtarname ile kötü niyetli olarak ve üretim onayı vermemiş olmasına rağmen kumaş ve aksesuar bedelleri için ödemiş olduğu bedellerin iadesini istediğinde ise davacının keşide etmiş olduğu Bornova 6. Noterliği’nin 14.02.2018 tarihli ve 2729 yevmiye nolu ihtarname ile sözleşmeden dönerek davacının ödemiş olduğu 40.000,00 TL ile alınan kumaş ve aksesuarlarını kendisinden teslim almasını ihtar ettiğini, davacının iddiaları aksine davalı yanın üretime geçmek için davacıdan üretim onayı beklediğini, davacının, davalıyı oyalayarak üretim onayı vermekten imtina ettiğini ve bu nedenle üretime geçilmediğini, yani davacının üretim onayı verdiği iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, sözleşmeden dönmesinde haklı nedenin bulunmadığını, iş bu hususlar karşısında bilirkişilerin görüşünün aksine; davalının değil davacının üretim onayı verdiğini ispat etmesinin gerektiğini, zira üretim onayını verdiğini iddia eden kişinin davacının kendisinin olduğunu, davacının üretim onayı verdiğini hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte; bir an için davacının üretim onayı vermiş olduğunu düşünecek olunsa dahi dava konusu anlaşmanın kesin bir vadesi bulunmadığından davacının davalıya uygun bir süre vermesi ve iş bu süre sonunda borcun ifa edilmemesi halinde sözleşmeden dönmesinin gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu’nun Madde 123 ve Madde 124’de bu hususa değinildiğini, dava konusu sözleşme de karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olduğunu ve kesin/belirli vadeli bir sözleşme olmadığından davacının ifa için uygun bir süre vermeden sözleşmeden dönmesinin mümkün olmadığını, zira ortada sözleşmeden dönme için haklı bir nedenin de olmadığını, sözleşmeden dönmesinde haklı neden olduğunu iddia eden davacının, iş bu iddiasını ispat edememişken, bilirkişilerin adeta davacıyı kayırarak davacı lehine rapor düzenlemesinin kabul edilemeyeceğini, yerel mahkemece hükme esas alınan 16.07.2019 bilirkişi raporunun iş bu haliyle kanunlara ve yerleşik içtihatlara aykırı olup kabulünün hiç bir şekilde mümkün olmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını içeren dilekçeleri ile yerel mahkemeye bildirildiğini ve yeni bir bilirkişi heyetinden yeniden rapor alınması talep olunmuş ise de; yerel mahkemece itirazlarının değerlendirmeye alınmadığını ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, bu nedenlerle ve res’en tespit edilecek nedenlerle; öncelikle İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2018/2161 E. Sayılı dosyası kapsamında tehiri icra kararı verilmesine, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/515 Esas ve 2020/54 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi ile kaldırılarak davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana tahmiline karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili tarafından verilen 09.06.2020 havale tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesine yanıt dilekçesi ile özetle; davalının istinaf itirazlarının hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz olduğunu, keza aynı hususun, 16.07.2019 tarihli bilirkişi raporu ile de teyit edildiğini, somut olayda, müvekkili tarafından “üretim onayı vermeyi” gerekli kılan bir anlaşmanın bulunmadığını, yine davalı tarafından müvekkil/alıcı tarafından üretim onayının verilmesi sonrası ürünlerin imal edileceği hususunda anlaşmaya varıldığı iddia edilse bile, taraflar arasındaki anlaşmanın işbu şekilde olduğuna ilişkin davalının kendi beyanları dışında herhangi bir somut delil (sözleşme, yazışma vs.) bulunmadığını, dolayısıyla tarafları bağlayıcı bir geçerliliğinin olmadığını, aksine müvekkilinin, davalı ile sipariş mutabakatı yapılması ve üretim emrinin verilmesi üzerine dava konusu sipariş avansı tutarını gecikmeye mahal vermeksizin davalı hesabına geçirdiğini, söz konusu tutarların muhasebeleştirdiğini ve ticari defterlerine kayıt ettiğini, müvekkili tarafından yapılan her bir işlemin, taraflar arasındaki anlaşma ile bağlı olma iradesinin bir görünüş şekli olup, ticari teamüle de uygun olduğunu, kısacası taraflar arasında “üretim onayı verilmesi” şeklinde bir anlaşma olmadığı gibi aksi kabul edilse bile taraflarınca üretim onayı verilmediğine ilişkin davalı tarafından hiçbir somut delilin ibraz edilemediğini, anlaşma gereği, davalının edimini aynen ifasının müvekkili tarafından “üretim onayı vermeyi” gerekli kılan bir anlaşmanın bulunmadığını, yine davalı tarafından müvekkil/alıcı tarafından üretim onayının verilmesi sonrası ürünlerin imal edileceği hususunda anlaşmaya varıldığı iddia edilse bile, taraflar arasındaki anlaşmanın işbu şekilde olduğuna ilişkin davalının kendi beyanları dışında herhangi bir somut delil (sözleşme, yazışma vs.) bulunmadığını, dolayısıyla tarafları bağlayıcı bir geçerliliğinin olmadığını, aksine müvekkilinin, davalı ile sipariş mutabakatı yapılması ve üretim emrinin verilmesi üzerine dava konusu sipariş avansı tutarını gecikmeye mahal vermeksizin davalı hesabına geçirdiğini, söz konusu tutarların muhasebeleştirdiğini ve ticari defterlerine kayıt ettiğini, müvekkili tarafından yapılan her bir işlemin, taraflar arasındaki anlaşma ile bağlı olma iradesinin bir görünüş şekli olup, ticari teamüle de uygun olduğunu, kısacası taraflar arasında “üretim onayı verilmesi” şeklinde bir anlaşma olmadığı gibi aksi kabul edilse bile taraflarınca üretim onayı verilmediğine ilişkin davalı tarafından hiçbir somut delilin ibraz edilemediğini, anlaşma gereği, davalının edimini aynen ifasının müvekkil bakımından hiçbir yararının kalmadığını, kaldı ki, davalının iddiasının aksine somut olayda temerrüt nedeniyle ifa için süre verilmesini gerektiren bir durum bulunmadığını, müvekkili tarafından 01.06.2015 tarihinde ilk siparişin verildiğini, yine aynı tarihlerin de dava konusu sipariş avanslarının gönderildiğini, ancak aradan 3 yıla yakın süre geçmiş olmasına rağmen davalı tarafından anlaşma konusu ürünlerin teslim edilmediğini, hal böyle iken, aradan geçen olanağı aşan süre de nazara alındığında, taraflar arasındaki sözleşmedeki ediminin davalı tarafından ifasının müvekkili için hiçbir yararı kalmadığını ve ticari menfaat taşımadığının açık olduğunu, dolayısıyla, TBK’ nın açık hükmü gereği müvekkilinin karşı yana ifa için süre verme yükümünün bulunmadığını, bu nedenlerle, izah ettikleri ve aleyhe hususları kabul anlamına gelmemek kaydıyla beyanları doğrultusunda; davalının haksız istinaf başvurusunun reddine, yerel mahkeme ilamının onanmasına, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.

DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi tarafından davanın ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptali davası olduğu nitelendirilerek davanın kabulüne ve icra inkar tazminatına hükmedildiği, kararın davalı vekili tarafından istinaf edildiği görülmüştür.
Taraflar arasında iş güvenlik kıyafeti üretimi hususunda sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, sözleşmeye göre davacının iş sahibi, davalının ise yüklenici olduğu anlaşılmıştır.
Davacı iş sahibi eser sözleşmesi kapsamında davalı yükleniciyle 3300 parça siparişin üretimi hususunda anlaşıldığını ve 2015 yılında toplam 40.000,00 TL sipariş avansının davalıya ödendiğini, ancak davalının siparişleri teslim etmediğini iddia ettiği; davalı yüklenici ise 2015 yılında davacı ile yapılan anlaşmaya göre davacı iş sahibinin 40.000,00 TL ödeme yaptığını ancak davacının üretim için onay vermediğini savunduğu, bu kapsamda taraflar arasındaki uyuşmazlığın eser sözleşmesi kapsamında davalı yüklenicinin edimini yerine getirip getirmediği, yüklenicinin edimini yerine getirmeden önce davacı iş sahibinin “üretime onay verme” yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, bu kapsamda davalı yükleniciye davacı iş sahibi tarafından iş güvenliği kıyafeti üretimi için ödendiği ihtilafsız olan 40.000,00TL sipariş avansının iade edilip edilemeyeceği hususunda olduğu anlaşılmıştır.
Somut olayda taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi yapıldığı, davalı tarafça davacı iş sahibinin “üretime onay verme” yükümlülüğünü yerine getirmediği savunulmuş ise de, bu hususta davalı tarafça dosyaya delil sunulmadığı gibi tüm dosya kapsamından da davacı iş sahibinin “üretime onay verme” yükümlülüğü olduğuna dair delil bulunmadığı, davalı yüklenicinin taraflar arasında 2015 yılında yapılan eser sözleşmesi kapsamında edimi olan iş güvenlik kıyafeti üretim işini yerine getirmediği, davalı yüklenicinin borcunu ifa etmeyerek temerrüde düştüğü, davalı yüklenicinin 2015 yılında ödemesi yapılan işi 2018 yılı olmasına rağmen başlamamış olması nedeniyle TBK 124/1 maddesi uyarınca süre vermeden davacı iş sahibinin doğrudan TBK 125. Madde uyarınca seçimlik haklarını kullanabileceği, bu kapsamda davacı iş sahibinin İzmir 27.Noterliği’nin 31.01.2018 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeden dönme ve olumsuz zararını isteme seçimlik hakkını kullandığını davalı tarafa bildirdiği, buna göre davacı iş sahibinin borçlu yüklenicinin temerrüdü nedeniyle eser sözleşmesi kapsamında davalı yükleniciye ödediği 40.000,00 TL’nin iadesini talep edebileceği anlaşılmış, ancak ilk derece mahkemesi tarafından davanın ticari satımdan kaynaklanan itirazın iptali davası olduğu nitelendirilerek gerekçesi hatalı olmakla birlikte sonucu itibariyle doğru olarak davanın kabulüne ve alacak likit olduğundan icra inkar tazminatına hükmedildiği anlaşılmıştır.
HMK’nın 353/(1)-b-2.maddesinde,”Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında”duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.
Dosya kapsamı, mahkeme gerekçesi ve yapılan değerlendirmeye göre; yasal düzenlemeler ve yargısal içtihatlar karşısında, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi gereğince kaldırılarak, Dairemizce yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23.01.2020 tarih ve 2018/515 Esas, 2020/54 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Davacının davasının KABULÜNE,
-Davalının, İzmir 24. İcra Müdürlüğünün 2018/2161 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 40.000,00 TL asıl alacak üzerinden iptali ile, takibin takip talebinde belirtilen şartlar altında devamına,
-Hüküm altına alınan alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gereken 2.732,40 TL harç bedelinden, davacı tarafından peşin yatırılan 683,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.049,30 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL başvuru harcı, 683,10 TL peşin harç, 50,50 TL davetiye ve posta gideri, 900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.669,50 TL yargılama giderinin davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir ve hesaplanmış olan; 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulüne karar verilmiş olması sebebiyle, davalı vekili tarafından yatırılan 685,00 TL istinaf nispi karar harcı ve 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talebi halinde ilk derece mahkemesince yatıran davalıya geri verilmesine,
9-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin verilen kararın niteliği gereğince kendi üzerinde bırakılmasına,
10-HMK’nın 333/(1). maddesi gereğince, artan gider avansının davacıya, artan delil avansının davalıya geri verilmesine,
11-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.