Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/771 E. 2023/1420 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/771
KARAR NO : 2023/1420

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/870
KARAR NO : 2021/182
DAVA TARİHİ : 20.06.2016
KARAR TARİHİ : 02.03.2021

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 04.10.2023
KARARIN YAZ. TARİH: 05.10.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2021 tarih ve 2016/870 Esas, 2021/182 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen 20.06.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 26/02/2014 tarihinde bir satış sözleşmesi düzenlendiğini davacının satış sözleşmesi gereği üstlendiği yükümlülükleri yerine getirdiğini ve üretilen malzemeleri monte ettiğini davalının 136.625,00 TL borcunun kaldığını davalının ödeme yapmayınca İzmir 27 icra Müdürlüğünün 2016/7828 sayılı dosyasına takip başlatıldığını davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini itirazın iptali ile takibin devamına %20 tazminata karar verilmesini yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde özetle; sözleşmenin 14 maddesinin sözleşme bedelinin belirlendiğini belirlenen bedelleri sürelerinden davacıya ödendiğini davalının ürünlerini zamanında bir kısmını da hiç teslim etmediğini teslim edilen ürünlerinde ayıplı olduğunu davacının sözleşme dışı faturalar düzenlediğini ve bunlarla takibe başladığını bu nedenlerle davanın reddi ile %20 tazminata hükmedilmesine yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 02.03.2021 tarih ve 2016/870 Esas, 2021/182 Karar sayılı kararında özetle; davalı tarafından davacıya düzenlenen iade faturalarının içeriği malların davacıya teslimine ilişkin bilgi ve belgeleri sunması için davalı tarafa 2 haftalık kesin süre verildiği, davalı tarafından iade faturalarının ibraz edildiği, sunmuş olduğu fatura ve belgeler incelendiğinde fatura içeriği malların teslim edildiğine dair herhangi bir kaydın yer almadığı, davalının her ne kadar iade faturasını düzenleyip davacıya PTT aracılığı ile gönderdiğini bildirmiş ise de fatura içeriği malların teslim edildiği ispat edilemediğinden faturaların davacıya gönderilmiş olmasının bir önemi bulunmamakla birlikte söz konusu faturalar davacı tarafından da kabul edilerek defterlerine kayıt edilmediği, dolayısıyla davalının faturaları PTT aracılığı ile gönderdiğine dair savunmasına itibar edilmediği, zira davalı fatura içeriğindeki malları PTT aracılığı ile gönderildiğini iddia etmediğini, davalı vekili her ne kadar iadesi gereken malların tespiti için keşif talebinde bulunmuş ise de bu hususun Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/48 D.iş sayılı dosyasından yapılmış olduğundan bu talebinin kabul edilmediği, davalı vekilinin iadesi gereken malların tespitine yönelik keşif talebinden de anlaşılmakla birlikte davalı taraf iade faturası içeriği malın teslimini yada malların teslim için davacıya gönderildiğini ve davacının almaktan imtina ederek temerrüte düştüğünü ispat edemediğin,i davacının yapmış olduğu işlerdeki eksik ve ayıplı işlerin bedeli toplam hak edişinden mahsup edildiğinde davacının davalıdan 129.464,22 TL alacaklı olduğu, bilirkişi raporlarındaki tespit ve değerlendirmeler de dikkate alınarak davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, davalının İzmir 27. İcra Müdürlüğü’nün 2016/7828 Esas sayılı dosyasından yapılan icra takibine itirazının kısmen iptali ile, 129.464,22 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9 yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK madde 67 gereğince hüküm altına alınan alacağın %20’si oranında hesaplanan 25.892,84 TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili tarafından verilen 25.03.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme gerekçesinde; taraflar arasındaki uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında; “Davacı ile davalı tarafın davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, söz konusu ürünleri davalıya teslim edip etmediği, davalının ürünlerin ayıplı olduğu iddiasının yerinde olup olmadığı, söz konusu bu ayıbın gizli yada açık ayıp olup olmadığı, söz konusu ayıp türüne göre ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, mahkememizin yetkili olup olmadığı, ürünlerin montajının davacı tarafından yapılıp yapılmadığı” şeklinde belirlendiğini, davacı tarafın halen daha ödemeleri yapılan ancak yanlış gönderilen ayıplı malların değişimini ve ayıplı olan malların değişimini yapmadığını ve işin gerektirdiği edimi yerine getirmediğini, bu hususta uzman bilirkişilerce yeterli tespitin yapılmadığını, davacı tarafın işin bitimine ilişkin teslim tutanağı düzenlemesi gerekirken iş bitmemiş olduğundan teslim tutanağı da olmadığını, davacı taraf işin bittiğine dair teslim tutanağını mahkemeye sunamadığını, iadesi gereken malların tespiti için gerekli incelemelerin ilk derece mahkemesince yapılmadığını, davacı tarafa iade faturalarının düzenlendiğini, ancak davalı tarafın ticari defterlerine kaydetmediğini, sebepsiz zenginleşmeye yönelik tavır sergilediğini, davacı yanın ticari defterlerine işlememesinin şirketin kendi sorumluluğundan kaynaklanan bir durum olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, davacı tarafa ilgili faturaların PTT yolu ile gönderildiğini, bu hususta ilk derece mahkemesince gerekli inceleme yapılmamış olup haksız ve hukuka aykırı bir karar verildiğini, ayrıca delil listelerinde belirtilen delillerin yeterince toplanmadığını, bir kısım delillerinin ise niçin yerine getirilmediği noktalarının da belirsiz bırakıldığını, verilmiş olunan kararın yeterli inceleme sonucu verildiğini düşünmediklerini, kararın hem bir çok usuli yönden hem de esas yönden eksiklikler taşıdığını, yukarıda belirtilen sebeple ve HMK 355 maddesi hükmü gereğince re’sen gözetilecek nedenlerle istinaf incelemesi yapılarak mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında talepleri doğrultusunda karar verilerek ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabul kararının istinaf incelemesinin duruşmalı yapılarak neticesinde kaldırılmasına ve davanın tümden reddine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin tümden davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6098 Sayılı TBK’nın 470. maddesi, “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” düzenlemesini içermektedir. Kural olarak yapılan işlerin miktarını ve bedelini ispatlamak davacı yükleniciye, yapılan ödemeleri ispat etmek ise davalı iş sahibine aittir.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, TBK’nun 474-478 maddeleri arasında düzenlenmiştir. İmâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. TBK’nın 475. maddesinde ayıp halinde iş sahibine üç seçimlik hak tanınmıştır. Bunlar eserin kullanılamayacak ve kabule zorlanamayacak ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aykırı olması halinde sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim isteme ve aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde onarımı isteme ya da onarım bedellerini talep etme hakkıdır.
Eser sözleşmesi, 6098 sayılı TBK’nın 474. maddesi hükümlerine göre iş sahibi açık ayıplarda eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz (makul süre içerisinde) eseri muayene ve açık ayıpları ihbar etmek zorunda olduğu,TBK’nın 472/son maddesi hükümleri gereğince ayıbın gizli olup sonradan ortaya çıkması halinde gecikmeksizin (derhal) ayıbı yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, aksi halde eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı hükümleri getirilmiştir. Bu hükümler uyarınca gerek açık ayıp ve gizli ayıplarda iş sahibinin ihbar zorunluluğu bulunmakta ise de yüklenici eserdeki işçilik, malzeme ve yapımla ilgili açık ve gizli ayıplardan dolayı sorumluluğu garanti ettiği süre için bunu önceden kabul ettiğinden yüklenici lehine olan iş sahibinin ihbar zorunluluğunu aramaktan vazgeçtiği ve garanti süresi içinde ortaya çıkan bu ayıpları ücretsiz olarak gidermeyi sözleşme tarihinde peşinen kabul ve taahhüt ettiği kabul edilir. İş sahibi ihbar zorunluluğu olmaksızın garanti süresi içinde ortaya çıkan açık ve gizli ayıplarla ilgili zamanaşımı süresi içinde seçimlik haklarını kullanarak yükleniciden ayıpların giderilmesini talep edebileceği gibi, aleyhine dava açabilecek ve iş bedelini ayıp giderim bedeli miktarınca ödemekten kaçınabilecektir (Yargıtay 15. H.D. 19.06.2014 gün, 2013/4976 E. 2014/4282 K. sayılı ilamı ile benzer uygulama ve içtihatları).
Somut olayda, taraflar arasında akdedilen 26/02/2014 tarihli sözleşme ile Alanya’da yapılan 213 daireli inşaat için, iş sahibi tarafından verilen programa uygun olarak, iç kapı, mutfak, seramik ve vitrifiye işlerinin yüklenici tarafından malzemeli olarak tedarik edilmesi ve montajının yapılması kararlaştırılmıştır.
Davacı yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiği, davalı iş sahibinin kısmi ödemeler yaptığı ancak bakiye 136.625,00 TL’nin ödenmediği iddiasıyla eldeki dava açılmış olup, davalı iş sahibince, sözleşmede belirtilen bedellerin davacıya zamanında ödendiği, davacı tarafça ürünlerin zamanında teslim edilmediği, ürünlerin bir kısmının hiç teslim edilmediği, teslim edilenlerin de ayıplı olarak teslim edildiği savunulmuştur. Ancak, davalı iş sahibi tarafından, bedeli ödendiği halde teslim edilmediği ya da ayıplı teslim edildiği belirtilen ürünlere ilişkin olarak ihbarda bulunulmamıştır. Telefonla, mesajlarla davacıya haber verildiğine dair tanık beyanları ihbar yükümlülüğünün yerine getirildiğini göstermemektedir.
Davalı iş sahibi tarafından cevap dilekçesinde, ayıplı mallara ilişkin olarak Alanya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/48 D.İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığı belirtilmiştir.
Davalı iş sahibinin talebi üzerine Alanya 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/48 D.İş sayılı dosyası ile mahallinde yapılan tespit ve alınan bilirkişi raporuyla, eksik imalatların tamirat gideri 7.160,8 TL olarak belirlenmiş olup, anılan rapora davalı iş sahibi tarafından itiraz edilmemiştir. Söz konusu raporun aleyhine tespit istenen yükleniciye tebliğ edilemediği anlaşılmış ise de, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda, davacı yanın alacağı hesaplanırken, tespit raporu ile belirlenen ve davalı tarafça itiraza uğramamış olan 7.160,80 TL tutar davacının alacağından mahsup edilmiştir.
Taraflara ait ticari defter ve belgeler üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davacı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre, davacının, davalıdan 136.625,02 TL alacaklı olduğu, davalı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre ise davalı şirketin, davacıya 98.973,52 TL borçlu olduğu, aradaki farkın, davalı iş sahibinin, davacı yükleniciye düzenlediği iki adet iade faturasından kaynaklandığı anlaşılmış olup; davalının, söz konusu iade faturalarına konu malları, davacı yükleniciye teslim/ iade ettiğinin ispatlanamadığına dair mahkeme gerekçesi isabetli bulunmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenler ve tüm dosya içeriğine göre; ilk derece mahkemesince taraflarca gösterilen delillerin toplanmasında, değerlendirilmesinde esas ve usul bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı ve davalı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden 6100 Sayılı HMK’nun 353/1. fıkrası (b-1) bendi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02.03.2021 tarih ve 2016/870 Esas, 2021/182 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı vekilinin bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 8.843,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 2.210,93 TL harcın mahsubu ile kalan 6.632,77 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,

4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 04.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.