Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/399 E. 2021/451 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2021/399
KARAR NO : 2021/451
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/381
TALEP TARİHİ : 21.09.2020
ARA KARAR TARİHİ : 30.11.2020
TALEP: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 25.03.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 26.03.2021
Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/381 Esas sayılı dosyasından verilen 30.11.2020 tarihli ara kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacılar avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği,İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 02.02.2021 Tarih ve 2021/87 Esas, 2021/77 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacılar avukatı tarafından verilen 21.09.2020 tarihli ihtiyati tedbir istemli dava dilekçesinde özetle; müvekillerinin her birinin dava dışı ….Şirketinin 2000/16000 payı oranında ortakları olduklarını, … Şirketi ile davalı şirket arasında 10 yıllık süreçte alışverişler olduğunu, en son 2009 yılında davalı şirkete olan bir kısım borçların ödenemediğini, davalı şirketin … Şirketi hakkında Yatağan 1.İcra Müdürlüğünün 2009/2761 E.ve 2009/2723 E.sayılı dosyaları ile icra takibinde bulunduğunu, … Şirketine ait … ili, … ilçesi, … köyü, … ada … parselde bulunan …blok … kat 1 ve 2 nolu, … kat 3 ve 4 nolu, … kat 5 ve 6 nolu, …kat 7 ve 8 nolu, … kat 9 ve 10 nolu; … blok … kat 1 ve 2 nolu, … kat 3 ve 4 nolu, … kat 5 ve 6 nolu, … kat 7 ve 8 nolu, … kat 9 ve 10 nolu konut niteliğindeki bağımsız bölümlerin, A+B blok zemin kattaki … arsa paylı … nolu işyeri niteliğindeki bağımsız bölümün ve … ili, …. ilçesi, …. mah., … ada, … parseldeki 6916 metrekare alanlı bağın tapu kayıtları üzerinde 26/09/2011 tarihinde Yatağan 1.İcra Müdürlüğünün 2009/2761 E.sayılı dosyası nedeniyle 184.619,00 TL, Yatağan 1.İcra Müdürlüğünün 2009/2763 E.sayılı dosyası nedeniyle 26/09/2011 tarihinde 145.645 ABD Doları borç için haciz işlemi yapıldığını ve … Tapu Müdürlüğünün 26/09/2011 tarihli 9575 ve 9576 yevmiye nolu işlemleri ile taşınmazlar üzerine haciz şerhi işlendiğini, 14/12/2011 tarihinde borçlu … Şirketi İle davalı şirket arasında protokol başlıklı borcun ödenme şekline ilişkin sözleşme kurulduğunu, ancak bir senelik süreçte borçların ödenmediğini, … Şirketi’nin 17/08/2011 tarihli 2011/2 sayılı genel kurul kararı ile …’ın şirketin sahibi olduğu … Mah. … Sok. No: …. adresinde kayıtlı şirkete ait 20 adet konut şeklindeki bağımsız bölümden ve bir adet bağımsız iş yerinden oluşan taşınmazın sadece 6 adet bağımsız konut amaçlı dairenin satışını yapabileceği kaydıyla şirketin taşınmazlarını satma yetkisinin sınırlandırılarak süresiz olarak tek başına şirkete müdür olarak atandığını, yetki sınırlandırılmasının iyi niyetli olmayan tüm kişileri bağlayıcı duruma geldiğini, adı geçen şirketler arasında 06/12/2012 tarihinde ek protokol imzalanarak 14/12/2011 tarihli borç yapılandırma sözleşmesinin iptal edildiğini, 06/12/2012 tarihli ek protokol başlıklı inanç sözleşmesi ile alacaklı davalı şirketin alacaklarına ve Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün 2009/1072 E., 2009/1878 E., 2009/3368 E, 2009/2763 E.sayılı dosyaları alacaklısı olan … Şti.alacaklarının davalı şirket tarafından temlik alınacağından bu dosyalar için ve şirketin … bankası … Şubesine olan borçlarının ödenmesi karşılığında 1.500.000,00 TL borcun varlığını kabulle, bu meblağın 1 yıllık süreçte, gecikmesi durumunda 6 aylık ek süre içinde ödenmesi kaydını içerir ve 10 gün içinde … Şirketi.ne ait olan yukarıda belirtilen taşınmazların devrini içerir inanç sözleşmesi kurulduğunu, sözü edilen taşınmazlara davalı şirket tarafından haciz şerhi konulduğundan şirketin borçlarını ödemesi için parasal hiçbir olanağının bulunmadığını, 06/12/2012 tarihli inanç sözleşmesinin şantaj eylemini işleyerek kurulduğunu, o tarihteki ABD Dolar Kurunun 1,80 TL olduğu dikkate alındığında icra dosyalarındaki alacakların 145.645,00 ABD DolarıX1,80=262.161,00 TL ve 184.619,00 TL toplamı 447.000,00 TL olduğunu, baskı altında 1.500.000,00 TL borç kabulü olmuşsa da davalı şirketin belirtilen hiçbir ödemeyi yapmadığını, yetki sınırlandırılmasının davalı tarafından da bilindiğini, buna rağmen sözleşme yaptırıldığını, davalı şirketin iyi niyetli olmadığını, inanç sözleşmesi gereği taşınmazları devir alanın aynen iade yükümlülüğü bulunduğundan taşınmazların üzerine ipotek tesis edilemeyeceğinin sözleşmenin yapısının bir gereği olmasına ve taşınmazları üçüncü kişilere satış yetkisinin olmadığının sözleşmeye kaydedilmesine rağmen davalı şirketin … ada … parsel A+B zemin kat … arsa paylı işyeri üzerine 4.000.000,00 TL bedelli ipotek tesis ettirdiğini, …blok … kat …nolu mesken niteliğindeki bağımsız bölümü 30/04/2013 tarihinde …’e sattığını, belirtilen nedenlerle 06/12/20012 tarihli inanç sözleşmesi ve bu sözleşmenin 6.maddesi gereğince 12/12/2012 tarihinde tapuda yapılan satış sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, böylece davalı şirketin … Şirketinin kendisine olan borcu ödemesine engel olduğunu, … Şirketinin müdürü …’ın davalı şirket yetkilisi …’un tehdidi altında 27/12/2013 tarihli “fesih ve ibra” başlıklı sözleşmeyi imzalattırdığını, sözleşmede … Şti.ne ait tüm taşınmazların olduğu gibi davalı şirket üzerinde kalacağın, geriye iade edilmeyeceği hükmünün bulunduğunu, vergi dairesine ve SGK’ya olan şirket borçlarının halen ödenmediğini, müvekkillerinin halen davalı şirket adına tescili yapılan dairelerde bedel ödemeksizin ve aralarında sözleşme olmaksızın oturduklarını bildirerek, davaya konu taşınmazların üçüncü kişilere devredilmesinin, ayni haklarının kısıtlanmasının ve kuvvetlendirilmiş kişisel haklarla kısıtlanmasının engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 13.11.2020 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; davacıların taraf sıfatı bulunmadığını, hukuki menfaat şartının gerçekleşmediğini, davalı şirket ve davacıların hissedarı olduğu şirket arasında akdedilen protokol ve ek protokole göre, yetkili mahkemenin Yatağan Mahkemeleri olduğunu, işbu davanın mahkememizin 2015/523 E., 2016/41 K.sayılı ve Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/355 E.sayılı dosyası ile kesin hüküm ve derdestlik durumlarının söz konusu olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, esas yönden ise, 12/02/2012 tarihli taşınmaz satışlarının gerçek nitelikli tapu satışı olduğunu, 14/12/2011 ve 06/12/2012 tarihli protokol başlıklı sözleşmelerin inanç sözleşmesi şartlarını taşımadığını, 06/12/2013 tarihli fesih ve ibra başlıklı belge düzenlenerek 06/12/2012 tarihli ek protokolün feshedilmesi suretiyle satış vaadi ve diğer konularda sulh ve ibra olunduğunu, protokoller ve özellikle fesih-ibra sözleşmesinin tehdit, cebir, şiddet sonucu zorla imzalatıldığı vs.hususların gerçek olmadığını, davacıların ortağı olduğu … Şirketi’nin 17/08/2011 tarihli 2011/2 sayılı genel kurul kararının hukuken geçerliliğinin bulunmadığını, davacıların sözü edilen şirket müdürünün taşınmaz satışları konusunda yetkisiz olduğu yönündeki iddialarının dürüstlük ilkesi ile bağdaşmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, taraflar arasındaki sözleşmenin inanç sözleşmesi olarak kabulü durumunda şirketin tapuların iadesini talep edebilmesi için öncelikle satış bedeli ile satış bedeli dışında müvekkilince taşınmaza yapılan masraf ve iyileştirmelerin müvekkiline ödenmesinin ön şart olduğunu, olayların gelişimi itibariyle ihtiyati tedbir talebinin yersiz olduğunu bildirerek, ihtiyati tedbir taleplerinin reddini, mahkeme aksi kanaate ise uğranılacak zararın büyüklüğü dikkate alınarak %100 oranından aşağı olmayacak şekilde teminat alınmasını savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 2020/381 Esas sayılı dosyasından verilen 30.11.2020 tarihli ara kararında özetle; “…Davanın mahiyetine ve kapsamına, davacıların ortağı olduğu … Şirketi ile davalı şirketi arasında akdedilen sözleşmelerin içeriğine, olayların gelişim sürecine ve şartlara, tarafların durumlarına, iddiaların yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanamamasına göre, HMK’nun 389 vd.madde hükümlerinde öngörülen şartların gerçekleşmediği anlaşıldığından, “davaya konu taşınmazların üçüncü kişilere devredilmesinin, ayni haklarının kısıtlanmasının ve kuvvetlendirilmiş kişisel haklarla kısıtlanmasının engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir konulması” yönündeki davacılar vekili talebinin reddine…” şeklindeki gerekçe ile ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacılar avukatı tarafından verilen 28.12.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…İhtiyati tedbir istemimiz , 30.11.2020 tarihli ara Kararıyla , iddiaların yaklaşık ispat seviyesinde ispat edilememesi nedeniyle reddedilmiştir.
Mahkemenin mevcut kanıtları değerlendirmesi yetersiz kalmıştır. Yarışan hukuksal nedenlere dayalı olarak terditli dava açtık. Müvekkillerimin ortağı oldukları … Şti.nin sahibi olduğu, Davalı şirket temsilcisinin baskıyla inanç sözleşmesini aktettirmesinden sonra , dava dilekçesi ekinde fotoğrafını sunduğumuz 20 adet daire, bir iş yeri ve bağ şeklindeki taşınmazların tamamı 1.500.000-TL satış bedeli gösterilerek davalı şirkete devir edilmiştir. Taşınmazların o tarihte değer 8.000.000-TL’dir. Davalı şirketin alacağı ise 447.000-TL’dir.
Şirket müdürünün taşınmazların tamamını devir etmek yönünde yetkisi bulunmamaktadır. Müvekkillerimin ortağı olduğu … Şti. Müdürünün sadece 6 adet daireyi devir etme yetkisi bulunmaktadır. Davalı şirket adına hareket eden temsilcisi kötü niyetlidir. Yani , müdürün yetkisinin kısıtlandığını bilmektedir. Fiili vakıaya ilişkin olarak tanıklar bildirdik. Henüz tahkikat başlamadığı için dinlenilmemiştir. Dosyada , müdürün yetkisinin kısıtlandığına ilişkin genel kurul kararı bulunmaktadır. İşlemlerde kullanılan imza sirkülerinin ekinde bulunmaktadır. Resmi belge mahiyetindedir. TTK m. 371 /3 , 629 ) hükümlerine göre davamız haklıdır. Yaklaşık ispat seviyesinde ispatlanmıştır.
Şirket müdürünün , karşı tarafın , taşınmazların tamamını icra yoluyla sattıracağı yönündeki tehdit altında kalması nedeniyle inanç sözleşmesi ve buna bağlı olarak tapu devirleri gerçekleşmiştir. TBK m.39/2’ye göre tazminat hakkı bulunmaktadır.
Taşınmazların kayden maliki görünen şirket sahibinin taşınmazların tamamının satacağı yönündeki tehdidi nedeniyle,şirket müdürünün “fesih ve İbra” başlıklı belgeyi , yani tüm haklardan vazgeçmeyi içerir belgeyi imzalamış olması, taahhüdü ihlal suçu nedeniyle ceza evine gireceği , bunun engellenmesi yönünde zorda kalmasından yararlanılarak,yağma eylemi gerçekleştirilmiştir. Dava ve itiraz konusu ara kararından sonra sunduğumuz cevaba cevap dilekçemizde açıkladığımız üzere davalının eylemi yağma oluşturmaktadır.
Fesih ve ibra başlıklı belgede müvekkillerimden …’nin imzası yoktur. Şirket müdürünün imzasının bulunması önem taşımamaktadır. Zira, kendisinin, taşınmazlarda 6 daire dışında tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Diğer müvekkillerimin imzasının bulunması, şekil koşullarına aykırıdır. Fesih ve ibra başlıklı belge , tüm taşınmaz üzerindeki haklardan vazgeçme anlamı taşıdığından , belgenin bir kısım ortaklarca imzalanması önem taşımamaktadır. Zira, ortaklar düşüncelerini şirket genel kurulunda açıklayabilirler, genel kurul kararıyla irade açıklamalarında bulunabilirler.
Davamız haklıdır.
İleride doğabilecek hak kayıplarının önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir istemimizin kabulüne karar verilmesi gerekirdi.”şeklindeki gerekçelerle ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava konusu istem, ihtiyati tedbir isteminin reddi ara kararının istinafen incelenmesidir.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
İhtiyati tedbirde asıl olan ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyati tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyati tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş, ihtiyati tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyati tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
İhtiyati tedbire esas olan hakkında iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun ”uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (madde 389/1). Ancak özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir. Bu sebeple, para alacakları konusunda özel ve istisnai durumlar dışında asıl geçici hukuki koruma ihtiyati hacizdir. Keza, diğer özel hükümlerde açıkça farklı bir geçici hukuki korumadan bahsedilmişse, bu durumda da o çerçevede bir karar verilmeli, ihtiyati tedbir kararı verilmemelidir.
Somut olayda; davacılar vekili, davacıların … Şirketi’nin mensubu olduğunu belirtip, taraflar arasında düzenlenen daha doğrusu davalı şirket ile davacıların ortak olduğu … Şirketi arasında sözleşme düzenlenerek dava konusu taşınmazların davalı şirkete devrinin kararlaştırıldığını, sözleşmeye göre bir yıl içinde … Şirketi, davalıya borçlarını ödeyip, davalı şirket çağrıldığında taşınmazların … Şirketi’ne devrinin geriye yapılacağı belirtilerek, taşınmazların tapu iptali ve tescili için dava açılarak ihtiyati tedbir talep edilmiş mahkeme tarafından ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Bu ara kararına karşı davacılar vekili istinaf incelemesine başvurmuştur.
Bir ek protokol ile … Şirketi müdürü (06.12.2013 tarihli fesih ve ibra başlıklı belge) ile davalı şirketi ibra etmiş ve satış vaadi ve diğer konularda sulh ve ibra olunmuştur. Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2015/523 Esas sayılı dosyada iki şirket arasında inanç sözleşmesinden kaynaklanan dava görülmüş ve davanın reddine karar verilmiştir. Bu davada ise … şirketinin bir kısım ortakları tarafından şirketler arasındaki inanç sözleşmesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açılmış, mümkün olmadığı taktirde ise 14 milyon tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsili talep edilmiştir. … Şirketinin bir kısım ortakları olan davacılar, şirketler arasında düzenlenen 27.12.2013 tarihli fesih ve ibra sözleşmesinin serbest iradeyi yansıtmadığını, zorla imzalatıldığını, … Şirketinin yetkisiz temsilcisi tarafından yapıldığını belirterek dava konusu taşınmazların tapu kaydının iptali, terditli dava olarak da tazminat talebinde bulunmuşlardır.
İlk derece mahkemesi ihtiyati tedbir isteminin reddine karar vermiştir. Dosyadaki mevcut belgelerin incelenmesine göre … Şirketi borçlarına karşılık dava konusu taşınmazlar için davalı inanç sözleşmesi yaparak bu taşınmazları devretmiş, ardından taraflar arasında ek protokol, fesih ve ibra belgeleri imzalanarak taşınmazların davalı şirkete kaldığı bildirilmiştir. Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/523 Esas, 2016/41 Karar sayılı dosyasında …Şirketi tarafından davalı Şirket aleyhine aynı konuda dava açılmış, mahkeme fesih ve ibra belgesine dayanarak bu davanın reddine karar vermiştir. O dosyada şirketin yasal temsilcisinin imzayı da kabul ettiği belirtilmiştir. Fesih ve ibra başlıklı belgede … dışındaki davacıların da imzası mevcuttur. İnanç sözleşmesinin tarafı da … Şirketidir. Davacılar adli yardım istemli olarak dava açmışlardır. Davacıların iddialarının haklılığının ancak yargılama sırasında toplanacak delillerle değerlendirilebileceği yaklaşık ispat halinin oluştuğunun kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. HMK 389. madde uyarınca mülkiyet hakkını kısıtlar şekilde ihtiyati tedbir kararının verilebilmesi için yaklaşık haklılığın ortaya konması gereklidir. Dairemizce dosya kapsamındaki delil ve belgeler dikkate alındığında HMK 389. madde gereğince ihtiyati tedbir kararı verilmesi için gerekli yasal koşulların oluşmadığı ve davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/(1)-b-1. maddesi gereğince reddi gerektiği kanaati dairemizde oluşmuştur.
Her ne kadar davacılar avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi ara kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ihtiyati tedbir isteminin reddine dair ilk derece mahkemesi ara kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacılar avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/381 Esas sayılı dosyasından verilen 30.11.2020 tarihli ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacılar avukatının bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacılar avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 97,70 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 43,30 TL harç bedelinin davacılardan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacılar tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK’nın 391/(3) ve 362/(1)-f.maddeleri uyarınca kesin olmak üzere, 25.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.