Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/199 E. 2023/444 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/199
KARAR NO : 2023/444

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/46
KARAR NO : 2020/367
DAVA TARİHİ : 15.11.2018
KARAR TARİHİ : 01.07.2020
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 23.03.2023
KARARIN YAZ. TARİH : 28.03.2023

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.07.2020 tarih ve 2020/46 Esas, 2020/367 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi’nin 17.11.2020 tarih ve 2020/1692 Esas, 2020/1258 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 15.11.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı kooperatif ve müvekkili şirket 21/12/2009 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli … İlçesi, … köyü …. Konakları projesi kapsamında … pafta … ada, … parsel üzerinde inşa edilecek konakların betonarme karkas imalatları ile ileride tahsis edilecek diğer adalarda inşa edilecek konakların betonarme karkas imalatlarının yapım işini, 14/03/2011 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli, … İlçesi, … Köyü, … Konakları projesi kapsamında yer alan kooperatife ait …- … – … – … adalar olmak üzere daha sonra ise diğer adalar üzerinde inşa edilen konakların bina içi sıva şap imalatları, dış cephe mermer traverten imalatları ile mekanik tesisat grubu imalatları yapım işini, 22/12/2011 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli, … İlçesi, … Köyü, … Konakları projesi kapsamında yer alan kooperatife ait taşınmazlarda betonarme karkas ve bims blok duvar imalatlarının yapım işini, 01/11/2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli, …. İlçesi, … Köyü, … Konakları projesi kapsamında yer alan kooperatife ait bir kısım konakların iç boya ve badana imalatlarının yapılması işini, 05/07/2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli, … İlçesi, … Köyü, … Konakları projesi kapsamında yer alan kooperatife ait bir kısım konakların taşınmazların seramik, fayans, granit imalatlarının yapılmasını, 24/04/2012 tarihinde imzalanan sözleşme ile … İli, … İlçesi, … Köyü, … Konakları projesi kapsamında yer alan kooperatife ait bir kısım inşa edilecek konakların betonarme karkas ve bims blok duvar imalatlarının yapılması konusunda sözleşme imzaladıklarını, müvekkili şirketin sözleşmeler gereği edimlerini süresinde yerine getirdiği ve imalat bedellerinin aldığı, bu konuda herhangi bir ihtilaf olmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin 5. Maddesinde sözleşme bedeline dahil olan giderlerin düzenlendiğini, bu maddeye göre taahhüdün yerine getirilmesine ilişkin ulaşım, vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahil olacağının, katma değer vergisi sözleşme bedeline dahil olmayıp 3065 Sayılı Yasaya göre %1 oranında hakkedişlerde ki yüklenici net alacağına ilave edilerek ödenir hükmünün yer aldığını, dolayısıyla eksik KDV’den davalı kooperatifin sorumlu olduğunu, KDV alacağından kaynaklanan 18 adet faturanın tahsili için davalı kooperatif aleyhine İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2018/11445 takip sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe itiraz edildiğini ve takibin durdurulmasına karar verildiğini ileri sürerek, sonuç olarak; İzmir 19. İcra Müdürlüğünün 2018/11445 takip sayılı dosyasına haksız olarak yapılan itirazın iptali ile icra takibinin devamına, haksız yere borcunu inkar eden davalı borçlunun %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ile cezalandırılmasına, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; müvekkilinin kooperatif olduğunu birlikte iş gayesi ile bir arada olan insanların konut edinmek için kooperatife ortak olduklarını, aradan geçen beş yılın sonunda hiçbir hukuki neden olmaksızın Kdv fark faturası alacağından dolayı açılan davanın kooperatif aleyhine bir karar verilmesi halinde ortakların ve kooperatifin ileride telafisi imkansız zararlar içerisine girebileceğini, davacının Kdv iadesi alamamasının müvekkili kooperatif yönünden bir bağlayıcılığının olmadığını, kusur izafe edilecek bir durumun da bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 01.07.2020 tarih ve 2020/46 Esas, 2020/367 Karar sayılı kararında özetle; “…Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 21/12/2009, 14/03/2011, 22/12/2011, 01/11/2012, 05/07/2012 ve 24/04/2012 tarihli sözleşmelerin her birinin 5. maddesinde “… Taahhüdün yerine getirilmesine ilişkin ulaşım, sigorta, vergi, resim ve harç giderleri sözleşme bedeline dahildir. Katma değer vergisi sözleşme bedeline dahil olmayıp, 3065 sayılı Yasaya göre (%1 oranında) hak edişlerdeki yüklenici net alacağına ilave edilerek ödenir…” şeklinde kararlaştırıldığı, hal böyle olunca; taraflar, kendi durum ve şartlarını göz önüne alarak satış sözleşmesinde KDV oranını belirlediği, davacı tarafından takibe konu edilen KDV oranını kalan kısmı yani %17 oranında Kdv fark faturası talep etmesinin imzalanan sözleşmeye uygun olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. Öte yandan davalı taraf cevap dilekçesinde %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminat talebinde bulunmuş ise de; kötüniyet tazminatı, takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Anılan yasa hükmüne göre, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin kötüniyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki, alacaklının icra takibini kötüniyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır. Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklı, kötüniyetli kabul edilir. Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; davacı alacaklının alacağının varlığına taraflar arasında imzalanan sözleşmeye ve fatura alacağına inanarak icra takibine giriştiği, dolayısıyla kötüniyetinin davalı tarafça kanıtlanmadığı anlaşıldığından ayrıca bu hususta hüküm kurmaya gerek görülmeden sonuca gidilmiştir…” şeklindeki gerekçelerle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 27.07.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…Yukarıda açıklanan nedenler ve resen gözetilecek nedenlerle, İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/46 E. – 2020/367 K. Sayılı dosyasından verilen 01/07/2020 tarihli davanın reddine ilişkin kararının ortadan kaldırılarak açıklanan ve itiraz edilen hususlarda yeniden inceleme yapılarak sayın dairece davanın kabulüne karar verilmesini veya yeniden karar verilmek üzere dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine…” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Davacı şirket, davalı konut kooperatifine karşı taşınmazların iç boya ve badana işlerini yapmasına karşılık sözleşmeden kaynaklı KDV alacağı için icra takibine başvurduğu, haksız itiraz ile takibin durduğundan bahisle itirazın iptaline takibin devamını talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, verilen karara karşı davacı avukatı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı vekili dilekçesinde özetle;
Her ne kadar sözleşmede KDV oranı %1 olarak yazılmış ise de, bu yazının kooperatiflerin yasal KDV sorumluluğunun %1 olması nedeniyle yazıldığını, halbuki davalı kooperatifin bireyselleşmeye önceden yapılarak üyelere tapuların dağıtılması nedeniyle KDV oranı %18 olarak idarece belirlenip taraflarından istenildiğinden bahisle kooperatifin sorumlu olduğunu ileri sürerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Dava, şirketler arasındaki inşaat yapım sözleşmesi kapsamında eser sözleşmesinden kaynaklı itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında yapılan yazılı sözleşmenin 5. maddesine göre katma değer vergisi sözleşme bedeline dahil olmayıp, %1 oranında hak edişlerdeki yüklenici net alacağına ilave edilerek ödenir şeklinde kararlaştırdıkları, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre götürü usuldeki eser sözleşmesinde KDV ile ilgili açıkça bir anlaşma yoksa KDV’nin dahil olduğu ayrıca ve açıkça bir anlaşma varsa onun geçerli olacağı, sözleşmenin serbestliği ve sözleşmeye bağlılık ilkesi gereğince tarafların sözleşmede KDV oranını belirlediği, davacı tarafından takibe konu edilen KDV oranının kalan kısmının KDV fark faturası olarak talep etmesinin imzalanan sözleşmeye uygun olmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu, ayrıca her iki tarafın da şirket olması nedeniyle tacir olduklarından, tacirlerin de sözleşmeyi imzalamadan önce basiretli bir tacir gibi davranması gerektiği kabul edildiğinden, imzaladığı sözleşmedeki KDV oranıyla bağlı olduğundan mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.07.2020 tarih ve 2020/46 Esas, 2020/367 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 125,50 TL harç bedelinin davacıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 23.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.