Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1897 E. 2022/40 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1897
KARAR NO : 2022/40

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/1426
KARAR NO : 2018/785
DAVA TARİHİ : 12/12/2017
KARAR TARİHİ : 14/09/2018
EK KARAR TARİHİ : 28/05/2019
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 12.01.2022
KARAR YAZ. TARİHİ : 12.01.2022

İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2019 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar sayılı ek kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

İSTEM:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin alacaklı olduğu İzmir 19. İcra Dairesinin 2016/10239 esas sayılı dosyasına borçlu tarafından itiraz edildiğini, davalının müteahit olup dava dışı 3 kişi …ya satışını yaptığı taşınmaz için bir takım imalatlar yapmayı, … karşı üstlendiğini, üstlendiği bu işlerin yapımı için müvekkili ile telefon görüşmeleri ile toplam fiyatınh 30.000 TL + KDV olacağı şeklinde anlaştıklarını, bu miktarın 5.000 TL sini peşin 5.000 TL sini iş tesliminde kalanındı 4 eşit çek ile ödeme yapılacağını belirttiğini, müvekkilinin bu iş nedeni ile üzerine aldığı tüm yükümlülükleri eksiksiz yerine getirmiş olmasına rağmen davalının hiçbir ödeme yapmadığını bu nedenle müvekkilinin mağdur olduğunu ve davalı aleyhine icra takibinde bulunduğunu, davalının takibe kötü niyetle itiraz ettiğini bildirerek davalının alacağın tahsilini önlemek ve geciktirmek amacıyla yaptığı itirazının iptali ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın 1 yıllık süre içinde açılmadığını bu nedenle zaman aşımı itirazında bulunduklarını davacı ile müvekkili arasında imzalanmış bir sözleşme bulunmadığını, davacının talebinin sebepsiz zenginleşmeye yönelik ise sebepsiz davası açmak için öngörülen 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, esasa ilişkin olarak ise müvekkilinin davacının yaptığı işlere ilişkin bir talebinin olmadığını, talebin müvekkilinin oğlu aynı zamanda … nin yetkilisi … tarafından yapıldığını, müvekkilinin müteahhit olmadığını, belirtilen inşaatların müteahhitlerinin … olduğunu, davacının yaptığını iddia ettiği imalatların anılı şirkete ait inşaatlar için yapıldığını, müvekkili ile davalı arasında herhangi bir sözleşme olmayıp inşaatların malikinin de müvekkilinin olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesinin 14.09.2018 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar sayılı kararında özetle; ”…Dosyaya Çeşme Vergi Dairesinden gelen 26/12/2017 tarihli yazı cevabında davacının Çeşme adresinde 07/06/2013 tarihi itibariyle gerçek usulde işletme defterine tabi olarak gayri menkul acentesi ve dekoratif malzemenin, bezelerin ve süslemelerin montajı ve inşaatlardaki diğer tamamlayıcı işlerin yapılması faaliyetine başladığı ve faaliyetinin devam ettiği bildirilmiş, 20/06/2018 tarihli yazı cevabında ise gayri safi hasılasına ilişkin gelir vergisi beyannamesi gönderilmiştir.
Davalı yönünden İstanbul Vergi Dairesi, Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğünden gelen 16/08/2018 tarihli yazı cevabında davalının bilanço esasına tabi olarak defter tuttuğu, metal işleme makinelerinin ve takım tezgahlarının bakım ve onarımı faaliyetinde olduğu ve gayri safi iş hasılası bildirilmiştir.
Vergi Usul Kanununa göre birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutanlar ve gayri safi hasılası 90.000,00 TL’yi aşan esnafların tacir sayılacağı belirlenmiştir.
Dosyaya davacı yönünden gelen Çeşme Vergi Dairesi Müdürlüğünün yazı cevapları kapsamında davacının tacir olmadığı, davanın TTK 4.madde kapsamında ticari dava olmadığı, davaya bakma görevinin bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemelerine ait olduğu, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece her aşamada incelenmesi gerektiğinden ve dava şartı niteliğinde olduğundan mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine” dair karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine Dairemizin 20.03.2019 tarih ve 2019/640 Esas, 2019/303 Karar sayılı kararında özetle; ”…Dava, TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan icra takibine itiraz nedeniyle, İİK’nın 67. Maddesi gereğince açılan itirazın iptali isteğine ilişkindir.
Davacı yüklenici (taşeron), davalı ile kurulan eser sözleşmesi ilişkisi gereğince yüklendiği edimleri yerine getirdiğini, toplam iş bedelinin 30.000,00TL+ KDV olduğunu, davalının yapılan iş karşılığı hiçbir ödeme yapmadığını, ödeme yapılmaması nedeniyle icra takibi yapıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece davanın, Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca mutlak ve nispi ticari dava mahiyetinde bulunmadığından, davayı görmeye Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek, görev dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 12/12/2017 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nunda veya diğer kanunlarda, o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 Sayılı Kanununun 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması, Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde, Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı, dilekçesinde dayandığı hukuki sebeplere göre taşeron, davalı ise iş sahibidir. Dosyaya gelen kayıtlara göre davacının işletme esasına göre defter tuttuğu ve gayri safi hasılasının 90.000,00 TL’yi aşmadığı sabit olup tacir sıfatına sahip olmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı tacir sıfatını taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1 maddesi hükmünce, davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
6100 sayılı HMK’nın 1/(1) maddesinde “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” hükmü düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/(1)-c maddesine göre, görev hususu dava şartlarından olup, aynı kanunun, 115. maddesine göre, dava şartlarının mevcut olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılması ve gözetilmesi gerekmektedir.
Mahkemece de, aynı gerekçelerle Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığı belirtilerek, davanın görev dava şartı yokluğu nedeniyle, usulden reddine karar verilmiş olmasında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından, davalı avukatının istinaf sebepleri yerinde görülmemiş ve istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine” dair karar verilmiştir.
Dairemiz kararından sonra ilk derece mahkemesinin 14.09.2018 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar sayılı ek kararında özetle; ”…Mahkememizin 14/09/2018 tarih, 2017/ 1426 esas ve 2018/785 karar sayılı ilamı ile Mahkememizin görevsizliğine ve dosyamızın İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, kararın davalı vekilince 28/12/2018 tarihinde istinaf edildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesinin 20/03/2019 tarih 2019/640 esas 2019/393 karar sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, kararın davalı vekiline 30/04/2019, davacı vekiline 30/04/2019 tarihinde e-tebligat yolu ile tebliğ edildiği görülmüştür.
…20.maddesi gereği iki hafta içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için dilekçe verilmediği anlaşıldığından, davanın açılmamış sayılmasına” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN:
Davalı vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 12.11.2021 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ”…1-Sayın Yerel Mahkemece davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar ilgili karara karşı yapılan istinaf başvurusu İzmir Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile reddedilmiştir.
2-İlgili ret kararından sonra “dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmediğinden” 28.05.2019 tarihli ek karar ile “davanın açılmamış sayılmasına” karar veilmiş; ancak lehimize vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
3-AAÜT’nin “Görevsizlik, yetkisizlik, dava ön şartlarının yokluğu veya husumet nedeniyle davanın reddinde, davanın nakli ve açılmamış sayılmasında ücret” başlıklı 7.maddesi “Ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar davanın nakli, davanın açılmamış sayılması, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi durumunda bu Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumunda tamamına hükmolunur.” hükmünü düzenlemektedir.
4-Yargıtay yerleşik içtihatları ve güncel bir kararı olan Yargıtay 14.HD. 2021/1507 E. 2021/3548 K. Sayılı ilamında da bu hususu açıkça ortaya koymuştur.
“mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği halde yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan davalı Hazine lehine karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiş ve bu husus kararın bozulmasını gerektirmiş…” Yargıtay 14.HD. 21/1507 E. 21/3548 K.
5-İşbu sebeplerle; İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1426 E. 2018/785 K. Sayılı dosyasında verilen 29.05.2019 tarihli ek kararına karşı istinaf dilekçesi sunma zorunluluğumuz ortaya çıkmıştır.
Arz ve izah edilen ve re’sen gözetilecek sebepler dolayısıyla;
1.İstinaf Başvurumuzun kabulü ile İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1426 E., 2018/785 K. Sayılı 28.05.2019 Tarihli Ek Kararının kaldırılmasına,
2.Lehimize Vekalet Ücretine hükmedilmesine,
3.Tüm Yargılama Giderleri İle Vekalet Ücretinin Davacı Taraf Üzerinde Bırakılmasına” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesi görevsizlik kararı vermiş, anılan kararın davalı tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 20.03.2019 tarih ve 2019/640 Esas, 2019/393 Karar numaralı ilamı ile, davalı istinafının HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, bunun üzerine ilk derece mahkemesi tarafından 28.05.2019 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar numarası ile ek karar verilmek suretiyle HMK’nın 20.maddesi gereğince 2 hafta içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için dilekçe verilmediği anlaşıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, anılan kararı davalı vekilinin davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine rağmen kendileri lehine vekalet ücreti verilmediğinden bahisle ek kararı istinaf ettiği görülmüştür.
Her ne kadar ilk derece mahkemesi 28.05.2019 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar numaralı ek kararı ile davanın açılmamış sayılmasına karar vermiş ise de, ek kararda davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmış olmakla, bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir.
HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesinde, “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında…” duruşma yapılmadan karar verileceği hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı avukatının istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi ek kararının, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2. maddesi gereğince kaldırılarak, esas hakkında yeniden karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı avukatının istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile,
2-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.05.2019 tarih ve 2017/1426 Esas, 2018/785 Karar sayılı ek kararının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-HMK.’nin 20 maddesi uyarınca 15/05/2019 tarihi itibariyle DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
4-Alınan 427,55 TL harçtan, alınması gereken 80,70 TL’nin mahsubu ile fazla alınan 346,85 TL’nin talebi halinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olmakla, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap edilen 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davalı avukatının istinaf isteminin kabulüne karar verildiğinden, davalı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının, talebi halinde yatıran davalıya geri verilmesine,
8-Davalı tarafından yatırılan 162,10TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak, davalıya verilmesine,
9-HMK’nın 333/(1).maddesi gereğince, artan gider avansının davacılara iadesine, artan delil avansının davalıya iadesine,
10-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-a. maddesi gereğince, kesin olmak üzere 12.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.