Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1825 E. 2021/1695 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1825
KARAR NO : 2021/1695

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MUĞLA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/495
KARAR NO : 2021/273
DAVA TARİHİ : 08/04/2021
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
DAVA : İpoteğin Fekki (Eser Sözleşmesine Dayanan)
KARAR TARİHİ : 24.12.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 24.12.2021

Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.10.2021 tarih ve 2021/495 Esas, 2021/273 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.

İSTEM: Davacı avukatı tarafından Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi’ne sunmuş olduğu 08.04.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket ile arsa sahibi … Şti arasında Bodrum 10. Noterliği’nin 14/02/2018 tarih 00619 yevmiye numaralı taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin imzalandığını, anılan sözleşme sonrasında bir kısım tadilat işlerinin tamamlanması konusunda tarafların ek bir anlaşma yaptıklarını, ek anlaşma doğrultusunda tadilatın süresinde bitirilmemesi halinde doğabilecek zararları karşılamak amacıyla müvekkilin dava konusu taşınmaz üzerindeki hissesi üzerine davalı lehine ipotek tesis edilmesini kararlaştırdıklarını, müvekkil şirket tarafından tadilat anlaşması doğrultusunda tüm işlerin eksiksiz ve süresinde bitirildiğini, taşınmazların davalı tarafa tesliminin yapıldığını, tesliminin süresinde eksiksiz ve tamamlandığına ilişkin davalı tarafça imzalanmış teslim tutanaklarının dava dilekçesi ekinde sunduklarını, ipotek ile teminat altına alınan tüm işlerin eksiksiz ve süresinde tamamlanmasına rağmen davalı tarafça ipoteğin kaldırılması taleplerinin haksız ve kötü niyetli olarak kabul edilmediğini ve işbu davanın açılmasına sebebiyet verildiğini, taraflar arasında düzenlenen ipotek talepnamesine aykırı olacak şekilde tapu müdürlüğü tarafından sehven dava konusu ipoteğin fekki bildirilinceye kadar ibaresi ile tapu kaydına şerh edildiğinin anlaşıldığını, mahkemece taraf iradeleri ve ipotek talepnamesi doğrultusunda ipoteğin süreli olduğu ve sürenin de dolduğu hususlarının birlikte değerlendirilerek ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, davalı tarafça haksız ve kötü niyetli olarak ipoteğin fekkine yanaşılmaması nedeniyle davacı müvekkil şirketin zarara uğradığını, uğramaya devam ettiğini, müvekkil şirket adına ipoteğin kaldırılması amacıyla Bodrum Tapu Müdürlüğü’ne başvuruda bulunulduğunu ancak başvurunun reddedildiğini, Bodrum Tapu Müdürlüğü tarafından verilen red cevabında, yapılan başvuru sırasında sunulan ipotek talepnamesinde ipotek süresinin üç ay müddetli yazıldığı görülse de 14/07/2020 tarih ve 15333 yevmiye numaralı resmi senette bahsi geçen ipoteğin FBK süreli olarak tesis edilmesi şeklinde ipoteğin düzenlendiği, açıklanan nedenlerle de ipoteğin fekki talebinin kabul edilmediğinin taraflarına bildirildiğini, ancak verilen ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflarca ipotek süresinin 3 ay olarak belirtilmiş olduğunu, sürenin bitiminde ipoteğin sona ereceğini ve ipoteğin süreli olarak tesis edilmesi yönünde taraf iradelerinin açık olduğunu, ancak sunulan ipotek talepnamesi ve taraf iradelerine aykırı olacak şekilde 14/07/2020 tarih ve 1533 yevmiye numaralı resmi senette ipotek süresinin tapu memurunun hatasından kaynaklı olarak FBK süreli olarak gösterildiğini, ipotek talepnamesi ve resmi senet arasında açık bir çelişki yaratıldığını, resmi senedin imzası anında taraflara gerekli uyarılarda bulunulmadığını, müvekkil şirket yetkilisinin resmi senedin ipotek talepnamesine uygun olarak düzenlendiği düşüncesi ile yanılgıya düşerek resmi senede imza attığını, müvekkilinin maddi zararının katlanarak artmasına neden olan haksız ve yasaya aykırı ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, taraflar arasında düzenlenen taşınmazı rehinine ilişkin sözleşme gereği müvekkil şirketin üzerine düşen tüm edimlerini eksiksiz ve süresinde yerine getirdiğini, davalı tarafça da bu hususun teslim tutanakları ile kabul edildiğini, açıklanan nedenlerle davalı tarafça haksız ve kötüniyetli olarak devam ettirilen taşınmaz rehinin kaldırılmasının gerektiğini, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin devam ettiğini, ipoteğin kaldırılması amacıyla yapılan görüşmelere olumsuz cevap verildiğini, öğrendikleri kadarıyla haksız ve dayanaksız ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapma hazırlığına başladıklarını, icra takibine başlanılması halinde müvekkilinin telafisi imkansız zararlar ile karşı karşıya geleceğini, işbu davanın da konusuz kalacağını, davanın konusuz kalmaması amacıyla HMK. 389 ve devamı maddeleri uyarınca davaya bu aşamada ispat ettikleri ve ispata yönelik yazılı delillerini de sundukları hususlarında dikkate alınarak öncelikle teminatsız olarak dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılmasının önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, mahkeme aksi kanaatte ise uygun görülecek teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, açıklanan nedenlerle ve süresi dolan haksız ve kötü niyetli olarak davalı tarafça kaldırılmayan dava konusu ipotek nedeniyle uğradıkları zararlara ilişkin her türlü talep ve dava haklarının saklı kalması kaydıyla mahkemece öncelikle teminat koşulu aranmaksızın aksi kanaatte olunması halinde uygun görülecek teminat karşılığında dava konusu ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle icra takibine başlanılmasının engellenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulü ile müvekkil şirket adına kayıtıl … İli, … İlçesi, …. Mah. … ada … parsel … Blok Bodrum+zemin/1 numaralı dubleks mesken niteliğindeki bağımsız bölüm üzerindeki hissesi üzerinde bulunan ipotek alacaklısı …. Şti. Olarak tesis edilen 14/07/2020 tarihli 800.000,00-TL bedelli 14/10/2020 vade tarihli süreli ipoteğin fekkine karar verilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

YANIT: Davalı avukatı tarafından Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne verilen dava dilekçesine yanıt dilekçesinde özetle; Dilekçelerinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere, Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2021/258 Esas sayılı dosyasının HMK m. 165/1gereğince “bekletici mesele” yapılmasına, aksi takdirde taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ve teknik şartname dikkate alınarak, ipoteğin teminat altına aldığı eksik imalatların ikmal edilip edilmediğinin tespiti ile haksız açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 07.10.2021 tarih ve 2021/495 Esas, 2021/273 Karar sayılı kararında özetle; ”…6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olduğu, 6100 sayılı HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılacağının belirtildiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK.nun 114/1-c maddesi delaletiyle, 6100 sayılı HMK.nun 115/2 maddesi gereğince davanın dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine ve mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı HMK’nun 21/1-c maddesi gereğince görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) Mahkemesi olduğunun tespitine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 26.10.2021 tarihli istinaf kanun yolu başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen görevsizlik kararının, HMK’nun göreve ilişkin hükümleri uyarınca usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemenin görevsizlik kararı ile, Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) 2021/172 Esas, 2021/518 Karar sayılı devir/gönderme kararı birlikte değerlendirildiğinde, mahkemeler arasında fiilen görev uyuşmazlığı çıkmış olduğu açık olduğundan, dosyanın sürüncemede kalmamasını teminen görev hususundaki uyuşmazlığın çözümü için istinaf yoluna başvurma zorunluluğu doğduğunu, bu nedenlerle, istinaf başvurularının kabulü ile, Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/495 Esas, 2021/273 Karar sayılı 07/10/2021 tarihli görevsizlik kararın kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1’inci maddesi mahkemelerin görevinin ancak yasa ile belirlenebileceğini ve göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu açıkça ifade etmiştir. Kesin yetki halleri de bu çerçevede değerlendirilir.
Bu yasal düzenlemeye paralel olarak görev ve kesin yetki halleri dava şartları arasında sayılmıştır (HMK m.114/1-c ve ç). Bir diğer ifade ile görev ve kesin yetkiye ilişkin koşullar yerine getirilmeden bir davanın esasına girilemez ve bu noktadaki eksiklik, istinaf ve temyiz de dahil olmak üzere yargılamanın her aşamasında dikkate alınır.
Nitekim Anayasa’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlıklı 37’nci maddesinde “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” denilerek görev ve kesin yetki kurallarının gücü, tabii hakim ilkesi olarak ifade edilen evrensel bir ilkenin anayasa hükmü haline getirilmesi suretiyle ortaya konmuştur. Bu bağlamda belirtilmelidir ki, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan yasalar aracılığıyla görevi, yetkisi ve işleyişi (yani izleyeceği yargılama usulü) belirlenmiş olan mahkemenin hakimine tabii hakim, bunu öngören ilkeye de tabii hakim ilkesi denir (Tanrıver, S.: Tabii Hakim İlkesi ve Medeni Yargı, TBB Dergisi, 2013, S.104, s.12; Bilge, N.: Son Anayasa Değişikliğine Göre Tabii Hakim ve Savcı Teminatı, Prof. Dr. Hüseyin Cahit Oğuzoğlu’na Armağan, Ankara 1972, s.574).
Dava açmanın maddi hukuk ve yargılama hukuku bakımından birtakım sonuçları vardır. Dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesidir (perpetuatio fori). Bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemez. Bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğmasıdır. Nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderemezler; bunlara bakıp sonuçlandırmak zorundadırlar.
Söz gelimi 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun
‘da bu devri sağlamak için özel olarak geçici 1 ve 2’nci maddeler va’zedilmişken, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Geçiş hükümleri” başlıklı Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasında “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder” düzenlemesi yapılmıştır.
Görev (ve kesin yetki) konusundaki genel ilkelere ilişkin kısa açıklamadan sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yargı çevresi belirlemesine ilişkin 07.07.2021 gün ve 608 sayılı kararının hukuki mahiyeti konusuna da değinmek gerekir. 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 4/1-a ve 7/2-f düzenlemelerine göre Adalet Bakanlığının bir mahkemenin kaldırılması veya yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak, Kurul genel kurulunun görevleri arasındadır.
Ancak yargı çevresi bir mahkemenin hangi coğrafi alandaki davalara bakacağıyla ilgili olup, bir görev kuralı niteliğinde değildir. Bu karar ancak bundan sonra o yerde görülecek davaların yargılamasını yapacak mahkemeyi belirlemek maksatlıdır. Kaldı ki, görevin ve kesin yetkinin sadece yasa ile belirleneceğine ilişkin yukarıdaki yasal düzenlemeler dikkate alındığında, bir Kurul kararı ile yapılan yargı çevresi belirlenmesi işinin yasa düzeyinde sayılamayacağı da ortadadır.
Nitekim kurul kararı 07.07.2021 günü alınmış, ancak aynı kararda ‘iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına’ denilmekle, yürürlük tarihi 01.09.2021 olarak belirlenmiştir. Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı, sadece bu kararın yürürlük tarihinden sonra açılacak davaları ilgilendirir. Aksi fikrin kabulü halinde Kurul’un tabii hakim ilkesini çiğneyerek derdest davaları dilediği mahkemede inceletme yetkisinin bulunduğu yolunda, Anayasa’ya aykırı bir sonuca varılmış olacaktır.
Ortada geçiş hükmü niteliğinde bir yasal düzenleme olmaksızın, sırf Kurul’un yargı çevresi belirlemeye ilişkin kararı ile tabii hakim güvencesini garanti eden Anayasa hükmü çiğnenerek derdest dosyaların görevsizlik, yetkisizlik ya da bunlara ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddi benzeri bir kararla başka mahkemeye gönderilmesi düşünülemez.
ULAŞILAN KANAAT;
Yukarıda yapılan tüm yasal düzenlemeler ve açıklamalar çerçevesinde; ticari dava niteliğindeki davanın Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı kapsamında kaldığı uyuşmazlık konusu olmamakla birlikte, ilke kararının yürürlüğü tarihinden önce açılmış olan iş bu Ticari davada Anayasal Hak olan Doğal hakimlik gereğince uygulanabilmesi için bu belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli olmadığı; Ayrıca sözü edilen belirlemenin, yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce yapılmış olması da gerektiği; Bu nedenle, doğal hâkim ilkesinin bünyesinde, “kanuniliğin” yanı sıra “önceden belirlenmiş” olmaya da yer verildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararının taraflar arasındaki uyuşmazlığın gerçekleşmesi tarihinden önce açılmış olan bu ticari davada doğal hakimlik ilkesi gereğince uygulama yeri olmadığı, yine Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ilgili kararında da açıkça iş bu kararın 01.09.2021 tarihinden itibaren uygulanmasına denilmek suretiyle bu tarihten önce açılmış ticari davaların bu belirleme kapsamı dışında tutulduğu ve ilgili kararda doğal hakimlik ilkesinin gözetildiği de açık olduğu, dava açmanın yargılama hukukuna ilişkin en önemli sonuçlarından biri davanın açılması anında görevli ve yetkili olan mahkemenin artık sabit hale gelmesi olduğu, bu ilkeye göre sonradan ortaya çıkan değişiklikler görevi ve yetkiyi etkilemeyeceği, bu çerçevede ortaya çıkan ikinci önemli sonuç da mahkemenin davayı inceleme zorunluluğunun doğması olduğu, nitekim yasa değişikliklerinde dahi ayrı ve açık bir geçiş hükmü yoksa mahkemeler görevsizlik kararı vererek ellerinde derdest bulunan dosyaları yeni kurulan mahkemeye gönderilemeyeceği, yerel mahkemenin kararına dayanak Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu kararında yargı çevresinin belirlenmesine ilişkin kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verildiği, HSK kararında görülmekte olan davaların devri ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı, söz konusu genel kurul kararının görülmekte olan davaların da devredilmesi gerektiği şeklinde yorumlanarak kapsamının genişletilemeyeceği, bu haliyle 01/09/2021 tarihinden önce açılan eldeki davada görevli ve yetkili mahkemenin Bodrum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olduğu anlaşıldığından, mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Muğla Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.10.2021 tarih ve 2021/495 Esas, 2021/273 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu ara karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcı, peşin harç ile karşılandığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile, istinaf kanun yolu yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-a maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 24.12.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.