Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1521 E. 2021/1447 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO: 2021/1521
KARAR NO: 2021/1447

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/354
KARAR NO : 2021/678
DAVA TARİHİ : 25.05.2021
KARAR TARİHİ : 28.09.2021
DAVA : 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 16.11.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 18.11.2021

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.09.2021 tarih ve 2021/354 Esas, 2021/678 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 25.05.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile karşı taraf …’ın “beton parlatma parlatma hizmeti/işçiliği” konusunda anlaşıldığı, beton parlatma hizmetinin yapılacağı taşınmazın, … … Mahallesi … Sokak No: … …/… adresinde olup beton parlatma işleminin yapılacağı yüzeyin 5.100 m2 olduğu, taraflarınca işbu hizmet karşılığında davalı tarafa muhtemil tarihlerde toplamda 92.386 TL tutarın ifa edildiği, beton parlatma hizmetinin karşı taraf … tarafından gereği gibi ifa edilmediği, şöyleki yüzey aşınma direncini arttıran yüzey sertleştirici lityum silikat isimli kimyasal maddenin sözleşme konusu beton parlatma işçiliğinde 250 gram kullanılması gerekirken 25 gram kullanıldığı, yine beton yüzeyin alt tarafının boş bırakıldığı, betonun içindeki gözeneklerin doldurulmadığı, betonun geçirimsizleşmesinin sağlanmadığı, işbu beton yüzeyde delikler ve çatlaklar bulunmakta olup beton yüzeyin boşluksuz bir yapıya da sahip olmadığı, yine parlatma yapılan yüzeyde seviye farkı mevcut olup bu seviye farklarının test edilmediği, 5.100 m2 alanda işlem görmemiş alanlar mevcut olduğu, ezcümle beton parlatma işleminde söz konusu ayıpların kullanım amacı bakımından beton yüzeyin değerini ve beton yüzeyden beklenen faydaları ortadan kaldıran nitelikte olduğu, davalı tarafından bu iş için müvekkiline toplamda 218.890,00 TL tutarlı GIB2021000000005 numaralı fatura düzenlendiği, bu faturadan kaynaklı davalının talep ettiği miktarın kısmi ödemelerden sonra 184.890,00 TL tutarlı olduğu, bu faturanın müvekkili şirkete 20/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, belirtilerek yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle; öncelikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile İİK m. 72/3 gereğince takip dosyası kapak hesabı olan 224.762,96 TL tutarı ve ayrıca fatura alacağı olan 184.890,00 TL tutarının %15 oranındaki nakip 27.733,50 TL tutarının Mahkeme yahut icra dairesi veznesine depo edilerek Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2021/923 Esas sayılı icra takibinin durdurulmasına, icra dosyasına ödenen bedelin alacaklıya ödenmemesine ve icra dosyasında bulunan hacizlerin kaldırılmasına, bu hususta ara karar kurulmasına ve İcra Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, davanın kabulü ile takip konusu yapılan (184.890,00 TL) tutarında 12/04/2021 tarihli faturadan dolayı başlatılan Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2021/923 Esas sayılı icra takip dosyasına ve faturaya müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, davalının faturaya süresi içinde itiraz edilmesine ve iş yapılmamasına rağmen icra takibi başlatmasında haksız ve kötüniyetli olduğundan müvekkili lehine %20 tazminatın davalıdan tahsiline, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesinin talep edilmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 16.07.2021 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin beton onarım/parlatma işi yapan esnaf olduğu, herhangi bir ticari kaydının bulunmadığı, iş bu menfi tespit davasının da mutlak ticari davalardan olmadığı, bir tarafın tacir bir tarafın esnaf olduğu bu davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğu, davanın görevsizlik yönünden usulden reddine karar verilmesinin gerektiği, TTK. madde 5/A kapsamında olan menfi tespit davalarında dava şartı olarak arabuluculuğa başvurma zorunluluğu olduğu, ancak işbu davanın arabuluculuğa başvurulmadan doğrudan açıldığı, davanın öncelikle görev yönünden reddi gerekse de yetki yönünden de davalı müvekkilinin yerleşim yeri adresinin Denizli olması nedeniyle yetkili mahkeme Denizli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan yetkisizlik sebebiyle davanın reddinin gerektiği, davacının kısmi olarak 10.000.00 TL üzerinden belirtilerek menfi tespit davasını açtığı, HMK 109. maddesinin ikinci fıkrasında; talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya bunun için belirli ise kısmi dava açılamayacağının belirtildiği, davaya konu icra takibinin belirli bir alacak üzerinden 184.900,00 TL. üzerinden taraflarınca açılmış olduğundan işbu davanın kısmi dava olarak açılmasının usule aykırı olduğu, davacı tarafın ilk olarak Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/183 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açtığı, bu davada görevsizlik kararı verilince görevsizlik kararının kesinleşmesini beklemeden aynı gün İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/354 esas sayılı davasını açtığı, tarafları konusu müddeabihlerinin ve dava sebeplerinin aynı olan dava görülürken aynı davanın iki kere açıldığı, dava konusu beton parlatma işleminin eksiksiz ve kusursuz olarak davalıya teslim edildiği, davalı müvekkili ile davacı şirketin 5300 m2 yerin “beton parlatma işlemi” için m2’si 35 TL + KDV üzerinden olmak üzere toplamda 218.890,00 TL fiyatta anlaştıkları, bu 35 TL + KDV birim fiyatı üzerinden beton parlatma işlemi yapıldığının davalının da kabulünde olduğu, beton parlatma işleminin yapıldığı toplam yüzeyin iddia edildiği gibi 5100 m2 değil 5300 m2 olduğu, davacı şirketin, müvekkiline yalnızca 23/02/2021 tarihinde 30.000,00 TL ile 24/03/2021 tarihinde 4.000,00 TL olmak üzere toplamda 34.000,00 TL ödeme yaptığı, başkaca bir ödeme yapmadığı, davacının, müvekkiline toplamda 92.836,00 TL ödeme yaptığını iddia etse de bu iddiasının gerçek dışı olduğu, davalı müvekkilinin yaklaşık 2 ay boyunca davacı şirketin iş yerinin beton parlatma işlemi için çalıştığı, işi kusursuz ve sorunsuz olarak teslim edildiğinde davalı müvekkilinin kalan bakiye 184.890,00 TL’yi davacı şirketten istediği, davacının ödeme yapacağını söyleyerek müvekkilini oyaladığı, davalı müvekkilinin bunun üzerine 12/04/2021 tarihli GİB2021000000005 fatura numaralı 218.890,00 TL faturaya tanzim ederek davalıya gönderdiği, davacı şirketin geçen süreye rağmen ödeme yapmayınca davalı müvekkilinin Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2021/923 Esas sayılı dosyası ile bakiye kalan 184.890,00 TL için icra takibi başlattığı, başlatılan takibin 09/05/2021 tarihinde borçluya tebliğ edildiği ve 16/05/2021 tarihinde takibin kesinleştiği, davacının gerek Kayseri 13. Noterliği’nin 22/04/2021 tarihli ihtarnamesinde gerekse dava dilekçesindeki beyanlarından dava konusu işlemi yaptırdığını ikrar ettiği, davacı şirketin fabrikasındaki beton yüzeyin davalı müvekkilinin beton parlatma işlemi ile mükemmel düzeyde parlak ve pürüzsüz beton haline geldiği, davacının fabrikasındaki toz haline gelen kullanılmayacak bazı yüzeylerini (tamamını değil) kırdığı ve yeniden beton döktürdüğü, buralara dökülen beton işinin müvekkiline ait olmadığı, davacının ayıp iddialarını ispatla yükümlü olduğu, davacının eski, yıkık dökük deyim yerindeyse harabe halde bulunan fabrikasını kusursuz parlaklıkta ışıl ışıl bir şekilde teslim ettiği, davacının teşekkür etmesini beklerken para ödememek için böyle iddialarda bulunduğu belirtilerek açıklanan nedenlerle borçlu davacının açmış olduğu menfi tespit davasının reddine, takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesinin talep edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 28.09.2021 tarih ve 2021/354 Esas, 2021/678 Karar sayılı kararında özetle; “…Her ne kadar davaya konu uyuşmazlık yukarıda belirtildiği şekilde tespit edilmiş ise de öncelikle dava şartları bakımından iş bu dosyanın incelenmesi gerektiği kanaatine varılmış, bu kapsamda yapılan inceleme neticesinde; davacı tarafça her ne kadar yukarıda belirtilen iddialar doğrultusunda iş bu menfi tespit davası açılmış ise de Kemalpaşa icra Müdürlüğü’nün 2021/923 E. Sayılı icra dosyası alacaklısı ve Mahkememiz davalısının dosyaya kazandırılan müzekkere cevaplarına göre ticaret sicil nezdinde tacir kaydının olmadığı, vergi dairesinden gelen yazı cevabına göre ise işletme defteri tutmasına rağmen 2021 yılı gelir gider tablosuna göre belirlenen sınırın üzerinde gelir elde etmediği anlaşıldığından davalının iş bu uyuşmazlık yönünden tacir olmadığı kanaatine varılmıştır. ..
Sonuç olarak dava konusu uyuşmazlığın da nispi bir ticari davaya vücut vermediği ve ayrıca mutlak ticari davalardan da olmadığı kanaati ile açılı davanın görevsizlik nedeni ile 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine…” şeklindeki gerekçe ile görev yönünden usulden red kararı verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 28.09.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “….1. Tarafımızca Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nün 2021/923 Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan takipten kaynaklı müvekkil şirketin borçlu olmadığının tespiti ve davalının icra takibi başlatılmasında haksız ve kötü niyetli olması nedeniyle tazminat talebiyle Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılmıştır.
2. Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda görevsizlik kararı tesis edilmiştir. Nitekim Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2021/183 Esas ve 2021/198 Karar Sayılı Karar’ına göre; “Mahkememizin 2021/183 Esas 2021/198 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde, davacı şirket vekili tarafından davalı … aleyhine menfi tespit davası açıldığı, mahkememizin 23/05/2021 tarihli kararı ile davanın görev yönünden usulden reddine kararı verildiği, kararın 03/07/2021 tarihi itibariyle kesinleştiği anlaşılmıştır. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı şirket vekili tarafından davalı … aleyhine açılan menfi tespit davasında; mahkememizin 23/05/2021 tarihli kararı ile davanın görev yönünden usulden reddine kararı verildiği, kararın 03/07/2021 tarihinde kesinleştiği, kesinleşme tarihinden itibaren taraflar tarafından dosyanın görevli İzmir Nöb. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi talepli dilekçesi yasal süresi içerisinde sunulmadığı anlaşılmış olmakla, HMK’nun 20/1 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde karar verilmiştir (Gerekçeli Karar Dosya İçerisinde Mevcuttur).
3. İşbu görevsizlik kararı taraflara tebliğ edilmiştir. Gerekçeli kararın tebliğden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmamıştır. Yine kararın kesinleşmesinden itibaren iki haftalık kesin süre içerisinde taraflarca dava dosyasının yetkili ve görevli mahkemeye gönderilmesi talepli dilekçe sunulmamıştır. Bunun üzerine Kemalpaşa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
4. Bunun üzerine tarafımızca İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılmış, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görevsizlik nedeni ile usulden reddine karar verilmiştir. İşbu karar Kanun’a aykırı olup kaldırılması gerekmektedir. Zira dosya kapsamında; müvekkil şirketin tüzel kişiliğe haiz tacir olduğu açıktır. … Vergi Dairesi Başkanlığı- … Vergi Dairesi Müdürlüğünün dosya arasına sunmuş olduğu 31/05/2021 tarihli cevabî yazısı ile davalının işletme defteri tuttuğu belirtilmiştir. İşletme defterine göre kayıtlarını tutan davalının ikinci sınıf tüccar olduğu açıktır.
5. Neticeten tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olduğu izahtan varestedir. İşbu nedenle davanın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. Nitekim Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi konuya ilişkin olarak vermiş olduğu bir kararda; “Dosya kapsamından, davacının tüzel kişiliği olan tacir olduğu, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün cevabî yazısı ile davalının işletme hesabına göre defter tutan ikinci sınıf tacir olduğu belirtildiğinden, tarafların tacir olduğu ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendiren alım satım sözleşmesinden kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın ticaret mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.”
6. Ayrıca İİK 72/3 gereğince, “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.”
7. Yüksek mahkeme de; «davacı-borçlu tarafından takip konusu borcun faiz ve giderleri ile birlikte n a k i t olarak ve bunun %15i kadar teminatında mahkeme veznesine yatırılmasından sonra, borçlunun mallarının haczedilip satılamayacağını, konulmuş olan hacizlerin kaldırılması gerekeceğini» belirtmiştir.
8. Yüksek Mahkeme başka bir kararında; «Borçlunun mevcut hacizlerin kaldırılması ve hacizli mallarının satılmasını önlemek için, takip giderleri ve faizleri ile birlikte borcun tamamını karşılayacak ve her an paraya çevrilebilecek muteber ve kesin banka teminat mektubunu takip dosyasına ibraz ettiğine göre, icra müdürlüğünce teminatın kabul edilerek hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, İİK.‟nun 72/3. maddesindeki „para‟ tabiri dar yorumlanarak istemin reddinin isabetsiz olduğunu» belirtmiştir.
9. Somut olayda davalının ayıplı hizmet gerçekleştirdiği, bu hususun tespit dosyası ile de sabit olduğu, müvekkilin sözleşmeden döndüğü ve ödediği bedelleri geri istediği, müvekkilin faturaya yasal sürede itiraz ettiği sabittir. Ayrıca müvekkil takip dosyası kapak hesabı olan 226.000,00 TL tutarı Kemalpaşa İcra Müdürlüğünün dosyasına ve ayrıca alacağın %15 oranındaki 34.000,00 TL tutarını Mahkeme veznesine ifa etmiştir. İşbu nedenle depo edilen bedelin alacaklıya ödenmemesine ve ihtiyati tedbir kararının devamına karar verilmesini talep etmekteyiz.
1. İstinaf başvurumuzun KABULÜ ile; yerel mahkeme kararının KALDIRILMASINA,
2. Müvekkil tarafından depo edilen bedelin alacaklıya ÖDENMEMESİNE ve ihtiyati tedbir kararının DEVAMINA.. ” ifadelerini içeren gerekçelerle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 12.10.2021 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; “…Davalı müvekkil beton onarım / parlatma işi yapan esnaftır. Davalı müvekkilin herhangi bir ticari kaydı bulunmamaktadır. İş bu menfi tespit davası da mutlak ticari davalardan değildir. Bir tarafın tacir bir tarafın esnaf olduğu bu davaya bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Davalı müvekkilin tacir kaydının bulunup bulunmadığı mahkemece istenmiş , Denizli Ticaret Sicil Müdürlüğünün cevabi yazısında TACİR KAYDINA RASTLANMADIĞI BELİRTİLMİŞTİR. Şu halde davanın görevsizlik yönünden usulden REDDİNE karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan davacının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmektedir….” ifadelerini içeren gerekçelerle istinaf isteminin reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davasıdır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir. Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, davacı iş sahibi şirket vekili davalı ile davacı arasında beton parlatma hizmeti konusunda anlaşma yapıldığını, parlatma yapılacak yüzeyin 5100 m2 olduğunu, davalının ayıplı ve kabul edilemez nitelikte iş yaptığını davalının bu iş için 218.890,00 TL’lik fatura düzenlediğini, kısmi ödemelerden sonra da 184.890,00 TL tutarlı fatura düzenlendiğini, bu faturaya itiraz ettiklerini, davalıya sözleşmeden döndüklerine dair ihtar da çektiklerini, davalının da Kemalpaşa İcra Müdürlüğü’nde 2021/923 Esas sayılı dosyada takibe giriştiğini, ancak süresi içinde takibe itiraz edemediklerini belirterek bu icra dosyasından ötürü borçlu olmadığının tespiti için dava açmış, davalı vekili cevap dilekçesinde görev, yetki, derdestlik ve arabuluculuğa başvurulması itirazlarında bulunmuş, davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme ise görev yönünden usulden reddine ve karar kesinleştiğinde dosyanın İzmir Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir. Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna yasal süresi içinde başvurulmuştur.
Davalı işletme defteri tutmaktadır. Ancak ne ticaret sicilinde ne de esnaf ve sanatkarlar odasında kaydı bulunmamaktadır. Mahkeme gerekçeli kararında, vergi dairesinden gelen yazı cevabına göre 2021 gelir gider tablosuna göre belirlenen sınırın üstünde gelir elde etmediğini belirleyerek ve tacirlik araştırması yaparak görevsizlik kararı vermiştir. Verilen görev yönünden usulden ret kararı karar usul ve yasaya uygun nitelikte olup, davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-b-1 maddesi gereğince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine dairemiz tarafından ulaşılmıştır.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28.09.2021 tarih ve 2021/354 Esas, 2021/678 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-c maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 16.11.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.