Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1288 E. 2021/1307 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1288
KARAR NO : 2021/1307

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1389
KARAR NO : 2021/350
DAVA TARİHİ : 27.11.2018
KARAR TARİHİ: 20.04.2021
DAVA : İstirdat
KARAR TARİHİ : 19.10.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 20.10.2021

İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.04.2021 tarih ve 2018/1389 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dosyanın gönderildiği, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi’nin 14.09.2021 tarih ve 2021/1127 Esas, 2021/1031 Karar sayılı görevsizlik kararı ile dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 27.11.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı … ile davalı …’nın davacıya ait … nin aldığı su çıkarmak amaçlı sondaj kısmının yapılması üzerine anlaştıklarını, davalının sondaj makinesi ile işin yapılacağı yere geldiğini ancak su için getirdikleri sondaj makinesinin yetersiz olması nedeniyle ulaşılamadığını, davacının davalı yana yaptığı iş karşılığı olan 38.200,00 TL ödeme yaptığını ancak davalı tarafça faturanın yanlış kesildiğini, … Noterliği aracılığıyla 30/07/2018 tarihinde 11938 yevmiye numaralı ihtarname ile 07/06/2018 tarihli 57709 no.lu faturanın tarihinin geçtiği, ödeme yapan …. adına faturanın düzenlenmesi, yeni tarih ve yeni tutara göre kapalı olarak faturanın yenilenmesi gerektiği hususunun bildirildiğini, davalı yanın kötü niyetli olarak karşılığı ödenen faturanın borcun sebebi olarak gösterildiği İzmir 21.İcra Müdürlüğünün 2018/12678 esas sayılı dosyası takip başlatıldığını, icra takibinin kesinleştiğini, davacının borçlu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kaldığı 18.259,09 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte istirdadını masraflarla ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 08.01.2019 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; davada görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri değil Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacılardan ….nin davasının öncelikle husumet yönünden reddedilmesi gerektiğini, davacı tarafın İzmir 21.İcra Müdürlüğünün 2018/12678 sayılı takipte ödediği borcu geri alma hakkının olmadığını, davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalının faturayı yanlış kesildiği faturanın … ye kesilmesi gerektiği ve işin karşılığı olarak 38.200,00 TL ödendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu, görev itirazlarının kabulü ile davanın görevli İzmir Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesini, davacılardan … nin davasının öncelikle karşı husumet ehliyeti olmadığından husumetten reddini, davacılara İzmir 21.İcra Müdürlüğünün 2018/12678 sayılı dosyada tahsil edilen 18.295,09 TL istirdat borçları olmadığından haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davalarının reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 20.04.2021 tarih ve 2018/1389 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararında özetle; “…Dosyada yapılan inceleme ve toplanan delillere göre, davacı şirketin Dava dışı … aleyhine İzmir 21. İcra Dairesinin 2018/12678 esas sayılı dosyası ile kesinleşen icra takibi ile davacının ödenmek zorunda kaldığı iddiası ile davalı tarafa ödenen 18.259,09 TL bedelin istirdadı istemi ile iş bu dava açılmıştır. Yanıt dilekçesine ekli sözleşmenin yapılan incelemesinde herhangi bir şekilde davacı şirketin temsil edildiğini gösterir bir ibarenin olmadığı gibi dava dosyamızdan ayrılan davacı …’nun kendi başına imzasının olduğu, imzanın herhangi bir suretle inkar edilmediği, davacı şirketi temsilen sözleşmenin imzalandığını gösterir başkaca bir delilin de dosyada mevcut olmadığı, dava dosyasına sunulan ihtarnamede her ne kadar davacı şirket adına faturaların düzenlenmesi isteminde bulunulmuş ise de bu hususun davalı tarafından kabul edildiğini gösterir bir beyanın bulunmadığı, sondaj işlemine konu taşınmazın … adına kayıtlı olduğu, davacı şirketin taşınmaz üzerinde hak sahipliğini gösterir başkaca bir ek bilginin bulunmadığı, bu hali ile davalı yönünden muhatabın davacı şirket olduğunu gösterir bir kaydın tespit edilemediği, davacı şirketin iş bu davayı açmakta hukuki menfaatinin varlığını ispatlanamadığı, sonuç itibari ile davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin tespit edilemediği, HMK mad. 114/1-d hükmüne göre tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; Kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip olunması şartının dosyamızda gerçekleşmediği ve davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan HMK md 114/1-d maddesine göre usulden reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 17.06.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; “…1) Müvekkil … ile davalı …, müvekkilin sahibi olduğu … nin aldığı bir işin su çıkarmak amaçlı sondaj kısmının yapılması üzerine anlaşmışlardır. … nin müdürü olup, Limited şirketlerin kanuni temsilcisi ise müdürlerdir.
2) Müvekkil davalı yana işinin karşılığı olan tutarı 38.200,00 TL olarak ödemiş ve hatta bu ödemenin faturasının yanlış kesilmiş olması nedeniyle; 07.06.2018 tarihli 57709 nolu faturanın tarihinin geçmiş olması, ödeme yapılan … Şirket adına fatura kesilmesi, ödemenin tamamının yapıldığından faturanın kapalı kesilmesi gerektiğinden, faturanın yeni tarih ve yeni tutara göre kapalı olarak yenilenmesi gerektiğine ilişkin davalı yana Karşıyaka 2.Noterliğinden … yevmiye no lu ihtarnameyi 30.07.2018 tarihinde göndermiştir. Ki bu ihtarnamede ödenen bedellerin tarihleri ve ne için ödendikleri bilgisi de yer almaktadır.
3) Buca Tapu Müdürlüğünden gelen tapu kayıtlarında taşınmazın davacılardan … adına kayıtlı olduğu belirtilmiştir. Ancak bu durum … .’nin davacı sıfatının bulunup bulunmamasıyla ilgili olmayıp taşınmazın üçüncü kişi adına kayıtlı olması halinde bile … ‘nin davacı sıfatına sahip olmadığı iddia edilemez.
4) Gelir İdaresi Başkanlığı … Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 29.11.1019 tarihli yazısında; ödevlinin dairemizde Gayri Menkul Sermaye iradı yönünden mükellefiyet kaydının bulunduğu, … Vergi Dairesinde … vergi kimlik numaralı mükellefi … ‘nin şirket müdürü olduğu belirtilmiştir.
5) Aralarında sözleşme yaparken hatalı olarak şirket adı yerine sadece … adına sözleşme imzalanmıştır. 38.200,00 TL …-…’ya ve gösterdiği kişilere bedeli müvekkil …’nun müdür olduğu … tarafından ödenmiştir. Banka dekontları incelendiği takdirde bu durum açıkça görülecektir. “ifadelerini içeren gerekçelerle mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen 05.07.2021 tarihli istinafa yanıt dilekçesinde özetle; “…-Davacı tarafın davasının reddi kararı yerinde ve hukuka uygun olduğundan davacı tarafın tüm istemlerinin reddi gerekir. Dava konusu uyuşmazlığın konusu dava dışı … ile müvekkilimiz arasında 17.01.2018 tarihinde akdedilen , davacı … e ait … İli … İlçesi … Köyü … parsel sayılı arazide sondaj yapılmasına ilişkin Su Sondajı Sözleşmesidir. Davacı … bu sözleşmeye taraf değildir. Müvekkilimiz ile … arasında herhangi bir sözleşme olmadığı gibi, sondaj işleminin yapıldığı arazi yine dava dışı …’na aittir. … ile müvekkilimiz arasında herhangi bir hukuki işlem söz konusu değildir…” ifadelerini içeren gerekçelerle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, istirdat davasıdır.
“Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü yönünde verilen karar, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Eldeki dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 22.02.2013 tarihinde açılmıştır. Her ne kadar mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın esası yönünden değerlendirme yapılarak kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, öncelikli olarak asliye ticaret mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi, davanın ticarî niteliğinin ve görevli mahkemenin belirlenmesinde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile getirilen düzenlemelerin değerlendirilmesi gerekir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu iş, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir. Yine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir.
Somut olayda; uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olması için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Davacı şirketin uyuşmazlık konusu inşaat işini ticarî işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı üniversite uyuşmazlık konusu ihaleyi ticari işletmeleriyle ilgili olarak değil, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirmiştir.
Yapılan açıklamalara göre, eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir. Bu durumda, mahkemece davanın görev yönünden reddi ile kararın kesinleşmesine müteakiben dosyanın talep halinde İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, öncelikle görev hususu incelenmeden, esas yönünden karar verilmiş olması doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.” (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/1506 Esas, 2015/5494 Karar sayılı içtihadı).
Somut olayda; davacı şirket ve tefrik olan dosyadaki … vekili ,… ile davalının davacı şirkete ait yerde su çıkarmak maksatlı olarak sondaj yapımı konusunda sözleşme yaptıklarını, ancak davacı şirketin davalı …’ya iş karşılığı 38.200,00 TL ödeme yaptığını, davalı tarafından faturanın yanlış kesildiği, davalıya 30.07.2018 tarihinde ihtar çekildiğini, 57709 nolu 07.06.2018 tarihli faturanın tarihinin geçtiğinin ödeme yapan davacı şirket adına yeni tarih ve tutarlı kapalı fatura düzenlenmesi istediğini, ancak davalının kötüniyetli olarak 21. İcra’dan 18/12678 sayılı takibi başlattığını, takibin kesinleştiğini ve ödeme yapılmak zorunda kalındığını belirterek, 18.259,09 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili için dava açılmış, davalı vekili görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna, şirket yönünden husumet yönünden ret kararı verilmesi gerektiğini, ödemenin şirket tarafından yapıldığı ve 38.200,00 TL ödendiği iddiasının gerçek dışı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; mahkeme yargılama sırasında davacılardan …’nun davasını bu davadan tefrik edip, görevsizlik kararı vermiş, bu dosyada da sözleşmede davacı şirketin olmaması nedeniyle aktif husumet yokluğu sebebiyle ret kararı vermiştir.
Öncelikle davacı olarak birlikte dava açan … ve şirket haklarındaki dava birlikte görülmesi gerekli bir davadır. Mahkemece dosyanın tefrik edilmesi hatalıdır. Öte yandan bu dava eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nitelikteki davalar ticari dava olduğuna dair yasal düzenleme yoktur. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olması için bu halde, uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması gerekir. Oysa ki olayda bu söz konusu değildir ve asliye hukuk mahkemesi görevli mahkemedir. Mahkemenin tefrik olan dosya derdest ise dosyaların birleştirilmesi gerektiği hususunu değerlendirmesi ve bilahare görev yönünden usulden ret kararı vererek dosyanın yasal süresi içinde istemde bulunulması halinde görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine karar vermesi gerekirken aktif husumet yokluğu nedeniyle red kararı vermesi usul ve yasaya aykırı görülmekle davacı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/(1)-a-3 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı avukatının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi doğrultusunda kabulü ile; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.04.2021 tarih ve 2018/1389 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar vermek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun, esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görev yönünden KABULÜ İLE,
2-İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20.04.2021 tarih ve 2018/1389 Esas, 2021/350 Karar sayılı kararının, HMK’nın 353/(1)-a-3. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca, gerekli görev yönünden karar verilerek sonuçlandırmak üzere dosyanın İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine;
4-Verilen kararın niteliği gereğince istinaf karar ve ilam harcı alınmasına yer olmadığına, davacı tarafından yatırılan toplam 59,30 TL istinaf peşin karar harcının talebi halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c maddesi gereğince, kesin olmak üzere 19.10.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.