Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1071 E. 2021/1066 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ
ESAS NO : 2021/1071
KARAR NO : 2021/1066

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/231
KARAR NO : 2021/240
DAVA TARİHİ : 09/05/2019
KARAR TARİHİ: 09/04/2021
DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan), İstirdat
(Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 21.09.2021
KARARIN YAZ. TARİH : 05.10.2021

İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.04.2021 tarih ve 2021/231 Esas 2021/240 Karar sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 09.05.2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı taraf arasında yapılan 10/12/2014 tarihli gereği davalı tarafın müvekkili kooperatifin İzmir ili Bayraklı ilçesi …. ada …. nolu parselde kayıtlı 5884 m2 yüzölçümlü arsa üzerinde kaba inşaatlarının bitirildiği 4 adet binadaki bina içi ve cephelerindeki işleri yapmayı üstlendiğini, sözleşmenin 17.maddesine göre ödemelerin davalının yaptığı imalatlarla ilgili 1 aylık periyotlarla hakediş hazırlanması, hakedişlerin kontrol edilerek onayından sonra 15 takvim günü içerisinde nakden veya en geç 180 günlük vadeli senetlerle ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin nakden, çekle veya senetle olacak şekilde ödeme yaptığı gibi davalının talebi doğrultusunda davalı kooperatif üyesi yapılmak suretiyle işin karşılığı olarak daire de verildiğini, davanın 6100 sayılı HMK’nun 110.maddesi gereği iki ayrı davayı ihtiva ettiğini, ilk davanın, davalının müvekkili kooperatifin üyesi olup olmadığı, kooperatif üyesi ise İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali davası olduğunu, ikinci davanın, davalının ödemeleri almasına rağmen eksik/ayıplı bıraktığı işler gereğince kooperatifin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile fazla yapılan ödemelerin iadesi talebi olduğunu, davalı şirketin kooperatif kayıtlarına göre kooperatif üyesi olarak görüldüğünü, 28/10/2018 tarihli kooperatif genel kurulunun 5 nolu gündem maddesi gereğince 20/12/2018 tarihine kadar üye başı 40.000,00 TL ödeme yapılması hususunun kararlaştırıldığını, davalı şirketin 20/12/2018 tarihi itibariyle ödeme yapmadığından Karşıyaka 5.Noterliğinin 31/12/2018 tarihli …. yevmiye nolu ihtarnamesinin 02/01/2019 tarihinde davalı şirkete tebliğ edildiğini, verilen süre içerisinde ödeme yapılmadığından İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı dosyası ile 360.000,00 TL asıl alacak için icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine itiraz edilerek takibin durduğunu, davalının kooperatif üyesi olmadığı yönünde ilk resmi beyanı olan İzmir 8. Noterliğinin 07/01/2019 tarih ve …. yevmiye numaralı cevabı yazısının taraflarına 11/01/2019 tarihinde tebliğ olduğunu, icra takibinin başlatıldığı tarihte bu yönde itiraz olacağının kooperatifçe bilinmediğini, hesap tetkik komisyonu incelemeleri, defter ve belgelerin yönetim kurulunda bulunamadığından davalının kooperatif üyesi olma talebine ilişkin dilekçesinin bulunamadığını, kooperatif kayıtlarında davalı şirketin kooperatif üyeliğine kabul edildiğine dair yönetim kurulu kararları bulunduğunu, bu bakımdan kooperatif üyesi olup olmadığının öncelikle tespit edilmesini kooperatif üyesi değilse itirazın iptali bakımından değerlendirme yapılmamasını kooperatif üyesi olduğu tespit edilirse İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ettiklerini, menfi tespit ve iade talebi yönünden; davalının sözleşme gereği kaba inşaatları biten 4 adet binadaki bina içi ve ve cephelerindeki işleri yapmayı üstlendiğini, 23/05/2016 tarihinde 3.850.000,00 TL bedelli bir sözleşme daha yapıldığını, davalının her iki sözleşmeye göre yüklendiği edimini tam olarak yerine getirmediğini, eksik ve ayıplı işler bıraktığını, inşaat teknik bilirkişileri tarafından verilen raporlarda birçok eksik ve ayıplı imalatın mevcut olduğunu, davalıya fazla ödenen imalat tutarının KDV hariç 2.308.812,61 TL olduğunu, tarafınca bedelsiz ve mükerrer nitelikte faturalar bulunduğunu ve hesaplama doğrultusunda davalıya müvekkili kooperatifin yaptığı fazla ödemeler toplamının 2.275.040,24 TL olduğunu, davalının kestiği faturaların tamamını kabul anlamına gelmemek üzere bir an için kabul edildiği varsayımı ile hareket edildiğinde ise davalıya müvekkili kooperatifin yaptığı fazla ödemeler toplamının 1.714.907,33 TL olduğunu, davalının kooperatif üyesi olup olmadığının tespitini, davalının kooperatif üyesi olması halinde İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın iptaline ve davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, davalının kooperatif üyesi olmadığının tespit edilmesi halinde itirazın iptali davasının dikkate alınmamasına, müvekkili kooperatifin davalıya yaptığı ayni ve nakdi ödemeler toplamının dikkate alınarak davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin saklı kalmak kaydıyla 500.000,00 TL ödemenin davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiş, aşamada dosyaya verdiği 25/12/2019 tarihli beyan dilekçesinde taraflar arasında 10/12/2014 tarihli sözleşme gereğince davalı tarafın müvekkilinin arsası üzerinde kaba inşaatları bitirilmiş olan 4 adet binadaki iç ve dış cephelerdeki işleri yapmayı üstlendiğini, yapılacak işlere karşılık davalının talebi doğrultusunda davalının kooperatif üyesi yapılması suretiyle 9 adet daire (9 adet daire bedeli(hak ediş) ile davalının yaptığı imalatlarla ilgili olmak üzere bir aylık periyotlarla hak ediş hazırlanarak ve hak edişlerin onaylanarak onay tarihinden itibaren 15 takvim günü içinde nakden veya en geç 180 günlük vadeli senetlerle ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ayrıca 23/05/2016 tarihinde 3.850.000,00 TL bedelli bir sözleşme (pursantaj) daha yapıldığını, 10/12/2014 tarihindeki sözleşme çerçevesinde hem kooperatif üyeliği ilişkisi kurulduğunu ve hem de eser sözleşmesi gereğince kaba inşaat halinde olan binaları bitirme ediminin davalı yana yüklendiğini, karşılığında ise kooperatif üyeliği sağlanması amacıyla 9 adet daire devredildiğini, diğer periyotlar hak edişler ile ilgili ödemelerin ise ne şekilde olacağının kararlaştırıldığını, kooperatif üyeliği sağlanması amacıyla 9 adet daire bedeli ile diğer periyodik hak edişler çerçevesinde müvekkili tarafından davalıya toplam da 6.251.828,00 TL ödeme yapıldığını, diğer pursantaj sözleşmesi ile yapılan imalat ve tesisatlar için kazanılan hak edişler ile ilgili olarak 3.850.000,00 TL bedelinden ayrı bir sözleşme yapıldığını, davalı yanın üyelik kabulüne ilişkin yönetim kurulu kararları ve 28/10/2018 tarihinde kooperatif genel kurulunun 5 nolu gündem maddesi gereği 20/12/2018 tarihine kadar üye başı 40.000,00 TL ödeme yapılması kararlaştırıldığını, davalının yönetim kurulu kararlarına göre 9 adet üyeliği bulunduğundan ve ödeme yapılmadığından ihtarname keşide edilerek İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe itiraz ettiğini, müvekkilinin üyelikten kaynaklı alacağının bulunduğunu, müvekkili tarafından davalı tarafa yapılan ödeme tutarının toplam 8.422.885,13 TL olduğunu, kooperatif üyeliği verilmek suretiyle davalı yana devredilen daire bedelleri mahsup edilerek müvekkili aleyhine İzmir 2.İcra Müdürlüğünün 2018/5402 Esas sayılı takip dosyası üzerinden takip başlatıldığını, ancak müvekkilinin davalıya sadece ayni değil nakdi olarak ödeme bulunduğu bedeller ile kesinti yapılması gereken bedellerin hesaba katılmadığını, müvekkili tarafından 29/11/2017 tarihli 150.000,00 TL+KDV olan fatura istinat ek sözleşme bedeli, 29/12/2017 tarihli ve 18/04/2018 tarihli faturanın kabul edilmediğini, davalı tarafın talepte bulunduğu kadar alacağının olmadığını, eksik ve ayıplı işlerin bedellerinin mahsubu ile davalı yana asıl ödenmesi gereken miktar ve ödenen miktar arasındaki farkın müvekkiline iadesi gerektiğini, iadesi gereken miktarın 2.315.040,24 TL olduğunu bildirerek İzmir 10.İcra Müdürlüğünün 2019/135 Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve dosyanın tefrik edilerek yeni bir esasa kaydedilmesine, davalı yanın eser sözleşmesinden kaynaklı yükümlülüklerini eksik ve gereği gibi ifa etmemesinden dolayı kestiği fatura bedeli kadar alacaklı olmadığının tespitine ve müvekkili aleyhine başlatılan İzmir 2.İcra Müdürlüğünün 2018/5402 Esas sayılı takip dosyasına konu icra takibinin tedbiren durdurulmasına, davalı yan tarafından iddia edilen kadar alacaklı olmadığının tespit edilerek akabinde müvekkilinin fazla ödemelerinin tahsili amacıyla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000,00 TL’lik kısmının ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte müvekkiline iadesine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından verilen yanıt dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin iddia konusu üyeliklere ait 9 dairenin mülkiyetinin alacaklarına mahsuben 3.kişilere tapuda devir ve teslimini kabul ettiğini, kooperatif üyeliği devri değil mülkiyet devrinin söz konusu olduğunu, müvekkili şirket ile davacı arasında imzalanan sözleşme gereği kooperatifin bir kısım inşaat işlerinin yüklenicisi olan müvekkiline davacı tarafından hak edişleri sonucu yapılan hesaplamalar ile doğan alacaklarına mahsup edilmek üzere 9 adet dairenin hak edişler yapıldıkça devir edilmesi konusunda mutabakat sağlandığını, sonrasında davacı mülkiyetinde olan 9 adet dairenin tapuda müvekkili şirketin gösterdiği üçüncü kişilere devir edildiğini ve mülkiyetin bu kişilere intikal ettiğini, dairelerin anlaşma-devir tarihindeki natamam halleriyle değil inşaatların tamamlanmış eksiksiz durumları nazara alınarak yapıldığını, davacı tarafından gönderilen ihtarnameye verilen cevaplarında müvekkili şirkete taşınmazlardaki eksiklikler nedeniyle ek ödeme çıkartılamayacağı, davacı kooperatifin müvekkili şirketin alacaklarına mahsuben devir edilen taşınmazlardaki eksiklikleri de giderme yükümü altında olduğunu, genel kurul kararındaki ek ödemeden müvekkili şirketin sorumlu olmadığının belirtildiğini, yine müvekkili şirketçe imzalanmış üye formu ya da benzeri herhangi bir belgenin mevcut olmadığını, müvekkilinin kooperatif üyeliğinin söz konusu olmadığını, davacı ile müvekkili arasında müvekkilinin 527.828,05 TL alacaklı olduğunu gösteren muhasebe kaydı, hesap mutakabakatında söz konusu 9 dairenin bitmiş haliyle değerleri bedel olarak belirlendiğini, müvekkiline olan borçlarına karşılık kooperatif tarafından mahsuben hesaplamaya dahil edildiğini, bu hesap mutabakatına istinaden davacıya karşı açılan icra takibinin kesinleştiğini ve derdest olduğunu, kooperatif yönetim kurulunca alınmış söz konusu üyeliklerin tesisine ilişkin alınmış kararların müvekkilinin bilgisi dışında yok hükmünde sayılması gereken kararlar olduğunu, dairelerin devir alınmasının ödeme güçlüğü içindeki davacının teklifi ile yapıldığını, davacının icra inkar tazminat talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu, davanın reddi gerektiğini; menfi tespit ve iade talepli dava yönünden iddiaların haksız ve geçersiz olduğunu, müvekkili şirketin alacaklılığının geçici teslim-kabul belgesi-seviye raporu ve hesap mutabakatı ile sabit olduğunu, kooperatif yönetimince oluşturulan yetkili teknik kurul raporu ile geçici teslim yapıldığını, bu raporla müvekkiline yönelik iddiaların haksız olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin davacıya herhangi bir borcu olmadığı gibi aksine alacaklı olması nedeniyle tespit ve iade davasının reddine karar verilmesini talep etmiş, 19/03/2020 havale tarihli beyan dilekçesinde özetle: davacı vekilinin beyanlarının uyuşmazlığın sağlıklı tespitine yönelik beyanlarla sınırlı olması gerektiğini, beyanların önceki iddiaların değiştirilmesi ya da genişletilmesini içeren açıklamalar olmaması gerektiğini, bu nedenle usulü yönünden davacı vekilinin HMK.141.maddesine aykırı olacak şekilde iddianın genişletilmesi, değiştirilmesi anlamına gelecek beyanların nazara alınmaması gerektiğini, itirazın iptali davasına ilişkin olarak 9 adet dairenin müvekkiline değil, müvekkilinin gösterdiği üçüncü kişilere devir edildiğini, bu durumda müvekkili şirketin kooperatif üyeliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşme ile müvekkilinin kooperatif üyeliği ilişkisinin kurulduğu iddiasının asılsız olduğunu, sözleşme ile üyelik ilişkisinin kurulmasının söz konusu olmadığını, sözleşme de bu yönde hüküm olmadığı gibi bu yönde alınmış bir yönetim kurulu kararının da bulunmadığını, davacının bu beyanlarının HMK 141.madde gereğince iddianın genişletilmesi değiştirilmesi yasağına girip hukuki kıymetinin bulunmadığını, itirazın iptali davasının reddi gerektiğini, menfi tespit davası yönünden davacı tarafın ileri sürdüğü hususların dava dilekçesi ve cevaba cevap dilekçesinde ileri sürdüğü hususların tekrarı olduğunu, HMK 141.madde yasağına aykırı beyanların hukuki kıymetinin bulunmadığını, davacı tarafın İzmir 2.İcra Müdürlüğünün 2018/5402 Esas sayılı takibinin tedbiren durdurulması talebinin haksız ve dayanaksız olduğunu, davacı tarafın anılan icra takibine karşı başlattığı ve itiraz üzerine iş bu davanın konusunu teşkil eden kooperatif üyeliği aidat borcundan dolayı icra takibine dayalı takas talebinin icra hukuk mahkemesince reddedildiğini, geçici koruma kararı niteliğindeki tedbir kararının bu aşamada verilmesinin müvekkili şirket yönünden haksız sonuçlara yol açacağını, davanın esasını çözer nitelikte bir karar olacağını, icra takibine konu alacak tutarında teminat gösterilmeden ihtiyati tedbir kararı verilmesinin bu aşamada hakkaniyet ilkelerine uygun olmadığını bildirerek ihtiyati tedbir talebinin ve davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 09.04.2021 tarih ve 2021/231 Esas 2021/240 Karar sayılı kararında özetle; “taraflar arasında menfi tespit ve istirdat taleplerine yönelik davanın taraflar arasında 10/12/2014 tarihli sözleşme kapsamında eser sözleşmesinden kaynaklandığı, davanın 6102 sayılı TTK’da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı, davacı kooperatifin tacir olmadığı, yapı kooperatiflerinin taraf olduğu eser sözleşmesinden kaynaklanan davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu, mahkememizin görevli olmadığı, görev hususu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen incelenmesi gerektiğinden davanın HMK 114/1-c ve HMK 115/2.maddesi gereğince mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı avukatı tarafından verilen 09.06.2021 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; TTK hükümleri gereğince kooperatiflerin tacir sayıldığını, davanın ticari dava niteliğinde olup Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli mahkeme olmadığını, İlk Derece Mahkemesi kararının hatalı olduğunu, kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
YANIT:
Davalı avukatı tarafından istinaf dilekçesine karşı herhangi bir yanıt sunulmadığı UYAP ve dosya kapsamından anlaşılmıştır.

DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Eldeki dava 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra 09.05.2019 tarihinde açılmıştır. Burada öncelikli olarak Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya bakmakla görevli olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 99. maddesi uyarınca, Kooperatifler Kanunundan kaynaklanan hukuk davalarının tarafların sıfatlarına bakılmaksızın ticari dava olduğu kabul edilmişse de, taraflar arasındaki uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklandığından, genel olarak kooperatif ve ortakları arasındaki uyuşmazlıkların ifade edildiği, Kooperatifler Kanununun anılan hükmünün somut olayda uygulama yeri olmadığından eldeki davanın Kooperatifler Kanunu gereği ticari dava olduğu sonucuna ulaşılması mümkün olmadığı gibi eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceğine ilişkin bir düzenleme de bulunmamaktadır.
Bu durumda eldeki davanın Asliye Ticaret Mahkemesince görülüp karara bağlanabilmesi için uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması ve bu bağlamda tarafların her ikisinin birden tacir olması zorunludur.
Davalı şirketin uyuşmazlık konusunu oluşturan eser sözleşmesini ticari işletmesi ile ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık, yapı kooperatifi olan davacının tacir olarak kabulü mümkün değildir.
Şöyle ki; 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 1.maddesinde kooperatifler “tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerinin ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş gücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklar” olarak tarif edilmiştir. Maddede, kooperatifin ortaklık (şirket) olduğu belirtilmiş ise de bu ortaklığın “ticari nitelikte bir ortaklık” olduğu yönünde bir açıklama ve belirleme yapılmamıştır.
Kooperatifler Kanunu’nun 1.maddesinde gösterilen bu tanımdan açıkça anlaşılacağı üzere; kooperatiflerde amaç, diğer ticaret şirketlerinden farklı olarak kazanç elde etmek ve bunu ortakları arasında paylaşmak olmayıp, ortakların ekonomik menfaatlerine, özelikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını iş güce ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak ve gidermektir. Kooperatifler, kar-zarar amacından ziyade sosyal yönü ağır basan ortaklıklardır. Bu tanım ve amaç 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 171.maddesinde ” Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır” şeklinde anlamını bulmuştur. Bu tanım ve düzenlemelere göre, yapı kooperatiflerini tacir kabul edip, tacir sıfatının sonuçlarıyla sorumlu tutmak mümkün değildir. Aksi bir kabul, kooperatiflerin ticari kazanç elde etme amacına yönelik hareket etmeleri sonucunu doğurur ki, bu durumun Anayasada dahi kendisine yer verilen kooperatifçiliğin amacına uygun düşmeyeceği açıktır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu ‘nun 124/1.maddesinde “kooperatifler” ticaret şirketleri arasında sayılmış ise de, aynı maddenin 2. bendinde kooperatifleri “şahıs şirketleri” ve “sermaye şirketleri” arasında gösterilmemiştir. TTK ‘nın 124. maddesinin 1 ve 2. bentleriyle, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 1. maddesi birlikte değerlendirildiğinde yapı kooperatifinin “ticari şirket” olmadığı, sosyal niteliği ağır basan kendine özgü bir ortaklık olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki, bu düzenlemelere benzer hükümler, 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda da bulunmasına rağmen (md 18,136), Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamasında yapı kooperatifleri tacir olarak kabul edilmemiştir. Esasen, yıllardır süregelen Yargıtay uygulaması da bu şekildedir.
Yukarıda açıklandığı üzere, davacı yapı kooperatifi olup tacir niteliği taşımadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden, 6102 sayılı TTK’nın 4/1.maddesi hükmünce, davayı ticari dava saymak ve Asliye Ticaret Mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir. Görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Her ne kadar davacı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, İlk Derece Mahkemesi’nce verilen görevsizlik kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla davacı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09.04.2021 tarih ve 2021/231 Esas 2021/240 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yolu başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-b-1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/(1)-c.maddesi gereğince kesin olmak üzere 21.09.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.