Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/979 E. 2022/1080 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/979
KARAR NO : 2022/1080

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/777
KARAR NO : 2020/33
DAVA TARİHİ : 02.07.2018
KARAR TARİHİ : 14.01.2020
DAVA : İtirazın İptali ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 08.09.2022
KARAR YAZ. TARİHİ : 08.09.2022

İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2018/777 Esas 2020/33 Karar sayılı kararının istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 02.07.2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili ile davalı arasında müvekkilinin yaptığı …’ne ilişkin olarak 15.05.2016 tarihli sözleşme yapıldığını ve elektrik işlerinin yapımının davalıya verildiğini, müvekkilinin bu hizmete ilişkin davalı şirkete tüm ödemelerini yaptığını, davalı firmanın müvekkiline gönderdiği 30.01.2018 tarihli yazısı ile Maliye Bakanlığı İzmir Defterdarlığı’nın kendilerine karşı karşıt inceleme başlattığını, bu nedenle 2017 yılında … ile ilgili olarak kestikleri faturalara stopaj düzeltmesi yaptıklarını bildirdiğini, davalı tarafından faturalarda yapılan bu düzeltmenin kayıtlara işlenmesi neticesinde müvekkilinin takibe konu alacağı doğduğunu, bu bedel için müvekkili tarafından izmir 24. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6863 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itirazı üzerine takibin durduğunu beyan ile davalı/borçlunun vaki itirazının iptaline, davalı/borçlunun % 20den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 24.07.2018 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davacı arasında, davacının yaptığı …’nin elektrik işlerinin, müvekkili şirket tarafından yapılması hususunda 15.05.2016 tarihli bir sözleşme imzalandığını, müvekkilinin bu sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmekle kalmayıp davacı şirket tarafından talep edilen tüm ilave işleri de eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak davacı şirketin müvekkilinin hakedişlerini ödeme konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmediğinden taraflar arasında ihtilaf ortaya çıktığını, ihtilafın ortadan kalkması amacıyla taraflar arasında 11.09.2017 tarihli protokolün imza altına alındığını, sözkonusu protokol ile müvekkili şirketin sözleşme kapsamındaki işler ile ilave işleri 30.09.2017 tarihinde anahtar teslim olarak teslim edeceği ve sözleşme kapsamındaki işler ile ilave işlerin toplam bedelinin 1.590.000.-TL + KDV olduğu, bakiye bedelin iş tesliminden sonra ödeneceğinin kararlaştırıldığı, müvekkilinin protokol ile üstlendiği yükümlülüklerini de yerine getirdiğini, faturalarını da kestiğini ancak davacı şirketin işi teslim almaktan ve teslim tutanağı imzalamaktan imtina ettiğini, aynı zamanda müvekkilinin vade farkı hariç 47.412,72.-TL bakiye alacağını da ödemediğini, müvekkili tarafından 25.12.2017 tarihinde davacı şirkete yazılı başvuruda bulunularak 47.412,47.-TL bakiye alacağın vade farkı ile birlikte ödenmesinin talep edildiğini, ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, davacıya ayrıca gönderilen 30/01/2018 tarihli yazı ile Maliye Bakanlığı İzmir Defterdarlığı tarafından müvekkil şirkete karşı yıllara sari işlerde stopaj kesintisi yapılmaması hususunda inceleme işleminin başlatıldığının ve belirtilen sebeple 2017 yılında … ile ilgili olarak kesilmiş olan faturalara stopaj düzeltmesi yapıldığının bildirildiğini, davacı yanın, faturalarda yapılan bu düzeltmenin kayıtlara işlenmesi neticesinde dava konusu icra takibine konu alacaklarının doğduğunu belirttiğini, ancak davacının müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığını beyan ile haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 14.01.2020 tarih ve 2018/777 Esas, 2020/33 Karar sayılı kararında özetle; “davalı şirket hakkında Maliye Bakanlığı’nın başlattığı inceleme neticesinde davalı firmanın davacıya kestikleri faturalarda stopaj düzenlemesi yaptığı, bunun üzerine davacı şirketin muhtasar beyannamelerinde yapmış oldukları düzeltmeler neticesinde %3 stopataj kesintisi tutarı olan 31.755,43 TL alacağının doğduğu, %3 stopaj kesintilerine ait olan tutarların ilgili olduğu dönemlerde zamanında beyan edilerek ödenmemiş olması nedeni ile süresinden sonra beyan edilerek ödenmesinden kaynaklı olarak tahakkuk etmiş olan pişmanlık zammı tutarının 4.558,23.-TLnin davacı ve davalı tarafından yarı yarıya (4.558,23. / 2 = 2.279,11) ödemesi gerektiği, davacı tarafından -%3 stopaj kesintilerine ait olan tutarların ilgili olduğu dönemlerde zamanında beyan edilerek ödenmemiş olması nedeni ile süresinden sonra Vergi Dairesine verilmiş olan Muhtasar Beyannamelerin Damga Vergilerinden Kaynaklı olarak Tahakkuk etmiş olan Beyanname Damga vergisi tutarları 232,80.-TLnin davacı ve davalı tarafından yarı yarıya (232.80. / 2 = 116,40) ödemesi gerektiği, mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre, davacı … Şti. Firmasının kendi tutmuş olduğu kayıtlara göre 29.12.2017 tarihi itibari ile davalı … A.Ş. Firmasına 20.000,00 TL borcu olduğu, stopaj kesinti tutarı ve pişmanlık zammı tutarı ve damga vergisi tutarlarından sorumlu olduğu miktar 20.000,00 TL borçtan mahsup edildiğinde bakiye 14.150,00 TL alacağı olduğu, her ne kadar bilirkişi raporunda davacı firmanın cari hesabında kayıtlı olup davalı şirketin kayıtlarında 100.000,00 TL’lik ödemenin yer almadığını belirtse de davacı vekilinin bu kayıtlara ilişkin ödeme belgelerini ibraz ettiği, bu anlamda davacının kayıtlarına itibar edilebileceği anlaşılmış, davacı vekilinin usulüne uygun sunulmuş takas itirazı olmadığı için 118.296,30 TL vade farkı alacağı mahkememizce değerlendirilmemiş, netice olarak davacının davalıdan 14.150,94 TL tutarında alacaklı olduğu, davacının fazlaya ilişkin alacak talebinin yerinde olmadığı, davalının itirazında haksız olması ve alacak miktarı likit olduğundan davalı aleyhine icra inkar tazminatına…” şeklindeki gerekçelerle “…Davanın kısmen kabulü ile davalının İzmir 24.İcra Müdürlüğünün 2018/6863 Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 14.150,94-TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Asıl alacağın %20si oranında olan 2.830,18-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 10.03.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; Daha önce tarafımızca izah edildiği üzere, müvekkil şirket ile davacı arasında davacının yaptığı …’nin elektrik işlerinin müvekkil şirket tarafından yapılması hususunda 15.05.2016 tarihli bir sözleşme imzalanmış ve müvekkilim bu sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmiştir. Müvekkil, 15.05.2016 tarihli sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmekle kalmamış, davacı şirket tarafından talep edilen tüm ilave işleri de eksiksiz olarak yerine getirmiştir. Ancak davacı şirket müvekkilimin hakedişlerini ödeme konusundaki yükümlülüklerini yerine getirmediğinden taraflar arasında ihtilaf ortaya çıkmış ve bu ihtilafı ortadan kaldırabilmek amacıyla taraflar 11.09.2017 tarihinde bir protokol imzalamışlardır. Söz konusu protokol ile; müvekkil şirketin sözleşme kapsamındaki işler ile ilave işleri 30.09.2017 tarihinde anahtar teslim olarak teslim edeceği ve sözleşme kapsamındaki işler ile ilave işlerin toplam bedelinin 1.590.000.-TL + KDV olduğu, bakiye bedelin iş tesliminden sonra ödeneceği kararlaştırılmıştır. Önemle belirtmek gerekir ki, davacı şirket Protokol ile belirlenen bedeli tek parçada ödeyeceğini vaad etmiş ve buna istinaden Protokol ile kararlaştırılan bedel asıl alacak tutarının altında belirlenmiştir. Fakat davacı tarafından müvekkile vaad edildiği şekilde bir ödeme yapılmamış olup, aynı zamanda davacı tarafından tüm ödemeler gecikmeli olarak yapılmıştır. Müvekkilimin sözkonusu protokol gereğince yapması gereken ödemeleri gecikmeli olarak yapmasından kaynaklanan vade farkı/faiz alacağı; 16.092,57.-TL’dir. Öte yandan önemle dikkat edilmesi gereken husus; tarafların defter ve kayıtları ile banka hesapları üzerinde yapılacak incelemede, protokol ile belirlenen ödeme tutarı 1.590.000.-TL + KDV, yani 1.876.000,00.-TL olmasına karşın davacı tarafça müvekkilime yapılan toplam ödeme miktarının 1.590.000.-TL + KDV’nin altında kaldığı hususunun açık olduğudur. Zira davacı yanca müvekkilime dava konusu sözleşme için yapılması gereken toplam ödeme tutarı 1.876.000,00.-TL iken; yapılan ödeme tutarı 1.815.892,34.-TL’dir. Müvekkil protokol ile üstlendiği tüm yükümlülükleri yerine getirmiş ve işi sözleşme ile protokole uygun şekilde teslim etmiş, fakat davacı şirket işi teslim almaktan ve teslim tutanağını imzalamaktan imtina etmiş ve aynı zamanda müvekkilin vade farkı hariç 47.412,72.-TL bakiye alacağını da ödememiştir. İşin ana sözleşme ve protokole uygun şekilde tesliminden sonra, müvekkil 25.12.2017 tarihinde ödemesi yapılmayan 47.412,47.-TL bakiye alacağı için davacı şirkete bir yazı göndererek, ödenmeyen bakiye alacağının vade farkı ile birlikte ödenmesi talep etmiştir. Söz konusu yazı sonrasında davacı şirket tarafından müvekkilime kısmi bir ödeme yapılmış ancak borç kapatılmamıştır. Dolayısıyla, davacı şirket müvekkilimin bakiye alacağı henüz ödememiştir. Dava konusu uyuşmazlığın sebebi; taraflar arasında imza altına alınan 11.09.2017 tarihli protokol öncesinde davacı tarafça müvekkilime kesilen 20.07.2017 tarih, 27133 seri kdv dahil 30.680,00.-TL bedelli fiyat farkı faturasının protokol gereğince iptali gerekirken sözkonusu iptal işleminin yapılmamış olmasıdır. Taraflar arasında varılan sulh neticesinde bir protokol imzalanmış olması sebebiyle ve sözkonusu faturanın üzerinden zaman geçmiş olduğu da gözönünde bulundurularak, fatura iptali yapılmamış olmakla birlikte, davacının müvekkilime protokol gereğince ödemesi gereken tutarın altında ödeme yaptığı hususu açıktır. Belirtilen sebeple bilirkişilerin protokolü dikkate almaksızın yalnızca cari hesabı dikkate alarak hesaplama yapmış olmaları hukuka ve hakkaniyete aykırıdır. Sözkonusu rapor hatalı bir rapordur, bu rapor esas alınarak kurulan hüküm de aynı şekilde hem hukuka hem de hakkaniyete aykırı olmuştur. Daha önce Bilirkişi Raporuna itiraz dilekçemizde belirttiğimiz üzere, müvekkil ile davacı şirket arasında imzalanan 11.09.2017 tarihli protokol ile iş bedeli 1.590.000,00.-TL + KDV (286.200,00.-TL) olmak üzere toplam 1.876.000,00.-TL olarak belirlenmiş olup davacı firma tarafından müvekkilime bugüne kadar ödenen tutar toplam; 1.815.892,34.-TL’dir. Bu hesaba göre müvekkilimin kalan bakiye alacağı 60.307,66.-TL olup bu rakamdan davacı şirketin müvekkilim şirket adına ödemiş olduğu 34.587,43.-TL stopaj ve pişmanlık zammı bedeli (% 50’si) düşülecektir. Bu işlem neticesinde müvekkilim davacıdan 25.720,23.-TL alacaklı kalmakta olup davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmamaktadır. Bu bağlamda, yerel mahkemece verilen kararda söz konusu itirazımız tamamen göz ardı edilmiş, hukuka ve hakkaniyete aykırı bir karar verilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bilirkişiler; taraflar arasında imza altına alınan protokol ile kararlaştırılan tutarın ödenip ödenmediği hususunu irdelemeksizin ve bu konudaki iddialarımızı dikkate almaksızın yalnızca kayıtlar ve cari hesap üzerinden yaptıkları inceleme ile müvekkilimin davacıya borçlu olduğu yönünde hatalı bir tespitle rapor düzenlemişler, sözkonusu hatalı raporun hükme esas alınması neticesinde Mahkeme de hatalı bir karar vermiştir. Bunların dışında, daha önce belirtmiş olduğumuz üzere kök bilirkişi raporundan sonra tarafımızca Mahkemeniz dosyasına 11.09.2017 tarihli protokol, 01.09.2016, 04.10.2016, 09.12.2016 ve 23.03.2017 tarihli 1-2-3-4 nolu hakediş belgelerinin sunulmuş olduğu, ancak 4 adet 15.000 TL lik avans kesintilerine ilişkin muhasebe kaydının belgesinin sunulmadığı, belirtilen sebeple de bu belge ve tutarların davacının resmi defter ve belgelerine işlenemeyeceği belirtilerek toplam 60.000.-TL’lik müvekkil şirket alacağı hesap dışı bırakılmıştır. Oysa ki kök bilirkişi raporundan sonra tarafımızca Mahkemeniz dosyasına sunulan 01.09.2016, 04.10.2016, 09.12.2016 ve 23.03.2017 tarihli 1-2-3-4 nolu toplam 4 adet hakedişte onbeşerbin liralık avans kesintileri açıkça görülmektedir ve söz konusu hakediş belgeleri davacı tarafın da imzasını taşımaktadır. Fakat Yerel mahkemece verilen kararda söz konusu müvekkil şirket alacağı da hesaplamalar arasında bulunmamakta olup, bunun neticesinde hatalı bir karar verilmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı yanın müvekkil şirketten herhangi bir alacağı bulunmadığı gibi davacının dava konusu ettiği alacak miktarı düşüldükten sonra dahi müvekkilimin yukarıda açıklanan miktarlarda davacıdan alacağı bulunduğu açıkça görülmekte olup, yerel mahkeme kararı hukuka, usul ve yasaya aykıdır.
TALEP SONUCU: Yukarıda açıklanan ve yüksek Mahkemenizce re’sen dikkate alınacak nedenlerle hukuka ve hakkaniyete aykırı olan İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/777 E. 2020/33 K. sayılı kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini, vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Davacı avukatı tarafından verilen 11.03.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle;1)03.04.2018 tarih 17803 numaralı fatura müvekkil şirket defterlerinde kayıtlıdır. Faturanın salt davalı kayıtlarında işlenmemiş olması nedeniyle alacağın reddine karar verilmesi yerinde değildir. Yine aynı bilirkişi raporu ile davalının defterlerinin fiilen uygun olmadığı, sadece kayden bir takım rakamları tutturmak için düzenlendiği tespit edilmiştir. Müvekkil şirketin ticari defter ve kayıtları usulüne uygun tutulmakta olup bu kayıtlara itibar edilmesi gerekmekte iken hukuka aykırı bir hüküm kurulmuştur.
2)Pişmanlık zammı ve beyanname damga vergisi tutarlarının davacı ve davalı tarafından yarı yarıya ödenmesi gerektiğine yönelik hüküm yerinde değildir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 11.maddesi verginin ödenmesinden alım satım taraflarınun “müteselsilen” sorumlu olduğunu düzenlemiştir. Müteselsil sorumluluk yarı yarıya sorumluluk anlamına gelmemektedir.
3)Müteselsil sorumluluk aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin niteliği itibariyle bölünmeye elverişli, başka bir anlatımla çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan birinin ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir sorumluluk türüdür. Bu anlamda tamamen davalının kusurundan kaynaklanan pişmanlık zammı ve beyanname damga vergisi bedellerine davalı katlanmak zorundadır. Yerel mahkemece zararın ortaya çıkmasında hangi tarafın kusuru olduğu değerlendirilmeden, doğrudan zararın iki tarafa paylaştırılması müteselsil sorumluluğun unsurların aykırıdır. Bu sebeplerle verilen hüküm yasaya ve kanuna aykırı olup, istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ve davanın kabulü gereklidir.
SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/777 E. – 2020/33 K. Sayılı ilamının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve davanın kabulüne
2)Hüküm kesinleşinceye kadar icranın ertelenmesine,” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki değerlendirmeler yapılmıştır:
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan icra takibine itirazın iptali isteğine ilişkindir.
İddia ve savunmalar çerçevesinde yapılan incelemeye göre; taraflar arsındaki 15/05/2016 tarihli sözleşme gereğince, … ile ilgili elektrik tesisatı yapım işinin iş sahibi davacı şirket tarafından yüklenici olan davalı şirkete verildiği, elektrik işine ilişkin eserin yapılıp tamamlandığı ve iş sahibi tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığı, Maliye müfettişlerinin incelemesi nedeniyle faturalarda stopaj düzeltmesi adı altında yükleniciye bir miktar para ödendiği konularında uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı taraf “faturalarda stopaj düzeltmesi olarak alınan paranın kendi sorumluluğunda olmadığını ve fazladan alındığını, buna göre yükleniciden alacaklı olduğunu” iddia etmektedir.
Davalı taraf ise ” davacı ile aralarındaki 15/05/2016 tarihli sözleşme ve daha sonra düzenlenen 11/09/2017 tarihli protokol gereğince davacıdan tahsil etmediği alacaklarının bulunduğunu, stopaj düzeltmesi olarak kesilen paranın da zaten bu alacakları karşıladığını, dolayısıyla borçlu olmadığını” savunmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; “sözleşme ve protokole göre yapılan işin karşılığı olarak, faturalarda stopaj düzeltmesi işlemi çerçevesinde kesilen para da dikkate alınmak suretiyle, yüklenici davalı tarafından iş sahibi davacıdan fazladan para alınıp alınmadığı, dolayısıyla davalının davacıya borcunun olup olmadığı, varsa miktarı” noktalarında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince; dosya kapsamında bulunan 16/12/2019 tarihli bilirkişi ek raporu hükme esas alınarak davanın kısmen kabulü yönünde karar verilmiş ise de, söz konusu raporda; sadece tarafların ticari defterleri ile cari hesapları incelenerek hesaplama ve değerlendirme yapılması, taraflar arasındaki 15/05/2016 tarihli sözleşme ile 11/09/2017 tarihli protokolün dosyada bulunmadığı gerekçesiyle irdelenmemesi karşısında, bu raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmadığı değerlendirilmiştir. Bu durumda, mahkemece anılan sözleşmeler temin edilmeden düzenlenen rapora göre hüküm kurulmasının usul ve yasaya uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş:
1-Öncelikle; dosyada bulunmayan ve taraflar arasındaki işin temelini oluşturan 15/05/2016 tarihli sözleşmenin taraflardan temin edilerek dosyaya eklenmesi,
2-Bu aşamadan sonra ise; temin edilecek ilk sözleşme ve dosyada bulunan 11/09/2017 tarihli protokol hükümleri de incelenmek, irdelenmek ve değerlendirilmek suretiyle, daha önceki defter ve cari hesap incelemelerinden de yararlanılarak, önceki raporlarla da çelişkiye yer bırakmayacak şekilde “faturalarda stopaj düzeltmesi adı altında kesilen para miktarına, bu kesintiden vergi mevzuatı çerçevesinde sorumluluk durumuna ve iş sahibi tarafından ödenen para miktarlarına göre, tarafların birbirlerinden ne miktarda alacaklı olduklarının” belirlenmesi yönünde bilirkişi ek raporu alınarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi olmalıdır.
22/07/2020 tarihli ve 7251 Sayılı Yasa ile Değişik HMK’nın 353/(1)-a-6. maddesinde ise; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması” halinde HMK 353/(1)-a-6. bendi uyarınca bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği yönünde düzenleme getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece verilen karar, usul ve yasaya uygun bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddesi uyarınca kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Taraf vekillerinin istinaf kanun yoluna başvurusunun KABULÜNE,
2-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/01/2020 tarih ve 2018/777 Esas 2020/33 Karar sayılı kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-a-6.maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı vekili tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf maktu karar harcının istek halinde yatıran davacıya geri verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-Verilen kararın niteliği gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davalı vekili tarafından yatırılan 241,66 TL istinaf nispi karar harcının istek halinde yatıran davalıya geri verilmesine,
7-Davalı tarafından yatırılan148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
8-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/(1)-a.maddesi gereğince, kesin olmak üzere, 08.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.