Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/723 E. 2022/663 K. 28.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/723
KARAR NO : 2022/663

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1258
KARAR NO : 2019/1489
DAVA TARİHİ : 05/10/2016
KARAR TARİHİ : 26/12/2019
DAVA : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 28.04.2022
KARAR YAZ. TARİHİ : 12.05.2022

İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarih ve 2016/1258 Esas, 2019/1489 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin, davalı avukatı ile katılma yoluyla istinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, Dairemize gönderilen dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesi ile özetle; taraflar arasında 16/10/2015 tarihli sipariş ve teyid formları imza edilmek suretiyle esnek ambalaj basım işi konulu sözleşme kurulduğunu, sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu, sipariş ve teyit formunun imza edilmesinden sonra ise müvekkili şirket tarafından sektörel terminolojide GMG belgesi olarak tanımlanan belge düzenlendiğini ve iş sahibi karşı yanın onayına sunulduğunu, GMG belgesi, esnek ambalajın/etiketin basımdan önceki son halini gösteren belge niteliğinde olduğundan ve esnek ambalajın/etiketin gerek teknik gerekse görsel açıdan nitelik ve özelliklerini içerdiğinden karşı yan iş sahibinin onayına sunulduğunu, karşı yan iş sahibinin yasal olarak GMG belgesini kontrol ve muayene etme yükümlülüğünün bulunduğunu, ayrıca bu uygulamanın basım ve matbaacılık sektöründe ticari teamül mahiyetinde olduğunu, davalı şirketin GMG belgesini kontrol ve muayene ederek basımına onay verdiğini ve bu suretle 1.986 kg esnek ambalaj basımının müvekkili şirket tarafından gerçekleştirildiğini, etiket ve esnek ambalaj basım işinde GMG belgesi düzenlenerek karşı firmanın onayına sunulmasının amacının “etiketin ve esnek ambalajın tasarımında gerek teknik gerekse görsel açıdan var ise kabule elverişli bulunmayan hususların tespit edilmesi ve yine mevcut ise olası ayıpların giderilmesinin” sağlanması olduğunu, bu itibarla GMG belgesinde yer alan ve onaylanan unsurların sonradan açık veya gizli ayıp mahiyetinde olduğunun ileri sürülemeyeceğini belirterek; 11/01/2016 tarih, A-38815 seri numaralı fatura içeriği özel imalat türündeki ürünlerin davalı yana hükmen teslimi ile davalı borçlu yanın borca ve ferilerine itirazlarının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına, takibe itiraz eden davalı yan hakkında %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa aidiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
YANIT:
Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesi ile özetle; İş konusu ayıplı ürünlerin ilk partisinin davacı şirket tarafından sözleşmedeki teslim süresinden gecikmeli olarak 07/01/2016 tarihinde davacı müvekkiline teslim edildiğini, müvekkili tarafından … ürünlerin kurumsal renklerin tutmadığını, logonun farklı olduğu, ambalajın kalitesinin istenen kalınlıkta olmadığı, … ambalajının ise baskıdan kaynaklı leke içerdiği ve kalitesinin istenen kalınlıkta olmadığının tespit edildiğini belirterek; davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile dava masrafları ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesinin 26.12.2019 tarih ve 2016/1258 Esas, 2019/1489 Karar sayılı kararı ile; ”…Taraflar arasındaki uyuşmazlık ön inceleme duruşmasında; “davacı ile davalı tarafın aralarındaki sözleşme gereği davacı tarafın imal ettiği ürünlerin numuneye uygun olup olmadığı, bu ürünlerin ayıplı olup olmadığı, ayıp ihbarının süresi içerisinde yapılıp yapılmadığı, ürünlerin davalı açısından kabul edilip edilemeyeceği, davacının söz konusu nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, alacağın miktarı”şeklinde tespit edilmiştir.
Celsesi ara kararı uyarınca dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek uyuşmazlık konusu hakkında rapor düzenlemeleri istenilmiştir.
Bilirkişi heyeti 18/10/2017 tarihli raporunda; davacı şirketin davalının siparişine istinaden baskı işlerini yaptığı “…” ve “…” tohumlarına ilişkin esnek ambalaj ürünlerinin bu baskı işleri taraflarca onaylanarak bağlayıcı hale gelen GMG belgesine göre birden çok konuda farklılıklar içerdiği ve bu sebeple de ayıplı olduğu, davalının süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı konusunda; dava konusu olayda davalının ürünlerin birinci partisini 07/01/2016 tarihinde kargo vasıtasıyla teslim aldığı ve ikinci parti ürünlerin ise yine kargo yoluyla gönderilmesine karşın davalı tarafından teslim alınmadığı, öte yandan davalı vekilinin cevap dilekçesi ekinde dosyaya ibraz edilen 11/01/2016 tarihli elektronik posta iletisinin içeriğine göre, teslim edilen ürünlerin talep edilen ürünler olmadığı hususunun e-mail adreslerine bildirildiği, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre eser sözleşmelerinde ayıp ihbarı yapılmasının herhangi bir şekle bağlı olmadığı kabul edilmekle birlikte dava konusu olay bakımından davalıya ilk partisi 07/01/2016 tarihinde teslim edilen ürünler için bundan dört gün sonra 11/01/2016 tarihinde davalı tarafından davacı şirkete gönderildiği belirtilen elektronik posta iletisinin bu hususta geçerli bir delil ve ayıp ihbarı olarak kabul edilip edilemeyeceği ve buna göre davacının iş bedelinin ödenmesi talebine karşı davalı ayıplı mal def’ini ileri sürmesi ve davacının takip konusu yaptığı iş bedelini ödemekten kaçınmasının mümkün olup olmadığı konusundaki nihai değerlendirmenin mahkememizde olduğu görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
Mahkememiz 05/12/2017 tarihli celsesi ara kararı uyarınca davacı tarafın rapora itirazlarını karşılar nitelikte ve söz konusu ayıp olarak nitelendirilen hususların açık ayıp veya gizli ayıp olup olmadığı hususunda heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti 24/06/2018 tarihli ek raporunda; davalıya ilk partisi 07/01/2016 tarihinde teslim edilen ürünler için bundan dört gün sonra 11/01/2016 tarihinde davalı tarafından davacı şirkete gönderildiği belirtilen elektronik posta iletisinin süre ve içerik bakımından geçerli bir delil ve ayıp ihbarı olarak kabul edilip edilemeyeceği ve buna göre davacının iş bedelinin ödenmesi talebine karşı davalı ayıplı mal def’ini ileri sürmesi ve davacının takip konusu yaptığı iş bedelini ödemekten kaçınmasının mümkün olup olmadığı hususunda nihai kararın mahkememizde olduğu görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
Mahkememiz 25/10/2018 tarihli celsesi ara kararı uyarınca davacı tarafın rapora itirazlarının teknik hususları daha çok kapsadığı anlaşılmakla bu hususta yeni bir heyet oluşturularak rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti 23/01/2019 tarihli raporunda; davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 11.881,41-TL talep edebileceği, takipten önce temerrüt oluşmadığından takip tarihine kadar işlemiş faiz talep edilemeyeceği görüş ve kanaatine vardıklarını bildirmişlerdir.
17/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda taraflar arasındaki eser sözleşmesine konu üründeki ayıbın onarılamayacak nitelikte olduğu ve nesafet farkıyla da kabul edilemeyeceğinin bildirildiği görülmüştür. Yine 24/06/2018 havale tarihli bilirkişi raporu ile 18/10/2017 tarihli bilirkişi raporunda eser sözleşmesine konu ürünün ayıplı olduğu ve bu ayıbın gizli ayıp niteliğinde olduğunun bildirildiği görülmüştür.
Bilirkişilerce hazırlanan raporlarda davaya konu alacağın dayanağı sözleşmedeki malların gizli ayıplı olduğu ve nesafet gereğince kabulünün de mümkün olmadığı anlaşıldığından TBK hükümleri gereğince yüklenicinin bedele hak kazanabilmesi için ürünü tam ve eksiksiz teslim etmesi gerektiğinden davaya konu uyuşmazlıkta eser sözleşmesine konu ürünün gizli ayıplı olması nedeniyle, davacının eser bedelini isteyemeyecek olması nedeniyle, Yargıtay 15. H.D’nin 2010/1224 E. 2010/3193 K. , Yargıtay 15. H.D’nin 2002/1691 E. 2002/3016 K. Sayılı ilamları ile yerleşik içtihatları dikkate alınarak, ayıp ihbarının zamanında yapıldığı kabul edilerek, davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF EDEN: Davalı avukatı ile davacı avukatı tarafından katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: 1-Davalı avukatı tarafından verilen 06.02.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi ile; ”…Reddine karar verilen davada, davalı olan tarafımızın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı talebimiz de bulunmasına rağmen, ilk derece mahkemesi bu konuda herhangi bir karar vermemiştir.
Sayın Yüksek Mahkemenizden, reddine karar verilen davada, lehimize %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilerek, kararın düzeltilerek onanmasını talep etme zauretimiz hasıl olmuştur.
Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle, Sayın Yüksek Mahkemenizden, %20’den aşağı olmamak üzere, lehimize kötü niyet tazminatına hükmedilmesini ve İlk derece Mahkemesinin kararının düzeltilerek onanmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin, davacı üzerine yüklenmesine” karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
2-Davacı avukatı tarafından katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuru ve davalı vekilinin istinaf dilekçesine yanıt dilekçesi ile; ”…İlk derece Mahkemenin yukarıda numarası yazılı dosyasına davalı tarafça sunulan 06.02.2020 tarihli, istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesi 16.02.2020 tarihinde tebliğ alınmış olup, anılan istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine karşı cevaplarımızı sunma ve İzmir 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarih, 2016/1258 E., 2019/1489 K. Sayılı kararının (katılma yoluyla) istinaf incelemesini talep zorunluluğu doğmuştur. Şöyle ki;
Davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvurma gerekçelerine karşı cevaplarımız;
1- Davalı tarafça, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı talepleri olmasına rağmen ilk derece Mahkemesinin bu yönde herhangi bir karar verilmediğinden bahisle istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve ilk derece Mahkemesi kararının, davalı taraf lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmek suretiyle düzeltilerek onanması talep edilmiştir.
2- İcra tazminatı, borçlar hukuku anlamında bir tazminat olmayıp, şartları ve hükümleri İcra ve İflâs Kanununda düzenlenmiş olan, cebri icrayı daha etkin kılmak ve cebri icranın kötüye kullanılmasına engel olmak amacı taşıyan bir icra hukuku müessesedir. İcra ve İflâs Kanunu m. 67, II’de düzenlenen kötü niyet tazminatında, alacaklının tazminata mahkum edilmesi için, onun takibinde haksız ve kötü niyetli olması şartı aranmıştır.
3- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 14.03.2012 Tarih ve 2012/12-62 Esas, 2012/142 Karar sayılı içtihadında alacaklının kötü niyetli veya ağır kusurlu sayılıp sayılmayacağı konusunda ölçü olarak, taraflar arasında bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı hususunu dikkate almıştır. Yine, Hukuk Genel Kuruluna göre, taraflar arasında hukuki ilişkinin bulunması ve bu hukuki ilişki çerçevesinde davacı alacaklının malı da teslim etmiş olması karşısında artık onun ağır kusurlu olduğunu kabul etmenin hakkaniyete aykırı olacağı ve kötü niyetli olduğunun kabulüne de imkân bulunmadığı belirtilmiştir.
4- Taraflar arasında 16.10.2015 tarihli, SF1510518, SF1510519 numaralı sipariş ve teyid formları imza edilmek suretiyle esnek ambalaj basım işi konulu sözleşme kurulmuştur. 06.01.2016 tarih, A-038801 seri numaralı ve 11.01.2016 tarih, A-38815 seri numaralı fatura içeriğindeki özel üretim türündeki ürünler karşı yana gönderilmiştir. Davalı 06.01.2016 tarih, A-38801 seri numaralı fatura içeriği ürünü 07.01.2016 tarihinde teslim almıştır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunduğu, ödeme hususunda ise davalı tarafça ayıp iddiası ile muaraza yaratıldığı, uyuşmazlığın yargılamaya muhtaç olduğu, uyuşmazlığın çözümünün ise teknik bilirkişi incelemesini gerektirdiği göz önüne alındığında müvekkil şirketin kötü niyetli ve ağır kusurlu olduğundan bahsedilemez.
Bu itibarla, davalı tarafın “İlk Derece Mahkemesi kararının, davalı taraf lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmek suretiyle düzeltilerek onanması talebinin” reddine karar verilmesini talep zorunluluğumuz doğmuştur.
Katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvurma gerekçelerimiz;
1- Taraflar arasında 16.10.2015 tarihli, SF1510518, SF1510519 numaralı sipariş ve teyid formları imza edilmek suretiyle esnek ambalaj basım işi konulu sözleşme kurulmuştur.
16.10.2016 tarihli SF1510518 sipariş numaralı esnek ambalaj sipariş ve teyit formu ile … Sebze Tohumları (yeşil zemin ) işi üstlenilmiş, 16.10.2016 tarihli SF1510519 sipariş numaralı esnek ambalaj sipariş ve teyit formu ile ise … sebze tohumları (poşet) işi üstelenilmiştir.
2- Her iki sipariş yönünden de davalı yanca 12 PET +60 PE ŞEFFAF malzeme üzerine baskı tercih edilmiştir. Davalı yanca malzeme seçimi yapılırken şeffaf pet e ters baskı +beyaz pe laminasyon tercih edilmemiştir. Anılan husus davalı yanca imzalanan sipariş ve teyit formları ile de sabittir. Davalı yanca baskı rengi olarak yeşil, beyaz, siyah renk tercih edilmiş olup, davalı tarafa rengin tonuna ilişkin pantone kodu tercihi yapılması gerektiği hatırlatılmış ve GMG belgesinde kayıt altına alınarak, davalı tarafa bildirilmiş olmasına rağmen herhangi bir tercih yapılmamıştır. Pantone kodu renk referans sistemi olup, sayıyla yazılan kodlar rengin yerini, sondaki harf ise rengin baskı malzemesine yapacağı etkiyi gösterir. Bu itibarla, pantone kodu seçilmeksizin salt renk tercihi yapılmış olması ve bu şekilde GMG belgesinin onaylanması halinde renk tonundaki farklılıklara dayalı ayıp iddiasında bulunulamaz.
3- Baskı sektöründe üzerine baskı yapılacak malzemenin niteliği önem arz etmekte olup, malzemenin niteliği gereği seçilecek rengin tonunda da farklılıklar olması muhtemeldir. Yine, seçilen rengin kullanılan malzemeye bağlı olarak bire bir baskıya yansıması da mümkün değildir. GMG belgesinde “Bu dijital prova ekstra renkleri doğru yansıtmayabilir. Ekstra renkler pantone numarasına ya da vereceğiniz referansa göre basılır” açıklaması yer almaktadır. Onaylı GMG belgesinde “ürünün son halinin görüntüsünün (baskı malzemesinin, baskı sisteminin ve renk tipi farklılıklarından dolayı) kromolin ile bire bir olmayacağı, gerçek baskıda şiddetin ve diğer görsellerde farklılıkların olabileceği, dijital provanın ekstra renkleri doğru yansıtmayabileceği” açıkça davalı tarafa bildirilmiş ve davalı taraf GMG belgesini bu açıklama ve bilgilendirmeyi kabul ederek onaylamıştır.
4- B.K. 476 maddesi gereğince ayıplı imalata iş sahibinin onayının sebep olduğu durumlarda iş sahibi eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamayacağı yasal düzenleme gereğidir.
5- Dosyada mübrez 17.01.2019 tarihli raporda sipariş verilirken pantone kodlarının ayrıntılı girilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davalı tarafça pantone kod numaralarının verilmediği ve GMG belgesinin pantone kod numaralarına yer verilmeksizin hazırlandığı sabittir. Bu itibarla, ayıplı imalata iş sahibinin kusurlu davranışının sebebiyet verdiği açıktır. Bu durumda B.K. 476 maddesi gereğince iş sahibi eserin ayıplı olmasından kaynaklı haklarını kullanamaz. Mahkeme kararında sözleşmenin niteliği ile GMG belgesinin niteliği ve içeriği üzerinde ve davalı tarafça pantone kodlarının verilmemesinin eserin ayıplı imalatına etkisi üzerinde durulmaksızın karar verilmiş olup, anılan karar usul ve yasaya aykırıdır.
Tüm bu sebeplerle davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesine karşı cevaplarımızı sunma ve İzmir 2 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarih, 2016/1258 E., 2019/1489 K. Sayılı kararına karşı katılma yoluyla istinaf incelemesi talep zorunluluğu doğmuştur.
Yukarıda izah ettiğimiz sebeplerle,
1- Davalı tarafın istinaf kanun yoluna başvurma gerekçesinin reddine,
2- Katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuru gerekçelerimizin kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yapılacak yargılamada taleplerimiz doğrultusunda karar verilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa aidiyetine karar verilmesi isteğinde bulunmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın iptali davasıdır.
Somut olayda; Davacı, davalı iş sahibinin talimat ve isteği doğrultusunda davaya dayanak takibe konu faturalardaki esnek ambalaj basımlarını yaptıklarını, GMG belgesinde yer alan ve onaylanan unsurların sonradan açık veya gizli ayıp mahiyetinde olduğunun ileri sürülemeyeceğini, davalı tarafça da usulüne uygun yapılmış bir ayıp bildirimi bulunmadığını belirterek takibe konu fatura içeriği özel imalat türündeki ürünlerin davalı yana hükmen teslimi ile davalı borçlu yanın borca ve ferilerine itirazlarının iptaline, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep etmiş; Davalı ise takibe yaptığı itiraz ve mahkemeye verdiği cevap dilekçesiyle davacının kısmen ürünleri teslim etiğini, kısmen teslim ettiği ürünün ayıplı olması nedeniyle iade ettiklerini, faturaları da teslim almadıklarını, dolayısıyla kendilerine hiç ürün teslim edilmediği gibi teslim edilen ürünlerinde ayıplı olması nedeniyle iade edildiğini, davacının sözleşmeye uygun imalatı olmadığından takibe konu bedeli talep edemeyeceğini, ayıp ihbarının da mail yoluyla ve ihtar cevap yazısıyla yapıldığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sırasında alınan raporla ayıbın kabule icbar edilemeyecek ve eserin reddini gerektirecek derecede olduğunun tespit edilmiştir. Dolayısıyla artık davaya konu alacağın dayanağı sözleşmedeki malların gizli ayıplı olduğu ve nesafet gereğince kabulünün de mümkün olmadığı anlaşıldığından TBK hükümleri gereğince yüklenicinin bedele hak kazanabilmesi için ürünü tam ve eksiksiz teslim etmesi gerekmekle davacının bu haliyle eser bedelini isteyemeyeceği açıktır. Yine Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin konuya dair yerleşik içtihatlarında değinildiği üzere; eser, iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edildiği, ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabileceği kabul edilmektedir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ve Yargıtay 15 HD. 16.01.2013 tarih ve2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Öte yandan, YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkün olup, tespit dilekçesinin ya da raporunun tebliği işleminin de ayıp ihbarı niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir. Somut olayda da davalı yanca ihtar ve yazılı maillerle ayıp ihbarın zamanında yapılmıştır. Keza fatura edilen malların davalıya teslim edilmediği gibi kabul de edilmediğinin tarafların kabulündedir. Mallarım da kabule icbar edilmeyecek şekilde üretildiği alınan bilirkişi raporuyla sabit olduğu anlaşılmakla yukarıda gerekçelerle, katılma yoluyla istinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Bununla birlikte; davalının cevap dilekçesiyle İİK m.67/2 hükmü uyarınca kötüniyet tazminatı talebinde bulunduğu ve mahkemece davanın reddine karar verildiği halde davalının bu talebi hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği görülmekle bu durum 6100 sayılı HMK m. 297/1-c,2 hükmüne aykırılık teşkil ettiğinden ve dava konusu takipte davacının kötü niyetli olduğu dosya kapsamı itibariyle sabit olmadığından koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekmekle davalı avukatının istinaf kanun yoluna başvurusunun ise 6100 Sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi kabulü ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarih ve 2016/1258 Esas, 2019/1489 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, katılma yoluyla istinaf kanun yolu başvurusunda bulunan davacı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
1-Davacı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 80,70 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile kalan 26,30 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
2-Davacı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
B-Davalı avukatının istinaf kanun yolu başvurusunun KABULÜ ile,
1-İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26.12.2019 tarih ve 2016/1258 Esas, 2019/1489 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/(1)-b-2.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Davalının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin REDDİNE,
4-Harçlar Yasası gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin olarak alınan 365,72 TL harcın mahsubu ile fazla yatırılan 285,02 TL’nin istek halinde yatıran davacıya iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 3.633,65-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan 200,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davalı tarafın istinaf isteminin kabulüne karar verildiğinden 54,40 TL istinaf karar harcının talebi halinde davalıya iadesine,
9-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin verilen kararın niteliği gereğince kendi üzerinde bırakılmasına,
10-HMK’nın 333/(1).maddesi gereğince artan gider avansının taraflara iadesine,
11-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28.04.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.