Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/229 E. 2022/415 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2020/229
KARAR NO : 2022/415

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/881
KARAR NO : 2019/1187
DAVA TARİHİ : 29.07.2015
KARAR TARİHİ : 05.11.2019
DAVA : Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak
KARAR TARİHİ : 22.03.2022
KARARIN YAZ. TARİH : 23.03.2022

İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.11.2019 tarih ve 2015/881 Esas, 2019/1187 Karar sayılı kararının, istinaf başvurusu yoluyla incelenmesinin davalı avukatı tarafından istenilmesi üzerine, dairemize gönderilen dosya incelendi, dosya içeriğine göre incelemenin duruşmasız olarak yapılması uygun görülmekle, gereği konuşulup düşünüldü.
İSTEM:
Davacı avukatı tarafından verilen 29.07.2015 tarihli dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 11/11/2013 ve 27/05/2014 tarihli iki adet eser sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeler ile davalı yüklenicinin, müvekkilinin kat karşılığı yaptığı inşaatın “alüminyum doğramaları ile camlarının takılması” işini yüklendiğini, bu iş karşılığında müvekkilinin davalıya 275.000,00 TL ve 71.130,40 TL ödediğini, karşılığında davalıdan 185.000,00 TL ve 71.130,40 TL bedelli iki adet teminat senedini aldığını, davalının işleri zamanında yerine getirmemesi nedeniyle davalıya İzmir 11. Noterliği’nden 21/05/2015 tarihli, 7502 yevmiye numaralı ihtarnameyi gönderdiklerini ve süre verdiklerini, davalının bu ihtarname ile temerrüte düştüğünü, davalının işi tamamlamadığını ve “gecikmenin dış etmenlerden kaynaklandığını” bildiren Bornova 3. Noterliği’nin 23/01/2015 tarihli cevabi ihtarnamesini gönderdiğini, eksik işin müvekkili tarafından tamamlandığını, bunun için de dava dışı … A.Ş.’ye 18.762,13 TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin inşaat yaptığı arsanın sahiplerine gecikmeden dolayı 17.800,00 TL ödediğini, müvekkilinin gecikmeden doğan zararının 60.352,00 TL olduğunu belirterek, 60.352,00 TL’nin 21/05/2015 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
YANIT :
Davalı avukatı tarafından verilen 03.09.2015 tarihli yanıt dilekçesinde özetle; her iki sözleşmede de müvekkilinin yapmayı yüklendiği işlerin teslimi konusunda herhangi bir teslim tarihinin öngörülmediğini, aksine davacının sözleşme gereği hazırlamakla yükümlü olduğu montaj koşullarını (mermer, sıva vs) süresinde ve gereği gibi hazırlayamaması sebebiyle yerine getirilemediğini, bu hususun davacıya gönderilen cevabi ihtarnamede de bu şekilde bildirildiğini, müvekkilinin temerrüte düşürülmediğini, işi eksiksiz tamamladığını, hatta … A.Ş.’den alınan cam bedeli olan yaklaşık 20.000,00 TL tutarında sözleşme dışı iş olarak fazladan imalat yaptığını, ödeme iddiasının somut dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin işi tamamlamasına ve teslim etmesine rağmen teminat senetlerinin iade edilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:
İlk derece mahkemesi 05.11.2019 tarih ve 2015/881 Esas, 2019/1187 Karar sayılı kararında özetle; “…İncelenen tüm dosya içeriğine göre; tarafların ve özellikle davalının gönderdiği ihtarname içeriğine göre dava konusu işin % 10’luk kısmının davalı tarafından bitirilmediği, buna karşılık davacının sözleşme bedeli olan 275.000,00 TL’yi davalıya ödediği, ödeme hususunun taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, eksik bırakılan % 10 oranındaki işin sözleşme bedeli üzerinden karşılığının 27.500,00 TL olduğu, davacının eksik bırakılan bu işin tamamlanması için dava dışı firmadan 18.762,13 TL tutarında malzeme satın aldığı, malzeme bedelinin piyasa rayiçlerine uygun olduğu, davalının, bu malzemeleri sözleşme harici işlerde kullandığını ispatlayamadığı, davalının ayrıca sözleşme kapsamında olup da eksik bıraktığı % 10 oranındaki işin kendisi tarafından yapıldığını ispata yarar belge ve delil sunmadığı, her ne kadar eksik bırakılan % 10 oranındaki işin bedeli olan 27.500,00 TL’nin içerisinde malzeme ve işçilik bedeli de dahil ise de aradan geçen zaman, malzeme fiyat farkları, iş iskelesinin sonradan tekrar kurulması ve yüksek miktarlı bir işin eksik kalan kısmının başka bir taşerona yaptırılmasının daha pahalıya mal olacak olması nedeniyle davalının davacıya 42.552,00 TL tutarında eksik iş borcunun kaldığının kabulünün gerektiği anlaşıldığından, davanın bu miktar üzerinden kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Her ne kadar davacı vekili alacağa 21/05/2015 tarihinden itibaren faiz yürütülmesini istemiş ise de; ihtarnamede alacak miktarını belirtmediğinden, davalı temerrütünün dava tarihinde oluştuğu kabul edilmiştir…” şeklindeki gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, fazlaya dair talebin reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı avukatı tarafından verilen 12.12.2019 tarihli istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinde özetle; kararın yanlış olduğunu, 42.552,00 TL’ye hiç bir somut veri olmadan ulaşıldığını, eksik kalan işleri davalının tamamladığını, %10’luk kısmı tamamladıklarını belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda,
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır.
“…Yanlar arasında anlaşmanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı BK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, iş sahibinin borcu iş bedelini ödemek (TBK’nın 479/1.md.), yüklenicinin borcu ise, eseri iş sahibinin amacına uygun, haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmektir (TBK’nın 471/1). Ayıp sebebiyle yüklenicinin sorumluluğunun düzenleyen TBK’nın 474. maddesi uyarınca açık ayıplar yönünden iş sahibi imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde, gizli ayıplar yönünden ise, 477/son maddesi uyarınca da, ortaya çıkar çıkmaz gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Ayıbın bildirilmemesi halinde eser kabul edilmiş sayılır. Ayıp ihbarı yapılması vakıasından lehine sonuç çıkaracak olan iş sahibi olduğundan ayıp ihbarı yapıldığını HMK 190 ve TMK 6. madde gereğince iş sahibi ispatlamalıdır. Eksik işler yönünden ise ihbar yapılmasına gerek olmayıp, zamanaşımı süresi içerisinde eksikler yönünden istemde bulunulması mümkündür.
Eser sözleşmesinde ayıba dair hükümler, 6098 sayılı TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp, imâl edilen bir eserde veya malda, sözleşme ve ekleri ile iş sahibinin beklediği amaca ve dürüstlük kurallarına göre bulunması gereken vasıfların bulunmaması, bulunmaması gereken vasıfların ise bulunmasıdır. Şayet, imâl edilen eserde ayıp varsa, iş sahibi tarafından süresi içersinde ayıp ihbarında bulunulması şartıyla sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 475. maddesinde sayılan seçimlik haklarından birisini kullanabilir. Bu hakkın kullanması için iş sahibi tarafından ayrı bir dava açılabileceği gibi, yüklenici tarafından aleyhine açılmış olan bir davada da bu hususu def’i olarak ileri sürebilir.
Eksik iş ise sözleşme ve eklerine göre yapılması gerektiği halde yapılmayan (noksan bırakılan) işleri ifade eder. Eksik işler bedelinin istenebilmesi için teslim sırasında ihtirazi kayıt konulmasına ya da ihtar çekilmesine gerek bulunmamaktadır. Eksik işler yönünden TBK’nın 474 ve 477. maddesindeki hükümler uygulanmaz.
Dairemizin yerleşik içtihat ve uygulamalarında, iş bedelinin tamamının yüklenici tarafından taşerona veya iş sahibince yükleniciye ödenmesi halinde eksik ve kusurların giderim bedeli hüküm altına alınabilir ise de iş bedelinin ödenmemiş olması halinde eksik ve kusurların giderim bedeli değil, varsa fazla ödenen bedelinin iadesine karar verilmesi gerektiği, bu nedenle eksik ve kusurlar gözetilerek yapılan işin fiziki oranı belirlenip iş bedeline uygulanarak mukayese edilmesi sonucu eksik veya fazla ödemenin belirlenmesi gerektiği; sözleşme dışı ve fazla işler yönünden ise iş yapılmış ve bunun iş sahibinin yararına olması durumunda TBK’nun 529. maddesine göre vekâletsiz iş görme hükümleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki mahalli piyasa rayiçlerine göre belirlenecek bedelinin istenebileceği kabul edilmektedir.
Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (266/1). Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir (HMK 282/1).
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece işlerin noksan yapıldığı savunması yönünden ve sözleşme dışı fazla işler yönünden yeterli inceleme yapılmamış ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olmayıp teknik inceleme gerektiren bir konuda bilirkişi incelemesi de yaptırılmadan karar verilmiştir. Davalı ayıplar için ihbarda bulunduğunu kanıtlayamamış ise de eksik işler yönünden ihbara gerek olmayıp zamanaşımı süresi içinde her zaman ileri sürülebileceğinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak eksik işlerin fiziki oran kurulmak suretiyle, ilave işlerin ise Mimarlar Odası tarifesi uyarınca hesaplanmak suretiyle istenebilecek iş bedelinin bulunması, ödenen bedelin de mahsubuyla, kalan iş bedeli yönünden ıslahtaki talebi geçmemek üzere karar verilmesi gerekirken eksik ve yetersiz inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Kaldı ki Anayasa’nın 36. ve HMK 27. madde düzenlemelerine aykırı olarak adil yargılanma hakkı ve bu kapsam içinde kalan hukuki dinlenme hakkına aykırılık oluşturacak biçimde ıslah dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmeksizin savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle karar verilmiş olması da isabetsizdir. Belirtilen nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir. (Yargıtay Kapatılan 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/2999 Esas, 2017/4504 Karar sayılı içtihadı.).
Somut olayda davacı vekili, taraflar arasında 11.11.2013 ve 27.05.2014 tarihli iki adet eser sözleşmesi imzalandığını; davacı iş sahibinin sözleşme bedelleri olan 275.000,00 TL ve 71.130,40 TL’lik iki adet teminat senedi aldığını, davalın işi zamanında bitirmemesi sebebiyle 21.05.2015 tarihli ihtarı gönderip süre verdiklerini, davalının işi tamamlamadığını, gecikmenin dış etmenlerden kaynaklandığını bildiren 23.01.2015 tarihli cevabi ihtarı gönderdiğini, eksik işin davacı tarafından yapıldığını, bunun için de dava dışı … A.Ş’ye 18.762,13 TL ödeme yapıldığını, arsa sahiplerine de davacının gecikmeden ötürü 17.800,00 TL ödediğini, davacının gecikmeden doğan zararının 60.352,00 TL olduğunu belirterek, 60.352,00 TL’nin 21.05.2015 tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş;
Davalı vekili ise doğramalarda %10’luk bir gecikme olmakla birlikte, sözleşmelerde süre ön görülmediğini, gecikmenin davacıdan kaynaklandığını, işin eksiksiz tamamlandığını, hatta 20.000,00 TL tutarında fazla sözleşme dışı iş yapıldığını (…’dan) alınan fatura karşılığı, iş tamamlanmasına rağmen teminat senetlerinin iade edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme ise işin %10’luk kısmının bitirilmediği, davacının sözleşme bedeli 275.000,00 TL’yi davalıya ödediği, eksik bırakılan kısmın 27.500,00 TL’lik olduğunu, davacının eksik kalan işi tamamlamak için dava dışı firmadan 18.762,13 TL tutarında malzeme aldığını, malzeme bedelinin piyasa rayiçlerine uygun olduğunu, davalının sözleşme dışı ek iş yaptığını, ispatlayamadığını, aradan geçen zaman, malzeme farkı, işin başka taşerona yaptırılmasını daha pahalıya mal olması nedeniyle davalının davacıya 42.552,00 TL borçlu olduğunun kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne 42.552,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle (ihtarda alacak miktarı belirtilmediği için temerrüt tarihi olarak dava tarihi esas alınmıştır.), davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, karar, davalı vekili tarafından istinafa gönderilmiştir.
275.000,00 TL’nin davacı tarafından ödendiği ihtilaf konusu değildir. Sözleşmeler götürü bedelli olup, davacı şirket, dava dışı firmadan alınan (18.762,13 TL’lik) adi yazılı belgeyi sunmuştur.
Taraflar karşılıklı olarak ihtarlar göndermişlerdir. Davalı ilk ihtarında %10’luk bir eksikliklerinin olduğunu belirtmiş, bu gecikmenin kendilerinden kaynaklanmadığını savunmuştur. Keşif yapılmış, keşifte dinlenen 2 davacı tanığı, işin eksik bırakıldığını, eksik işin davacı tarafından tamamlandığını belirtmişlerdir. Davalının ise tek tanığı vardır. O da işin davalı tarafından tamamlandığını belirtmiştir. Davalı ilave iş yaptığı iddiasıyla ilgili hiç bir delil ve beyan sunamamıştır.
Mahkemenin gecikme tazminatını reddetmesi doğrudur. Arsa sahiplerine davacının ödediği tazminatı davalının ödemesi gerekmez. Faiz konusu istinaf edilmemiştir. Ancak götürü bedel orantılamasına göre hükmedilmesi gereken rakam 27.500,00 TL olmasına rağmen; fazlaya hükmedilmesi doğru olmamakla birlikte istinaf dilekçesinde götürü bedel orantılaması yapılmamasının hatalı olduğu yolunda bir istinaf istemi yoktur ve dairemiz istinaf sebepleri ile bağlıdır. Davacı tanıklar işi davacının bitirdiğini söylemiştir. Davalının tanığı da bunun aksini savunmuştur. Dosya kapsamına göre ilk ihtarda işin %10’unun davalı tarafından eksik bırakıldığının belli olması karşısında, tanık beyanlarının bir bütün halinde değerlendirilmesi sonucu eksik kalan kısmın davacı tarafından tamamlandığının kabulü doğru nitelikte kabul edilmiştir.
Her ne kadar davalı avukatı istinaf dilekçesinde belirtilen nedenlerle ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmiş ise de, dayanılan istinaf sebepleri, mahkeme tarafından dayanılan hukuksal ve yasal gerekçelere göre, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemiş olup, ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunmuş olmakla, davalı avukatının istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05.11.2019 tarih ve 2015/881 Esas, 2019/1187 Karar sayılı kararı, usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı avukatının bu karara karşı yapmış olduğu istinaf kanun yoluna başvurusunun, 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı avukatının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş olması nedeniyle, alınması gerekli 2.906,72 TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan toplam 1.030,70 TL harcın mahsubu ile kalan 1.876,02 TL harç bedelinin davalıdan alınarak, Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/(1)-a maddesi uyarınca dava değeri itibarıyla kesin olmak üzere 22.03.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.